Halk TV'de İsmail Saymaz krizi!

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Biz gazeteciler, ilginç insanlarız sırdaşlar.
Birbirimiz varken, başka düşmana ihtiyacımız yok.

Yok hükümet baskı yaptı.
Yok patron bizi ezdi.
Hepsine eyvallah.
Amma en çok biz kendi topuğumuza sıkıyoruz.
En çok biz birbirimizi yiyoruz.
Mesleki dayanışma nedir bilmiyoruz!

Neden yine çuvaldızı batırdın bize bre deli Keskin, dediğinizi duyar gibiyim yoldaşlar.
Medya kulislerinden kulağıma gelen bir bilgi, bana şu yazdıklarımı düşündürttü de ondan!
Eğilin hele, Halk TV’deki saray entrikalarını anlatayım.

Şimdiiiii Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın aslında Davutoğlu’nun adamı olduğunu ilk bendeniz yazdı.
Herhalde, sol ve liberal kesime yakınlığıyla tanıtan Toktaş’la ilgili yazdıklarımı okuyanlar,
başta saçmaladığımı düşündü.

Ancak görünen o ki, gözlerin önündeki perdeler kalkmış.
Tabii 6’lı masa çatırdadıkça, perdenin kalkışı da hızlanıyor.
Kanalla ilgili Kılıçdaroğlu cephesinde yaşanan rahatsızlığı da yine sizinle paylaşmıştım.

Neyseee sırdaşlar.
Hafızamızı yeterince tazeledik.
Sadede geleyim.

İddia o ki, Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun da Toktaş rahatsızlığı gün be gün artıyormuş.
Bir dargın bir barışık süren bir ilişki hakimmiş Toktaş ve Mahiroğlu arasında.
Toktaş’ın zaman zaman ortalıktan kaybolduğunu da, bir kez bu köşeden duyurmuştum.

İkili arasında gerilim arttıkça, Mahiroğlu bir isme yakınlaşmış.
Öyle ki yönetimle ilgili pek çok şeyi ona danışıyor, ondan fikir alıyormuş.
Resmen medya grubunu onunla birlikte yönetiyormuş.
Bu isim İsmail Saymaz’dan başkası değil.
Anlayacağınız Saymaz, ipleri ele geçirmiş ve Toktaş’ın koltuğunu yavaş yavaş altından çekiyormuş.

Bir diğer iddiaya gelince…
Dün Mahiroğlu medyasını büyüteceğini bir de gazete çıkaracağını açıkladı.
Mahiroğlu, 'Yeni dönemin medyasını inşa ediyoruz' diyerek basılı gazete 'Halk'ı duyurdu.

Keskin kulağıma gelenlere göre, Mahiroğlu’nu gazete işine girmesi için ikna eden de Saymaz’ın ta kendisiymiş.
Ve bilin bakalım gazetenin yayın yönetmenliği için kimin adı geçiyor?
Tabii ki yetenekli Bay İsmail Saymaz!

Cumhuriyet ile yolları ayrılan Aykut Küçükkaya da Halk Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliği için düşünülen bir diğer isim... 

Kağıt resmen ölürken, paraya para demeyen patronlar bile gazete maliyetlerini kaldıramazken,
böylesine riskli ve cesur bir girişim için kolları sıvamak ilginç yoldaşlar.
Hele ki seçime bir yıl kalmışken…
Ekonomik olarak kimse bir metre ilerisini göremezken…

HALK GAZETESİ’Nİ KİMLER ÇIKARACAK?

Gazetenin çıkış hikayesini anlattım siz yoldaşlarıma.
Peki hangi ekip gazetede yer alacak?
Proje nasıl hayata geçecek?
Biraz da bunlardan bahsedeyim…

Medya kulislerinde konuşulanlara göre, Mahiroğlu, Cumhuriyet’ten kovulan emekçilerle dirsek temasındaymış.
Zaten daha önce de aynı ekiple bir gazete çıkarma planı yapıyormuş, amma bir nedenden o iş olmamış.

Saymaz’ın ve başka bazı isimleri yoğun kulisiyle sonunda ikna olan Mahiroğlu, Cumhuriyet’ten ayrılan ve haftalık gazete çıkaran ekibin çoğunu Halk Gazetesi’nde istihdam etmeyi planlıyormuş.

