Gündem
01 Mayıs 2013 12:26 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:09

İSMET BERKAN'IN TAKSİM SERÜVENİ! POLİSLE NELER YAŞADI?

Hürriyet yazarı İsmet Berkan NTV'nin Taksim meydanındaki canlı yayınına konuk oldu.

Hürriyet yazarı İsmet Berkan NTV’nin Taksim meydanındaki canlı yayınına konuk oldu.

Meydana gelme serüvenini izleyicilere aktaran Berkan, yaşananları "İstanbul’da kimse Taksim’e gelemesin diye 40 bin polis görev yapıyormuş. Onların üçte birini Taksim’deki bu çukurun etrafına dizseler, işçiler sorunsuz bir şekilde 1 Mayıs kutlamalarını yapardı" diye yorumladı.

GAZETECİ OLARAK DEĞİL VATANDAŞ OLARAK GELDİM

Oğuz Haksever: Sizden de dinleyelim nasıl geldiğinizi, galiba yürüyerek geldiniz?

İsmet Berkan: Başka bir yol yok zaten bildiğim kadarıyla. Sabah 5’de filan gelinseydi gelinirdi ama o kadar da erken gelmedim. Kendi geliş maceramı anlatayım. Ben Boğaz hattından geldim, Ortaköy’ü geçtim, Beşiktaş Meydanına ulaştığımda polis durdurdu ve Barboros Bulvarı’na yönlendirdi. İskele Meydanında da küçük bir kalabalık vardı. Onların sesi geliyordu. Barboros Bulvarı’ndan yukarıya Darphane’nin orada inişi durdurmuştu polis. Arka sokaklardan Nişantaşı’na ulaşmayı başardım. Nişantaşı’nda arabamı parkettim. Yürüyeyim bari dedim. Orada polislere sordum. Abdi İpekçi’nin öldürüldüğü köşede bir tedbir almış polisler. Dediler ki Taksim’e gidersin... Ben hedef olarak The Marmara Otelini seçtim kendime. Hiç bir yerde de kendimi tanıtmıyorum. Kimlik sorulmadıkça da göstermiyorum. Basın kartı taşımıyorum, zaten basın kartım da yok. Yürüye yürüye geldim. İntercontinantal’in köşesi ile Hyatt Regency’nin köşesinde polisler dediler ki buradan bırakmayız. Halbuki şu an bulunduğumuz noktaya 55-60 metrelik bir mesafe. Buradan bırakmayız dediler. Neden bırakmazsınız? Çalışıyor musunuz Taksim’de? Yok çalışmıyorum. Ne yapacaksın? The Marmara’ya gideceğim. Müşteri misin? Hayır değilim. Kusura bakma geçiremeyiz.

Oğuz Haksever: İlahi İsmet Berkan...

BİR POLİS BENİM GÖZÜM SİZİ BİR YERDEN ISIRIYOR DEDİ

İsmet Berkan: Birisi dedi ki benim gözüm sizi bir yerden ısırıyor. Tanıyorum sanki...

Mete Çubukçu: Biraz gazetecilik yapayım dediniz yani.

İsmet Berkan: Tanıyor musun bilmiyorum ama ben vatandaş olarak soruyorum geçebilir miyim diye. Gayet de kibar davranıyorlardı polisler. Bir kişi olunca her halde kibar oluyorlar. Peki tamam dedim, döndüm, Talimhane’nin içine girdim. Atatürk anıtına çıkan bir koridor var. O koridor açık. Galiba giriliyor dedim, sonuna kadar yürüdüm koridorun. Ucunda polisler var. Polisler tanıdılar da. 5 dakika önce gelsen geçirirdik ama şimdi geçiremeyiz çünkü burayı kelepçeledik dediler. Barikatlarla birbirilerine bağlamışlar. Ben de bu tuhaf değil mi iki yanı demir barikatlar olan 50 metrelik bir koridor burası, keşke bunun başını kesseydiniz, sonunu keseceğinize dedim. Şu çukuru çeken bir kameranız var mı?

POLİSLERİN ÜÇTE BİRİNİ ÇUKURUN ETRAFINA DİZSENİZ...

Oğuz Haksever: Evet gösteriyor.

İsmet Berkan: Bütün mesele bu çukur için değil mi? Biz bu çukura düşmeyelim diye kapalı tüm bu yollar.

Mete Çubukçu: Evet meydandan konuşsak biraz. Uygun mu?

İsmet Berkan: Neye uygun mu?

Oğuz Haksever: Beklenen soru geldi.

İsmet Berkan: Neye uygun mu bilmiyorum. Dünyayı dolaşarak buraya geldim. Dolaşmaktan yana bir sıkıntım yok ama, şu çekilen yere bile yürümek yerine dünyayı dolaşarak geldik. Sanki biraz fazla tedbir alınmış. Bugün kaç polis görev yapıyor bilmiyorum İstanbul’da? 40 bin diyen var. Bunun üçte biri kadar polisle şu çukurun etrafına bir barikat, önlem alınsa, kimsenin düşmemesi yaralanmaması sağlansa, bu meydanda gayet güzel bir kutlama yapılabilirdi. Hiç bu telaşa gerek yoktu bence.