Gündem
14 Tem 2020 14:49 Son Güncelleme: 14 Tem 2020 15:03

İmamoğlu Kanal İstanbul'a itiraz dilekçesini sundu: Bu İstanbul’un kurtulma mücadelesidir!

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’la ilgili 2 itiraz dilekçesini, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sundu.

İmamoğlu, evrak kayıt sırasında yaptığı açıklamada, "Buradaki arazi hareketlerinin kimlerin üstüne olduğu belli. Yani bu kadar aşikar, ekonomik, sosyal, milli duygular üzerinden, şehircilik üzerinden, içi ihanet dolu bir süreç. Onun için toplumun bu konuda duyarlı olacağını, uyanık olacağını biliyoruz. Bu siyasi bir mesele değildir. Milli bir meseledir. Bu İstanbul’un kurtulma mücadelesidir. İtirazımı bu duygularla veriyorum. Allah, İstanbul’u akla ve bilime inanmayanların şerrinden korusun” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Ataşehir Hizmet Binası’na giderek, Kanal İstanbul projesiyle ilgili iki itiraz dilekçesi sundu. İmamoğlu, “İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğine” ve “İstanbul İli Yenişehir Rezerv Yapı Alanı (Kanal İstanbul Projesi) 1. 2. ve 3. Etabına İlişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planları ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planlarına” itiraz dilekçelerini verdi. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı da İmamoğlu’na itiraz sürecinde eşlik etti.

"İstanbul'a çok büyük bir ihanetin parçası"
İmamoğlu, itiraz süreciyle ilgili ilk değerlendirmelerini, dilekçelerinin “alındı” onayını beklerken, sosyal medya hesaplarından canlı olarak yaptı. Bilimsel veriler ışığında Kanal İstanbul’un kent için en büyük tehditlerden biri olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Kanal İstanbul ile ilgili sürec alelacele, apar topar bu seviye getirip, planlarını ilana asmak, İstanbul’a çok büyük bir ihanetin parçasıdır. Bu manada girişimi başlatıyoruz. Daha önce 100 binlik planlara yaptığımız itiraz gibi. Hem onu yeniliyor hem 1000’lik, 5000’lik planlara dair itirazımızı veriyoruz. Bundan sonra hukuksal süreçleri de takip edeceğiz. Bu kişisel başvurum, kurumsal başvurularımız da olacak” dedi.

"Bunlar ne kadar zeki insanlarmış!"
Sürecin tarif edilir bir tarafı olmadığının altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi:

“İstanbul’daki yatırımın ve kentsel dönüşümün çözümleri bulma imkanı var iken, böyle bir inatla, böyle bir ısrarla bir süreç yönetmek, gerçekten çok üzücü. İşin daha kötüsü burada ‘Şu ülkeden, bu ülkeden’ birileri zengin olsun diye de planlama yapılıyor. Bu kadar da aleni yapılıyor. Bunlar ne kadar zeki insanlarmış ki 6-7 sene önce, 8 sene önce tarım alanlarından yerler almışlar. Şimdi o yerler iş merkezi, konut, turizm alanı olacak. Buradaki arazi hareketlerinin kimlerin üstüne olduğu belli. Yani bu kadar aşikar, ekonomik, sosyal, milli duygular üzerinden, şehircilik üzerinden içi ihanet dolu bir süreç. Onun için toplumun bu konuda duyarlı olacağını, uyanık olacağını biliyoruz. Toplumun buna çok karşı olduğunu da biliyoruz yaptığımız ölçümlerde. Bu siyasi bir mesele değildir. Milli bir meseledir. Bu İstanbul’un kurtulma mücadelesidir. İtirazımı bu duygularla veriyorum. Allah İstanbul’u akla ve bilime inanmayanların şerrinden korusun.”

