Medya
28 Eyl 2011 10:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:50

İSTANBUL'DA HANGİ MEZARLIKTA FİYATLAR KAÇA?

Ertuğrul Özkök Türkiye'nin en tanınmış mezarlıklarından Zincirlikuyu Mezarlığı'nın hikayesini yazdı..

“Her canlı ölümü tadacaktır...”

Bu cümle, geçen seçimin en hararetli tartışma konularından biriydi. Geçen perşembe günü o yazının altından geçip, “Zincirlikuyu” Mezarlığı’na giriyorum.

Türkiye’nin en tanınmış mezarlıklarından birinin hikâyesini yazmak istiyorum. Ekonomisini, sosyolojisini, psikolojisini, kültürünü, hikâyelerini...
İstanbul Mezarlıklar Müdürü Adem Avcı ile randevum var.
Gözlerinin içi gülen
başörtülü iki genç kız beni karşılıyor. Randevu talebini ilettiğim andan itibaren bana çok yardımcı oluyorlar.
Adem Avcı’nın yanında biri yaşlı kadın, 6 kişi var.
Bir süre onların sohbetini izliyorum. Beş dakika sonunda, Avcı’nın sosyal ilişkilerinin ne kadar kuvvetli olduğunu anlıyorum.
Mezarlıklar konusunu konuşmaya başlayınca, işinde ne kadar ehil olduğu da ortaya çıkıyor. Bir kamu görevlisinden beklenmeyecek kadar kendine güvenli ve rahat konuşuyor.

MEZAR 2.64 METREKARE BOYUMUZ KISALDI MI

Önce merak ettiğim bir sorunun cevabını öğreniyorum. Başbakan Erdoğan geçmişte bir konuşmasında, ölümden korkmadığını anlatmak için mezarının boyutunu vermişti.
Bir mezarın gerçek boyutu nedir?
“Evvelden 1.20’ye 2.40’tı. Şimdi yeni yönetmelikle değiştirildi. 1.20’ye 2.20 oldu” diyor.
“Yani enimiz aynı kaldı, boyumuz mu kısaldı” diye şaka yapıyorum.
Oysa istatistikler, boyumuz uzarken, obezleşmenin arttığını gösteriyor.
Baş taşının ölçüleri ise 60’a 80 santimetre...
Anlayacağınız, “ebedi istirahatgâh” dediğimiz mekân, hepsi hepsi 2.64 metrekarelik
bir yer.
Aslında bir insan için çok dar, çok küçük. Ama 335 mezarlık var. Hepsini bir araya getirirseniz, İstanbul’un
9 bin dönümü ediyor.
Rakamlara geçiyoruz.
Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’da geçen yıl 54 bin cenaze kaldırmış.
Ölen kişilerin 15 bininin naaşı Anadolu’da doğdukları yere nakledilmiş.
Demek ki, 40 bine yakın insan İstanbul sınırları içinde defnediliyor.
İşte bu noktada, Adem Avcı, “mezarlık aritmetiğinin” düşündürücü ve şaşırtıcı rakamını veriyor:
“Bana her gün, bir dönüm kara toprak daha gerekiyor...”

BÖYLE GİDERSE 50 YILDA BÜTÜN  İSTANBUL MEZARLIK OLUR

Günde 200 cenaze kalkıyor. Çevresiyle birlikte her birine 5 metrekare toprak verseniz, eder 1 dönüm.
İstediğiniz kadar kafanızdan atmaya çalışın, bu şaşırtıcı matematik, size o soruyu hatırlatıyor.
“İstanbul daha ne kadar bu ağır matematiği taşıyabilir?”
Hiç kuşkusuz Mezarlıklar Müdürü için bu matematiği konuşmak kolay bir şey değil. Onun görevi, ölüp gideni; dini zaruretlerini ve saygısını göstererek kaldırmak. En acı günlerinde, geride kalanların hayatını kolaylaştırmak.
Ama karşımda, muhafazakâr olduğu kadar gerçekçi ve kendinden emin bir kamu yöneticisi oturuyor.
“Böyle giderse 30 yıl, bilemediniz 40, 50 yıl içinde İstanbul’un her yerinin mezar olması gerekir” diyor.
Peki çözüm?
“Çözümü biliyorum ama, bunu tartışmak bile kolay değil, belki de imkânsız.”

ÇÖZÜMÜ BİLİYORUM AMA  TARTIŞMAK BİLE İSTEMEM

Mümkün gördüğü tek çözüm şöyle:
Mezarlıklar 5 parsele bölünüyor. Kimseye özel imtiyaz sağlanmıyor. Birinci parselden defin işlerine başlanıyor. Birinci parsel dolunca, ikinciye, o dolunca üçüncüye geçiliyor.
İlk 4 parsel dolunca, yeniden birinci parsele dönülüp, mevcut mezarlığın üzerine yeni defin işlemleri başlıyor.
Yani Suudi Arabistan’daki “Vahabi” geleneğine benzer bir şey. Orada kimin nerede gömülü olduğu belli değil.
Bizde de böyle bir şey mi olacak, yani aileler yakınlarının mezarının nerede olduğunu bilmeyecek mi?
“Her mezarın başına küçük bir plaket konulabilir. Sizin babanızın mezarının yanında, hiç tanımadığınız bir insanınki olur.”
Adem Avcı çok iddialı konuşuyor:
“Bunu yapabilsek, bir tek Zincirlikuyu bütün İstanbul’a yetebilir.”
Yanlış anlamayın, böyle bir hazırlık, hatta düşünce bile yok. “Mezarlık konusu çok hassas. Bunu sadece bir fikir olarak söylüyorum diyor. Yani, o anda yapılmış bir düşünce egzersizi...

GÖMÜ SÜNNET; YAKMA LEHİNE VEYA ALEYHİNE BİR ŞEY YOK

Sırf bunu öğrenebilmek için, “Önümüzdeki 20-30 yıla uygulanabilecek bir simülasyon yapıyor musunuz” diye soruyorum.
Belki de bu ihtimali tartışmamak için, böyle bir çalışmanın olmadığını söylüyor.
O söylemiyor ama ben söyleyeyim. Er veya geç, bir gün kâğıdı kalemi elimize alıp bu hesabı yapmak zorunda kalacağız.
“Yakma” konusu gündeme gelebilir mi?
“Bizde pek rağbet gören bir usul değil” diyor.
“Gömü, kuvvetli bir sünnetmiş.” İslam’da yakma lehine veya aleyhine herhangi bir kayıt da bulunmuyormuş.
İşin bir de ekonomisi var.
Ondan aldığım bilgiye göre, Almanya’da bir cenazenin kaldırılması
12 ile 18 bin Euro arasında bir paraya mal oluyormuş.
Bizde ise cenaze sahibinden tek kuruş alınmıyor.

KEFENİN CEBİ YOK, AMA GERİDE KALANIN CÜZDANI VAR

Peki 9 bin dönüm mezarlığın bakımı, cenazelerin kaldırılması, başka şehirlere nakli nasıl bir bütçe ile karşılanıyor?
Büyükşehir Belediyesi bütçesinden karşılanıyormuş.
Bu yılki bütçeleri 94 trilyon liraymış. Kendimi tutamayıp, “Bir mucize gerçekleştiriyorsunuz” diyorum. “Bunun içinde 1500’e yakın çalışan, 450 güvenlik elemanı ve ileriye dönük yatırımlarımız da var” diyor.
AK Parti’nin başarısı, bu ayrıntılarda da yatıyor.
Mezarlık ekonomisinin, ölüm sosyolojisine döndüğü noktaya geliyorum.
Her ne kadar “Kefenin cebi yok” diyorsak da, geride kalanlar ceplerinde cüzdan taşımaya devam ediyor.
Toprağın üstü gibi, altı da sosyal katmanlara bölünmüş durumda.

ÖLÜMÜN EN “MUTENA SEMTİ” ULUS MEZARLIĞI

İstanbul mezarlıklar bakımından
4 bölgeye bölünmüş. En pahalı denilen bölge birincisi. Burada Ulus,
Zincirlikuyu, Karacaahmet ve Çengelköy mezarlıkları var.
Ölümün bu “mutena semtlerinde” mezarlık ücretleri şöyle:
Defin yeri:  4.500 TL
Eş yanı:      9.000
Ekstra boş: 15.000
Ama mutena semtin daha mutena yerleri de var. Birinci kategoride en pahalısı Ulus Mezarlığı.
İkinci kategoride ise Çamlıca, Anadoluhisarı, Aşiyan, Edirnekapı Şehitliği gibi mezarlıklar var.
Oradaki fiyatlar da şöyle:
Defin yeri:  1.800 TL
Eş yanı:      3.000
Ekstra boş:  6.000
Üçüncü kategoride, defin 1.000, eş yanı 1.250, ekstra boş ise 3.000 TL olarak belirlenmiş.
Dördüncü kategori ise beldelerden Büyükşehir’e geçen mezarlıklar.
Bir de Kilyos’ta kimsesizler mezarlığı var ki; adı zaten “Kimsesiz”...

Ertuğrul Özkök/Hürriyet