Gündem
23 Ara 2012 14:20 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:32

İSHAK ALATON: ''GERİ ZEKALI SOLCULAR YÜZÜNDEN ZENGİNLEŞEMİYORUZ''

İş dünyasının en renkli simalarından biri olan İshak Alaton, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

İş dünyasının en renkli simalarından biri olan İshak Alaton, Zaman gazetesinden İbrahim Gündem’e gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Alaton, Türkiye’nin zenginleşmesinin önündeki en büyük iki engelin darbeler ve fikirlerini günümüz şartlarına göre değiştiremeyen solcular olduğunu söyledi. Sosyalistler için düşünce tembeli diyen Alaton, "düşüncelerini bugünkü gerçeklere göre değiştirmeyi göze alamayacak kadar tembeller. Sosyalizmi hâlâ ayakta tutmaya çalışan bir zihniyet var bugün ülkede"şeklinde konuştu.

EN BÜYÜK BAŞARISIZLIĞIM
En büyük hüsranlarımın başında çağdaş, liberal, sosyal demokrasiyi Türkiye’de bütün uğraşılarıma rağmen anlatamamam geliyor. Ben bir tezgâh açtım, gelin sosyal demokrasiyi satın alın dedim, alıcı çıkmadı.

Türkiye’nin solcu geçinenleri Türkiye’nin nasıl gelişeceği konusunda fikir yürütemiyorlar. Partilerde bir ekonomik atılım programı yok. Sorarsanız çok afakî, çok genel bir iki laf söylerler size. Dünde kalmış programlarını önünüze koyarlar. Toplumun gelişmesi için gerekli programları özümseyemediler. Bunlar düşünce tembeli, düşüncelerini bugünkü gerçeklere göre değiştirmeyi göze alamayacak kadar tembeller. Sosyalizmi hâlâ ayakta tutmaya çalışan bir zihniyet var bugün ülkede.

NEDEN ZENGİNLEŞEMİYORUZ?
İki sebep buldum; birincisi askerî darbeler. Çünkü hep baştan başlattı, ekonomiyi tarumar etti. İkinci sebep de sosyal demokrat geçinen solcu takımın fikirlerini geliştirememiş olması. Yani hep dünün dogmalarında ve dünün öğretilerinde yola devam eden sol takımın bu çabaya destek vermemiş olması.

Türkiye’de bürokratik oligarşi etkinliğini yitirdi mi? Hayır, devam ediyor bence. Bütün bu davalara rağmen. En çok yargıda görüyoruz. Yargının çok gaddar bir tavrı var. Bunun önlenmesi mümkün ama belki de bugünkü hükümet bunun devam etmesini istiyor olabilir.

"TÜSİAD’IN YAPTIĞI UTANÇ VERİCİYDİ"
1997 yılının TÜSİAD Genel Kurulu darbeden birkaç ay sonra yapıldı ve biz darbeden önce TÜSİAD’ın Yönetim Kurulu’nun aldığı bir kararla ‘Demokratikleşme Perspektifleri’ adıyla Prof. Bülent Tanör’e bir rapor hazırlattık. Can Paker, Bülent Tanör ve ben birlikte yürüttük. Rapor 500 adet dağıtılacaktı. Dağıtılmadan önce sahneye arka arkaya insanlar çıktılar. Raporu okumadan bu insanlar raporu reddettiler. Utanç verici bir durumdu. Demokrasinin gelişmesini reddeden bir iş dünyası vardı.

TÜSİAD DÜZELİR Mİ?
2010’da Anayasa referandumunu ortada bıraktılar, sahip çıkmadılar. TÜSİAD bir rapor hazırladı. Sonra Genel Kurul’da Cem Boyner, sahneye çıkıp 13 sene önceki o rapor rezaletini hatırlatarak, “Siz bu raporu kabul ediyor musunuz? Arkasında duracak mısınız?” dedi. Ben de kalkıp adamı öptüm. Üç gün sonra basın bülteni yayınlayarak bu raporun arkasında olmadıklarını söylediler.

Aynı rezilliği yaşadık. Burjuvazinin hedefi zenginleşmek, onlar zenginleşirken etrafı da zenginleşir. Tüm standartların yükselmesi burjuvazinin özgür şartlarda gelişmesi demektir. Türkiye’nin burjuvazisi ya aynı prensibi okumadı ya da görevini idrak edemedi. Ben TÜSİAD Türkiye’nin burjuvazisidir diyemiyorum,

BARIŞA KAPALI BİRKAÇ BAĞNAZ İNSAN KALDI
Akşamları TV programlarını seyredebiliyorum. Görüyorum ki barışa kapalı birkaç bağnaz insan kaldı. Mesela eski bir bürokrat diyor ki: “Kürtlere eşit haklar vermeye kalkarsanız, Türklerin dörtte üçü karşı koyar.” Nerden biliyorsun karşı koyacaklarını? Bir mektup yazarak, ‘Bu senin düşüncen ve Nazi düşüncesi gibi.’ dedim. Çünkü ‘Kürtler birkaç hakla yetinsinler’düşüncesi aynen Nazilerin Yahudilere tatbik ettiği sistem. Bunun bir adım daha ilerisi gaz odaları. En son söyleyeceğini en başta söyleyerek barış yolunu kesiyor.

HAYRUNNİSA GÜL "ASIL ÖTEKİ OLAN BENİM" DEDİ
Ben bir ‘ötekiyim’. Ben Ankara’da Çankaya Köşkü’ne gittim. 600 kişiye ilk kitabımı anlattım ve konferanstan ve imzalardan sonra Hayrünnisa Gül Hanım da ayakta bekleyenler içindeydi. Enteresan bir gündü. “Alkış alıyorum ama ben bir ötekiyim.” dedim Hayrünnisa Hanım’a. O da “Siz yanılıyorsunuz, asıl öteki olan benim. Ben bu Köşk’e taşındıktan sonra başörtümden dolayı insan içine çıkamadım 2 sene.” dedi. Herkes ‘öteki’. Öteki olmayanlar 2 defa düşünsünler; bu toplum neden bu kadar ayrıldı? Çünkü beni attın, o kadın ı da eşi zirveye çıktığı halde attın.

Hepimizi ‘öteki’ konumuna düşürdün. ‘Biz ayıp ediyoruz’ diye düşünmüyorlar mı? Biz bir köprü üstündeyiz. Daha karşıya geçmedik. Galiba bu durumu aşmak çok zaman alacak. Galiba bir kuşak değişecek. Yoksa bugün hâlâ o kavganın içindeyiz. Ötekileştirme, öncelikle Kürtlere… Türkiye’nin en büyük öteki kitlesi, Yahudiler değil, Hıristiyanlar değil. Şimdi görünen haliyle Kürtler.

ÖTEKİLEŞTİRİLENLERİN BAŞINDA HOCAEFENDİ GELİYOR
Hocaefendi’nin yanlış tanıtıldığını söylüyorsunuz… ‘Öteki’lerin belki de en başında Hocaefendi geliyor. Evet Hocaefendi ötekileştirildi. Neden? O malum bir sebep. Çünkü Kemalizm rakip istemedi, rakipsiz kalmak istedi. Zaten her yerde bir tehlike görüyor…