Medya
11 Şub 2011 11:21 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:02

HABERTÜRK'ÜN ÜLKER GRUBU İLE NE ALIP VEREMEDİĞİ VAR?

Önce Medyaradar'ın usta kalemi VAROL ERSOY yazdı, bugün o konuyu Taraf yazarı Fikri Türkel köşesine taşıdı. Habertürk "şeker savaşı"nı neden başlattı?

Medyaradar'ın usta kalemi Varol Ersoy'un gündeme getirdiği Habertürk'ün Ülker Grubu'na verdiği "Sakın medyaya girip bize rakip olma; yakarız!" anlamını taşıyan mesajı bugün Taraf Gazetesi köşe yazarı Fikri Türkel'in de yazı konusu oldu.

VAROL ERSOY NE YAZMIŞTI? OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

 Şeker savaşı niye çıktı?

İki haftadır medyada açık bir meydan okuma yaşanıyor. Buna şeker savaşı da diyebilirsiniz. Pancar şekerine toz kondurulmazken, nişasta bazlı yani mısırdan üretilen şekere amansız hücumlar ve aleyhte yazılara yer veriliyor. Dahası tv programları da bunu takip ediyor.

Neler oluyor?

Kavram kargaşası içinde, sağlığımız kullanılarak yapılan bu yayınların ardında keskin bir mücadelenin izlerini görmek için basirete gerek yok. Rekabet demiyorum resmen bu bir ticaret savaşı. Zaten Tarım Bakanı M. Mehdi Eker de bir gazeteye yaptığı açıklamada “Lobiler ve rantçılar kafa karıştırıyor” diyor. Diğer taraftan Sağlık Bakanı Recep Akdağ dün yaptığı açıklamada, konunun “Bilimsel Kurul”a sevk edildiğini söyledi.

Kim bu lobi ve rantçılar? Bilimsel Kurul önemli ama niye oluşturulması için acele edilmedi?

Önce tanımlara yer vermek gerekiyor. Şeker, glikoz, früktoz, NBŞ yani nişasta bazlı şeker, suni tatlandırıcı tanımları en fazla kullanılanlar arasında.

Teknik tanımlardan uzak durmaya çalışacağım. Pancardan üretilen şekere genelde sakaroz veya şeker deniyor. Mısırdan elde edilen şekere glikoz ve früktoz deniyor. Teknik olarak farklı ürün olmasına rağmen glikoz ve früktoz genellikle mısırdan elde ediliyor. Nişasta, bütün yeşil bitkilerin tohumlarında bulunuyor. Yani mısır gibi buğday, pirinç veya patateste de bulunuyor. Ama ticari olarak daha çok mısır ve pirinç nişastası tüketiliyor.

Bir de son tartışmalarda fazla yer verilmese de üzerinde asıl durulması gereken suni tatlandırıcılar var. Aspartan olarak bildiğimiz sıfır kalorili diye lanse edilen tatlandırıcılardan bahsediyoruz. Son yıllarda tüketiminin önemli derecede arttığı (toplam şeker tüketiminin yüzde 10’u olduğu iddia ediliyor) tatlandırıcılar hakkında elimizde somut veriler yok. Halk arasında suni tatlandırıcılarla nişasta bazlı şekerler karıştırılıyor.

Karıştırılan bir diğer durum ise, GDO’lu ürünlerle nişasta bazlı şeker kavramının neredeyse ayrılamaz hale gelmesidir.

Türkiye’de NBŞ’lere kota getirilmiştir. Bunun da sebebi, pancar üreticilerinin korunması gibi stratejik bir gerekçeye dayanmaktadır. Bilinmesi gereken bir diğer durum ise; Türkiye’deki mısır üretiminin yüzde 25 -30’unun NBŞ sanayiinde kullanılmasıdır. NBŞ sanayii, şeker dışında farklı ürünler de üretme kapasitesine sahiptir. Mısır, ağırlıklı olarak yem sanayiinde tüketiliyor. Kaynamış darı olarak yediklerimizin endüstriyel mısırla pek ilgisi olmadığı gibi yüzde olarak küçük bir miktarı oluşturmaktadır.

Şeker savaşında iki ana lobi görünüyor. NBŞ sanayiinde beş fabrika üretim yapıyor. Şeker fabrikalarını değerlendirirken üretim kapasitelerinin, bölgelerinin ve özelleştirme olup olmamasının da iyice değerlendirilmesi gerekiyor.

Kavganın sebebi üzerine farklı senaryolar var: Senaryoları daha iyi okumak için özelleştirme sürecini ve parti ile bazı kişilerin seçim stratejilerini takip etmek gerekiyor. Son günlerde yayınlanan haberlerin arka planlarıyla ilgili kulislerden en ciddi bulduğum iki nokta budur.

Daha gerçekçi bilgileri Şeker Kurulu’na sormak gerekiyor. Bütün bu tartışmalar içinde Şeker Kurulu’nun daha fazla konuşması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sektörü düzenleyen üst kurul burasıdır.

Küresel olarak da bazı gelişmeler bekleniyor. AB başta olmak üzere, destekleme alımları ve kotalar konusunda yeni düzenlemeler sözkonusu olabilir. Ayrıca yukarıda bahsettiğim suni tatlandırıcı veya aspartan gibi ürünlerin pazardan pay kapma rekabetine bakılmalıdır.

Bir de haberlere göre iki grup karşı karşıya geldi. Ciner Grubu, gazete ve tv ile NBŞ aleyhine yayınlara başladı ve doğrudan Ülker’in ismini muhatap aldı. Tartışma orada başlamadı ama onlar sahiplendi. Ülker’in Doğan Medya Holding’e teklif vermesiyle ivme kazandı.

Bildiğim kadarıyla Ülker’in şeker ürünlerinde kullandığı pancar bazlı şeker miktarı, nişasta bazlı şekerden daha fazla. NBŞ üretiminde de en büyüğü değil. Buna rağmen bu tavır almanın ardında, medyada rakip olmaları mı yoksa bilmediğimiz başka alanlarda da yollarının kesişmesi mi yatmaktadır? Yoksa bazı mecralarda söylendiği gibi reklam bütçesini arttırmak mıdır?

Türkiye’de tarım her geçen gün etkisini arttırıyor? Bence yeniden stratejik bir plan yapılmalıdır ama kotalar bunu düzenlemekten aciz. Mesela mısır ve pancar üretiminde niye ethanol üretimi hesap edilerek bir teşvik sistemi uygulanmamaktadır. İkisi de önemli bir yenilenebilir enerji kaynağıdır.

Konunun bir de sağlık yönü mü var? Haberlere göre öyle. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı “Bilimsel Kurul”u önemsiyorum. Daha az şeker tüketin ama spekülasyonlara da pek aldırmayın. Konuya önümüzdeki günlerde devam edeceğim.

Fikri Türkel/Taraf