Halk TV'de rejiyi kim bastı, Mahiroğlu kimi uyardı?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Yalan Rüzgarı mı dersiniz…
Yok yok Brezilya dizisi mi yoksa?
Ya da tam Türk işi entrikalı pembe dizi mi?
Halk TV’de yaşananlara, artık koyacak bir isim bulamıyorum sırdaşlar.
Düşünün benim gibi düşük çeneli bir dinozor bile çaresiz.
Kelimeler tükendi!

Diyeceksiniz ki bre deli Keskin Kalem.
Yine ne oldu?
Ben de isterim medyadan başka kulisler vereyim.
Amma Halk TV öyle bir karıştı ki, henüz körelmeyen habercilik refleksim gereği, fikr-i takip yapma ihtiyacı hissediyorum sırdaşlar.

Haftalardır bu garip köşemde, İsmail Küçükkaya transferinin kanalı nasıl karıştırdığını, sinirleri nasıl alt üst ettiğini yazdım, durdum.
Bir kez daha tekrarlamayacağım.

Durumu bir örnekle anlatacağım.
Halk TV’de gerilim o kadar yüksek ki, keskin kulaklarıma gelenlere göre, bir stüdyo konuğu rejiyi basmış!

Yazdıklarıma inanamadığınızı tahmin ediyorum, amma kaynaklarım sağlam yoldaşlar.

Rejiyi basan isim Murat Ağırel.
Hedef aldığı isimse Şirin Payzın’ın ekibinden bir editör.
Ağırel ‘aleyhime konuşuyor’ dediği bu isimle bir süredir didişiyormuş. Önceki gün de bu ismin bulunduğu reiye girmek istemiş. Ancak 'çık dışarı' gibi bir sert tavırla karşılaşınca itiş kakış başlamış. Ağırel yetmemiş bu kişiye bir de kafa atmış.
Görgü tanıkları böyle diyor!

Rejideki kameralar, bu anları an be an kaydetmiş.
Ancak olayın sızmaması için Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu, kamera kayıtlarına el koymuş.
Herkesi de sıkı sıkıya ‘bunu sakın kimseye anlatmayın, bu rezalet buradan dışarı çıkmayacak’ diye tembihlemiş.

Tabii bu olayla birlikte Mahiroğlu artık kanalda işlerin kontrolden çıkmaya başladığını anlamış.
Gerçi ben kendisine buradan defalarca söyledim.
Kanal infilak edecek, etmeyin eylemeyin dedim.
Ammaaaaaaa patron egosu işte…

Neyse bu olaydan sonra Mahiroğlu, tüm kanal çalışanlarını toplamış.
Ve bir konuşma yapmış.
Halk TV çalışanlarının sosyal medyada, kanalı eleştiren paylaşımlarından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş.
‘Tweet atmayın, kanalımıza sahip çıkın, sorunları birlikte çözelim’ mesajı vermiş.
Yine keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, konuşmasının asıl hedef kitlesi ekran yüzleriymiş.

Madem işler böyle, bende kendi yorumumu yapayım müsaadenizle yoldaşlar.
Ortada bu kadar rahatsızlık varken…
Program konuğunuz Salim Şen bile çıkıp, ‘Korkmaz Karaca’yla ilişkisini videoda anlatan birine neden sahip çıkılıyor’ derken…
Hem de sizin ekranınızda!
Adaletsizlik diz boyuyken…
Bu tür konuşmalarla maalesef hiçbir şey kontrol altına alınamaz.
Ben de size diyorum.
Emekçi kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.

Mahiroğlu’nun yakın çevresine ‘muhalif kanal olduğu için saldırı altındayız, hakkımızda yazılan kulisler hükümete yarıyor’ diyormuş.
Ben açık açık söyleyeyim:
Bu kulisler Halk TV’den…
Doğrudan içinden…
Emekçilerden geliyor.

Boşuna ‘millet aç aç’ edebiyatı yapmaya gerek yok.
Buradan da açıkça yazayım, RTÜK cezaları vs. bunları çok haksız buluyorum.
Ve Halk TV’nin çok önemli bir mecra olduğunu düşünüyorum.
İşte bu nedenle, ülkenin belki de en önemli seçimi arifesinde, yolsuzlukla, kime hizmet ettiği belli olmayan isimlerle, oranın bu hale düşmesine katlanamıyorum.
Hele ki koca kanalın CHP içi mücadeleler için bir silaha dönüşmesi…
Çok yazık!

