İki Lafın Beli
19 Mayıs 2015 10:11 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:34

Kemal Öztürk'ten Medyaradar'a çarpıcı açıklama: Hayaller Aleksis Çipras gerçekler Selahattin Demirtaş!

Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Medyaradar Röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Medyadan, siyasete birçok konuda konuşan Öztürk’ün çarpıcı açıklamaları vardı…

Uzun zamandır uğraşıyordum bu röportaj için… Açıkçası Kemal Öztürk çok röportaj vermeyi seven bir gazeteci değil, bana konuşması da pek kolay olmadı. Ama şartları sonuna kadar zorlayınca ve ısrarda sınır tanımayınca nihayetinde bu röportaj gerçekleşti. Anadolu Ajansı’nın başındayken ismini oldukça sık duyuyorduk. Kimi çok taraflı buluyor eleştiriyor, hatta muhalefet partileri AA’yı zaman zaman eleştiri bombardımanına tutuyordu. Kemal Bey ise bu eleştirilere şu yanıtı veriyordu:  Ben taraflı olabilirim ama kurumum asla değil. Adalet ve dengeyi hep gözetiyoruz…
Buna rağmen eleştirilerin ardı arkası kesilmiyordu. Tabi takdir eden yok muydu, elbette ki vardı.
Kemal Öztürk’ün, medyaya yönelik çarpıcı tespitleri var. Benim en çok dikkatimi çeken sözleri ise Türkiye’de iktidara yakın medya çoğunlukta değil azınlıktadır. Demesi oldu.
Medyada bir irtifa kaybı olduğu görüşünde. Türkiye’de medyanın genel kalite sorunu, tüm basın tarihinin en zirvesinde diyor. Ama ona göre bu durum çok da sürmeyecek.
Yenişafak Gazetesi’ni de sordum, AK Parti ile olan yakın ilişkisini, Erdoğan ile ilgili görüşlerini de ve hatta AA dönemindeki yayın politikasını da ve neden aday gösterilmediğini de. Bunların her birine çarpıcı yanıtlar verdi, sorularım çoktu, biraz da yordum ama bence değdi.
Sanırım benim bitaraf olduğum görüşünde kendisi, yani bir yerlere yakın olduğumu hissediyor, ama şunu söyleyeyim hem ben hem de kurumum Medyaradar hiç kimseye yakın değil, biz soru sormayı seviyoruz, tabii Türkiye’de şu an en zoru soru sormak. Sordum mu göze batıyorsun haliyle. Kime yakın olursa olsun biz haber değeri taşıyan herkesle konuşmayı seviyoruz. Tıpkı Kemal Bey’in AA için dediği gibi; “denge ve adaleti” gözetiyoruz.  Şimdi sizi bu röportajla baş başa bırakırken güneşli güzel günler dilemeyi ihmal etmiyorum. Kemal Bey’e de sözüne sadık olduğu ve bana sabrettiği için teşekkürü borç biliyorum. Umudunuzun hiç tükenmediği güzel yarınlar sizinle olsun…

RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com

********************************************************************
Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için size teşekkür ediyorum. Belki de bugün bu röportajı sizinle AK Parti milletvekili adayı olarak yapacaktık ama olmadı. Aday adayı olmanıza rağmen listede yer bulamadınız.  Neden?
Neden aday yapılmadığımı bilmiyorum. Sormadım da. Bu işler nasip işidir. Nasibimizde yokmuş demek ki. Üzerinde çok durulacak bir mesele değil artık.
“NEDEN ADAY YAPILMADIĞIMI BİLMİYORUM”
Bazıları Bülent Arınç’a yakınlığınız nedeniyle listede üzerinizin çizildiğini de söyledi. Doğru mu?
Arınç’a yakın olduğum kadar, Erdoğan ve Davutoğlu’na da yakın biliyorum kendimi. Yanılmış da olabilirim. Ben bu partinin kurucuları, emek verenleri, hizmet edenleri arasında hiç ayrım yapmadım. Yapmam da. Siyasete girsem de girmesem de bu fikrim değişmeyecek.
Karaalioğlu ve ekibine yakın olduğunuz için dışlandığınız da söyleniyor… Buna ne dersiniz?
Bunu yeni duydum, derim.
Peki, sizce adaylığınıza kim engel oldu, üzerinizi kim çizdi, niye çizdi? İllaki bir fikriniz vardır…
Fikrim olması başka, bilgim olması başka. Bilgim olmayınca fikrim sadece tahminden öteye gitmez.
“İtiraf edeyim, siyasete girmem için ısrarcı olan bakan arkadaşlarım oldu.
'Hayatımı karartan bu bakan arkadaşlarımız', Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızla benim için görüşmeler yaptı” dediniz. Kimdi hayatınızı karartan bu isimler?
Bu isimleri, hepsi siyaseti bırakınca açıklayacağım! Fakat sanmıyorum kamuoyu bu konuyu çok merak etsin ve o günü merakla beklesin. 
Süreçte Davutoğlu’yla bile görüşmüşsünüz adaylık işi için. Olumlu da geçmiş o görüşme, peki ne oldu da böyle oldu?
Aynı soruyu farklı cümlelerle sormaya devam ediyorsunuz. Doğru yapıyorsunuz. AA Haber Akademisi’nde röportaj derslerini ben vermiştim. Cevabı alamazsanız böyle yapın derdim öğrencilere. Şanssızsınız maalesef!
“KIRGIN DEĞİLİM”
Kırgın mısınız size reva görülen bu adaylık işi için? Ve çizik yediğinizi öğrendiğinizde ne hissettiniz?
Kırgın değilim. Bizim partiye, siyasete, ülkeye ve inandığımız davaya bakışımız farklıdır. Bunu bilmediği için birçok kişi, bizimle ilgili farklı düşünür. Oysa mesele siyasetin çok üzerinde bir konu.  Aday olmadığımı öğrendiğimde, benden önce öğrenip çok üzülen yakınlarımı, dostlarımı teselli etmeye çalıştım.
“AA’DAN AYRILDIM ÇÜNKÜ…”
Anadolu Ajansı ile yollar neden ayrıldı?
Resmi açıklamama göre, kişisel ilke ve prensipler. Gayri resmi açıklamama göre de ilkelerim ve iş yapma biçimim nedeniyle ayrıldım.
Siz istifa ettiniz ama istifa etmeseydi de görevden alınacaktı deniliyor doğru mu bu?
Bunu ilk defa duydum ama cevabı ben değil beni görevden almayı düşünen kimse daha iyi bilir sanırım.
“ÇOK KALİTELİ VE BAŞARILI BİR EKİPTİK”
Başarılı olduğunuza inanıyor musunuz kurumun başında olduğunuz, o zaman diliminde?
AA’nın 3 yıl içinde geldiği yere bakarsanız sorunun cevabını bulursunuz. Ancak bunun bir ekip işi olduğunu ve gerçekten çok kaliteli ve başarılı bir ekip olduğumuzu söylemem gerek. Ekibimizin başarıdaki hakkını hiçbir zaman unutmam.
“AA HABERLERİNDE DENGE VE ADALETE ÖNEM VERİR”
Son dönemde Anadolu Ajansı oldukça eleştiriliyor. Konuyu siz de biliyorsunuz, şu taraflılık meselesi. Sahi AA çok mu taraflı ve bu etik mi?
Bu konuda somut bir örnek gösteren çok azdır. AA’nın haberlerindeki denge ve adalet her zaman tüm çalışanların dikkat ettiği bir konudur.
“VİCDANIMIZ ÇOK RAHAT”
