Röportaj
26 Eyl 2011 13:55 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:50

HÜLYA AVŞAR'LA ENTERESAN BİR İŞTE KARŞI KARŞIYA GELMEK İSTERDİM

Behzat Ç'yi kadınlar fenomenleştirdi diyen Erdal Beşikçioğlu'ndan çarpıcı açıklamalar...

Diyor ki; “Kendi hakkımda söylediklerimin bir önemi yok. Sen buraya gelirken nasıl bir adamla karşılaşmayı umuyordun, neyle karşılaştın. Onu yaz.” Yazıyorum o halde... 
 

Behzat beni biraz daha yalnızlaştırdı daha içime dönük biri yaptı
 
Behzat Ç"yi kadınlar fenomenleştirdi


Ben kapalı kutu bir adamla karşılaşmayı bekliyordum. Soğuk, mesafeli, düzgün bir Türkçe’yle konuşan, konuşmasıyla “Ben Erdal’ım... Küfreden, bip’lenen Behzat” vurgusu yapan, çok okumuş, biraz sıkıcı bir adamla, bir Ankaralı’yla... Oysa Behzat’a yakın bir karakterle karşılaştım. İşine tutkuyla bağlı, idealist, doğru bildiğinin peşinden giden, sigarasını uç uca ekleyen, arada küfür eden, hazır cevap, aptallığa tahammülü olmayan, mükemmelliyetçi biriyle...
Behzat’ın entelektüel versiyonuyla...
Bir de flörtözlüğü, hayata karşı bir çapkınlığı var ki, onun ne Behzat’la, ne de kafamdaki Erdal’la bir alakası yoktu.
Sürpriz oldu. Kendisinin de
dediği gibi “Hayatta tüm sürprizler insanoğlu içindir.”

* Büründüğünüz her rolle olay yaratıyorsunuz. Oyuncu doğanlardan mısınız, oyuncu olanlardan mı?

Buna sen karar verirsin, o karar verir, şu karar verir. Bu soru bir dansöze sorulabilir. O da anlatmaya başlar. “2 yaşından beri kapı gıçırtısına oynarım” diye... Ama bir oyuncuya böyle bir soru sorulmaz.

* Sorduğum ve tanınmış sanatçılardan cevabını aldığım oldu daha önce...

Onlar nazire yapmıştır. Çocuk nereden bilecek yeteneği olup olmadığını... Oynadığı tek şey evcilik. Onu soruyorsan, iyi de evcilik oynarım yani... Doktor hemşire oyununu iyi oynardım küçükken...

* Peki değiştiriyorum soruyu... Oyuncu olma kararını nasıl aldınız?

Lisede filan tiyatrocu olayım diye yırtınmadım. Üniversite sınavında hiçbir yeri kazanamadım. “Ulan askerde er olmayalım. Bir üniversite bitirelim. Ne yapsak acaba?” derken, bir yakınımız “Konservatuvar diye bir yer var. Niye gidip orada tiyatro okumuyorsun?” dedi. “O neymiş yahu?” dedim ve tiyatroya başladım.

* Sevdiniz mi?

Çok... Tiyatroyu, felsefeyi, sosyolojiyi... Bunları harmanlayıp bir tiyatro metninde seyirciyle paylaşmayı... Bir baktım sonra kendimi idealizm uğruna Diyarbakır’da buldum. Macbeth oynuyorum. İktidardan bahsediyorum. Ağzıma geleni söylemek de çok hoşuma gitti. Çünkü karakterler konuşuyor, konuşmaları gerekiyor.

* Siyasi duruşunuz neydi?

Öğrenciyken siyasi duruşunu belli edebiliyorsun. Siyasi bir altyapın yoksa Diyarbakır’a gönüllü gitmenin bir anlamı yok zaten. Şu anda 657’ye ‘(Devlet Memurları Kanunu) bağlı olduğum için susuyorum. Dört sene sonra emekli olacağım ve söyleyemediklerimin hepsini söyleyeceğim.

Behzat sıradan bir erkek... Onu fenomenleştiren kadınlar

* Ödüllü bir tiyatrocusunuz. Bir Delinin Hatıra Defteri hâlâ kapalı gişe oynuyor. Ama Behzat Ç. ile tüm Türkiye’nin tanıdığı isim oldunuz. Bu durum tuhafınıza gidiyor mu?

Televizyona çıkıyorsan ve işini de iyi yapıyorsan herkes sizi tanır. Diyarbakır’da, Ankara’da tiyatroda yaptığım işler takip edilirdi. Ankara’nın öyle bir kafası vardır. Beğendiği oyuncuyu her yerde takip eder.

* Behzat Ç.’nin Türkiye’de fenomen olmasını neye bağlıyorsunuz?

Vallahi onu bilmiyorum. O benim işim değil. Ona sosyologlar bakacak, felesefeciler bakacak. Neden böyle olduğunu inceleyecek. Ben o rol kişisini en iyi şekilde canlandırmaya çalışıyorum ama neden fenomen olduğuna dair bir fikrim yok.

* Türk erkeklerinin olmak istediği ama olamadığı bir tip mi acaba?

Bir kadın gözüyle Türk erkeklerini değerlendirmek çok zor. Bence maço değil Behzat. Erkeklerle sohbet etmek, içmek, gezmek, küfür etmek, ona buna dalaşmak, dövmek erkeklerin geninde olan bir şey. O da sıradan bir erkek hayatı yaşıyor işte... Behzat’ı fenomenleştiren kadınlar... Bu sorunun cevabını kadınlar versin.

* Erdal Beşikçioğlu, Behzat Ç.’nin hangi yönünü seviyor peki?

Behzat hayatta hatalar yapabilen sıradan bir insan. Sokaktaki adam gibi... Hepimiz gibi... Kendi doğrularına göre hareket ediyor ama bazen kendi doğrusu yanlış oluyor. Gerçeği arıyor, adaletine inanıyor. Belki de fenomenleşmesinin nedeni budur.

* Peki dizi boyunca cinayet masası polisliğine dair neler öğrendiniz?

“Vay anasını... Sorgu nasıl yapılıyor, bir göreyim” diye hiçbir sorgulamaya girmedim. Askerliğimi Hakkari Yüksekova’da jandarma komando olarak arazide yaptım. Silah tutmasını biliyorum. Sadece cinayet büroda, cinayet büro elemanlarıyla bir görüşme yaptık. İşe karşı nasıl bir hareket belirleyeceğimizi konuştuk, o kadar... Kalanı kurgudur bu dizinin, fantezidir. Sorgular da gerçek sorgu değildir yani...

* Öyle olsa da izleyicilerin çoğu, Türkiye’deki polislerin Behzat Ç. gibi olduğunu düşünüyor.

Biraz onları korkutabildiysek, en azından cinayet işlenmez yaa... Kimse kimseyi öldürmez o zaman. Bu konuyla ilgili en güzel demeci Ankara Emniyet Müdürü verdi. “O bir dizi...” dedi. Daha ne desin. Böyle bir karakter herhalde emniyette tutunamaz, gözden kaçabilir.

* Bu Ç. ne Allah Aşkına?

Vallahi ben oradaki gizemi seviyorum. Ne olduğunu hiç yazara sormuyorum. Bazen “Ç nokta” oluyor, bazen “Çeeee” oluyor. Seviyorum.

Zihnimi boşaltmak, hayal kurabilmek için eve gitmeden önce iki tek atarım

* Erdal Beşikçioğlu’nun bir günü nasıl geçiyor?

24 saat çalışan bir adamım. Yaz tatiline kadar... Çok sıkıcı... Diziden çıkıyorum, tiyatroya oynamaya gidiyorum. Arada bir sonraki bölüme çalışıyorum. Sonra eve dönüyorum.
n Eve gitmeden bir yerde iki tek atıyorsunuzdur.
Hayal kurmadan bu mesleği icra edemezsin. Hayal kurman şart. Bunun için de bütün düşüncelerden soyutlanman, zihni boşaltman gerekir. Kimi bunu alkolle yapar, kimi ilaçla yapar. Ben antidepresan filan kullanmam, onun yerine iki tek atarım.

