Kimler FETÖ şantajıyla müdür, yayın yönetmeni oldu?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Dosta güven,düşmana korku salma…

Bu ifadeyi çok severim yoldaşlar.
Dostunu seven, dostunu koruyan, dostunu kollayanların, hep kazanan olduğunu düşünürüm çünkü.
Kazanırlar çünkü düşmana korku salarlar…

Sizi işitir gibiyim: Amma da karnından konuştun, sadede gel Keskin, diyorsunuz.
Sırdaşlar ben bu sektörde daha çok yukarıda bahsettiklerimin tam tersini gördüm.
Düşmanına güven veren, dostuna korku salanlarla çevrili etrafımız.
Çünkü herkes birbirini kuyruğundan yakalamış!
Öyle bir ortamdayız ki, medya yöneticileri, patronlar, düşmanlarını kollamakla meşgul!

Geçtiğimiz günlerde kulağıma çalınan bir mesele işte tam da buna örnek!
Önce duydum, kulaklarıma inanamadım.
Sonra birden fazla kaynaktan teyit ettirdim, ve işte hikayeyle karşınızdayım.

Keskin kulaklarıma gelenlere göre, Ana akım bir medya kuruluşunda bir müdür, bir de Genel Yayın Yönetmeni, patronlarına Fetö’cü diyerek koltuklarına oturmuş!

GYY meselesi biraz daha eski sırdaşlar.
Fakat bu yeni atamayla birlikte gündeme gelmiş.
Bu medya kuruluşunun web sitesinin yayın yönetmeni olan şahıs, bundan birkaç yıl önce,
patronunun Fetö ile derin ilişkileri olduğunu yakın çevresine anlatıyormuş.
Hatta bu derin ilişkiyi kanıtlayacak bazı mesajlaşmaların da telefonunda bulunduğunu öne sürmüş.
İddiaya göre elindeki yazışmalar medya grup başkanının yurtdışına yaptığı GİZLİ bir seyahat üzerineymiş.
Bu mesajlaşmaları da kullanarak GYY koltuğuna oturmuş.
Mesajlaşmaların detayları bende mevcut, ancak şimdilik sadece bu kadarını söylesem kafi.

Şimdiiiiiiii bunu aklınıza yazın. Tam da buna benzer bir gelişme, yine geçtiğimiz günlerde yine aynı yayın kuruluşunda yaşanmış.
Bu GYY ile yine aynı dönemde, patronlarının Fetö’cü olduğunu iddia eden bir isim varmış.
Bu arada bu şahıs, iddialarını öyle el altından falan dolaşıma sokulmamış, tenhada tehdit etmemiş patronu.
Twitter’dan herkese duyurmuş!
Sonra da silmiş.
Sildiği gibi de bu yayın kuruluşunda çalışmaya başlamış.
Ve een sonunda işte o isim, yıllaaaaaar sonra müdürlük koltuğuna oturtulmuş.
Bu yayın kuruluşunda herkesin, bu atama nedeniyle şok olduğunu da belirtmeme gerek yok.

Neyse, herhalde bu yayın kuruluşunda tepe yönetici olmanın koşulu şu: Patronlar hakkında sağda solda Fetö’cü diye konuşmak.

PATRONLAR ESERİNİZDEN MEMNUN MUSUNUZ?

Çok söyledim…
Çok uyardım…
Çok feryat ettim…

Amma beklenen oldu.
Patronlar sonunda medyanın tabutuna son çiviyi çaktı.
Bindiği dalı kesti.

Yoldaşlarım, beni okuyanların hemen hemen hepsi bir medya kuruluşunda çalışıyor.
Şimdi size çok kritik bir soru soracağım: Son birkaç ay içerisinde kaç çalışma arkadaşınız iş değiştirdi?
Daha iyi bir maaş için başka bir şirkete gitti?
Hatta mesleği bıraktı?

Kaç haber merkezi eksik elemanla, gazete sayfalarını ya da yayınlarını kotarmaya çalışıyor?
Yanıtınızı biliyorum.
ÇOK.

İşte aylardır yaptığım uyarılar, sizin mailleriniz aracılığıyla bana ilettiğiniz dertleriniz biriktiii,
biriktiiiiiii…
Ve patladı.

