"Hanımlar, beyler o koltuklar sizi de yutar"

Usta Gazeteci Cezmi Sayılgan, bu haftaki köşesinde özel üniversitelerle birlikte sayıları her geçen daha da artan ‘İletişim Fakülteleri’ sorununu masaya yatırdı, diplomalı işsizleri derinlemesine analiz etti.

Türkiye'de 80'e yakın iletişim fakültesi var. Bu okullardan her yıl binlerce öğrenci mezun oluyor. Mezun sayısı piyasanın çalışan ihtiyacının çok çok üzerinde. Bunlara bir de farklı fakültelerden mezun olmasına rağmen medyanın cazibesine kapılıp, sektöre girenler ekleniyor. Böyle olunca karşımıza medyadaki istihdam sorunu çıkıyor.

En önemli soru ise şu; Peki Türkiye'de neden bu kadar çok iletişim fakültesi var? 

Cevabı da askında sorunun kendisi kadar basit. Özel üniversiteler için diğer fakültelere kıyasla iletişim fakültesi açmak hem daha kolay hem de her daim müşteri potansiyeline sahip.

Mevcut sayısı ve niteliğiyle birçok iletişim fakültesi, işsizler ordusuna diplomalı yeni işsizler eklemekten başka bir işe yaramıyor. Olan gençlerin hayallerine, geleceğine ve parasına oluyor. 

- "VEFA" NE BİR SEMT İSMİ NE DE BİR BOZA MARKASI

 İletişim fakültesi demişken, sektörümüzün okul niteliğindeki kurumlarından bahsetmeden geçmek istemiyorum. Başta ANADOLU AJANSI ve TRT olmak üzere, ANKA HABER AJANSI, TÜRK HABERLER AJANSI, İHLAS HABER AJANSI, FLAŞ TV, TGRT ve TÜRKİYE GAZETESİ medya sektörünün okul niteliğindeki kurumlarıdır.

Piyasadaki birçok meslektaşımın yolu bir şekilde bu kurumlardan geçmiştir. Bugün genel yayın yönetmenliği, temsilcilik, köşe yazarlığı, basın müşavirliği yapan sayısız ismin sektörde ilk adım attığı yer okul niteliğindeki bu kurumlarıdır. 

İletişim fakültelerinden mezun olmalarına rağmen birçok kişi, mesleği bu kurumlarda öğrenmiştir, altın bileziği bu kurumlarda koluna takmıştır.

Ben, usta-çırak ilişkisiyle mesleğin öğrenildiği, ustalara saygının had safhada olduğu o eski yıllarda Ankara basınının bulunduğu Rüzgarlı Sokak'ta mesleğe başladım. Ardından TGRT'ye geçtim. Kameramanlığı öğrenmemde değerli ustam AZİZ TURAN'ın büyük payı vardır. Aradan geçen onca yıla rağmen AZİZ Ustamla olan muhabbetimiz hiç değişmedi. AZİZ Usta gibi onlarca kişiyi sektöre kazandıran Onun kadar kıymetli Ustaları da yad etmeden geçemeyeceğim.

ARİF GORİÇA, ERTÜRK YÖNDEM, HALİM ABANOZ, CENGİZ ALDEMİR, TALAY ULUSU, ALPARSLAN İPEK, CUMHUR AYAR, CEM CENGİARSLAN, SEVCAN YILMAZ, RESUL YALÇIN MURAT ÇİMEN ve MEHMET CANPOLAT bu isimlerden ilk aklıma gelenler.

Burada adını sayamadığım nice ustalar beni bağışlasın. Onlara da selam ve saygılar. Çünkü, bizim için "VEFA" ne bir semt ismi, ne de bir boza markasıdır.

- USTALARIN ÇOĞU YORGUN, GENÇLERİN ÇOĞU KİBİRLİ

Hepsi için söylemiyorum ama maalesef kimi genç meslektaşım için vefa ve saygı gibi kavramlar fazla bir şey ifade etmiyor. Bunda sektörümüzde usta-çırak ilişkisinin bitmek üzere oluşunun da etkisi büyük.

Ustaların birçoğu motivasyonsuz ve yorgun. Gençlerin birçoğu da çok bilmiş ve kibirli. Böyle olunca frekanslar tutmuyor. Bunu değiştirmek için ustalara da çıraklara da görevler düşüyor. Ama bence en büyük görev çıraklara düşüyor.

Çeyrek asrı aşan meslek yaşamımda birçok insan yetiştirdim. Sadece kameraman değil, bunlar içinde muhabir ve foto muhabiri de var. İçlerinden öğrettiğim bilginin, aktardığım tecrübenin, verdiğim emeğin karşılığını fazlasıyla karşılayanlar olduğu gibi, kıymet bilmeyenler de yok değil.

Bir TV kanalında çalışırken anons yapmayı, haber yazmayı öğrettiğim genç bir muhabir, işi öğrenip başka bir kanala transfer olmuştu. Aylar sonra bir görevde aynı ortamda bulunduk. Doğal olarak "Abi nasılsın?" demek için yanıma geleceğini düşündüm. Yanımdan geçti ve selam bile vermedi, "Olur ya görmemiştir" dedim.

Aradan 10 dakika geçtikten sonra bizim olduğumuz yere baktığını fark ettim ve "Görmemesi mümkün değil" dedim. Baktım ki genç arkadaş, çoktan "Büyük muhabir" havalarına girmiş. Onun adına üzüldüm. 

Ustalığın gereği olarak son bir ders vermek için gittim yanına, "HAYIRDIR! BİZE DE Mİ LO LO?"  deyiverdim. Şaşırdı, "Olur mu abi" vs diye durumu toparlamaya çalıştı ama nafile… 

- HANIMLAR, BEYLER O KOLTUKLAR SİZİ DE YUTAR

İletişim fakültesi öğrencilerine tavsiye: İşi okulda öğrenin ya da okurken piyasada staj yaparken öğrenin. Mezun olduktan sonra kimse size iş öğretmez. Okuyun, araştırın ve uygulayın.

Genç muhabir-foto muhabiri ve kameramanlara tavsiye: Bilmişlikten ve kibirden uzak durun. Çünkü bilmişlik ve kibir bilginin kurdudur. Bizim piyasa küçüktür, herkes birbirini tanır. Bir kere çizik yerseniz kapılar yüzünüze birer birer kapanır.

Sektördeki yöneticilere tavsiye: Mobbingden uzak durun. Kimsenin hayatını, iş için cehenneme çevirmeyin. O koltuklar sizi de yutar, bir dost selamına muhtaç kalırsınız.

Kendime tavsiye: Basın müşavirliği ve yazarlık seni masaya bağladı, çok kilo aldın, BİRAZ ZAYIFLA :)