* Behzat Ç.’den sonra hayatınızda bir değişiklik oldu mu?

Oldu tabii... Behzat beni biraz daha yalnızlaştırdı, daha içime dönük biri yaptı. Oynadığım karakter zor bir karakter.
İnsanlar zaman zaman Erdal Beşikçioğlu ile Behzat Ç.’yi karıştırıyor. Bu ayrımı yapamayan insanlarla vakit geçirmek, yaşamsal anlamda zorluk veriyor.

* Kalabalıklarda daha yalnız oluyor değil mi insan?

Daha yalnız oluyorsun. Bir süre sonra o kalabalıklara çıkmıyorsun. Yolda karşılaştığım insanlar bana Behzat Ç.’ye rastlamışcasına sıcak davranıyor. O sırada ben setten çıkmışım, bambaşka bir kafadayım. O sevgiye karşılık veremiyor, karşımdakini hayal kırıklığına uğratabiliyorum. Hiç çıkmıyorum, daha iyi... Nobranlığımdan değil bu...

* Maddi anlamda hayatınız çok değişti mi?

Ondan önce de Köprü’de oynuyordum. Çok büyük bir değişiklik olmadı.

Kızım kendini kızdıran arkadaşına “Benim babam kim biliyor musun?” demiş

* Kızınızın arkadaşları, “Beni babanla tanıştır” diye tutturuyor mu?

Ya olmaz mı? Bazen okula Derin’i almaya gidiyorum. Okuldan, okulla birlikte çıkıyoruz. Yüzlerce çocuk... Bir gün okulda çocuklardan biri Derin’i çok kızdırmış. Derin de sinirlenmiş. “Benim babam kim biliyor musun? Behzat Çeee...” demiş. Çocuk o günden sonra Derin’e bulaşmamış.

* O yaşta çocukların aslında bu diziyi seyretmemesi lazım.

Derin seyretmiyor zaten. Ben bunu her seferinde söylüyorum. Küçük çocuklar diziyi izlemesin. Adamın biri yanıma geliyor. “Abi sekiz yaşımdaki oğlum size hayran” filan diyor. Abi manyak mısın, niye izlettiriyorsun çocuğa diziyi...

* Karınızın hayatı nasıl değişti? Etrafında kıskanç kadınlar çemberi oluştu mu?

Elvin’e “Gerçekten evde de böyle mi? Dövüyor mu?” diye soran çok insan var. Bu durumla en çok Elvin eğleniyor, onu söyleyeyim.
Çünkü Elvin benim üniversite birinci sınıftan beri arkadaşım. O yüzden dışarıdan çıkıp bakması kolay oluyor.

* Nasıl değerlendiriyor peki durumu?

Zaman zaman trajik... Onlar dışarı çıktığında ben sadece istekte bulunuyorum artık, gelirken bana da şunu şunu getirin diye...

* 24 saat çalışan bir adam olarak 21 yıldır evliliğinizi nasıl sürdürüyorsunuz?

Karım da 24 saat çalışıyor. Arada karşılaştığımız zaman yaptığımız işleri anlatıyoruz birbirimize... “Burada çok kötüydün, burada çok iyiydin...” diye... İşin sırrı beraber büyümekte, hayat arkadaşı olmakta... Yarın bir gün Allah korusun başımıza bir şey geldi. O ya da ben bir başkasına aşık olduk, “E hadi ayrılalım artık” dedik -ki Allah korusun (tahtaya vuruyor), dostluğumuz baki kalacaktır.

* Hayatta böyle sürprizlere inanıyor musunuz?

Tüm sürprizler insanoğlu için...

Sadece karımı ve kızımı kıskanırım

* Kıskanç mısınız?

İnsan her şeyi kıskanabilir. İhtiras böyle bir şey. Ben sadece karımı kıskanırım, kızımı kıskanırım. Bilmiyorum bana kıskanç denir mi?

* Peki hırslı mısınız?

Yaptığım işin mükemmel olması için elimden gelen maksimum gayrette çalışırım. Bu da hırstan değil, mesleki disiplinden kaynaklanır. Ama dışarıdan hırslı görünüyor olabilirim.

* Hobiniz var mı?

Bu aralar yelkene kafayı takmış durumdayım. Yaza optimistle yelken sporuna başlayacağım. Açık denizde, beni bir köşede bulabilirsiniz. Ben liseyi İzmir’de okudum. Yedi yıl babamın mesleği dolayısıyla İzmir’de yaşadık. Bizimkiler hâlâ orada... Yelkeni de İzmir’de öğreniyorum.

* Başka...

Başka... Mahalledeki çocuklarla basketbol oynamayı çok seviyorum. O kadar yani... Hobim işim sanırım.

“Film ilk olarak 9 Ekim’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterilecek. Sex and The City’nin filminin festivalde yayınlandığını düşünsene... Ortaya nasıl bir iş çıkarttık ki, bir dizinin sinema filminin festivalde yayınlanması gündeme geliyor. Diziden bağımsız olarak kendimizi ilk kez perdede seyredeceğiz. Sonucu ben de merak ediyorum.”

Savcı Esra otuz bölüm kaşındı!

* Behzat Ç. nin yeni sezonda sürprizleri var mı?

Geçen sene Behzat Ç. çok zor bir karakterdi. Bu sene daha da zor. Öz kızı, gayrimeşru kızı tarafından öldürülen bir baba profili var ki ortada, ne yapacağımı hâlâ bilmiyorum. Bir maceraya yelken açmış durumdayım. Emrah’a (Emrah Serbes-Behzat Ç’nin yazarı) diyorum ki “Behzat’ın karekökünü çıkartmışsınız bu sene...”

* Rating kaygısı yaşıyor musunuz?

Bu konu beni inan hiç ilgilendirmiyor. Hiç, hiç... O yapımcının meselesidir.

* Senaryoya katkınız var mı?

Olmaz mı? İşi sahiplenen her oyuncunun senaryoya katkısı vardır. Zaman zaman yazara “Şşşt! Oğlum, ayarın kaçmış yahu!” diyebilirim. Bu özgürlüğü eser sahibi, yazar, yönetmen veriyor. Bir bütünün parçaları olarak, hepimiz bütünü oluşturuyoruz. “Benim dediğim dedik” dersen olmaz ki... O rengi bulamazsın. Behzat Ç.’de de bu böyledir. Çaycısından yönetmenine, herkes o işi sahiplenmiştir. Tuhaf bir şekilde...

* Siz oynadıktan sonra
diziyi seyretmiyormuşsunuz. Öyle mi?

Ben kendimi seyretmeye tahammül edemiyorum. Şu röportajı bile ikinci bir göz çekse, bana izlettirse rahatsız olurum. Ama ara ara bakıyoruz ne işler yapmışız diye... Bazen Emrah’la hikayenin geyiğini yaparız. Mesela otuzuncu bölümü Emrah çok seviyor. Savcı Esra’yla seviştiğimiz bölüm... Esra kaşındı otuz bölüm yapacak bir şey yok.

* “Koskoca Ankara’da tek bir savcı olur mu?” diye eleştiriliyor dizi. Kurgu olduğu unutuluyor değil mi?

E tabii yaaa! Kurgu bu. Bir bölümde başka bir savcı çıkarttık. Bu kez izleyici
“Biz Esra’yı istiyoruz” diye tutturdu.

Elimden geldiğince bu karakteri ayakta tutmaya çalışacağım

* 22 Ekim’de vizyona girecek olan filmden bahsedelim... “Seni Kalbime Gömdüm”den...

Behzat Ç. dizisini bütün bir sezon seyretmemiş insan bile gittiğinde Behzat Ç.’den bir şeyler öğrenecektir. Anlayabilecekler yani... Kitabı, karakteri, işleyişi... Serdar Abi (Serdar Akar- yönetmen) o saflıkta bir iş çıkartmaya çalıştı. Biz de oynadık. Sağlam bir konu... Anası babası polisler tarafından öldürülmüş bir gencin intikam hikayesi... Çatışması çok güçlü bir hikaye...