Bir açıklamanızda “Ben taraf olabilirim, ama AA taraf değil” demiştiniz ya ona binaen sormak istiyorum. Sonuçta ajansın tepesinde olan isim sizdiniz, siz nasıl isterseniz haberler öyle şekillenmez mi? İnsan ister istemez tarafını yansıtır habere. Burada tarafsızlıktan nasıl söz edebiliyoruz?
AA tüm siyasi partilerin haberlerini en geniş ve en iyi şekilde yapmaya gayret ediyor. Bunun sayısal örneklerini de muhalefet partilerinin temsilcilerine defalarca gönderdik. Bu konuda vicdanımız rahat. Ajanın çalışmasını bir örnekle anlatayım. Ajans saf un üreticisi gibidir. Haberin içine taraf olacak, imge ve imaj koymayız. Biz ürettiğimiz saf unu, abonelerimize, (fırın, pastane gibi) göndeririz. Onlar içine katkı maddesi koyup, kendilerine ait bir ürün haline dönüştürür. Bu bizim haberlerimizin taraflı olduğunu değil, abonemizin habere şekil verirken ki tutumunu gösterir.
Ben kişisel olarak bir taraf tutuyorum tabi, ancak kurum taraf değildir. Bunun habere yansımasının, aleni bir tarafgirlik varsa, bunun bir somut örneği olması gerekir. Varsa bile bu hatayla olmuştur. Bu konuda kendimizden eminiz.
“NE AK PARTİ BENİ YÜZÜMDEN KAZANDI NE DE MUHALEFET BENİ YÜZÜMDEN KAYBETTİ”
AA, 94 yıllık geçmişinde ilk kez bir seçimde sandık başından veri yayını yaptı ve o gün yaptığı yayıncılıkla bazı kesimlerin büyük tepkisini çekti. O gece seçimi gerçek olmayan rakamlarla manipüle ettiğiniz söylendi. Ayrıca Anadolu Ajansı’nın genel müdürüyken seçim gecesi neden AK Parti genel merkezine gittiniz. Bu çok merak ediliyor, hatta çok sayıda komplo teorisi de türetildi?
Benim çok komik bulduğum şeylerden biridir bu. 25 dakika AK Parti Genel Merkezi’ne gittiğim için muhalefet seçimi kaybettiyse, bu siyaset tarihine geçecek bir olaydır. Ne AK Parti ben orayı ziyaret ettiğim için kazandı, ne de muhalefet bu yüzden kaybetti. Muhalefet, seçim gecesi 4 basın toplantısı düzenledi ve beni suçladı. Bence seçim yenilgisini bana yıkmak, çok acziyet arz eden bir durumdu onlar açısından.
“ONLARI ZİYARET EDEMEZDİM ÇÜNKÜ”
Diyelim sadece hayırlı olsun demek için gittiniz, o zaman CHP ve MHP Genel Merkezlerine neden gitmediniz. Koca devletin ajansının müdürüne yakışan tavır böyle olsa daha güvenilir olmaz mıydınız? Yani demem o ki ya hep ya hiç?
CHP ve MHP de tek bir arkadaşım yok ki ziyaret edeyim. Onlar da beni davet edip çayımızı iç, tanışalım demedi hiçbir zaman.
“SEÇİM GECESİ VERİLERİMİZDE TEK BİR HATA YOKTU”
AA ile Cihan Haber Ajansı arasındaki veri farkının nedenini anlamakta da güçlük çektik.  AA'nın ilk açılan sandıklarda AK Parti'yi önde gösterdiği için muhalefet partilerinin sandık görevlerinin moralinin bozulduğu ve sandıkları terk ettikleri; yönündeki iddialar da hayli vahimdi. Buna ne demeli?
Benim bir iddiam var, bizden önceki yıllarda televizyonlarda verilen tüm seçim sonuçlarını inceleyin, eğer sonuçlar tıpkı bizim verdiğimiz gibi, önce AK Parti oyları yüksek çıkıp, sonra düşmüyorsa o zaman biz hata yaptık demektir. Ama bizim verdiğimiz gibi çıkıyorsa, o zaman iddia sahiplerinin bize bir özür borcu var demektir. Sonuçları ayrıca YSK sonuçlarıyla karşılaştırın, AA sonuçlarında hata payı neredeyse sıfırdır.
“TÜRKİYE’DE İKTİDARA YAKIN MEDYA AZINLIKTA”
Takdir edersiniz ki medya çok garip bir süreçten geçiyor. Yazılı ve görsel basının büyük bir bölümü tamamen iktidar yandaşı, diğer bir bölüm ise dibinece muhalif. Bunun bir ortası yok mu, neden basın daha şeffaf, daha adil ve tarafsız olamıyor?
Yanılıyorsunuz: Bir algı yanılması var. Türkiye’de iktidara yakın medya çoğunlukta değil azınlıktadır. Bunu yazmıştım, dersinize iyi çalışmamışsınız… Durum şudur:

Günlük siyasi yayın yapan gazete sayısı 37

Hükümet politikalarına muhalif gazete sayısı 22, (% 60)

Hükümet politikalarını destekleyen gazete sayısı 11, (% 30)

Güçlüden yana tavır değiştiren gazete sayısı 3, (%10)

Siyasi gazetelerin toplam günlük tirajı 4 Milyon 300 bin. (19 Ocak 2015 verileri)

Hükümet politikalarına muhalif gazetelerin toplam tirajı: 2 Milyon 750 Bin (% 63)

Hükümet politikalarını destekleyen gazetelerin tirajı: 1 Milyon 122 Bin (%26)

Güçlüden yana tavır değiştiren gazetelerin toplam tirajı 450 Bin (%10)
Bu gazetelerin sahip olduğu televizyonlar açısından da durum aynıdır.
“ÖNCEKİ YILLARDA DA MEDYA BÖYLEYDİ”
Dersime çalıştım illaki, çalışmasam bu soruları soramazdım ama tekrar yanıt almak istedim. Neyse devam edelim. İlla bir yerlere yakın mı olmak gerekiyor. Mesela geçmiş yıllarda medya nasıldı?
Durum çok farklı değildi.
“ÇİRKİN İTTİFAKLARA VE İLİŞKİLERE GİRENLER, BU MESLEKTE BARINAMAYACAK”
Peki,  gelelim genel bir medya analizine. Son günlerde siz bunu hayli iyi yapıyorsunuz. Hem nalına hem mıhına dokunan yazılarınız var. Medyanın sizce en büyük sorunu ne? Medyada irtifa kaybı var dediniz, biz onu sadece uçaklarda olur zannederdik nedir bu irtifa kaybı?
Türkiye’de medyanın genel kalite sorunu tüm basın tarihinin en zirvesinde. Kamu görevi yapan bu kurumların erozyona uğraması ülkeye zarar verir. Ne özel haber, ne araştırma haber, ne yazı dizisi, ne kaliteli belgesel için çaba gösteren var. Mesleğimizin temel unsurlarıdır bunlar.
Medyanın insan kaynağı tükendi. Artık alttan nitelikli ve kaliteli gazeteciler yetişmiyor, çünkü bu konuda çaba gösteren neredeyse yok gibi. Usta çırak ilişkisi bitti. Yakın gelecekte insan kaynağı sorunu daha çok hissedilecek. Yalan ve asılsız habere karşı açılan dava ve yapılan tekzipler tüm zamanların rekorunu kırıyor. Güvenilir ve doğu haber konusunda dibe vurulmuş durumda.
“KENDİNİ KAF DAĞINDA GÖREN MEDYA MENSUPLARI VAR”
Medyada büyük bir tıkanma ve irtifa kaybı var. Bunun sonuçlarını yaşıyoruz her gün. Hala siyaseti dizayn etmeye, ekonomiyi etkilemeye çalışan, insanları yargıç gibi suçlu ilan eden, kendini Kaf dağında gören medya mensupları var. Onların devri bitti, önümüzdeki seçin medyanın bu haliyle gireceği son seçim olacak.  Şuna inanıyorum, bu medya düzeni böyle gitmeyecek, gelecekte medyada büyük değişimler yaşanacak. Mesleğini çıkarı için, menfaati için kullanan, kirlenen, çirkin ittifaklara ve ilişkilere girenler, bu meslekte barınamayacak artık. Böyle gitmesi mümkün değil. Türkiye’nin büyüklüğüne, gücüne, saygınlığına yakışır bir medya düzeni kurulacaktır. O zaman mesleğe saygınlık kazandıracak insanlar iş başına gelecek, seviyesi düşük, saygınlığı bitmiş insanlar gidecektir.
“SEVİYESİ DÜŞÜK, SAYGINLIĞI BİTMİŞ İNSANLAR BU SEKTÖRDEN GİDECEKTİR”
Türkiye’nin uluslararası medya organlarına ihtiyacı var. Kalite ancak böyle yükselebilir, tıkanma ancak bu şekilde aşılabilir. Dijital medya tüm kâğıda basılı ürünlerin hayatına son verecek. ABD ve Avrupa’da kâğıda basılı medyanın % 40’ı kapandı ya da varlığını dijitale kaydırdı. Dijital bir devrim yaşanıyor, ancak bunu fark edip yatırım yapan, önlem alan medya sayısı çok az Türkiye’de. Twitter habercilik faaliyetine çok büyük darbe vurdu, şimdi Facebook’un da haber alanına gireceği söyleniyor. Durum daha da kötüleşecek demektir.  Gelecekte adaletli, politize olmayan yayın yapıp, uluslararası alana ve dijital medyaya yatırım yapan kazanacak. Geri kalanın kar etmesi ve hayatını sürdürmesi imkânsız.  
