CineRadar
20 Tem 2012 01:02 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:56

İSYAN BU KEZ UZAYDA BAŞLADI!

Mahkumlar başkanın kızını rehin aldı ve uzaydaki MS1 hapishanesini Cehenneme çevirdi. İnsanlığı tek bir kişi kurtarabilir... Haftanın filmleri Murat Tolga Şen'in kaleminden...

Sanırım Türkiye sinema tarihinin tüm Temmuz ayları içinde rekor bu haftanın… Tam dokuz yeni film gösterime giriyor. Ama hemen sevinmeyin, bu filmlerin yarısının kopya sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor yani bu filmleri orada burada okuduğunuza eğer İstanbul dışında yaşayan seyircilerdenseniz ya oturup derdinize yanacaksınız ya da teselliyi “korsan” da arayacaksınız.

Açıkçası iletişim kanalları bu kadar açıkken tek ya da çok az kopyayla gösterime çıkmak Anadolu seyircisini ister istemez alternatif izleme metotlarına sevk edecektir. Vizyonda olup da şehirde olmayan filmleri kiralayan, satan bir sürü film işportacısının keyfi yerinde… Bu ekmeğe yağ sürmek istiyorsak aynen devam! (Evet, kızgınım)

İşte haftanın çoğu İstanbul dışına çıkamayacak dokuz yeni filmi!

İsyan / Lockout / Bilim Kurgu, Macera / 95 dk

Yönetmen: James Mather, Stephen St. Leger

Oyuncular: Guy Pearce, Maggie Grace, Vincent Regan, Joseph Gilgun



Özet: MS Bir, uzayda bulunan deneysel bir hapishanedir. Burada Dünya gezegeninden getirilmiş en tehlikeli 500 suçlu yapay bir şekilde uyutulmaktadır. A.B.D. Başkanı’nın kızı olan Emilie Warnock’ın istasyona adım attığı sıralarda hapishanede eşi benzeri görülmemiş bir isyan çıkar. Emilie ve MS Bir mürettebatı esir düşer. Başkan, Ajan Snow’u, Emilie’yi kurtarmakla görevlendirir.   

80’lerin başından beri hızlı bir yükseliş gösteren ve giderek artan sayıda film üreten “eğlence sineması” artık hikayeyi kuruttu, tüketti ve teknik alaverelerle, dalaverelerle göz boyar hale geldi. Hollywood izleyiciyi oyalamak için her şeyi yaptı. Yeniden çevrimler, çizgi roman uyarlamaları, ithal Avrupa, Uzakdoğu hikayeleri… Ama yetmiyor işte… Her yıl gösterime çıkan yüzlerce film o ya da bu şekilde başka filmlerden esinleniyor.

80’lerin çocukları şimdi koca adam oldu ama inanın onlar (yani biz) çok şanslıydılar. Okuduğunuz bu konunun neredeyse aynısı olan ve gerçekten sıkı bir film izlediler. Bu işlerin ustası John Carpenter’dan Escape from New York / New York’tan Kaçış…

New York’tan Kaçış’ da, ABD ve Sovyetler arasındaki son savaşın ardından artan suç oranları yüzünden suçlular hapishanelere sığmayınca, hükümet savaşta harap olmuş Manhattan adasını yüksek güvenlikli bir hapishaneye çeviriyordu. Air Force One’da buradan geçerken adaya düşünce başkan bir güzel esir alınıyordu ve onu kurtarmak eski asker, yeni suçlu “Snake” Plissken’e düşüyordu. Ödülü: özgürlüğü…

Neredeyse aynı hikaye… Ama “orada başkanmış, burada başkanın kızı söz konusu” diyenler için geliyor. 15 yıl sonra gelen devam filmi Escape from LA’de kurtarılması gereken kişi başkanın kızıydı!

80’lerde stüdyo baskısından henüz bunalmamış yönetmenler dar bütçelerle de olsa istedikleri filmleri çekebiliyorlardı, Irkçılık, cinsiyetçilik, politik duyarlılık bu kadar kafaya takılmıyordu. Şimdi her şey o kadar ince dilimlenmiş, öylesine hesaplarla kotarılmış ki, film yapmaktan ürün çıkarmaya geçtiğimiz süreçte artık bize huzur yok!