* Peki niye film haline geldi bu dizi? Karakter tuttu, sinema filmi de gişe yapar diye mi düşünüldü?

Behzat Ç. zaten bir sinema filmi senaryosu olarak başlamıştı. Sonra diziye döndük. Behzat Ç.’nin her bölümü bir sinema filmi titizliğinde ve uzunluğunda çekiliyor zaten.

* Nasıl bir gişe başarısı bekliyorsunuz? O da yapımcının işi mi?

Bir defa ben sanatçıyım. Eserime değer biçemem ki... Daha doğrusu sanatçı olmaya çalışan bir adamım. Yoksa devlet tiyatrolarında 7 TL karşılığında seyirciyle buluşmazdım. İstifa ederdim. O başka bir kafa olurdu. O kafalarda değiliz yani...

* Önünüzde başka bir film projesi var mı?

Yok. Behzat Ç.’yi bitirene kadar, başka bir işle uğraşmam mümkün değil. Behzat çok zor bir rol. O dünyadan kendimi steril edebilmem de çok zor. Bütün bir sezon, koşulması gereken bir maraton gibi... Yapacağım işte Behzat’ı görürsem mesleki olarak canım sıkılır. O zaman canımı hiç sıkmam daha iyi...

* Bu dizi kaç sezon sürer sizce?

Hiç bilmiyorum. Ama o kadar güzel sürprizler hazırlıyorlar ki.. Bir oyuncu olarak ben oynamaktan büyük keyif alıyorum. Elimden geldiğince Behzat Ç.’yi hayatta ve ayakta tutmaya çalışacağım.

Gece hayatında reform yaptık idealizm bize masraflı geldi

* Gece hayatıyla aranız nasıl? Galiba bir dönem bar işletmişsiniz Ankara’da...

Halk evleri kapanıyordu o dönem. Kırsal bölgede yaşayanların çoğu kente göç etmişti. “Halk evlerinin adı, kent evleri olarak değişmeli” anafikrinden çıkan bir hikayeydi. Gece kulübü, gece kulübü gibi değildi anlayacağınız...
Kulüp fikri bana gizli, gizemli geliyor. Gizli, gizemli bir iş yaptığım yok, ağzıma geleni söylerim.

* Nasıl bir yerdi peki?

Tiyatro oynanıyordu, resim sergisi açılıyordu, konserler veriliyordu, söyleşiler düzenleniyordu. Ankara’da gece hayatı eğlenmek için gidilen mekanlarla doludur. Bu gece hayatında bir reform demekti. O idealizm bir süre sonra bize masraflı olmaya başlayınca da mekanı kapattık.

Behzat Ç’nin sinema filmi “Seni Kalbime Gömdüm”de Beşikçioğlu ile birlikte dizide de rol alan İnanç Konukçu ve Fatih Artman da var.

Hülya Avşar ile bir filmde oynamak isterdim

* Türkiye’de beğendiğiniz kadın oyuncular kimler?

O konuda bir kısırlık var memlekette. Bir de televizyon ve sinema piyasasında kadın oyuncuların ömrü kısadır. Erkekler yaşlandıkça olgunlaşırlar, bu süreci iyi değerlendirirler. Ama kızlar zaten erkeklerden önce olgunlaşıyorlar. Yılların onlar üzerinde negatif bir etkisi oluyor. Mesela bizim saçımız beyazladığında ya da sakalımız uzadığında başka bir kimyaya bürünüyoruz. Kadınların böyle bir avantajı yok.

* Şununla karşı karşıya geçip oynamak isterim, diyeceğiniz kimse yok mu?

(Sessizlik) Haksızlık etmemek için düşünüyorum. Mesela Hülya Avşar’la enteresan bir işte karşı karşıya gelmek isterdim. Bir sinema filminde... Neden diye sorma... Orada başka bir kimya görüyorum. Şu dönemde Hülya Avşar’ın yüzünde gördüğüm kimya da çok hoşuma gidiyor açıkçası. Yaş çok yakışmış. Geçen gün bir televizyon programında izledim. Çok hoşuma gitti.

Ayşe ACAR VATAN