Habertürk'ün gücü artık güçsüzlüğünde! Zam krizi büyüdü; Ali Cengiz oyunu, Rus ruletine döndü!

Habertürk TV'de günlerdir yaşanan kriz doruğa çıktı.Zam krizini kadrolaşma fırsatına çevirenler ikna odası kurdu.O kurslara gitmeyenler Habertürk TV'de işe giremiyor mu? Radar Operatörü bir kez daha projektörü Habertürk'e çevirdi.

Sevgili okurlarımız, geçtiğimiz günlerde Habertürk’teki zam krizini sayfalarımıza taşımıştık. Bu meseleye bir kez daha yer vermemiz icap etti. Nedeni, krizin çözülmemesi. Çözülemediği gibi kriz bambaşka bir boyuta evrildi. Yani Ali Cengiz oyunu, Rus ruletine döndü!

Evvela şu bilgiyi verelim, “zam yok, isteyen gider” lafı yüzünden çıkış isteyen çalışan sayısı 50’ye ulaştı. Yavaş yavaş çıkışlar da başladı, haberlerini verdik birkaç prodüktör tazminatını aldı gitti. Peki ya diğerleri? Hala yönetimden kesin bir söz-talimat-açıklama bekliyorlar. Lakin tık yok.

Kanal krizde, yöneticiler tatilde

Kanalın yöneticilerinden biri kriz patlak vermişken ortalarda yokmuş. Tepe isim de bu krizin ortasında ortadan kaybolmuş. Çalışanlar şaşkın, ortalık yangın yerine dönmüşken bu rahatlığa bir anlam veremiyorlar. Gerçi Habertürk’teki gevşekliğin uzun süre önce başladığı, haber merkezinin koca bir çiftliğe döndüğü bir süredir herkesin kulağına gidiyordu. Reytingler de ortada!

Skandallar silsilesi...

Neyse bu konuya başka zaman değiniriz, esas meseleye dönelim. Önceki yazımızda çalışanları isyana götüren birkaç olaya değinmiştik. Biz bunları yazınca sağ olsunlar bizi e-posta, telefon yağmuruna tuttular. Biz de söylenenlerden kurcalayıp teyit ettiklerimizi dikkatinize sunalım. Vallahi çalışanların anlattıklarına bakılırsa, bizim yazdıklarımız devede kulakmış. Buyurun skandallar silsilesine:

Yöneticiden kadro garantili kurs!

Skandal: Mesleğinde neredeyse 20 yılı deviren bir kameraman mesela stajyerden bozma bir muhabirden (!) daha az para alıyor.

Skandal: Bu yeni yetme muhabirlerin de (ya da bazı çalışanların) yeteneklerine ya da haberciliklerine değil torpille kadroya alındığı konuşuluyor. Pek çoğunun ortak noktası kanal yöneticilerinin ders verdiği kurslara para vermiş olmaları!

Metrekareye 50 editör düşüyor!

Skandal: Mübalağa edecek olursak, emekçilerin aktardığına göre televizyonda metrekareye 50 editör düşüyor. Can sıkan şeyler şunlar: çalışanlara iki kuruş zam çok görülürken dolgun maaşlara El Cezire’den bir sürü kişinin kanala doldurulması. Ve bu kişilerin hepsinin birbiriyle arkadaş olması, ve kanalın üst yöneticilerinden birine yakın olmaları. Habertürk içinde mini bir El Cezire kurmuşlar anlayacağınız. Duyduğumuz o ki bu ekip, bunun esprisini bile yapıyormuş kendi aralarında. Keyiflerinden de geçilmiyormuş. Bir taraf ağlarken, diğer taraf düğün yapıyor. Hayat ne kadar acımasız değil mi?

Kanal batarken kanal yöneticileri dışarda iş peşinde koşuyor!

Kanalda fukara çalışanlar ayın sonunu nasıl getireceği üzerine hesap üzerine hesap yaparken, diğerleri akçelerine akçe katıyor. Para hırsı başka şey tabii sayın okurlar.

Skandal: Kanalda hemen hemen herkes, yöneticisinden ekran yüzüne, kendine ikinci bir iş edinmişken, 3-5 saat kanalda takılıp bütün enerjisini “Habertürk’ten elde ettiğim ünü nasıl paraya çeviririm”in derdindeyken, emekçiler işten işe koşturuluyor.

Birden bire türeyen ekran yüzleri cenneti!

Skandal: Ekran yüzlerine ayrı değinmek gerek. Didem Arslan Yılmaz, Ece Üner gibi isimleri tenzih ederek söylüyoruz. Yahu sizce de şu medya mahallesinin en istikrarsız ekranı Habertürk ekranı değil mi? Ne zaman açsanız, bir kızcağız ekranda, prompter spikerliği yapıyor. E tahmin edebileceğiniz üzere her birinin bir yerden torpili var. Ne hikmetse, en ufak bir torpille en kolay yer bulabileceğiniz ekran Habertürk ekranı. Bu kızcağızların kaprisleri, egoları, çalışmadan elde ettikleri maaşların, editörden prodüktöre herkesi canından bezdirmiş.

Masal diyarı gibi haber kanalı: herkes prens, herkes prenses

Skandal: Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir grup çalışan da ya kanal yönetimi daha ya da yukarıyla kurduğu ilişki nedeniyle kendilerini sürekli diğerlerinden ayrıcalıklı tutuyormuş, adeta havalarından geçilmiyormuş. Bu kişiler kendini minik prens ve prensesler ilan etmiş. Daha az çalışmaları, daha çok hava yapmaları, çalışanları “şunu bunu yapmasan seni şikayet ederim” tehditleri vs vs... Çalışanlar artık bu edalara endamlara gülüp geçiyormuş. Çünkü Habertürk’te korkunun ecele hiç mi hiç faydası yok.

Skandal: Kanal yöneticileriyse ayrı alem. Rivayet o ki hep daha az çalışmak için kırk takla atıyorlarmış. İşi hep alt kademedekilere yüklüyorlarmış... Çalışanların anlattığına göre bu yöneticiler tüm gün odalarında sigara içip, ayrıcalıklı çalışanlarıyla sohbete veriyormuş kendini. Bizim anladığımız manzara şu: torpilin varsa yaşadın, yöneticiysen yaşadın, yöneticiye yakınsan yaşadın, bir grubun parçasıysan yaşadın. Emeğinle orada duruyorsan yandın vesselam!

Skandal: İstihbarat biriminde de vahim bir durum var. Bazı muhabirler yayından yayına koşuyor, öyle ki Taksim'deki merkez binanın yolunu bulamıyor. Çünkü yayın yapabilen muhabir sayısı az. Düşünün burası bir haber kanalı! 'E kardeşim yayın yapamayan TV muhabiri mi olur' dediğinizi işitir gibiyim. Orada da durumu izah edelim, bazı torpilli muhabir arkadaşlar var. Bunlar yayın yapmaya tenezzül etmeyip, güya özel işler yapıyorlar. Diğer muhabirleri çatlatır gibi öylece oturuyorlar. Üstelik bunlar diğer muhabirlerden fazla para alıyorlar! Fazla aldıklarını da sağda solda anlatıyorlar! Gel de bu adaletsizliğe isyan etme. Her yerde bir çifte standart, kayırma...

İkna odası gene kuruldu... Ama bu kez tersine!

Neyse lafı uzattık, krizdeki son duruma dönecek olursak... Hani demiştik ya kanalın yöneticileri gizliden gizliye ikna odası kurmuş, meğer çalışanları toplu istifaya teşvik ediyormuş.... O ikna odasıyla ilgili başka detaylar anlattı çalışanlar.  Kanal yöneticileri oluşturdukları istifa listesinin gizli kalmasını istemiş, çalışanlara “aman bunu kimseye anlatmayın” demiş. Bir de çalışanlara mühlet vermişler, “istifa listesine adınızı hemen yazdırın” demişler. Çalışanlar da “daha fazla zamana ihtiyaç var” cevabı vermiş. Bunun üzerine sağ olsunlar, düşünmek için iki gün vermişler. Sonrasında da yoklama yapar gibi, kim listeye adını yazdırdı kim yazdırmadı teker teker sormuşlar!

Uzun lafın kısası herkes ne yapacağını şaşırmışken, ikna odası bir hafta içinde tersine dönmüş! Nasıl diyeceksiniz efendim, şöyle: çalışanlar teker teker tekrar odaya çağrılmış “biraz bekleyin, bazı adımlar atılacak” denilmiş. Bir öyle, bir böyle anlayacağınız. Çalışanlardaki genel kanı: kadrolaşma oyunu tutmadı, üst yönetim duruma el koydu, şimdi tükürdüklerini yalıyorlar. Ya da işin içinde başka bir iş var...Kanalı ele geçirmek için kadrolaşmak amacıyla çalışanların üç kuruş göz dikenler başka bir oyun da kurabilir değil mi? Neden olmasın?

Üst yönetim: tabloyu doğru okuyun!

Amaaaan miş de miş... Uzunca yazdık, karar sizin. Ama eminiz tüm bunları okuyunca aklınızdan şu geçti: vay be, bu kanal nasıl hala yayın yapabiliyor?  Cevap gene reytinglerde... Herkesin izlediği, takip ettiği bir kanal iken, Habertürk’ün bu kadar dibe vurması çok acı. Son isyan da bu çöküşün bir sonucu. Eğer üst yönetim bu meseleyi sadece zamma bağlarsa çok büyük hata yapar. Naçizane önerimiz, olayların nedenini sonucunu çok iyi irdelemeleri.

RADAR OPERATÖRÜ