‘Karne hediyesi et’ haberi aslında ne anlatıyor? İşte Habertürk'ün haberindeki gerçekler

Muhabir kasaptaki röportajın başında diyordu ya, “Mikrofon uzatayım hatıra kalsın” diye… Gerçekten de öyle oldu. Tüm Türkiye’ye hatıra kaldı.

Habertürk TV muhabiri Fatmanur Boylu’nun bir öğrenci ve annesiyle kasapta yaptığı röportaj Türkiye’nin tüm gündemini alt üst etti. İlk başta et fiyatları ve ete ulaşım üzerinden iktidar ve muhalefet yanlılarının fakirlik üzerinden yürüttüğü polemik olarak karşımıza çıkan konu, ardından da bir medya etiği meselesine dönüştü.

Öncelikle “Karne hediyesi et” polemiğinin nasıl bu noktaya evrildiğini kısaca hatırlayalım…

Muhabir kasaptaki röportajın başında diyordu ya, “Mikrofon uzatayım hatıra kalsın” diye… Gerçekten de öyle oldu. Tüm Türkiye’ye hatıra kaldı. Yaklaşık bir hafta boyunca hepimiz “İnek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nerede? Yandı kül oldu, bitti” tekerlemesindekine benzer bir olay izledik ekranlardan.

Sonrasında bir de baktık ki haber de yalan oldu, yapan da…

Geriye iktidar temsilcilerinden muhalefet temsilcilerine, yandaş medyasından muhalif medyasına, trollerinden sokaktaki vatandaşına dek sarf edilen bir ton lakırdı kaldı. Herkes kendine yonttu, gerçekler her zaman olduğu gibi havada kaldı.

Oysa seçimler öncesinde muhalefet, et fiyatları üzerinden iktidarı eleştirmek için önemli bir avantaj yakalamıştı. Konu ilk olarak sosyal medyada gündem oldu. Kısa sürede de TBMM gündemine taşındı. İktidar muhalefet tarafından et fiyatları üzerinden apaçık sıkıştırılıyordu. İktidarın ve medyasının buna elbette seyirci kalacak hali yoktu.

A Haber üzerinden hemen olayın bir provokasyon olduğu iddiası ortaya atıldı ve derhal röportajı yapan çocuğun annesi ile kasaba ulaşıldı. Hemen yeni bir röportaj yapılarak durumun aslında hiç de Habertürk’te anlatılanlar gibi olmadığı anlatıldı. Kasap da onu destekledi. Hatta kasap daha da ötesine geçerek, onların aslında zengin olduğunu, haftanın üç günü dükkânına gelerek alışveriş yaptıklarını anlattı.

Buraya kadar tekerlememizin “İnek nerede? Dağa kaçtı” kısmı tamam… Aynı tekerlemeye göre dağın yanıp kül olup bitmesi de lazım… Bu konuda esas görev elbette Habertürk TV yönetimine düştü.

Annenin ve kasabın düzeltme röportajı da kamuoyunu tatmin etmemiş olacak, Habertürk TV günler sonra konunun başka bir yöne evrilmesine yol açacak açıklamayı yapmıştı. Haber Koordinatörü Zülfikar Ali Aydın tarafından yapılan açıklamada, muhabir Fatmanur Boylu’nun çocuğu neler söylemesi gerektiği konusunda yönlendirdiği belirtiliyordu. Bunun inandırıcılığı için de piyasaya röportajın ham görüntüleri sürülüyordu.

Böylece ne mi oldu?

Tekerlemenin geri kalan cümleleri de yerine oturdu: “Dağ nerede? Yandı kül oldu, bitti!”

Et fiyatlarının pahalı olması ve insanların ete ulaşımının güçlüğü konusu üzerinden günlerdir yürüyen tartışma bir anda buharlaşmıştı.

Mesele artık bir medya etiği meselesiydi. Etik dışı davranan ise onlara göre muhabir Fatmanur Boylu idi ve tez elden başının vurulması gerekiyordu.

Öyle de oldu. Habertürk yönetimi muhabirin işine son verdi.

Muhabirin bir algı yönetimi amacıyla mı bu röportaja imza atıp atmadığı bu yazımızın konusu değil… Birilerinin iddia ettiği gibi muhabir Boylu bir takım odaklara mı hizmet ediyor, ya da bir iş kazasına mı uğradı? Belki bir süre sonra bu sorular cevabını bulacak.

Ancak cevabını bulması gereken asıl önemli soru şu: “Türkiye’de et fiyatları gerçekten de herkesin ulaşabileceği kadar ucuz mu?”

Diyelim ki muhalefet bir çocuğun röportajı üzerinden iktidarı eleştirmek için fırsatçılık yaptı…

Diyelim ki röportajı yayınlayan TV kanalı buna aracılık etti…

Diyelim ki röportajı yapan muhabir medya etiğine uygun olmayan bir davranış sergiledi…

Diyelim ki haber bizim zannettiğimiz gibi bir yoksulluk haberi olmayıp, etik açıdan sorunlu bir haber olduğu anlaşılarak birileri tarafından uçuruldu…

Diyelim ki muhabir de tıpkı yaptığı haber gibi buharlaştırıldı…

Tüm bunlar aslında konunun ana fikrini değiştirmiyor.

Aksi olsaydı koca koca siyasetçiler, medya kuruluşları ve gazeteciler bu haberin yanlış olduğunu ispat etmek için günlerdir koro halinde ses yükseltmezlerdi.  

Zira bu durum, yarası olanların gocunması olduğunu ispat ediyordu.

Belki haber yanlıştı ama bir yanlıştan bir doğru çıkmış, maksat hasıl olmuştu.