Mahiroğlu’na maliyet konusunda en büyük desteğiyse CHP’li belediyelerin vermesi bekleniyor.
Gazete satışlarının yerlerde süründüğü şu günlerde, belediyeler aracılığıyla yüklü alımların yapılacağı da konuşulanlar arasında.

Fakat orada da sıkıntı şu:
Pasta küçük.
Sözcü gazetesi adeta hayatta kalma mücadelesi verirken, belediyelerden gelen kaynakların dağılımında bir sıkıntı yaşanır mı?
Bence yaşanır.

Bu hikayede o oldu bu oldu derken, aslında benim için en önemli şey, işsiz emekçilerin en azından bir geçim kapısı bulacak olmasıdır.
Umarım maaşlarda cimri davranmazlar.
Herkes insanlık ve gazetecilik onurunu koruyan koşullarda ter döker.
Yolları açık olsun…

GAZETECİ YA VAR YA YOK OLACAK!

Bir yanda bir gazetenin doğuşu…
Diğer yanda diğerinin ölüme yaklaşması…

Halk TV medyasının büyüme kararını açıkladığı gün, yani dün, bir başka muhalif gazetenin yardım çığlıkları yükseldi yoldaşlar.

Sözcü gazetesi, artan maliyetler nedeniyle fiyatına zam yaptı ve kararını adeta bir manifestoyla duyurdu:

"TÜRKİYE'nin “Amiral Gazetesi” SÖZCÜ, iktidarın kamu ilanlarıyla doldurduğu yandaş medya havuzundan beslenmemektedir. SÖZCÜ'nün hiçbir bankayla kredi ilişkisi yoktur. BU nedenle, ağır ekonomik şartlar altında bağımsız yayın politikamızı sürdürebilmek için fiyatımızda küçük bir ayarlama yapmak zorunda kaldık. ÇIKTIĞI günden bu yana Ulu Önder Atatürk'ün ilkelerinden taviz vermeden yayınlarını sürdüren, egemenlerin değil, halkın yanında yer alan ve sadece gazetecilik  geliriyle ayakta kalmaya çalışan SÖZCÜ'nün fiyatına, anlayışınıza sığınarak 50 kuruş zam yaptık. SÖZCÜ bugünden itibaren 3 lira olarak satışa sunulacak. “Var olma” veya “Yok olma” mücadelesi veren gazeteniz SÖZCÜ'nün özgür, bağımsız ve bilinen çizgisinde yayınlarının devam etmesi için desteğinizin süreceğine inanıyoruz."

Kağıt maliyeti vs patronları zorluyor eyvallah…
Ama okur desteğiyle nereye kadar?
Patronların her şeyden önce gazete ya da tvlerin içindeki gelir adaletsizliğini düzeltmesi gerek.
Bu bir…

Aylardır yazıyorum, diyorum ki, biz gazeteciler, resmen sınıf düştük.
Patronların çoğu ya resmi enflasyon oranına yakın ya da onun altında zam yaptı.
Zam da demek doğru değil.
Düzeltme…

Aylar ilerledikçe tablonun ağırlığı netleşiyor.
Maaşlar eridi, yıl sonuna kadar artık 10 yıl önceki alım gücü seviyesine düşer.
Artık beyaz değil mavi yakayız.
Yüzleşelim!
Bu ikiiii…

Ben elimden geldiğince sektörümüzün sorunlarının sesi olmaya gayret ediyorum amma…
Patronlar duymazdan geliyor.
Belki Journo’da yayımlanan şu araştırmayı okurlarsa biraz insafa gelirler.
Bakın, köşe yazarı, ekran yüzü sefa içinde yaşarken, gerçek emekçiler neler çekiyor:

2021 başından beri yerel bir gazetede özel haber muhabirliği yapan gazeteci, düzenli bir geliri ve sağlık sigortası olmadığını söylüyor. Haber başına 100 TL alıyor ve aylık ortalama geliri 2.500 TL civarında. Kira gideri olmamasına rağmen, haber hazırlamak için farklı ilçelere seyahat ederken yol ve yemek masraflarını cebinden ödeyince geriye neredeyse hiç para kalmıyor.

https://journo.com.tr/gazeteci-giderler-gecim

Bu bir utanç tablosudur.
Bu bir çöküş tablosudur.
Sözcü’nün dediği gibi bir var olma ya da yok olma tablosudur.
Mesleğin ruhuna El-Fatiha okumadan, köprüden önce sok çıkıştayız.
Umarım yetkililer ve patronlar bu çığlıkları duyar.
Bu da üçççç….