Hükümete yakın medya kuruluşlarını “Bizim Mahalle” olarak nitelendiriyorsunuz. Ve geçtiğimiz günlerde sizin mahalleye yönelik de eleştirileriniz vardı. Kimdir mahallenizde yeni peydahlanan ve iktidarı eleştirenleri hedef yapan o yazarlar?
Bir Çin atasözü var: “Akıllı insanlar fikirleri ve sistemleri, normal insanlar olayları, akılsızlar kişileri konuşur.
“YENİ BİR SİSTEME VE ANLAYIŞA İHTİYACIMIZ VAR“
Yandaş olarak tabir edilen gazeteler çok okunmuyor. Televizyonları çok izlenmiyor. Bunun genel nedeni ne? Tirajlar ve reytinglere bakarak bunu söylüyorum…
Türkiye’deki gazeteler genel olarak okunmuyor. Mevcut tirajların yarısının şişirme olduğunu herkes biliyor. Kimse bunu tartışmak istemez, zira reklam sektörü başta birçok dengeyi alt üst edecek bir tartışma bu. Bizim mahalle ya da öteki mahalle fark etmez, sistem bütünüyle tıkandı. Yeni bir sisteme ve anlayışa ihtiyacımız var.
“HÜKÜMETE, CUMHURBAŞKANI’NA HER GÜN AYNI MANŞETLE HAKARET EDİYORLAR”
Havuz medyası olduğu tabir edilen gazetelerin aynı günde aynı başlıkla yayın yapmaları bir merkezden mi yönlendiriliyorlar sorusunu akla getiriyor. neler dersiniz?
Bence tek camlı bir gözlük kullanıyorsunuz. Hükümete, Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a her gün aynı manşetle hakaret eden, eleştiren ve seviyesi düşük ithamlarda bulunan gazete sayısı, bahsettiğiniz gazetelerden daha çok. İki gözünüzü birden açıp bakmadıkça derinliği ve tüm boyutu göremezsiniz.
“SEVİYE VE TARAFGİRLİK ARTIK RAHATSIZ EDİCİ BOYUTA GELDİĞİ İÇİN EKRANLARDA YOKUM”
Bu arada kendi görüşünüze yakın olduğunuz medya organlarında çok fazla görmüyoruz sizi neden?
Yeni Şafak Gazetesi yazarıyım, haftada üç gün orada görünüyor ve görüşlerimi açıklıyorum zaten. Çok fazla televizyonlara çıkan biri değilim, belki bir ara fazlaca bir kanala çıkmış olabilirim. Seçim öncesi seviye ve tarafgirlik artık rahatsız edici boyuta geldiği için çıkmak istemiyorum şimdi televizyonlara. 
“REUTERS YA DA AFP’Yİ DÜZGÜN HABERCİLİK YAPMADIKLARI İÇİN YILLARCA ELEŞTİRDİK”
Hükümete yakın medya organları Doğan Grubu’nu adeta yaylım ateşine tutuyor ama siz öyle değilsiniz. Aydın Doğan’ı eleştiren tek yazınız yok diyebiliriz. CNN Türk ekranına çıktığınız için mi yoksa?
Dersinize iyi çalışmamışsınız! Doğan grubuna yönelik eleştirilerim daha çoktur. Yine de farklı düşünüyorum bu konuda. Kişileri eleştirince, şahıslara hakaret edince ne değişiyor? Ben 20 yıldır sektördeyim, her seçim öncesi durum aynıdır, yayın politikaları aynıdır, gazetelerin sahipleri aynıdır, dengeler aynıdır.  Eleştirdiğiniz kişinin gazetesinden daha güçlü ve daha iyi bir gazete ve televizyon kuramıyorsanız, istediğiniz kadar eleştirin, hakaret edin, durum değişmez.  Bunu Ajansta da yaşadık. Reuters ya da AFP’yi düzgün habercilik yapmadıkları için yıllarca eleştirdik, hakaret ettik ama durum değişmedi. Ne zaman ki 8 dilde yayın yapan, ulusla arası bir Ajans haline geldik işte o zaman dengeler ve durum değişti. 