"Böylesi bir sürecin acelesi niye?"
İmamoğlu, dilekçelerini teslim ettikten sonra kameraların karşısına geçti ve gazetecilerin konuya ilişkin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun yanıtları şunlar oldu:

Bir kez daha Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndasınız. Bu kez hangi gerekçelerle ve neye itiraz ettiniz Kanal İstanbul’a ilişkin?

“Aslında hem 100 binlik planlara itirazımı yeniledim, hem 10 gündür askıda olan 1000’lik ve 5000’lik planlara itirazımı yaptım. Burada Türkiye tarihinde, şehircilik ve planlama ile ilgili sürecinde böylesi bir sefil durum, böylesi bir rezil durum herhalde yaşanmamıştır. Bakın burada benim belediye başkanı arkadaşlarım var. Bir planlamanın, masum bir planlamanın, İstanbul’un içerisinde bir deprem ve kentsel dönüşüm sürecinin dahi 6,7,8 yıl sürdüğü bir yerde, 5000’lik ve 1000’lik planı 6-7 ay içinde, alelacele -ki 4 ayı da pandemi ile geçen süreçte- askıya asıyorsunuz. Ve bu kadar aceleniz var, bu kadar telaşınız var. Bu acele, bu telaş nedir? Ne içindir? Kimi zengin etmek içindir. Yani bu ülkeye katacağı hiçbir şey olmayan, böylesi kötü bir İstanbul’a ihanetin, belki de en büyük ihanetin, hiçbir ihanetle tarif edilemeyecek ve kıyaslanmayacak bir ihanetin böylesi bir acelesi niye? Bu askı süreci bittiğinde, oradaki binaya ruhsat verecek düzeydesiniz. Daha ÇED raporu ile ilgili itirazlar neticelenmedi. Daha mahkeme süreci devam ediyor. Bilirkişilerle ilgili tayin isteniyor ve bununla ilgili İstanbul’daki bütün üniversitelere yazı yazılmış. Yani bilimsel ayağı tamamlanmamış, kamu vicdanında şiddetle reddediliyor. Böylesi bir sürecin acelesi niye? Şimdi ben size bazı önemli şeylerden de bahsedeyim. Bugünün gündemi ne olmalı? İstanbul’da otellerin doluluk oranı yüzde 6. Türkiye’de turizm sektöründeki otellerin neredeyse -güneyde-kuzeyde fark etmiyor- tümü kapalı. Milyonlarca insanın dolaylı ekmek yediği bir sektör bitme noktasında. Dünyada bütün her şeyin sorgulandığı, irdelendiği böylesi bir durumda beton ekonomisi niye? İnşaat niye? Bizi eylülde, ekimde, kasımda pandemi sürecinde bekleyen ekonomik krizlerin tarifi bile yok.”

"Kanal üzerine yapacağınız köprülerin parasını kimden alacaksınız"
“Herkes temkinli ve tedbirli. Biz ise borçlanıyoruz. Bir ara 75 milyar, bir ara 65 milyar, sonra 118 milyar, sonra 100 milyar… Bakın ben söylüyorum; 100 milyarlarca lira, kendi tanıtımları var. Yani bu tanıtım nedir? Fransa’nın bir şehrinde yapılan konut fuarında, bu projeyi, 100 milyar dolar diye tanıtan kendileri. İstanbul Ticaret Odası’nın kendi resmi reklamı var. Bu reklamın arka planında bakanlık var. Sadece bu işin İSKİ’ye külfeti 30 milyar lira; geçen yıl yaptığımız deplase edilecek hatlardan dolayı. Kanalın üstünde 8 tane köprü yapacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 3 tane köprü yaptık hep beraber. Siz, bir kanalın üstüne 8 tane köprü yapacaksınız. En küçüğü 850 metre, en büyüğü 2 bin 200 metre. Ve yaptığınız üçüncü köprüden yolcu geçmese de bu millet parasını ödüyor. O köprülerin üstünden geçenlerin parasını kimden alacaksınız? Allah aşkına; millet işsiz. Millet, 1000 lirayı aldığı zaman mutlu oluyor. 1 milyon 300 bin insana, pandemi sürecinde gıda destek paketi sunduk diye millet bize dua ediyor. Halbuki biz, o insanlara, kendi bütçesinden bir sosyal yardım bütçesi ayırıyoruz.”

