Röportaj
15 Eyl 2013 12:27 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:39

İRFAN ŞAHİN ÖYKÜSÜNÜ YAZDIĞI 'KAYIP'I ANLATTI! ABD'DE YAYINLANACAK KALİTEDE!

Kanal D'nin bu sezonki iddialı yapımlarından Kayıp dizisini Doğan TV CEO'su İrfan Şahin anlattı..

İlk bölümü cuma akşamı yayımlanan bu polisiyenin hikâyesi ise kendisi de eski bir polis olan Doğan TV CEO’su İrfan Şahin’e ait.

Şahin Radikal’den Alpbuğra Bahadır Gültekin’e dizi sektörünü anlattı..

İşte o söyleşinin bir kısmı;

‘Kayıp’ sürükleyici bir polisiye... Proje kâğıda dökülürken, aktif görevde olduğunuz zamanlar etkiledi mi sizi?

20 yıldır televizyon dünyasındayım, bir sürü pozisyonda yer aldım. İlk yapımcılık deneyimlerimden biri ‘Gümüş’tür. ‘Gümüş’, amatörlerin dünya çapında yaptığı bir iştir. Bu süreçte aklınıza pek çok fikir geliyor ve onları gerçekleştirmek için çaba gösteriyorsunuz. ‘Kayıp’ ise pek çok şeyin etkileşimiyle bir araya geldi. Anne-babaların en büyük korkularından biri çocuklarının kaybolmasıdır. Büyük, doğal ve bana göre genetik bir korkudur onlara ulaşamamak... Ve ben iki çocuk babasıyım. Bu duyguyu bir dizide görmek istedim.

Peki, salt bir çocuk kaçırma hikâyesi mi ‘Kayıp’?

Hayır, kaçırılma olayı pek çok şeyin düğmeye basış noktası. Bir aile var, her şey normal görünüyor ama çocuk kaçırılınca, aslında olayların ve insanların arkasında bir dünya olduğunu öğreniyorsunuz. Gerçek hayatta da öyledir. Herkesin bir gizemli noktası vardır. Bunların bir kısmını paylaşır, bir kısmını paylaşmaz. Önemli olan bu sırların başka insanları nasıl etkilediğidir.

‘Kayıp’ın senaryosuna da kurgusuna da katkıda bulundunuz… Oyuncu seçimlerinde de etkili miydiniz?

Hikâyesini, ana karakterlerini ben yazdım ama bir televizyon dizisinin mutfağında çok insan vardır. Biz iyi bir ekibiz ve ekip üyelerinin hepsinin çok katkısı var. Bu bir konsept dizaynı. İçinde karakterlerin oluşturulması, müziği, efekti ve pek çok ayrıntısı var. Hepsinin içinde olmanız gerekiyor. Sizin bir hikâyeniz ve karakterleriniz var, çıkan işin gerçeğe mümkün olduğu kadar, kafanızdaki gibi yansımasını istiyorsunuz. Burada çok önemli iki insan var. Biri yönetmen, diğeri senarist. Zeynep (Günay Tan) çok önemli bir yönetmen, bence dünya çapında bir isim. Senaristimiz Elif Usman’la da çok uyumlu bir ortamda çalıştık ve yazdıklarının çok başarılı olduğuna ekip olarak inandık. Bir yenilik de bu dizinin ses ve efekt dizaynının da ABD ’de yapılmasıdır.

Gördüğümüz kadarıyla teknik açıdan bir ABD dizisini andırıyor…

İlk bölümde kullanılan efekt sayısı ne kadar biliyor musun? 16 bin. Bu dizilerin efektlerini ve seslerini ‘Gossip Girl’, ‘Suits’i yapmış, Emmy ödülleri almış bir firma, ANEFX yaptı. Bu diziyi stereo yayımlayacağız. Müzikler üzerine de çok çalışıldı. Dört yıla yakın bir zamandır bu projenin üzerinde çalışıyoruz.

Evet, 2010’da çıkan bir röportajınızı okudum. Orada da ‘Kayıp’ın planlarından bahsetmişsiniz…

Ana hikâyeyi yazdığım tarih Haziran 2010. Onun üzerine kaç senaryo çalışması yaptık, gerçekten hatırlamıyorum... Ama klasik Türk dizilerinden farklı bir şey yapmak istedik. Dedik ki, bunu çektikten sonra amacımız şu olsun: Koltuğumuzun altına CD’yi alıyoruz, ABD’deki bir kanala götürüyoruz. “Al kardeşim, yayımlar mısın?” diye soruyoruz... “Yayımlarız” diyebileceği kalitede bir iş yapmak istedik. “Reyting alır mı?” diye düşünmedik.

Dizinin 14.41 dakikalık bir ön gösterimi yapıldı… Bunun nedenini merak etmiyor değilim açıkçası.
Çok basit bir sebebi var. 14.41 benim uğurlu rakamım. Burada esas olan pazarlama
prensipleridir. Ön izleme 15 dakikayı geçmemeli, biz de bu işe gizem ilave etmek istedik, 15 yerine neden 14.41 olmasın? Hayatımın pek çok yerinde olan rakamlar bunlar. Bir de 41 kere maşallah derler ya...

Türk televizyonlarında çok sık denk gelmediğimiz bir tanıtım şekli bu. Bir yerden ihraç mı edildi, sizin fikriniz miydi?

Bizim fikrimizdi. Kanal D her sene farklı bir yenilik yapar. Örneğin 2006’da ilk defa bu sektörde iki şey yaptık. İlk defa reklam filmi mantığında sezon tanıtımı yaptık. O yılla beraber, bütün dizilerin sinema gibi afişlerini yaptık. Bu sene de bir yeniliğe ihtiyacımız vardı. Şunu da belirtmem lazım: Ön gösterim bir pazarlama yöntemidir, sinema filmleri için internet ortamında ABD’de kullanılmaya başlandı.

RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN