Röportaj
07 Eyl 2013 12:48 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:38

İKİ AY ÖNCE ANNE OLAN NAGEHAN ALÇI POLİTİKAYA MI ATILIYOR?

Türkiye'nin en çok sevilen, en çok eleştirilen kadın gazetecilerinden Nagehan Alçı sırlarını açıkladı..

Türkiye’nin en çok sevilen, en çok eleştirilen ama her daim gündemde olan kadın gazetecilerinden biri olan Nagehan Alçı, iki ay önce anne oldu. Betül Yasemin ve Ayşe Ela adını verdiği ikiz bebeklerinin, hayatını aydınlattığını söyleyen Alçı, anne olduktan sonra evinin kapılarını ilk kez Akşam Gazetesi’ne açtı..

Nagehan Alçı’yla Çırağan Sarayı’ndan Tarihi Yarımada’ya muhteşem bir manzaraya bakan Üsküdar’daki evinde buluştuk. Duyduklarımızdan etkilenerek bir yalı dairesi ummuştuk ama yalı dairesi manzaralı bir apartman dairesi çıktı karşımıza. Fotoğrafa Betül Yasemin ve Ayşe Ela da eklenince manzara tamamlandı. Televizyon programlarındaki sert üslubun aksine son derece dingin bir kadın vardı karşımızda. Nagehan Alçı’yla anneliği, gazeteciliğini ve yeni programını konuştuk.

Önce hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim. Biz bir yalı dairesi bekliyorduk ama burası manzarası muhteşem bir apartman dairesi.
Evimizin manzarası gerçekten çok güzel ama burası bir apartman dairesi. Gördüğünüz gibi normal bir ev.

Peki, yakın bir zaman önce anne oldunuz. Annelik kişisel yolculuğunuzda nasıl bir kırılma noktası oldu?
Ben hayatın su gibi akıp gitmesi gerektiğine inanırım. Ve bu su bazı dönemeçlerden geçer. Bu dönem benim için annelik dönemeciymiş. Ve bu dönemeci çok yumuşak bir kıvrımla geçtiğimi düşünüyorum. Hani su kıvrıla kıvrıla akarken bazen genişler ve bir göle kavuşur ya, işte öyle bir göle kavuştum sanki anne olduktan sonra. Yani bir kırılma noktasından ziyade beni büyüten ve dünyayı daha zengin görmemi sağlayan bir debi değiştirme diyebilirim.

Annelik gerçekten hep söylenildiği gibi dünyanın en kusursuz duygusu mu?
Annelik çok güzel bir duygu… Belki çok klişe evet ama öyle… Ben de yıllarca, “Hiçbir duygu bu kadar abartılmamalı” diye düşünüyordum. Ama hakikaten bu duygunun tarifi yokmuş. Tabii ki zaman zaman insanı isyan ettiren, sabrını taşıran tarafları var. Ama günün sonunda başınızı yastığa koyduğunuzda –ki bu çok zor- içinizi “İşte mutluluk buymuş” dedirten tuhaf bir huzur dolduruyor. En azından benim bugüne kadar yaşadıklarım içinde bunun karşılığı olan bir duygu yok.

Her kadın yaşamalı mı size göre?
Tabii bu söylediklerim her kadının muhakkak bu hissi tatması gerektiği anlamına gelmez. Her hayat bir su ve her suyun bir akışı var. Bazı akışlar o tarafa gitmeyebilir. Ve öyle de çok mutlu ve üretken olabilir insan.

Mutlu Tönbekici koruyucu anne oldu. Bir kadın doğurmadan da bu duyguları hissedebilir mi sizce?
Hissedebilir. Mutlu, sevdiğim bir arkadaşım. Onunla da konuştum bu konuyu. Önemli olan başından itibaren bir canlıya gereken emeği, şefkati ve sabrı gösterebilmek. Zaten anne olmak ‘emek’ demek. Evlat edinen ya da koruyucu anne olanların emeği de onları kesinlikle anne yapar.

Tanıdığım pek çok yeni anne fazlasıyla asabi. Siz o dönemi nasıl atlattınız?
Zaman zaman zorlayıcı tarafları oluyor tabii. Bir kere 6 saat kesintisiz uyumanın insan hayatında ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü eğer süt veriyorsanız 2,5 saatten fazla uyku uyuyamaz hale geliyorsunuz. Bu da bütün metabolizmayı altüst ediyor. Hayata karşı direnciniz düşüyor. Benim de bazı zamanlar, özellikle geceleri hassaslaştığım oldu.

Etrafınızda kimler var yardım için?
Biz şöyle bir karar aldık. Aile büyüklerimiz bebeklerin mecburi ihtiyaçlarını karşılamak için değil de onları sevmek ve kaliteli zaman geçirmek için bir arada olsunlar. Bunun için de bir yardımcı aldım. Sadece pazar günleri tek başıma bakamadığım için annem destek kuvvet olarak geliyor. Rasim’in ailesi zaten İzmir’de. Dolayısıyla istediğimiz birlikte olduklarında sıkıntılarını değil, güzelliklerini, kokularını, büyümelerini paylaşsınlar.