İsyan bildik numaraları aynen tekrar ediyor. Arızalı, kimseye Eyvallahı olmayan bir anti kahraman, kurtarılmaya muhtaç ve de çok güzel bir kadın ki kendisi finalde hep kahramanın ödülü olur. Çok zeki, hapse düşmese başkan olacak kadar yetenekli bir suçlu ve onun finale kadar sinir bozacak şekilde kurgulanmış deli adamı, bir nevi köpeği… Üstüne konulmuş hiçbir şey yok, öyle bir çaba olduğunu dahi sanmıyorum. Sakın yörüngedeki bir uydu hapishanede geçen hikayeye kanıp bir bilimkurgu izleyeceğinizi sanmayın. Bu sadece göz boyayıcı bir set… Biraz da işi farklılaştırma, iyice taklitçi durumuna düşmeme endişesi.

İsyan, eski iyi bir filmin iyi olmayan bir taklidi… Eski masallarda Ejderhayı öldürüp Kralın kızını kapıyordunuz, günümüzde o Ejderhaların yerini psikopat suçlular aldı. Film, hiçbir anında orijinal ve sürükleyici değil… Aşırı miktarda Escape from New York, biraz The Last Boy Sout, biraz da Die Hard… 80’ler avantürlerini özleyenler boşuna umutlanmasın. Yine o filmleri seyretseniz daha iyi…

Hizmetkar Albert Nobss / Albert Nobss / Drama / 113 dk

Yönetmen: Rodrigo García

Oyuncular: Glenn Close, Antonia Campbell-Hughes, Mia Wasikowska, Pauline Collins, Maria Doyle Kennedy



Özet: Albert Nobbs kadınların bağımsız olmalarının hiç de desteklenmediği 19. yüzyıl İrlanda’sında hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Erkek kılığına girerek Dublin’in en lüks otelinde kahya olarak çalışan Albert, yakışıklı bir ressamla tanışır ve yaşadığı yalandan kaçmak ister. 

Ağır işleyen bir hikaye, herkese uygun değil ama oyunculuklara ve dönem filmlerine kafayı takmış, tempo derdi olmayan seyirci için adeta bir ödül… Sinemanın sakince ve huzurlu yapıldığı günlere güzel bir geri dönüş… Orta yaş üstü seyirciye özellikle tavsiye edilir.

205: Korku Odası / 205 Room of Fear / Korku / 100 dk

Yönetmen: Rainer Matsutani

Oyuncular: Jennifer Ulrich, André Hennicke, Inez Bjørg David, Tino Mewes



Özet: 205 numaralı odada ne oldu? Neden bir senedir orada kimse kalmıyor? Bu sorular 19 yaşındaki Katrin’in umurunda değil çünkü yurtta kendisine ait bir oda kiraladı ve bunun tek bir anlamı var: Özgürlük! Evinden ve aşırı koruyucu babasından uzakta bulduğu özgürlük. Yeni dönem başlıyor ve yeni arkadaşlar edinmenin, partilere gitmenin ve elbette derslere girmenin zamanı geldi. Ama bir anda Katrin’in odasında tuhaf şeyler olmaya başlıyor. İşte o zaman Katrin niçin kimsenin Oda 205’te kalmak istemediğini anlar.   

Found Footage/buluntu film piyasasının son ürünü… Bir yeniden çevrim. Asıl filmi izleyenlerin bu filme bilet almasına hiç hiç gerek yok. İzlendiği anda unutulacak sıradan bir tür sineması örneği…

Miss Bala / Drama, Suç / 113 dk

Yönetmen: Gerardo Naranjo

Oyuncular: James Russo, Jose Yenque Miguel Couturier, Irene Azuela, Noe Hernandez, Stephanie Sigman



Özet: Laura Guerrero Meksikalı genç, güzel ve hırslı bir kadındır. Hayattaki en büyük ideali ise güzellik yarışmasında birinci gelmektir. Tesadüf eseri bir gece kulübünde narkotik polislerince işlenen bir katliama tanık olunca, hayallerine ulaşmasının yegâne yolunun uyuşturucu şebekesiyle işbirliği yapmaktan geçtiğini anlar.