Medyada adeta bir kavimler göçü yaşanıyor.
Pek çok kişi gerek EYT gerekse de çok düşük maaşlar nedeniyle arkasına bile bakmadan çalıştığı yerlerden kaçtı, kaçıyor.
Buyurun bir kehanette daha bulunuyorum:
ASIL İSTİFA DALGASI SEÇİMDEN SONRA GELECEK.

Yıllarca eğitim almış, gazetecilikte dirsek çürütmüş insanları, asgari ücret seviyesinde çalıştırırırsanız.
Gece gündüz demeden çalıştırıp fazla mesai vermezseniz.
Yılların gazetecilerini mavi yakalı maaşlarına mahkum ederseniz.
Olacağı budur.

GAZETECİYİ MESLEĞİNE KÜSTÜRDÜNÜZ.
UMUTLARINI ÇALDINIZ.
GELECEĞİNİ BELİRSİZLEŞTİRDİNİZ.
ESERİNİZDEN MEMNUN MUSUNUZ?
Şimdi bunun bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.
Ammmaaa patronlar zannediyor ki, giden gider, ben kalanlarla işimi yürütürüm.

O iş öyle basit değil.
Elinizdeki tüm kalifiye elemanları kaybedip, iki kelimeyi bir araya getiremeyen gazetecimsilere,
para karşılığı haber yapanlara düştüğünüz zaman, neler yaşanacak hep birlikte göreceğiz.
Çok da beklememize gerek yok sırdaşlar.
Eğer biri müdahale etmezse, birkaç ay içinde medyanın iflasına şahit olacağız.
Benden yine, yeniden demesi…

KESKİN KALEM NE KADAR OKUNUYOR?

Sırdaşlarım…
Kendimi övmek hiç huyum değildir.
Zaten beceremem de…
Birisi gelip hakkımda iyi bir şey söylese hemen yüzüm kızarır, lafı ağzına tıkarım.
Böyle de garip bir huyum var.

Az sonra yazacaklarımı da lütfen kendini övme olarak nitelemeyin.
Siz yoldaşlarımın, bana gösterdiği güven, saygı ve aramızda kurduğumuz özel sevgi bağının bir nişanesi olarak düşünün lütfen.

Bu medya aleminin en derin insanı olan editörüm, bir süredir bana yazılarımın okunma sayılarından bahsediyordu.
Bazen öyle rakamlar veriyordu ki kulaklarıma inanamıyordum.
Sağ olsun, onun da başarısı bu.

Ancak ilk kez bu rakamları sizin de huzurunuza sunmak istedim çünkü, biliyorum ipliğini pazara çıkardım bazı şahıslar,
‘amaaan bir medya sitesinde üç beş yazı yazan, iki üç tık alan birinin yazısına mı,
yoksa bana mı güveniyorsunuz’ diye sağda solda dolanıyorlar.

Hepsine kötü bir haberim var.
Bir ana akım haber sitesinde yazan köşe yazarlarını katlayan tık sayılarımız var.
İsmail Küçükkaya’nın makam aracı peşine düştüğünü yazdığım köşenin okunma sayısını duymaya hazır mısınız?
TAM 250 BİN.

Geçen hafta kaleme aldığım ve Fatih Altaylı’nın kapağı Sözcü’ye atmaya çalıştığını aktardığım yazım, en son 25 bin tıklanmıştı.
Sevgili editörüm bu rakamları istediği gibi deliliyle paylaşabilir.

İşin daha da güzeli bir Allah’ın kulu da çıkıp bu köşeleri yalanlayamıyor.
Çünkü kötü bir huyum var.
Biri beni yalancılıkla itham ederse, çıkar deliliyle, daha fazla tanık ifadesiyle kanıtlarım.

O nedenle sırdaşlarım…
Yazımı açıp her okuduğunuzda harcadığınız değerli vaktiniz…
Yazımı başkalarıyla paylaştığınız her link…
Yazımı başkalarına ‘aaaaa bak burada ne yazıyor’ diye anlattığınız her sözcük…
Benimle paylaştığınız her dert…
Bana güvendiğiniz her beyin ve kalp hücreniz için…
SİZLERE MİNNETTARIM.
İYİ Kİ VARSINIZ…
İYİ Kİ VARIZ…

keskinkalem@medyaradar.com