"Kim zengin oluyor?"
“Böylesi bir ortamda bu acele niye? Efendim bir ülkenin prensesi, bir ülkenin prensi zengin olsun diye. Ya da ne kadar zeki insanlarmış ne kadar akıllı insanlarmış ki, 7-8 yıl önceden tarım yapılan o güzide tarım alanlarından gidiyor tarla satın alıyor. Bugün o kişilerin tarlasında iş merkezi, turizm alanı ya da rezidans yapılacak konut imarı çıkarılıyor. Kim zengin oluyor Allah aşkına? Bu millet bu işte kafasını kuma sokmaz. Bu millet uyanık. Allah, bu kadim şehri, 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği bu şehri, 5 yıl işgal altında kalıp 1918-1923 arasında milletin milli mücadelesi ile tekrar kurtardığı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde tekrar kurtardığı bu şehri, akla ve bilime dayanmayan fikirlerle birtakım projeler üreten insanların şerrinden korusun.

"Herkesin bu tehditle ilgili bilgi sahibi olması lazım"
Kanalın nasıl yapılacağına dair mali bir tablo yok ortada. Bunlar konuşulmuyorken sadece imar planları gündemde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi parti liderlerinden randevu talep ettiğiniz konuşuluyor doğru mudur?

“Doğru. Bütün siyasi partileri bilgilendirmek adına, sadece Sayın Cumhurbaşkanı hariç, diğer siyasi partilerin genel başkanlarından randevu taleplerimiz oldu. Bir kısmı geri dönüş yaptı. Yüz yüze görüşme yapacak olduklarım da var. Telekonferansla sunum yapacak olduğum genel başkanlar da var. Çünkü herkesin bu tehditle ilgili bilgi sahibi olması lazım. Yayınladığımız tüm teknik yayınları kendileriyle paylaştık, makamlarına gönderdik. Tüm siyasi partiler ve daha sonra tüm sivil toplum kuruluşlarının en somut bilgilerine varıncaya kadar bilgilendirilmesi için elimizden geleni yapacağız. Bahsettiğiniz, yap-işlet devret modeliyle mi yapılacak? Ben, bunları tartışmak bile istemiyorum. Bilim tarafını konuşmadım bile. Yani suların harap olacağı, depremlerle ilgili birtakım unsurların tetikleneceği… Şu anda bahsi geçen para bile, İstanbul’un kentsel dönüşüm sorununu çözecek boyutta. Siz, İstanbul’da yüzbinlerce insanın ölüm tehdidiyle yaşadığı İstanbul’da, sadece şu anda bahsi geçen 100 milyar lira ile İstanbul’un kentsel dönüşüm sorununu çözersiniz. Açık söylüyorum, buraya finansman sağlayacak, böyle bir projeye katkı sunacak, banka adı ne olursa olsun, yabancı şirket ya da yabancı kuruluş kim olursa olsun, hangi ülkeden olursa olsun, bu ihanetin bir parçasıdır. Türk milleti, gerektiğinde ondan hesap sormasını da bilir. Bunun da altını çizelim.”

İlk hangi siyasi isimle görüşeceksiniz? Bahçeli’den bir geri dönüş oldu mu?

“Şu anda randevulara kimin dönüp dönmediğini, tam bilmiyorum. Ama Sayın Genel Başkan’ımıza ben, zaten gerekli güncel bilgilerimizi aktarmıştım geçen hafta. Sayın Akşener ile İyi Parti Genel Başkan’ımızla sohbetimiz planlı. Diğer genel başkanlardan geri dönüşler var. Birebir ziyaret edip bilgi almak isteyenlerin olduğunu da biliyorum. Bunların tamamı önümüze geldiğinde, sizinle paylaşırız.

