Keskin Kalem'den Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'ye Ebru Baki yanıtı!

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Eleştirenler var…
‘Kendi kendini ombudsman ilan etti’ diyenler var…
Çarklarına çomak soktuğu için, bol bol kızanlar var…

Faruk Bildirici’den bahsediyorum sırdaşlar.
Hürriyet’in ombudsmanlığından ayrıldıktan sonra, önce bağımsız yazılar yazdı, şimdilerdeyse pek çok yayın kuruluşunun ombudsmanlığını tanımasıyla, daha geniş kitlelere ulaştı Bildirici.
Eleştirileri iyi ya da kötü gündem oluyor.
Medya üzerine yazan bendeniz de, yazılarının sıkı bir takipçisiyim.

Geçtiğimiz hafta, Habertürk Ekonomi Müdürü ve Para Gündem sunucusu Ebru Baki’nin bir kripto para reklamında oynadığını yazmıştım.
Ve son zamanlarda gazeteci-reklam ilişkisi üzerine yazan Bildirici’nin gözünden, bu örneğin nasıl kaçtığını sormuştum.

Sağ olsun bugün kendisi, konuyu kaleme almış.
Olması gerektiği gibi Baki’ye söz hakkı da tanımış.
Yazıyı satır satır okudum ve yanıt verme ihtiyacı hissettim.
Birkaç maddede nedenlerini ve yanıtlarını özetleyeceğim:

Birincisi aralarında Medyaradar’ın da olduğu bazı medya sitelerinin, Baki’nin bitcoin reklam yüzü olmasını haberleştirmesine getirdiği eleştiri konusunda:
Evet, bu haberi yalın olarak vermek, o şirketin ve ekran yüzünün reklamını yapar.
Ancak Medyaradar, bu meseleyi eleştirerek sanırım diğer sitelerden uzak ara ayrışıyor.
Haberi verip, yorum köşesinde eleştirmiş olmamız bence kayda değer.

İkincisi Baki’nin Bildirici’ye yaptığı açıklama hakkında:
Çok anlamsız buldum.
‘Hangi kısmı?’ dediğinizi duyar gibiyim yoldaşlar.
Yazıdan aynen alıntılıyorum:
‘Bunun üzerine önce Ebru Baki ile konuştum. 2018 yılında CNN Türk’ten çıkarıldıktan sonra bir süre işsiz kaldığını anımsattı. “Altı ay bu şirket ile çalıştım ve sözleşme yaptım. Medyaya dönmeyi düşünmüyordum. 1.5 yıl önce o sözleşme gereği çekilen bu film açık hava konserleri dışında bir yerde gösterilmedi” dedi. Ebru Baki’nin ise medyadan koptuğu dönemde imzaladığı sözleşme gereği böyle bir reklamda oynadığını gözden ırak tutmamak gerek.’

Şimdiiiiii….
Ufak bir araştırma yaptım, Baki Habertürk kapısından içeri 2018’de girmiş.
Bu reklamsa 1 buçuk yıl önce çekilmiş.
Aradaki boşluk kayda değer.
Yani Baki dönüp de, ‘ya ben işsizken reklamlarda oynayayım dedim ama iş buldum. Bu reklam filmini çekmem etik olmaz, geri çekileyim bu meseleden’ dememiş. Aynen bildiğini okumaya devam etmiş.

İşsiz kaldım savunmasını da en hafif tabirle tribünlere oynamak olarak görüyorum.
Zira CNN Türk’ten ayrıldığını ilan ettiği fotoğrafta giydiği meşhur markalı ayakkabıyla, 20 basın emekçisinin maaşının ödeneceğini herkes biliyordu o dönem.
Açık kaynaklara pek yansımadı ama, gazeteciler kendi aralarında ‘bu lüks yaşantının kaynağı nereden geliyor’ diye konuşuyordu…

Üstelik Baki, işsiz kaldıktan sonra o dönem, TGRT’yle anlaşmıştı.
Sonrasında Habertürk’e geçti.
Yani bir yandan yayın kuruluşlarında iş ayarlıyor, diğer yandan reklam anlaşmaları yapıyordu.

Baki’nin Bildirici’ye yaptığı kısa savunmayı bu nedenlerle anlamsız buluyorum.
Gerçi Bildirici de, bu savunmanın reklamın hala dönüyor olmasını meşrulaştıramayacağının altını çizmiş.
Benim itirazımsa, Bildirici’nin şu cümlesineydi:
Baki’nin ise medyadan koptuğu dönemde imzaladığı sözleşme gereği böyle bir reklamda oynadığını gözden ırak tutmamak gerek.

Umarım bu konuda derdimi anlatabilmişimdir.

ŞÖHRETSİZ EMEKÇİ TAŞ MI YESİN?

