İnfial
16 Eyl 2015 15:31 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:53

“Hür Yandaş”ın çıkışı neye işaret ediyor?..

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, son dönemlerde artan AKP içi tartışma ve saflaşmalar ile onun medyadaki yansımalarını analiz etti…

Eskiden ne kadar rahattı. Saflar kalın hatlarıyla belli idi. Bir yanda “Ergenekoncu” olmakla suçlanan medya öte tarafta “Yandaş” olarak tanımlanan medya. “Yandaş” denince de her şey kolaydı. Şimdinin en sert karşıtları da en hızlı “Yandaş”tı o zaman. Cemaatçiler, Erdoğancılar, Gülcüler, Liberaller, hepsi kardeşçe geçinip gidiyorlardı. Kimsenin kimseden şikâyeti yoktu. Memleketin “dostu” kim, “düşmanı” kim gayet açık anlıyorduk. İnsan bazen bu “netliği” özlemiyor değil hani!..

Sonra ne olduysa oldu aralarındaki uyum bozuldu ve düne kadar “blok” şeklinde davranan hükümet cenahı birden bölündü. Hem de ne bölünme! Resmen “düşman” oldular. Hem de öyle basit “kırgınlık” filan değil. Düpedüz ölüm kalım savaşına dönüştü işler. Biri hükümeti yıkmaya uğraşırken ötekilerde onları içeri tıkma uğraşına girdiler. Düne değin “kanka “vaziyette olanlar birden 40 yıllık “kan davalı” haline geldiler. Birbirlerinin çanına ot tıkamaya adeta yemin ettiler. Beddualar havada uçuştu!

Artık “Cemaat medyası” nın ve “Cemaatçi kalemler”in başlıca uğraşı alanı Erdoğan ve AKP oldu. Ancak onlarda eski etkinlik ve güçlerinden çok şey yitirdiler. Konumları ve imajları çok yara alsa da gene de bir “tehdit” olarak değerlendirilmeye halen devam ediliyorlar.

Ardından hemen bu ayrışmaya paralel (“Paralele paralel” de denebilir!) Liberal’lerde battıklarını düşündükleri gemiyi terk etmeye hazırlandılar. (Aslında artık “ihtiyaç kalmadığı” için zaten dışlanıyorlardı!) Çoğu “eski solcu” olan ve “hükümete akıl satmaya” soyunmuş bu kesimde sürecin dışında kaldı. (Şimdi de HDP’yi parlatmakla meşguller!) Medyadaki “Gülcüler” ise zaten hep zayıf kaldılar ve pek fazla bir varlık gösteremediler. Ancak onlarda alttan alta Erdoğan’la sürtüşmeye devam ettiler. Medyada özel olarak kümelenmiş “Arınççılar” diye bir grup olmadığı içinde onları göremedik. Zaten Arınç’ı da süreç fena halde dışlamış oldu…

MEDYADA “YENİ PARAMETRELER”İ DOĞRU OKUMAK!..

Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından sonra ise (Pardon, ne köşkü!.. “Beştepe” mi desek yoksa “Saray” mı şaşırdık!) yeni bir “parametre”miz daha oldu. Ortaya çıkan “Mecburen Davutoğlu” formülü AKP’deki işleri hepten karıştırdı. Davutoğlu birçok açıdan zayıf kalmış görünse de gene de içten içe bir direniş gösteriyor olmalı ki son kongre ile birlikte iyice kuşatıldı. AKP yönetimine “Erdoğan lehine” yeni bir format atıldı. Bundan sonra iş seçim sonuçlarını bekler. Artık piyango kime çıkarsa!

Dolayısıyla son dönemde “yandaş medya” diye tabir edilen cenahta yaşanan, aslında derin olan sürtüşmenin kısmen “işaret fişeği” sayabileceğimiz çatışmalar uç vermeye başladı. (Sorsanız “yok öyle bir şey” derler ama Cemaat’le kapışmadan önce de “yok” diyorlardı!) Bunun devlet içindeki kadrolaşmalara ve muhtelif birimlere kadar yansımaları olabileceğini de varsayabiliriz. (Tam bu noktada Star’a ve Murat Sancak’a yönelik “gözdağı” amaçlı saldırıyı nereye koymak gerekir acaba?) İleride tablo daha da netleşir herhalde!

Önce “Kabataş olayı ” ile başlayan tartışma belli bir grup gazeteciyi hedefledi. Bu ekip “Eski Erdoğancı” ama “Yeni Davutoğlucu” olarak tanımlanan isimlerden oluşuyordu. Şimdilerde Damat Berat Albayrak üzerinden başlayan ama Erdoğan’ı hedefleyen Hakan Albayrak’ın salvoları da aynı çatışmanın bir dışa vurumu sayılabilir. Birbirlerini nereden vuracaklarını şaşırmış olsalar gerek!

Ne var ki duruma halen hakim ve “Dominant” görünen Erdoğan ve onun çevresinde kümelenen gazeteciler grubu. Şimdilik karşılıklı elense çekmeler, imalı dokundurmalar, dolaylı serzenişler üzerinden yürüyen bu tartışma hem seçimlere hem de seçim sonrasına endeksli. Seçimden alınacak sonuçlar her “iki grubu”nda kaderini belirleyecek gibi. Herkes bunun farkında üstelik…

“Davutoğlucular” medyada kendilerine yeni “hayat alanları” açma veya bulma manevrasında iken, Erdoğan yanlıları ise bunların fazla palazlanmadan “defterlerini dürme” arayışı içinde. Eski Erdoğancı “Yeni Davutoğlucu” bir kesimin ise şimdilik “perde gerisinden” pozisyon almaya çalıştıkları ve “Anti-Erdoğan” çıkışları destekledikleri söylenebilir. Ancak onlarda eski itibar ve pozisyonlarından (dolayısıyla kuvvetlerinden) çok şey yitirmiş durumdalar.

HAKAN ALBAYRAK’IN ÇIKIŞI BİR İŞARET FİŞEĞİ Mİ?

Bu anlamda “Hür Yandaş” Hakan Albayrak’ın çıkışı aslında bu çelişki ve uç veren yeni çatışmanın en son işaret fişeği gibi. Olay sanki “damat kavgası”  olarak görünse de tüm okların Erdoğan’ı gösterdiği çok açık. (AKP sahiplenirken Erdoğan dışlanıyor. “AKP=Erdoğan konsepti” sorgulanıyor.) Şimdilik “Cephe önünde” o görünüyor. Her ne kadar “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son zamanlardaki hal ve hareketlerinden genel olarak rahatsızım ve bunu ifade etmem dünyanın sonu olacaksa batsın bu dünya” diyerek arabeske bağlamış görünse de aslında çıkışının bir “siyasi karşılığı” olduğunu bilmesi gerekir.

Hakan Albayrak ne kadar “idealistçe” düşünürse düşünsün söyledikleri “Davutoğlu cenahı”nın söyledikleri ve şikâyetleriyle çakışıyor. Bu anlamda sürtüşmenin –istesin istemesin- AKP içi çatışkılarla doğrudan ilgisi var. Albayrak kendisini nerede konumlandırırsa konumlandırsın bu sıkıntının en doğrudan ifadesi aslında. Aralarında “organik” veya “blok” bir bağ olduğunu iddia edemesem ya da doğrudan “Davutoğlucu” diye etiketleyemesem bile ortada “içgüdüsel bir refleks” olduğu kesin. Tezler ve rahatsızlıklar uyuşuyor!..

Bu ayrışmada şimdilik  “cılız” ve “güçsüz” taraf “Davutoğlucular” gibi görünse de gelişmelere bağlı olarak yeni kombinasyonlar oluşabilir. Bu bir “toptan isyan” hareketine dönüşebilir ve daha kuvvetli bayrak açabilirler. (Şimdilik beklemedeler!) “Erdoğancılar”ın tedirginliği biraz da bu ihtimali hissetmiş olmalarındandır. Önünü büyümeden almak istiyorlar.

Bu anlamda Albayrak kendi başına bir “parametre” olmasa da giderek keskinleşen parametrenin –mecburi veya değil- tarafı haline gelebilir. Bu saflaşmanın yakın gelecekteki akıbeti ve bedeli yeni tasfiyeler yahut taçlandırmalar olabilir. Bekleyip göreceğiz…

AKP ve medyadaki gelişmeleri bu yeni parametrelerin üzerinden okumanın vakti gelmiş görünüyor…

16.09.2015.

atillaakar@gmail.com