MAHİROĞLU HAKKINDA GİZEMLİ MAİL…

Fakat yoldaşlar kabul edelim, balık baştan kokuyor.
Hep söylüyorum, medyamızdaki sahiplik-patron yapısı problemli.
Halk TV meselesi bir kez daha bana bunu düşündürdü.
Ve tam kafa yorarken, mail kutuma düşen çok ilginç bir mesajı gördüm yoldaşlar.
Tam da iktidar- muhalefet ne olursa olsun, medyamızdaki temel sorunları tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bir mesaj.
Özellikle altını çizmek istiyorum: Maili atan kişinin bilgilerini- isteği üzerine saklı tutuyorum.
Ve yazdığı her şeyin de birer iddia olduğunu siz okurlarıma hatırlatmak istiyorum.
Buyun o ilginç maile:

Sayın keskin kalem,
Adım……

İngiltere'de işletmecilik yapmaktayım. Size kimliğimin gizli kalmasını rica ederek bazı bilgiler aktarmak, yazdıklarınıza katkı sunmak istiyorum. medya devlerine ve iktidara rağmen yazdığınız yazılarınızdan dolayı tebrik ederim.
Bu Halk TV hikayesi gerçekten çok enteresan bir hal aldı.
Ben 25 yıldır İngiltere'de yaşıyorum; bu Cafer Mahiroğlu'nu uzun süredir tanıyorum, burda yaşayan her Türk gibi. Bu işadamı, o zaman batmak üzere olan Select firmasını bundan 10-12 yıl önce yok pahasına satın almış, rol model işadamı olarak, yakın arkadaşı Enver Aysever ve Sevilay Yükselir gibi isimler tarafından Türk basınında parlatılmıştı.
Bu arada enteresan biçimde, bir İngiliz markası olan Select'i, her nasıl yaptıysa Türk markası olarak tescil ettirip Turquality marka teşvik desteğinden yararlanmaya başladı. Avrupalı Türk Markalar Birliği isimli bir dernekle Ticaret Bakanlığı ile ilişkilerini geliştiren Mahiroğlu'nun arkasında, kendisi de markası Ramsey için devasa teşvikler alan yakın arkadaşı Remzi Gür'ün olduğu söylendi.
Ekonomi Bakanlığı'nın teşviklerden sorumlu Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım'ı da arkasına alan Cafer bey, sayılarını kimsenin bilmediği onlarca işyeri için milyonlarca sterlin teşvik aldı.
(Teşviğin miktarını anlatmak için, 4 yıla kadar kira desteği, marka ve demirbaş harcamalarını kapsadığını belirtmek yeterli olacaktır sanırım)

Teşvikler bitince Cafer beyin de Select macerası tersine gitmeye başladı. Ardarda çok sayıda işyerini kapatan Mahiroğlu'nun defalarca konkardato ilan ettiği, işyeri sahiplerine milyonlarca sterlin kira borcu taktığı, çalıştırdığı kişilerin sigorta primlerini yatırmadığı gibi haberler defalarca İngiliz basınına konu oldu.
Pandemide İngiliz devletinin, bütün ekonomiye destekleri ile biraz daha ömrünü uzatan şirketi bugün içi boşaltılmış halde batmayı bekliyor.
Ancak her ne nasılsa, Türkiye'de 'Avrupa'nın örnek işadamı' olarak gösterilen Cafer beyin bu batış hikayeleri, ne AKP'ye yakın medyada ne de solcu muhalif medyada yer bulmadı. Size bu haberlerin linklerini aşağıda gönderiyorum.
Şimdi, İngiltere'de olduğu gibi elemanlarını üç kuruşa çalıştıran, yıllarca yaşadığı İngiltere'de toplumuna hiç katkısı olmayan bu şahıs, Türkiye'de muhalefetin öncülüğünü yapıyor.

Aldığı televizyonun her kuruşu, Turquality bütçesinden kendisine aktarılan devasa teşviklerden sağlanmıştır.
Lütfen ilgili bakanlıklara sorun; kimse teşvik rakamlarını paylaşmayacaktır. Mahiroğlu'nun Select macerası Londra ve Avrupa'nın diğer merkezi yerlerinde milyonlarca sterlin'lik yatırımlarla dükkan açan Simit Sarayı gibi büyük bir fiyasko olmuştur.
Maalesef Mahiroğlu'da, halkın vergilerinden biriktirdiği paraları Küçükkaya gibi kişilere harcamaktadır..
Saygılarımla,

https://www.bbc.co.uk/news/business-48193336
https://londragazete.com/ingiltere/175618/selectten-uzucu-haber/
https://www.cityam.com/high-street-fashion-chain-select-enters-administration/
http://www.turquality.com/basin/haber-bultenleri/Kasim-2013/Kasim-2013-5

İSMAİL SAYMAZ, SEVİLAY YILMAN’I NEDEN KORUDU?

Eminim yoldaşlar, siz de okuduklarınıza şaşırdınız.
Şimdiiii yoldaşlar, dikkat eden etmiştir.
Bu mailde Sevilay Yılman’ın adı geçiyor.
Nerede bir skandal, orada Yılman zaten.
Hiç şaşırmadım…

Ben bir süredir, buradan bir şeyi yazıp çiziyorum.
Diyorum ki Veyis Ateş’in o meşhur Halk TV yayınında, karşısında Saymaz vardı.
Ateş ne zaman Sevilay Yılman dese, Saymaz büyük bir panikle konuyu kapattı o yayında.
Ben de defalarca sordum.
Neden?
Saymaz, neden Yılman gibi, adı ne kadar kirli iş varsa onunla anılan, garip ilişkiler ağı içinde hep yer alan birini korur?

