Gündem
10 Ara 2015 20:33 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:14

İddianame: 'Hrant Dink, Ergenekon operasyonunu başlatmak için öldürüldü!'

Hrant Dink davasında hazırlanan iddianame cinayetin kan donduran detaylarını ortaya çıkardı.

Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin hazırlanıp, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianame, Trabzon-Ankara-İstanbul üçgeninde devletin derin dehlizlerinde cinayetin nasıl adım adım geliştiğini anlatıyor. Emniyet İstihbarat Dairesi'nde oluşturulan yasa dışı C-5 Bürosu, gizlenen bilgiler, imha edilen deliller, sahte belgeler... Ankara'da istihbaratın merkezinde oturup da Dink'in öldürülmesini bekleyen üst düzey polis müdürleri... İddianameye göre, Hrant Dink cinayeti bir "araç suçtu" ve amaç da Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını başlatarak emniyetteki hakim yapı olmaktı. İddianameye göre, 26 şüpheli de yasa dışı silahlı "Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması"nın yönetici ve üyeleriydi.

CNN Türk'te yeralan habere göre Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü'nün hazırladığı ve eski emniyet yetkililerinin de sanıkları arasında yer aldığı iddianame İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Savcı Kökçü'nün iddianamesi, daha önce birinde yaptığı eksikliğin UYAP sisteminin işleyişine, bir diğerinde de yönelttiği suçlamalarla kamu görevlisi sanıklar arasında bağlantı kuramaması nedeniyle Başsavcılığa takılmış, iade edilmişti. Başsavcılık bu kez onayladı ve Kökçü'nün hazırladığı iddianame dün mahkemeye kavuştu.

Terör ve örgütlü suçlara bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 15 gün içinde, bazıları "silahlı örgüt kurmak ve yönetmekle" suçlanan 26 şüpheli hakkında hazırlanan 168 sayfalık iddianamenin kabulü ya da reddine karar vermesi gerekiyor.

İddianamede suçlananlar arasında yer alan emniyet görevlileri Muhittin Zenit, Özkan Mumcu, Ercan Demir, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, Hrant Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlilerinin "ihmal" ile suçlandığı soruşturma kapsamında tutuklu bulunuyor.

İddianamede Hrant Dink suikastının sorumlusu olarak, "silahlı terör örgütü" olarak nitelenen "Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması" gösterildi. Şüphelilerin de Hrant Dink'in mutlak surette öldürüleceğini, yapılan hazırlıklardan tetikçinin ismine (Ogün Samast) kadar her şeyi bilmelerine rağmen, suçun gerçekleşmesini bekledikleri ileri sürüldü. Hatta İddianamede AİHM'in Dink ailesinin başvurusuyla verdiği "yaşam hakkı ihlali" kararına da değinildi.

Görev ve konumları gereği Dink'in öldürüleceğini bilen bazı şüphelilerin de örgütün üyesi olmadıkları ancak, cinayeti işleyecek örgüte operasyon yapmayarak, Dink'i korumaya almayarak örgüte yardımda bulundukları belirtildi.

İddianamede cinayetin öncesi ve sonrasına ilişkin de atmosferden şüphelilerin konumlarına, birbirleriyle ilişkilerine, yargılamayı yapan mahkemenin kontrol altına alınmasına dönük çabalara kadar yaşananlar anlatıldı. Şüphelilere yöneltilen suçlamalar arasında bunların yanı sıra, örgüt yönetici ve üyeliğinin ötesinde tasarlayarak kasten cinayetten, cinayete yardıma, ihmali davranışa, resmi belgelerin yok edilmesi, gizlenmesine, resmi belgede sahteciliğe kadar bir dizi suçlamaya yer verildi.

Ve bu suçların cinayet öncesinde Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın bilgisi dahilinde olduğuna...

"İstihbarat Dairesi'nde yasa dışı birim: C-5 Bürosu"

İddianamede eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, İstihbarat Dairesi C Şubesi Müdürü Ali Faut Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın örgütün yöneticisi oldukları ileri sürüldü. Üstelik bu isimlerin Emniyet İstihbarat Dairesi içinde yasa dışı bir birim oluşturdukları ve Ergenekon soruşturmasının da bu birim tarafından hazırlandığı anlatıldı. Buna göre Ali Fuat Yılmazer, C-2 Büro Amirliği içinde Haziran 2006'da komiser ve komiser yardımcılarından oluşan ve mevzuat dışı çalışan C-5 Bürosunu kurdu. Bu büroda Ergenekon'u planladı.

"C-5 Bürosundaki isimler"

İddianamede şüpheliler Yunus Yazar, Yılmaz Angın, Tamer Bülent Demirel, Osman Gülbel, Ali Poyraz, Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan
Şahan, Ömer Faruk Kartın, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Mehmet Uçar, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Faruk Sarı, Onur Karakaya'nın "silahlı terör örgütünün üyeleri" olduklarının tespit edildiği öne sürüldü.

"Bütün kritik davalar C-5'in elinden geçti"

Geçmiş yıllarda yapılan hukuksuzluklarla gündeme gelen ve kamuoyunu sarsan bazı soruşturmalarla ilgili bu bürodan geçen evrakların dökümü de iddianamede yer aldı. Buna göre yasa dışı C-5 Bürosu'nun elinden Dink cinayetiyle ilgili 62, Ergenekon soruşturma ve davasıyla ilgili 131, Malatya Zirve Yayınevi cinayetiyle ilgili 79, Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili 69, aşırı sağ faaliyetler, etnik gerginlikler, milli hassasiyetleri istismar faaliyetleri ve benzerleriyle ilgili 21 bin 886 olmak üzere toplamda 22 bin 219 adet evrak geçti.

Savcı Gökalp Kökçü, örgütün Hrant Dink cinayetinin şüpheliler tarafından "bir araç suç" olarak görüldüğünü, amaçlarının ise Emniyet teşkilatı içinde Fethullah Gülen Cemaatinin yapılanması olduğunu ileri sürdü.

"Yazışmalar gizlenerek Trabzon ve Ankara aklandı, suç İstanbul'a yıkıldı"

İddianamede İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği'nin 11 Kasım 2015 tarihli raporuna da yer verildi. İddianamedeki anlatıma göre rapor, şüpheliler tarafından Dink cinayetinde bütün sorumluluğun nasıl İstanbul Emniyeti'nin üzerine yıkıldığını anlatıyordu. Trabzon istihbaratı ve Emniyet İstihbarat Dairesi'nde suçlu olduklarını gösteren bazı yazışmalar ortadan kaldırılmıştı.

"Müfettiş örgüte yardım etti"

Savcılık bu raporu hazırlayan müfettişler Levent Yarımel, Durmuş Demirbaş ve Şükrü Yıdız'ın ifadelerine başvurdu. Yarımel'i ve Demirbaş'ı tanık olarak dinleyen savcılık, Yıldız'ın ifadesini şüpheli sıfatıyla aldı. Çünkü iddiaya göre Yıldız, "örgüte üye olmamakla" birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmişti. İddia buydu.

"Müfettiş, Ali Fuat Yılmazer'in atanmasının önünü açtı"

Hazırladığı 16 araştırma ve inceleme raporuna iddianamede yer verilen Mülkiye Başmüfettişi Şükrü Yıldız'ın, Engin Dinç'in, İstanbul'a Hrant Dink'in öldürüleceğini bildirmesini gizleyerek, suçun İstanbul'un üzerine yıkılmasında rol aldığı ve Ahmet İlhan Güler'in yerine, Ali Fuat Yılmazer'in atanmasının önünü açtığı ileri sürüldü.