Medya
05 Kas 2011 12:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:58

HEDEFTE KANAL 7 VAR! NİHAT DOĞAN İLE İZZET YILDIZHAN KOMPLOYA MI KURBAN GİTTİ?

Star yazarı Fehmi Koru, Taha Kıvanç takma adıyla kaleme aldığı yazısında gündemdeki grup seks skandalına başka bir açıdan baktı.

Star yazarı Fehmi Koru, Taha Kıvanç takma adıyla kaleme aldığı yazısında gündemdeki grup seks skandalına başka bir açıdan baktı.Sürecin kurgulandığı iddia eden Koru, amaçlanan hedefe ulaşıldığını ve Kanal 7’nin darbelendiğini söyledi.

Nihat Doğan ve İzzet Yıldızhan’ın bir komploya kurban gitmiş olabileceğini söyleyen Koru benzer bir süreci Müge Anlı’nın da yaşadığını söyledi. Anlı’da hedefin ATV olduğunu söyleyen Koru, grup seks skandalında da hedefin Kanal 7 olduğunu, muhafazakar medya olduğunu savundu. Koru, eğer skandal yaşanmasaydı Nihat Doğan’ın da Kanal 7’de program yapmak için kanalla anlaştığını da yazdı.

İşte Koru’nun Taha Kıvanç imzasıyla yazdığı bugünkü yazısı...


İki türkücü, iki TV programcısı, bir yazar

Bende bazen böyle olur: Ciltlerle kitap okur, makalelere göz atar, bilenlerle konuşur, uzman görüşü alırım ‘tık’ demez de, biriyle havadan sudan söyleşirken kafama âniden ‘dank’ ediverir... Bu defa ‘dank’ sesi televizyon kanalının eğlence programları sorumlusuyla konuşurken duyuldu...
Kanalın iyi izlenen programlarından birinin sunucusu olan türkücü Ankara’da bir oteldeyken bazı kadınlarla sonunda itiş kakışa varan olaylar yaşamış; bir bakanın oğlunun binlerce kişi önünde kıyılan nikâhında sahne aldıktan sonra... Yanında daha genç bir türkücü de varmış... Odadaki kadınlardan biri eski tanıdığıymış sunucu türkücünün...

Para pazarlığı mı kötüye gitmiş, yanlış bir isteğe mi direnilmiş, silâh çekilmiş mi, çekilmemiş mi? Rivayetler muhtelif...

Eğlence yayınları sorumlusunun anlattığı şu: “Sunucuyu programının akıştan çıkarıldığını tebliğ etmek üzere çağırmıştık; çıkarken kanalın önü canlı yayın araçlarıyla doluydu. Meğer bazısı olayın ilk gününden beri nöbet tutmaktaymış...”

‘Dank’ sesi işte burada duyuldu.

Olayı ben de günlerden beri gazetelerden izleyip duruyorum. Bildiğiniz üçüncü sayfa haberlerinden biri işte. Sık sık yaşandığı anlaşılıyor. Taraflar evli değilse, gürültü ne kadar büyük olursa olsun, bir süre sonra unutuluyor yaşananlar... Göreceksiniz bu da unutulacaktır.

Ancak etkisi sürekli olacak...

Sebebi basit: Türkücü ‘yandaş’ denilen bir kanalda program yapıyor; hem de bir yabancı ülke istihbarat örgütünün de hedefi olan bir kanalda... Daha ilk günden, sıradan bir olayı, “Muhafazakâr bir kanalda program yapan türkücü kadınlarla yakalandı” diye verdi gazeteler ve diğer kanallar... İlk gün yalnızca onun üzerinde yoğunlaşıyorlardı, ikinci günden itibaren öteki türkücü de hedefe kondu...

Meğer bu olay olmasaymış, daha genç olan türkücü de aynı kanalda programa başlayacakmış...

‘Win-win’ durumu bir kez daha: Kanal sunucularına sahip çıksa “Muhafazakâr kanalın muhafazakârlığı bu kadarmış” deyip seyircisini ürkütüp kaçıracaklar... Şimdi yapıldığı gibi programlar iptal edildiğindeyse... Programların eksikliği kanalın reytingini olumsuz etkileyecek...

Ne kadar akıllılar, görüyorsunuz...

Korumaya kalkışmıyorum türkücüleri, ama yapılanı daha iyi anlamanızı istiyorum...

Van depremine herkes bir biçimde tepki verdi, en çirkinlerinden biri yine bir televizyon programcısından geldi. Kadın durduk yerde, “Polise taşa atarsınız ha, işte başınıza bu gelir, çareyi poliste ararsınız” gibi akıldışı şeyler söyledi. Aynı gün, bir sunucu da, “Deprem Van’da olduğu halde yine de acıyoruz” gibi daha çirkin bir giriş yapmıştı...

Ardından ben dahil pek çok yorumcu söylenenleri kınadı. Ancak bazıları ‘benzeş medya’da yapılan ikinci takılmayı unuttu, ‘yandaş’ bilinende yapılan ilk gafı kalemine doladı da doladı...

Türkücülerin başına gelenin kafama ‘dank’ etmesinden sonra konu üzerinde bir daha düşündüm. Şimdi artık orada da aynı kurnazlığı devreye soktuklarına eminim: İlk örneği büyüterek iyi reyting alan bir programdan kanalı mahrum etmek veya programa devam edildiği taktirde kanalı bölge insanı gözünde ağır yaralamak...

Yine ‘win-win’ durumu...

Aylar önce münasebetsizin teki, çanak anten, Roj TV, porno yayın ve ensest ilişki arasındaki bir senaryonun tam ortasına oturtmuştu aynı bölge halkını; herkes ayağa kalkmıştı. Bir süre ortalıktan kaybettiler o yazarı; şimdilerde tekrar eski sütununa kavuştu...

Çünkü ‘benzeş medya’nın bir parçasıydı o...

‘Benzeş medya’da köşesi olan biri roman yazmayı denemiş, ‘benzeş’ bir yayınevinden çıkan kitabın merkezine, Roj TV ile ensest ilişki arasında Güneydoğu Anadolu üzerinden ‘benzeş-yazar’ın kurduğu benzetmeyi apartıp yerleştirmemiş mi? Yerleştirmiş, ama bakın kimseden ses çıkmıyor...

TV programlarını kaybetmiş iki türkücü Ankara maceralarına bir ‘tezgâh’ gözüyle bakıyorlar mıdır? Baksınlar.

Taha Kıvanç/Star