Saymaz hani muhalif ya.
Hani hep yolsuzluk haberleri yapıyor ya…
İşte o sorunun yanıtlarından biri yukarıdaki mesajda gizli.
Çünkü Yılman, Mahiroğlu için önemli bir isim.
Ama kötü anlamda!

Sadece bu değil yoldaşlar ama…
Saymaz, Küçükkaya, Yılman ve başka gazeteciler.
Çoğu da hükümete yakın, adı SBK’yla geçen kişiler.
Bunlar aslında medyada bir grup.
Grup mu dersiniz artık çete mi…

Dışarda sık sık buluşur, bir patron ya da iş insanı kapaklandığında onun üzerine üşüşürler.
‘SBK diye bir adam var, para saçıyor, koşun! Ya da Mahiroğlu diye bir patron var,
hemen gelin, burada ekmek var!’ derler.

Bu tür ilişkileri her ne kadar gizlemeye çalışsalar da, burada medyamızı çok yakından ilgilendiren, ve işleyişini gözler önüne seren, ilişkiler ağı var.
Çok muhalif sandığınız bir isim mesela, her gün hükümetçi olduğu için linç yiyen bir isimle aynı masada neyi konuşuyor?
Hangi aynı planların içinde yer alıyor?
Bunları birleştiren ortak nokta ne?
Bu ağın detaylarını sonraya saklıyorum.
Her şeyi bir seferde anlatıp, sizi sıkmak istemem…

SEVİLAY YILMAN KESKİN KALEM’İ NASIL DOĞRULADI?

Bu arada siz yoldaşlarıma önemli bir bilgiyi de kısaca aktarmam gerekli.
SBK’nın ablası…
Medyadaki her skandalda adı geçen Sevilay Yılman…

SBK skandalı patladığında malvarlığının araştırılması gereken gazetecilerin başında kendisinin olduğunu söylemiştim hatırlarsanız.
Tarlabaşı’ndaki milyon dolarlık evi ifşa olunca kıvıran Yılman’ın asıl Göktürk’te herkesten gizlediği bir evi olduğunu yazmıştım.
Kendisine şu soruyu yöneltmiştim:
SBK’yla tanıştıktan sonra Göktürk’te müstakil bir ev aldınız mı? O evi herkesten saklıyor musunuz?

Sağ olsun kendisi beni doğrulamış.
‘Evet Göktürk’te evim var’ demiş.
TVNET'te yayınlanan Sert Sorular programında konuşan Yılman aynen şu ifadeleri kullanmış:
Ayrıca ben ne zaman aldım bu evi? Bir seneyi biraz geçti. O zaman yoktu adam burada adam gitmişti uçmuştu. Yani bunlar çok acı iftiralar, çok kötü. Çok üzülüyorum tabii üzülüyordum daha doğrusu.

https://www.yenisafak.com/gundem/gazeteci-sevilay-yilman-sbk-sorularina-son-noktayi-koydu-3858488

Üzülmesin sayın Yılman.
Kendisine ‘bilmediği’ bir şey söyleyeyim :)
Siz o evi, bir yıldan daha evvel aldınız.

Göktürk’te ancak çok zengin işadamların oturabildiği, müstakil, bahçe içinde evler ortalama ne kadar?
Yok o evi sattım, bu evi sattım Göktürk’te villa aldım diyorsunuz.
O villalar ev mev satarak alınmaz.
Üstelik de Tarlabaşı’ındaki Çalık Holding’e ait lüks bir projeden daire kapatmaya benzemez!
Gerçi röportajda bu evden hiç bahsetmemişsiniz.
Sanki o ev hiç olmamış!
Oysa ki SBK skandalı patladığında eviniz bayağı bir gündem olmuştu.
Şimdi kirada…
Ha bir de Bodrum’daki eviniz var. (Gerçi millet nereden bu değirmenin suyu demesin diye devre mülk diyorsunuz da kimse inanmıyor o ayrı.)
Yoldaşlar, maaşını veren Habertürk yönetimi herhalde sayın Yılman’ın son birkaç yılda servetine nasıl servet kattığını biliyordur.
Yani çooook yüksek bir maaş veriyorlarsa o ayrı tabii.
Göktürk’te villa, Tarlabaşı’nda İstiklal caddesine paralel ev alacak kadar…
Gerçi bir yandan da Habertürk yayınlarında maaşının nasıl az olduğundan şikayet ediyor.
Yaman çelişkiler!

Neyse yoldaşlarım, bir yazdığım daha doğru çıkmış oldu.

Ha bir de aynı röportajda ‘gazetecileri tehdit ettiniz mi?’ sorusuna şu yanıtı vermiş:
"Benim 'Böyle bir şey demedim' demem mi doğru, yoksa arkadaşlarımın mı? Böyle bir şey olsa bunu açıklarlar. Patronaj da böyle ahlaksız bir şeyi duyunca beni tutar mı orada?’"

Ben de kendisine şu soruyu soruyorum:
Ya siz patronajı da tehdit ediyorsanız?

Belki bu soruma yanıt vermek için bir röportaj daha verirsiniz.
Ben de o zaman cevap olarak patronunuzu nasıl tehdit ettiğinizi detaylarıyla anlatırım.
Güzel olur.

keskinkalem@medyaradar.com