İletişim değil hayal kırıklıkları fakültesi!

YÖK’ün 2021 verilerine göre Türkiye’deki toplam 71 iletişim fakültesinde yaklaşık 50 bin genç eğitim görüyor. Devlet ve vakıf üniversiteleri olmak üzere iletişim fakültelerinden yılda ortalama 6 bin 500 kişi mezun oluyor.

90’lı yılların başlarıydı… Hepsi de hayatlarının en güzel yıllarında, 20’li yaşlarındaydı… İdealist, geleceğe dair ümitleri olan, kararlı, özgürlüğüne düşkün ve başarılarıyla kendilerini ispata hazır… Zamanın ruhuna uygun bir bölümde okuduklarına inanıyorlardı. Herkesin gıpta ile bakacağı, kıskanacağı, gurur duyacağı, parmakla göstereceği…

Onlar gazeteci, televizyoncu, halkla ilişkilerci olacaktı…

İyisiyle, kötüsüyle dört yıllık öğrencilikleri çabucak geçti. Şanslı olan bazıları medya ve ilişkili sektörlerde iş bulabildi. Bu grubun dışında kalanların kimileri aile şirketlerinde çalışmak ve baba mesleğini devam ettirmek için memleketlerine gitti, kimileri okudukları bölüm ile alakası olmayan sektörlerde iş buldu, kimileri de diplomalı işsizler kervanına katıldı.

Yıllar sonra geriye dönüp baktıklarında birçoğunun hayallerinin, idealleriyle örtüşmediği apaçık görülüyordu.

Hayat onları bambaşka yerlere savurmuştu…

Gazeteci olmak bir yana içlerinden; öğretmen, finans sektörü çalışanı, bankacı, gümrükçü, kargo memuru, dekorasyoncu, akademisyen, tercüman, zanaatkâr ve kuyumcu gibi farklı mesleklerden insanlar çıkmıştı.

Yani ‘iletişim fakültesi’, kimileri için hayallerindeki mesleğe giden yol olmaktan çok, adeta ‘Hayal Kırıklıkları Fakültesi’ olmuştu…

Kendi hayatımı anlattım aslında, kendi arkadaşlarımı…

Ben şanslı olanlardandım kuşkusuz… En azından inişli çıkışlı da olsa gazetecilik mesleğini 25 yılı aşkın bir süre yapabildim. Ben ve arkadaşlarımdan birçoğu artık emekliliğin kıyısında…

Gelelim günümüze…

Bizler çok şanslıydık. Çünkü o yıllarda sadece 1000 civarında rakibimiz vardı. Bugün ise iletişim fakültelerinden mezun olanların sayısı katlanarak artmış durumda…

YÖK’ün 2021 verilerine göre Türkiye’deki toplam 71 iletişim fakültesinde yaklaşık 50 bin genç eğitim görüyor. Devlet ve vakıf üniversiteleri olmak üzere iletişim fakültelerinden yılda ortalama 6 bin 500 kişi mezun oluyor. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere, medya kuruluşları sadece iletişim fakültesi mezunlarını istihdam etme kararı alsa bile, mevcut mezunların eritilmesi yıllar alacak. İletişim öğrencileri açısından oldukça vahim bir tablo bu…

Aslında iletişim fakültesi okuyanların çilesi daha üniversite giriş sınavından itibaren başlıyor. Sözel yerleştirme ile alan bu fakülte için öncelikle yüksek puan alması ve yüzbinlerce rakibini elemesi gerekiyor. Puanının yüksek olması, elbette bu fakültenin bazı cazibeli yönlerinin bulunmasından da kaynaklanıyor. Bunlardan birisi de ileride şöhret olma ihtimali…

Eğitim süreci eğlenceli sayılabilir ama en büyük sıkıntılardan birisi zorunlu staj döneminde yaşanıyor. Çünkü bir gazete ya da televizyonda staj yapmak çoğunlukla yüksek yerlerden torpil gerektiriyor.

Okul bittiğinde ise özellikle Gazetecilik ve Radyo TV mezunlarını güllük gülistanlık bir medya beklemiyor. Neler mi bekliyor onları?

-Emeklilik yaşları geçtiği halde bir türlü yerlerini gençlere bırakmayan medya çalışanları,
-İletişim mezunları yerine farklı bölümleri bitirenleri işe alan yöneticiler,

-Tasarruf amacıyla kadroları fazlasıyla azaltılan gazete ve televizyonlar,

-Düşük maaşa, fazla mesai yapabilecek, üstün donanımlara sahip çalışan arayan yöneticiler,
-Basın sigortası, zam, sendika talep etmeyen, yayın politikası konusunda sorgulayıcı olmayan, çalışan arayan yayın kuruluşları,

-Her yılın sonunda adına ‘tasarruf tedbiri’ denilerek yapılan işten çıkartmalar,

-Bir kılıfına uydurularak, çalışanlarının işine tazminatsız son veren medya kuruluşları,
-Kendi yayın çizgileriyle aynı politik duruşa sahip kişileri istihdam etmek isteyen medya kuruluşları…

Bu sorunların çoğunu üniversiteyi bitirince bizler de yaşamıştık. Ancak bugünkü şartlar daha çetin… Günümüzde gerçekten çok yetenekli ve istekli bazı gençlerin, güç de olsa ana akım medyada kendilerine yer edinebildiğini görüyoruz. Bunların dışında kalanların büyük bölümü ise şansını dijital medyada arıyor. Kalanları da ya çağrı merkezi elemanı ya da tezgâhtarlık gibi farklı işlere yöneliyor.

Bitirdikleri bölümün adı ‘Hayal Kırıklıkları Fakültesi’ olunca, aslında geriye pek de bir şansları kalmıyor.