"Konumuz kimin zengin olacağı değil İstanbul’un katledilmesine engel olmak"
Sayın Bakan Berat Albayrak’ın tarım arazisinin, ticari alan dönüşeceği gündeme geldi…

“Valla o, kendi ahlaki sorunları. Orada kimin arsası kime ait, beni ilgilendirmiyor. Sadece bunların zekasını ölçmek gerekiyor diye cevap verdim. Hiçbirini birbirinden ayırmıyorum; kim olursa olsun. Bir başka boyutu da oradaki insanların zengin edilme çabası üzerinden şehrin uğradığı ihanet. Temelde durduğumuz nokta bu. Ama eğer o görevdeyseniz, böyle bir işi de yapıyorsanız, o bir ahlaki sorundur. Bu soruyu onlara sorun.

Peki bu konuda yeni bir bilgi var mı elinizde?

Çokça bilgi var. Arsa hareketleri ile ilgili çokça bilgi var. Ama konumuz, kimin arsası var değil. Yani kimin zengin olacağı değil. İstanbul’un katledilmesine engel olmak.

Dilekçeler şu şekilde:

İSTANBUL VALİLİĞİ

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜNE

Konu: İstanbul İli Yenişehir Rezerv Yapı Alanı (Kanal İstanbul Projesi) 1. 2. ve 3. Etabına İlişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planları ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planlarına itiraz

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın;

01.07.2020 tarihli ve E.134680 sayılı yazısı ile; İstanbul İli, Yenişehir Rezerv Yapı Alanı (Kanal İstanbul Projesi) 1. Etabına İlişkin tekliflerinin, NİP-34621997 ve UİP-34391070 plan işlem numaraları ile

01.07.2020 tarihli ve E.134691 sayılı yazısı ile; İstanbul İli, Yenişehir Rezerv Yapı Alanı (Kanal İstanbul Projesi) 2. Etabına İlişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı tekliflerinin, NİP-34950551 ve UİP-34167207 plan işlem numaraları ile

01.07.2020 tarihli ve E.134700 sayılı yazısı ile; İstanbul İli, Yenişehir Rezerv Yapı Alanı (Kanal İstanbul Projesi) 3. Etabına İlişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı tekliflerinin, NİP-00838615 ve UİP-00943434 plan işlem numaraları ile

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca 29.06.2020 tarihinde re’sen onaylandığı bildirilmiştir.

İstanbul’un gerçekçi sorunlarından son derece uzak, yapılması halinde doğal yaşam alanlarında geri dönülemeyecek tahribatlar bırakacak olan; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına tümüyle aykırı Kanal İstanbul Projesi ve Yenişehir Rezerv Yapı Alanı nazım ve uygulama imar planlarının, her türlü bilimsel karşı argümana rağmen, re’sen onaylanarak askıya çıkarıldığı görülmektedir.

Görünen odur ki, binlerce İstanbullunun gerek ÇED Raporu gerekse Çevre Düzeni Planı askı sürecinde sunmuş oldukları itirazlar dikkate dahi alınmamış, İstanbul’un geleceğini, coğrafyasını bu denli etkileyecek plan çalışmasında yürütülen iş ve işlemler adeta birer yasak savma faaliyetine dönüştürülmüştür.

Milletimizin tüm dünya gibi pandemi koşullarının sosyal ve ekonomik zorlukları ile mücadele  ettiği bu dönemde, İstanbul’un salgından en çok etkilenen şehir olarak; nüfus, şehir, afet, iktisadi planlama anlayışını bilimsel doğrular ve toplumsal uzlaşı doğrultusunda yeniden ele alması gerekirken, askıya çıkarılmış olan bu imar planları Dünyanın, Türkiye’nin, İstanbul’un ve yaşamın tüm gerçeklerinden tamamıyla kopuktur.