Elif Şafak’ın romanındaki gibi ‘Siyah Süt’ sendromunu yaşamadınız anladığım kadarıyla…
Hamilelik dönemimde yaşadım bu sendromu. “Yepyeni bir yola giriyorum, çocuklarım olacak ve bunun geri dönüşü yok. Özgürlüğüm kısıtlanacak, yaratıcılığım körelecek, bütün dünyam bu iki küçük varlık olacak” gibi endişelere ve karamsarlığa kapıldığım zamanlar oldu. Ama onları görünce dünyayı çok daha kolay anlayacağını anlıyorsun.

İki bebekle birden uğraşmak nasıl?
Matematik olarak hesapladığımda kârdayım. Ayrı ayrı doğursam 80 haftada iki çocuğum olacaktı. Erken geldikleri için 34,5 haftada iki bebeğim oldu. Ama çok zor tabii… Çok daha yoğun zaman harcamanız gerekiyor. İkisi aynı anda acıkıyor mesela.

Babalık sonradan gelişirmiş. Rasim Bey’de gelişti mi bu duygu? Nasıl bir baba oldu.

Çok gelişti hakikaten. Bu kadarını beklemiyordum. Fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması gibi bir beklentim yok. O konuda el becerisi de yoktur zaten. Altlarını değiştirmiyor ve doyurmuyor ama muhteşem bir iletişim kuruyor. Ağlamaktan çıldırdıklarında onun kucağına veriyoruz ve anında susuyorlar. Bana yapılabilecek en büyük katkı bu.

Yoğun çalışan anne-baba olarak bundan sonra hayatı nasıl planlayacaksınız?
Hayat hakikaten de değişecek. Rasim de ben de çok yoğun çalışıyoruz. Dolayısıyla zamanı iyi kullanmak önemli. Stüdyom İkitelli’de olduğu için hafta içi karşıya taşınacağız. En önemli değişim bu. Mecbur kalmadıkça program yapmıyoruz. Bizim için en güzel program evde.

CNN Türk’te yayımlanan ‘Dört Bir Taraf’ gibi ağır bir programdan sonra gündüz kuşağına geçmek konusunda neler söylersiniz?
Hayat su gibi akıyor ve bu akışın içinde başka yerlere varmak istiyorsun. Ben de daha önce yaptığım işlerle besleyebileceğim farklı bir iş yapmak istedim. Siyaset hayatın ta kendisi ve kaynağı toplum. Ben de yıllardır bu kaynaktan kopmadan ve ondan beslenerek siyaset üzerine yazıyorum. İşte bu program sayesinde o kaynağın merkezine inebileceğim. Dolayısıyla benim kulvarımı çok daha zenginleştirip bir bütün haline getirecek bir açılım bu.  ‘Dört Bir Taraf’ da devam edecek ayrıca.

Nasıl bir format bekliyor izleyiciyi?
Program 9 Eylül’de başlayacak ve 10.00 ile 12.00 arasında ekranda olacağız. Farklı kesimlerden sesini duyurmak isteyen, mağdur olmuş, kadınlar, gençler, yaşlılar yani bir derdi olan ve anlatmak isteyen herkesi dinleyeceğiz. Ayrıca onlar için çareler de üreteceğiz. Uzmanlar bize yol gösterecek.

Müge Anlı’ya rakip olacağınız söyleniyor…
Müge kendi kulvarında çok başarılı bir televizyoncu. Birtakım benzerlikler olabilir ama ben bu kıyaslamayı doğru ve haklı bulmuyorum. Zaten bizim formatımız cinayet çözmek değil, toplumsal sorunları ekrana taşımak şeklinde olacak.

Tutmazsa diye endişeleniyor musunuz?
Çok büyük bir endişem yok ama “Acaba tutacak mı” diye bir soru tabii ki var kafamda.

BAŞBAKAN ARAYIP TEBRİK ETTİ

Politika yapmayı düşünüyor musunuz?   
Bugüne kadar hiç düşünmedim. Hayat, belli olmaz ama şu an yaptığım şeyden çok mutluyum.

Başbakan’la iyi bir diyaloğunuz olduğunu biliyoruz. Teklif gelmedi mi?
Hayır gelmedi. Ama görüştüğümüz noktalarda iyi bir diyaloğumuz var. Kızlar doğduktan sonra da aradı. Tebrik etti. Ben karnım burnumdayken Afrika gezisine gitmiştim. İkizlerden birine isim bulamadığımızı öğrendiğinde Ayşe Betül demişti. Ben paylaştırdım isimleri. Sağ olsun Başbakanımız çocuklar doğduktan sonra da hem beni hem Rasim’i aradı. Ziyarete de gelmek istediğini söyledi.

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN