İmamoğlu şu soruya cevap vermeli: “Genel Başkan mı, lider mi olacağım?..”

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, İmamoğlu’nun liderlik potansiyellerini ele aldı ve nasıl bir inisiyatif geliştirmesi gerektiğini tartıştı…

Efendim: liderlik gerçekten zor bir sanat. Milyonlarca insanın beklentilerine yön vermeye çalış, umutları ol, ağır eleştiri bombardımanları altında kal, rakiplerin ayağını kaydırmaya çalışsın, o il senin bu il benim mitingler için turla, o davet senin bu davet benim katıl, o heyeti kabul et bu heyeti yolla, o toplantıya gir bu toplantıdan çık, binlerce insanla el sıkış, vaatler ver, iknaya çalış, onca insanı idare et, vb hiç kolay değil. O yüzden ehlikeyif insanlar için pek meşakkatli bir durum!

Aynı sebeple meselâ benden lider olmazdı. Uykumdan kalkıp bunca işi yapmaya üşenirdim. Partim ilk seçimde sıfır çekerdi. Fakat liderin yakın destek ekibinden biri, strateji çizen, yapması muhtemel hatalara ya da olması mümkün komplolara karşı “Uyarıcı” biri, “Danışmanı” , vb rahatlıkla olurdum zannımca. (İnsanın kendini bilmesi gibi erdem yokmuş!) Herkesin bir yeteneği var sonuçta!

Liderlik Kumaşı Ayrı!

O yüzden liderlik kumaşı ayrı bir kumaş. Halbuki çoğu kez “Genel Başkanlık” ile “Liderlik” aynı şey sayılır. (İki vasıf çakışmışsa elbette olur o başka) Siyaset tarihi genel başkan olmuş ama lider olamamış kişilerle doludur. Oysa lider zaten eninde sonunda Genel Başkan olur.  Eğer Genel Başkanlık liderliğin yolunu açıyorsa anlamlıdır. Yoksa kendiliğinden liderlik sağlamaz.

Partilerin geçmişten bu yana genel başkanlarına bakın hepsi “Lider” midir? “Genel başkanlık” bir makamdır yeter desteği alırsanız seçilirsiniz. Liderlik ise bir “makam” değildir. Adeta manevi bir mertebedir. Sizde bu hamur ya vardır ya yoktur. Kimse sizin elinizden ne alabilir ne de verebilir. Siz şartları zorlayarak kendinizi kabul ettirirsiniz. Gerisi etikettir.

Demirel, Erbakan, Türkeş, Ecevit birer liderdi!..

Örneğin yakın dönem liderlerine bakalım. (Lütfen yanlış anlaşılmasın ben kendi kriterlerime göre sınıflıyorum. Hepsine saygım var. ) Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit birer liderdi. ( Demirel merkez sağda ağırlığını hep hissettirdi. Erbakan Siyasi İslam’ın tartışılmazıydı. Türkeş otoriter lider tipi olsa da o ilaveten “Başbuğ”du. Ecevit karizması ve kitleleri peşinden sürükleme kapasitesi en yüksek olanıydı. Lakin bana göre bir kusuru veya eksiği oldu. 12 Eylül’de parti başkanlığından istifa etmemeliydi. Liderler zor zamanda örgütünü yalnız bırakmaz.) Hepsi klasik lider kuşağının çok önemli isimleriydi.

Onların devamındaki isimlerden Turgut Özal liderdi meselâ. Erdal İnönü çok saygın bir isim olmasına rağmen lider olamadı, Genel Başkan olarak kaldı. Emaneti korumaya çalıştı. Deniz Baykal en karizmatik liderdi. CHP’nin makûs talihini yenebilecek tek isimdi. Ancak o da “hizipçilik” damgasını aşamadı. Mesut Yılmaz iki arada bir derede, Özal’ın gölgesinde kaldı.  Muhsin Yazıcıoğlu liderdi. Konjonktürü aşamadı.

Davutoğlu lider olamadı. Şimdi konuşuyor ama gönderildiği zaman suspustu. Oysa liderler susmaz. Muharrem İnce’de konuşunca lider edası vardı ama attığı son adımla onu da yıktı. Lider insanlarını yarı yolda bırakmaz. Fatih Erbakan şimdilik soyadının rantını yiyor. Rüştünü ispat etmesi lazım.  Meral Akşener’de lider “havası” var. Bakalım nereye evrilecek? Son dönemin tartışılmaz lideri ise her bakımdan Tayyip Erdoğan oldu. Beğenilsin, beğenilmesin şu ana kadar onu aşan bir lider figürü ortaya çıkmadı. Kemal Kılıçdaroğlu onunla rekabet edemedi. Genel Başkan mı lider mi belli olamadı. Arafta kaldı. Öncesine ise hiç gitmiyorum. Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, vb gibi.

Bilemiyorum bekara kadın boşamak kolaydır. (O yüzden benim subjektif yorumlamalarımdır. Yanılabilirim.) Yahut ben mi liderliği idealize ediyorum. Öyle veya böyle liderlerde çap ve yeteneklerine göre kendi içlerinde ayrılırlar. O bakımdan ayrıca tartmak lâzım. Buralara hiç girmiyorum.

İmamoğlu karar vermek zorunda!..

Şimdi gelelim sadede: Son günlerde CHP’deki kavgada baltalar geçici olarak toprağa gömülmüş görünse de içten içe kazan kaynamaya devam ediyor aslında. Sadece biraz dondurulur ya da ertelenir gibi oldu o kadar. Herkes durumunu, gücünü, atabileceği adımları, muhtemel senaryoları gözden geçiriyor. İstişareler yapılıyor, danışmalar oluyor, kanaatler ve öneriler toplanıyor muhtemelen. Gerek parti içinden gerek parti dışından kimi güçler, lobiler olayı yönlendirmeye çalışıyorlardır. Adaylar üzerinden hesabı olan “Dış güçler”i saymıyorum bile!

İşte tam bu noktada (Kılıçdaroğlu “yenilgi” pozisyonuna rağmen nedense çok daha rahat, emin ve net görünüyor) Bilhassa Ekrem İmamoğlu’nun nasıl bir duruş sergileyeceği çok önemli hale geliyor. Son iki yazımda CHP’deki “Feodal dinamikler”i analiz etmeye çalışmıştım. Bugünde İmamoğlu’nun konumunu ele almaya çalışayım.

Benim sırtımda yumurta küfesi yok tabii. Maalesef biz gazeteci-yazarlar “öyle yapsınlar, böyle yapmasınlar” demeye pek alıştık. O duruma düşmek istemem. Ancak bir kanaatim varsa da “ilkesel” olarak belirtmeden duramam. Muhakkak ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını, ne zaman yapacaklarını kendileri bilir.

İmamoğlu “Pasif” mi Kalıyor?..

Fakat benim edindiğim izlenim (İnsanların beklentisine göre değişir tabii) İmamoğlu’nu -sempati ile bakanlar bile- biraz “pasif”, “ürkek” buluyorlar. Kendisinden “daha cesur çıkışlar” bekliyorlar. Bundan tam olarak ne kastettiklerini bilmiyorum. Herhalde Kılıçdaroğlu’na bayrak açıp, cepheden saldırmasını bekliyorlar. Belki o günlerde gelecektir. Ama siyaset ve siyasi dengeler, hesaplar ortalama insanların kafalarında canlandırdığı gibi değil. Herkes taktiklerini, atacakları adımları inceden inceye hesaplıyor. Atacakları herhangi bir yanlış adım siyasi geleceklerine mal olabilir. Zemin pek kaygan çünkü. Bu Ekrem İmamoğlu için daha bir geçerli. Çünkü içlerinde en gelecek vaat edeni o.

Liderlik dilenilmez!..

Ancak İmamoğlu biraz daha “cesur” davranabilir kanaatindeyim. Sadece “O gitsin ben geleyim her şey hallolur” tavrından sıyrılması gerek. Ne istediğini ve ne istemediğini daha açık teleffuz etmeli. “Değişim” çağrısının içini doldurmalı. Gelirse nasıl bir CHP dizayn edecek? Ekibi ne? Kafasında ne var? Buralar muğlak…

Hemşerim kusura bakmasın. Ne kimsenin yandaşı ne de karşıtıyım. Tabirimi de mazur görsün. Bunu sadece “tavsiye” kabul etsin. Sürekli Kılıçdaroğlu’na gidip liderlik devri istemesi (Ya da bu manaya gelecek hangi üslupta ise) pek garip kaçıyor. Tabirimi bağışlasın. Ama liderlik dilenilmez. Liderlik alınır. Ya da susulur zamanı geldiğinde tavır konulur.

Şüphesiz kendine göre bir nedeni vardır. Lakin gerekçesi ne olursa olsun bence İmamoğlu önce şu soruya karar vermeli: “Genel Başkan mı, lider mi olacağım?..” Maalesef şu ana kadar ne olacağına bir türlü karar verememiş biri imajı bırakıyor.

Çünkü bundan sonraki adımlarını bu tercihi belirleyecek!..

19. 06. 2023