Yeterli bilimsel analiz çalışmaları sonucu üretilmeyen, her türlü katılım pratiğine kapalı, mevcut proje ve sonrasında oluşacak kentsel yapılaşma alanları ile tarım alanlarını, mera alanlarını, yer altı ve yer üstü su kaynaklarını/havzalarını, sit alanlarını geri dönülemeyecek biçimde yok edecek olan Kanal İstanbul Projesi, Yenişehir Rezerv Yapı Alanına yönelik askıya çıkarılmış, yukarıda adları geçmiş olan Nazım ve Uygulama İmar Planlarına İstanbul sınırları içesinde ikamet eden bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak itiraz ediyor, söz konusu planların iptal edilmesini talep ediyorum.

İSTANBUL VALİLİĞİ

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜNE

Konu: İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğine itiraz

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 24.06.2020 tarihli ve E.127916 sayılı yazısı ile, 23.12.2019 tarihinde onaylanan İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğine ilişkin itiraz başvurularına yönelik değerlendirmeler neticesinde; yapılan değişikliklerin CDP-34495923 sayılı plan işlem numarası ile 22.06.2020 tarihinde onaylandığı bildirilmiştir. Söz konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 33. maddesi gereğince 26.06.2020 tarihinden itibaren bir (1) ay (30 gün) süre ile askıya çıkarıldığı belirtilmiştir.

Görünen odur ki, binlerce İstanbullunun gerek ÇED Raporu, gerekse Çevre Düzeni Planı askı sürecinde sunmuş oldukları itirazlar dikkate dahi alınmamış, İstanbul’un geleceğini, coğrafyasını bu denli etkileyecek plan çalışmasında yürütülen iş ve işlemler adeta birer yasak savma faaliyetine dönüştürülmüştür.

Milletimizin tüm dünya gibi pandemi koşullarının sosyal ve ekonomik zorlukları ile mücadele ettiği bu dönemde, İstanbul’un salgından en çok etkilenen şehir olarak; nüfus, şehir, afet, iktisadi planlama anlayışını bilimsel doğrular ve toplumsal uzlaşı doğrultusunda yeniden ele alması gerekirken, askıya çıkarılmış olan bu imar planları Dünyanın, Türkiye’nin, İstanbul’un ve yaşamın tüm gerçeklerinden tamamıyla kopuktur.

Söz konusu plan değişikliği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisince kabul edilen ve Belediye Başkanı tarafından 15.06.2009 tarihinde onaylanan meri 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planında tarım alanı, orman alanı, su havzası, kıyı ve kumul alanları ve havza içi yapı yasaklı alan olarak belirlenen bölgeler imara açılmaktadır.

Planlama sürecinde halkın bilgilendirilmesine yönelik herhangi bir çalışma yapılmayan, İstanbul’un doğal yaşam alanları ve ekosistemini bozacak, doğal ve arkeolojik sit alanlarına zarar verecek, mevcut durumda dahi ekilen ve biçilen tarım alanlarını, hayvancılık yapılan mera alanlarını imara açacak çevre düzeni planı değişikliğinin iptal edilmesini talep ediyorum. 

Her ölçekteki meri imar planlarına, çevresel dengeye aykırı, yeterli bilimsel analiz çalışmaları sonucu üretilmeyen, her türlü katılım pratiğinden son derece uzak, mevcut proje ve sonrasında oluşacak kentsel yapılaşma alanları ile orman alanlarını, tarım alanlarını, mera alanlarını, yer altı ve yer üstü su kaynaklarını/havzalarını, sit alanlarını geri dönülemeyecek biçimde yok edecek olan Kanal İstanbul Projesi ve Rezerv Yapı Alanına yönelik hazırlanan planlarda; ekolojik sürdürülebilirlik, şehircilik ilke ve esasları ile kamu yararı açısından herhangi bir şekilde olumlu bir husustan bahsetmek mümkün görülmemektedir. Tüm bu hususlar doğrultusunda, söz konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğine, İstanbul sınırları içesinde ikamet eden bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak itiraz ediyor, plan değişikliğinin iptal edilmesini talep ediyorum.