“HÜRRİYET’E GEÇMEK HİÇ AKLIMDAN BİLE GEÇMEDİ”
(Dersime iyi çalışmadığımı asla kabul etmiyorum neyse ki eleştiriye saygılıyım) Bu arada Hürriyet Gazetesi’ne geçmeyi istediğiniz doğru mu? Ya da öyle bir teklif gelse tavrınız ne olur?
İlk defa duyuyorum bunu, hiç aklıma gelmemişti.
“AYAKÜSTÜ YAZI YAZACAK KADAR YETENEKLİ DEĞİLİM”
Başbakan Danışmanlığı, AA gibi koca bir ajansın genel müdürlüğü, Türkiye’nin en güçlü partisinden aday adaylığı gibi bir süreç derken şimdi sadece Yenişafak’ta yazarlık size az gelmiyor mu?
Hem Yeni Şafak, hem de Katar’da yayınlanan Eş Şark gazetesinde düzenli yazıyorum. Ayrıca başka yabancı yayınlar da yazı talebinde bulunuyor. Şaşılacak kadar yoğun oluyorum bazen. Yazı serüvenini önemsiyorum.  Ayaküstü yazı yazacak kadar yetenekli değilim. Günlük siyaset yerine, daha farklı ve daha uzun vadeli konularda yazmam konusunda okuyucuların ve dostlarımın baskısı altındayım. Bu durumu daha da zorlaştırıyor, uğraştırıyor beni.
“YAZARLIKTAN MEMNUNUM”
Yakında yine bir kurumun başında yine yönetici olarak görebilecek miyiz sizi?
Böyle bir planım yok. Yazarlıktan memnunum. Bir iki kitap projesi üzerine çalışıyorum ayrıca. Yine de bir kurumda çalışacaksam, uluslararası alanda faaliyet gösteren bir kurum olmasını tercih ederim.
“ALEVİ SORUNUNU KAŞIYAN VE TAHRİK EDEN BİRİ KESİM VAR”
Yeni Şafak’taki köşenizde “Hükümet karşıtı medyada radikal Alevi ağırlıklı haberci kadrosu etkin” dediniz. O halde iktidara yakın medyada da radikal ağırlıklı Sünni haberciler var diyebilir miyiz? Bu ayrım niye? Anadolu Ajansı’nda Alevi bir muhabir çalışamaz mı misal?
Bu konuyu yanlış anlamışsınız. Alevi sorununu kaşıyan ve tahrik eden biri kesim var bunu kast ediyorum. Ayrım yapmam, benim dönemimde Ajansta kadro alan Alevi arkadaşlarımız oldu, onların inancını sorgulamam. İşine,  yeteneğine bakarız.
AA’da çalışmanın kriterleri nelerdir, mesela beni oraya muhabir almaları için ben hangi özellikleri taşımalıyım?
AA Haber Akademisi üzerinde insan kaynağımızı temin etme politikası güdüyorduk. Oraya girmek de mezun olmak da zordur. Eğitim, yetenek, ekip çalışması, uyum, genel kültür ve yabancı dil kriterlerinden geçmek gerekir. Bu özellikleriniz varsa siz de girebilirdiniz Ajansa. Biraz göz sorununuz var sanırım!
“YENİŞAFAK’IN O BELGELERİNDE UNUTTUĞUMUZ HABERCİLİK ÖRNEĞİ VARDI”
Gözlerim de, beynimde gayet sağlıklıdır… Neyse devam edelim… Geçtiğimiz günlerde gazeteniz Yenişafak’ta, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümüyle ilgili "tarihi belgeler" yayınlandı ve oldukça ses getirdi. Şaşırtıcı bir manşetti, kimileri de deli saçması olarak nitelendirdi. Siz o manşeti doğru buldunuz mu?
Belgelere dayalı habercilik yapması açısından takdire şayan çalışmalardı. İçeriğini eleştirecekler tabi ki. Ancak biraz da unuttuğumuz habercilik örneği verdiği için önemsiyorum.
“ERDOĞAN ÇOK TİTİZ VE ÇALIŞKAN BİRİ”
Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Başbakanlığı döneminde uzun süre yakın çalışma şansınız oldu. Danışmanlık çok da kolay iş değildir. Hele de bir devlet büyüğü ise o kişi. Peki, Erdoğan, nasıl bir kişilikti, onunla çalışmak zor muydu?
Başbakan danışmanlığı, hele de medya alanında danışmanlık çok zordur. Hata yapma lüksünüz yoktur. Erdoğan çok titiz ve çalışkan biridir, ayak uyduramazsanız işiniz zor.
Çok sinirli bir yapısı olduğu söyleniyor, doğru mu?
Hayır.
“TARİHİN ÇOK ÖNEMLİ BİR KESİTİNDE ERDOĞAN’LA ÇALIŞTIĞIM İÇİN ÇOK ŞANSLIYIM“
Erdoğan’ı seviyor musunuz? Sizin için ne ifade ediyor Recep Tayyip Erdoğan?
Recep Tayyip Erdoğan Türk siyaset tarihine damgasını vuran liderlerden biridir. Sadece Türkiye içinde değil, İslam dünyası için çok önemli bir isimdir aynı zamanda. Ne kadar tartışırsanız tartışın, Türkiye’nin ve İslam dünyasının dönüşümüne, değişimine, güçlenmesine çok önemli etkiler yaptı. Özal gibi, yıllar sonra O’nun yaptıklarını daha iyi anlayacağız. Bize, kendimize güvenmemizi, başımızı dik tutmayı ve uluslararası bir bakış açısı kazandırdı. O’ndan çok şey öğrendim. Tarihin çok önemli bir kesitinde Erdoğan’la çalıştığım için de çok şanslıyım.
“ERDOĞAN ÇOK FARKLI BİR LİDER”
Kendisi artık Cumhurbaşkanı ama hala bir başbakan gibi şehir şehir gezip miting yapıyor. Enerjisinden de bir şey eksilmedi. Siz göre nasıl bir Cumhurbaşkanı?
Bence farklı bir insan, farklı bir lider, farklı bir Başbakan ve farklı bir Cumhurbaşkanı. Enerjisi ise Allah vergisi.
“HAYALLER ALEKSİS ÇİPRAS AMA GERÇEKLER SELAHATTTİN DEMİRTAŞ”
Genel seçimlerde AK Parti’nin büyük bir güç kaybedeceği söyleniyor. Hatta koalisyon söylemi sürekli dillendiriliyor. Nedir 8 Haziran sabahı için tahmininiz?
Bence hayaller Aleksis Çipras ama gerçekler Selahatttin Demirtaş. Hayallerle gerçekleri karıştırıyorlar. AK Parti bu seçimden de başarıyla çıkacak. 8 Haziran’da yeni bir döneme gireceğiz.
“AK PARTİ BU SEÇİMDE DE BAŞARILI OLACAK”
Muhalif isimlere diyorum ki Allah aşkına 13 yıllık bir iktidardan bahsediyoruz ve daha tek gün olumlu bir söyleminiz olmadı. Bu adamlar hiç mi iyi bir iş yapmadı alkışlanacak onca yıl. Haksızlık etmeyin diye…  Size de tam tersini soracağım her zaman tam destek oldunuz, hep övdünüz. Peki, hiç mi eleştirilecek bir iş yapmadı bu adamlar?
Eleştirilecek şeyler var tabi ki. Ancak o kadar çok eleştiren var ki bize ihtiyaç olmuyor.
Size bir ara sosyal medyada “kripto paralel hain!” Diyen biri olmuştu. Bu ne demek?
Bu, robot kafalı bir hesap demek.
Neredeyse gitmeyen, el öpmeyen kalmamış. Şimdi eleştiren ona paralel diyenlerin birçoğu da dâhil buna… Peki, siz Fethullah Gülen'i hiç ziyaret ettiniz mi?
Hayır.
“O HAREKETE HİÇBİR ZAMAN YAKIN OLMADIM, HEP MESAFELİYDİM”
Cemaate geçmiş dönemlerde sempati duyduğunuz oldu mu hiç?
Hayır. Hiçbir zaman o hareketle yakın olmadım, her zaman mesafeliydim.
Önümüzdeki süreçte nasıl bir Türkiye bizi bekliyor?
Türkiye Versiyon: 2.0’a geçeceğimizi umuyorum. Kurumsallaşan, uluslararası etkisi olan, insan kaynaklarını kendi yetiştiren, üniversite sitemi dünya çapında etki yaratan, medyası dünya çapında tanınan, huzur ve refah içinde bir Türkiye olmasını umut ediyorum.
Bana ve bu uzun sorularıma katlandığınız için size canı gönülden teşekkürü borç bilirim.
Abartmışsınız soruları, bu kadar çok olur mu? Yine de iyi sorulardı.