Tek kopya ile gösterime girmesine rağmen fena film değil… Hikaye ilginç ama sinemalaştırma çabası onu daha da izlenir hale sokmuş. Aksiyon sevenlerin mutlaka işaretlemesi gerek…

Sahte Gelin / The Decoy Bride / Komedi, Drama / 89 dk

Yönetmen: Sheree Folkson

Oyuncular: Kelly Macdonald, David Tennant, Alice Eve



Özet: Ünlü bir Hollywood yıldızı bir İskoç adasında evlenmeye karar verir ve peşine bir magazinciler ordusu takılır. Katie ise İskoçya’da yaşayan sıradan bir kızken, Hollywood yıldızını paparazilerden uzaklaştırma görevi bir anda ona kalır. 

Özgür Adamlar / Les Hommes Libres / Drama, Savaş / 99 dk

Yönetmen: Ismael Ferroukhi

Oyuncular: Tahar Rahim, Michael Lonsdale, Mahmoud Shalaby, Lubna Azabal



Özet: II. Dünya Savaşı sırasında Paris. Cezayirli göçmen Younes’ın polisle yaptığı işbirliği, Yahudi bir adamla beklenmedik şekilde gelişen dostluğunu nedeniyle son bulur. Artık tek amacı dostlarını korumaktır. Dostunun polisler tarafından yakalanması, Younes’ı özgürlük savunucusuna dönüştürür.

Ölüm Uykusu / Mientras Duermes / Korku, Gerilim / 102 dk

Yönetmen: Jaume Balaguero

Oyuncular: Luis Tosar, Marta Etura, Alberto San Juan, Petra Martinez



Özet: Cesar, Barcelona’da bir apartmanda görevli olarak çalışmaktadır. Binada yaşayanların özel hayatlarıyla ilgili her detayı bilmektedir. Özellikle de Clara’yla ilgilenmektedir. Clara herşeye olumlu bakan bir genç kadındır. Clara’nın neşesi Cesar’ın tüylerini diken diken etmektedir, çünkü Cesar’ın tek mutluluk kaynağı başkalarının acı çekmesidir.   

Barbara / Drama / 105 dk

Yönetmen: Christian Petzold

Oyuncular: Nina Hoss, Ronald Zehrfeld, Rainer Bock, Christina Hecke



Özet: 80’li yıllarda, Doğu Almanya’da geçen filmde, rejimle yaşadığı sorunlar nedeniyle önce tutuklanan, sonra da taşraya sürgüne gönderilen doktor Barbara, her hareketi gözlenmesine rağmen Batı’ya kaçmakta kararlıdır. Fakat sürüldüğü küçük kasabada tanıştığı meslektaşı André, değer yargılarını gözden geçirmesine neden olur. Yakın dönem Alman sinemasından soğukkanlı bir dram.

Yasak Aşk / En Kongelig Affære / Drama, Tarihi / 137 dk

Yönetmen: Nikolaj Arcel

Oyuncular: Mads Mikkelsen, Mikkel Boe Følsgaard, Alicia Vikander, David Dencik



Özet: 18’nci yüzyıl İngilteresi. Britanya Krallığı’nın prensesi olan Caroline Mathilde (Alicia Vikander), Danimarka kralı Christian (Mikkel Boe Folsgaard) ile birbirlerini henüz görmedikleri halde görücü usülü evlendirilmişlerdir. Caroline, Danimarka’ya gittiğinde ülkede baskıcı bir rejimin hüküm sürdüğünü ve soylu rahiplerin yönetimi ele geçirdiğini fark eder. Öte yandan hafiften çılgın olan kralla başlarda anlaşamayan Caroline, kralın Avrupa seyahati sırasında tanıştığı ve saraya getirdiği doktor olan Johann Struensee’yle (Mads Mikkelsen) büyük ve yasak bir aşk yaşamaya başlar. Aydınlanma döneminin başladığı o vakitlerde yeni ve özgürlükçü görüşlerden etkilenip bunların savunucusu olan Caroline ve Johann’ın sarayda çeşitli iftiralara maruz kalıp hazin sonlarını hazırladıklarından haberleri yoktur. 

Murat Tolga Şen / twitter.com/murattolga