Skandal, Baki’nin bitcoin reklam yüzü olmasıyla sınırlı değil.
Bu Bitcoin şirketi, Baki’nin sunduğu Para Gündem programının halihazırda sponsoru.
Üsteli Baki, tıpkı Bildirici’nin de belirttiği gibi bu şirket için youtube yayınları yapıyor.

Bitcoin reklamını bir izleyin Allah aşkına.
Reklamda tüm etik kurallar alt üst edilerek Baki’nin ekran önündeki konumunun devamı vurgusu yapılıyor, sürekli.
Senaryoya göre yayın bitiyor, Baki koca bir haber kanalının ‘güvenilirliğini’ arkasına alarak,
reklama devam ediyor.
Yani Baki’nin vakası, öyle Nevşin Mengü’nün yaptığı gibi, bardaktan vitaminli su içmenin çok çok ötesinde. 

Bitcoinlerin güvenilirliğinin hala tartışıldığı, insanların büyük paralar kaybettiği bir meselede, bir kanal, bir sunucusu nasıl bu kadar açıktan reklam yapabiliyor?
Sadece gazetecilik mesleğinin etiğinin değil, ülkedeki yayın ve reklam yasaklarının bir bir çiğnendiği bu örnek,nasıl bunca zaman gündeme gelmedi.

Hayret!

Yoldaşlar…
Gazetecilerin reklam yani hanut işine girmesini ben yıllardır buradan kendimce yazıyordum.
Fakat büyük tartışmanın fitili, biliyorsunuz ki, Faruk Bildirici’nin Nevşin Mengü hakkındaki yorumlarıyla ateşlendi.

Ben bu konuya çok girmedim, tartışma henüz alevliyken.
Huyumdur.
Tozun toprağın bir dağılmasını beklerim.

Şimdi ben de izninizle birkaç kelam etmek istiyorum bu konuda.
Nevşin Mengü’ye destek veren çok oldu, başta da eskinin televizyoncusu yeninin youtuber’ı Cüneyt Özdemir geldi.
Bildirici’ye demediklerini bırakmadılar.
Yaşından girdiler, trendleri takip edememesinden çıktılar.
Benim gibi yaşlıların gençlerin önünü kesmesinden hiç hazzetmem.
Ammaaaaa gençlerin de meslek büyüklerini aşağılayarak, yaptıklarına kılıf uydurmasına göz yumamam.

Nevşin Mengü tartışmasında, reklamını yaptığı vitamin hakkında sağlık bakanlığına pek çok şikayet gittiği ortaya çıktı.
Mengü özür diledi mi?
Hayır.

Mengü’nün bu meselede haklı olduğu tek konu vardı:
O da, ana akım medya çöktü, bir nereden ekmek kazanalım?

Doğru bir soru ancak gazetecilikle elde edilen sosyal sermayenin şirketlerin elinde oyuncak edilmesi mi çözüm?
Hele ki Mengü ana akımdan ayrıldıktan sonra, işsiz kalmayan, birden fazla yerden maaş alan nadir isimlerden…
Evinin kirasını ödeyemeyen emekçilerin sesi çıkmıyor, bir bunlar ağlıyor her yerde.
Gerçekten inanılmaz.

Yani şunu mu diyorsunuz?:
Bizim şöhretimiz var.
Biz yapabiliyoruz.
Reklam alıyoruz.
Youtuber olabiliyoruz.
Yüzümüz para ediyor.
Biz o nedenle reklam da yaparız, meslek kuralları bize işlemez…
İstediğimiz gibi eğip bükeriz…

O zaman Keskin Kalem de size sorsun:
O tırnak içindeki şöhretinizi sağladığınız, emekleri üzerinizde olan şöhretsiz emekçi ne yapsın?
Taş mı yesin?

Siz ekrandayken kameranın arkasında duran kameraman?
Haberleri sahadan ileten muhabir?
Reji ekibi?
Sesçisi, ışıkçısı?

Herkes alın teri döksün.
Siz kameranın önündesiniz diye kendinizi başka yere koyun.
Kural tanımayın.
Sırdaşlarım, bu bir mesleğin çöküşüne bulunan kılıftır.
Gazetecilik elbette evrilir, farklı mecralara taşınır, ama kıblesi gerçektir.
Bu kıbleyi ne yaparlarsa yapsınlar değiştiremezler.
Gazeteciliği maske yaparak, şöhret, ün, para peşinde koşanlar, bu işe gerçekten emek veren yüzlerce kişinin emeğini çalıyor.
Mesleği bitiriyor, gazeteciliğin imajını yerle yeksan ediyor.
Uzun lafın kısası, hepimizin bildiği dalı kesiyor.

Bu kepazeliğe itiraz eden herkesi- öyle böyle demeden- bana kalırsa gerçek gazetecilerin kucaklaması gerekiyor.
Yoksa ‘şöhretli’ gazeteciler reklamla ceplerini doldururken, biz aç kalacağız.