Gündem
29 Nis 2015 11:18 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:30

Habertürk muhabiri sahte pasaportu nasıl aldı?

İnsan kaçakçılığı trafiğini haber yapan Habertürk muhabiri, 'Suriyeli mülteci' oldu...

Habertürk muhabiri Şefik Dinç, İstanbul Aksaray'da 'Suriyeli bir mülteci' oldu. Göçmen kaçakçılarına Avrupa'ya gitme hayalini anlatan Dinç, iki gün sonra, 500 Euro'ya (1460 TL) Finlandiya pasaportu aldı. 2013 tarihli pasaporta, Dinç'in doğum yeri 'Helsinki' olarak yazıldı.

Habertürk'te bugün başlayan yazı dizisini Erdem Şahin görüntüledi.

İşte Habertürk'teki o haber:

ORGANİZE ÇALIŞILIYOR


Türkiye’de göçmen trafiğinin en yoğun olduğu yerler İstanbul, İzmir, Muğla ve Mersin... Büyük bir rant oluşturan göçmen kaçakçılığını son derece profesyonelce yapanlar kadar, göçmenleri kandırarak ve hayatlarını yok sayan umut tacirleri de bulunuyor. İnsan kaçakçılığı sektörü organize bir şekilde yürüyor. HABERTÜRK, Türkiye’de göçmen kaçakçılığının en büyük merkezi olan Aksaray’da ve göçmenlerin Avrupa’ya geçiş noktası olan Edirne sınırında bu işin nasıl döndüğünü araştırdı.



Tarih 3 Kasım 2014... İstanbul Rumelifeneri açıklarında göçmenleri taşıyan tekne battı. Teknede 12’si çocuk, 7’si kadın toplam 42 kaçak ve bir kaptan vardı. İhbar üzerine olay yerine giden Sahil Güvenlik ekipleri denizden adeta ceset topladı. Aralarında kaptanın da bulunduğu 24 kişinin cesedi denizden çıkarılırken, günlerce kaybolan 13 kişi arandı. Bu trajedi ne ilk ne de sondu... Türk karasularında olmasa da Akdeniz nisan ayında insan mezarlığına döndü. Libya’dan yola çıkan ve İtalya’nın Lampedusa kentine göçmenleri kaçak yollarla taşıyan 2 tekne peş peşe battı. Ölenlerin sayısı kesin olmamakla birlikte en az 1000 kişiyi buldu. Hemen her gün gazete ve televizyon haberlerinde yakalanan ya da denizde ölen göçmenlerin trajik hikâyeleri yer alıyor.

GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞININ MERKEZİ: AKSARAY

Daha iyi yaşam şartlarına kavuşma arzusuyla yola çıkan göçmenler Avrupa’ya geçmek için Türkiye ve İtalya’yı geçiş noktası olarak kullanıyor. Binlerce kilometre uzaktan Türkiye’ye ulaşan ve buradan da Avrupa ülkelerine geçmek için binlerce Euro veren göçmenlerin izini sürdük. Geldikleri Türkiye’den yasadışı yollarla Avrupa’ya ulaşmak için canlarını tehlikeye atan göçmenleri taşıyan insan kaçakçıları milyonlarca Euro kazanıyor. Türkiye’de göçmen kaçakçılığının en büyük merkezi olan Aksaray’da bu işin nasıl döndüğünü araştırdık. Aksaray Meydanı’nda ve çevresindeki çay bahçelerinde insan tacirlerinin nasıl göçmen aradıklarına tanıklık ettik.

İNSAN TACİRİ BULMAK HİÇ ZOR OLMUYOR

Birkaç gün Aksaray’da dolaşıp röportaj için ikna ettiğim bir göçmen kaçakçısıyla konuştuktan sonra anlattıklarının nasıl gerçekleştiğini de görmek istedim. Göçmen kaçakçılığının tüm detaylarını anlatan bu kişiye göçmen olarak gidip gidemeyeceğimi sordum. Kendisi böyle bir olaya aracı olamayacağını, deniz veya karayoluyla gitmenin de riskli olacağını söyledi.

Bu fikrimden vazgeçtim ancak sahte pasaport ve vizenin nasıl temin edildiğini öğrenmek adına bir kez daha Aksaray’ın yolunu tuttum. Çevredeki esnafa gazeteci olduğumu ve insan kaçakçılığını araştırdığımı söylediğimde “Meydandaki havuzun oraya veya çay bahçelerine takıl, ya sen birilerini bulursun ya da onlar seni bulur” cevabını aldım.

Bir esnaf Aksaray’ın göçmenlerle dolduğunu ve göçmen kaçakçılarına ulaşmaya çalıştıklarını anlattı. Aksaray’ın hemen hemen her kafesinde veya çay bahçesinde bir aracı bulabileceğimi öğrenince gün boyu Aksaray’daki kafe ve çay bahçelerini dolaştım, meydandaki havuzun kenarına oturup çevreyi gözlemledim. Gerçekten de Aksaray’da birkaç saat geçirip etrafı gözlemlediğinizde kimin göçmen, kimin insan taciri olduğunu anlıyorsunuz. Eğer Kürtçe veya Arapça biliyorsanız ve sohbet eden 2-3 kişinin konuşmasına kulak kabartırsanız insan tacirini bulmanız sadece birkaç dakika sürüyor. Elinde eski model akıllı olmayan cep telefonu gördüğünüz birinin insan taciri olma ihtimali çok yüksek. Aksaray’daki seyyar tezgâhlarda ve cep telefonu satan dükkânların vitrinlerinde eski model telefonlar hâlâ satılıyor. Çünkü insan tacirleri ve yasadışı işlerle uğraşanlar sürekli hem hat hem de cihaz değiştiriyor. Kullandıkları telefonları polisin teknik takibine takılmamak için bir süre sonra çöpe atıyorlar.



"2 GÜN SONRA PASAPORTUNU AL"

Havuzun kenarında otururken yanımda Kürtçe konuşan 3 kişiye kulak kabarttım. Suriyeli baba-oğula diğer kişi hararetli bir şekilde onları Bulgaristan’a nasıl götüreceğini anlatıyordu. Esnafın dediği gibi 10 dakikada göçmen kaçakçısıyla karşılaştım. Taraflardan birinin göçmen, diğerinin göçmen kaçakçısı olduğundan emin olunca sohbete girdim. Suriyeli olduğumu ve Avrupa’ya gitmek istediğimi bunun için de Türk nüfus kimliği edindiğimi ve buna uygun sahte pasaporta ihtiyacım olduğunu söyledim. Beni hemen birkaç günde karayoluyla Bulgaristan’a oradan da istediğim Avrupa ülkesine gönderebileceğini söyledi. Ben sadece sahte pasaporta ihtiyacım olduğunu belirtince yardımcı olabileceğini söyleyerek telefonla birini aradı.

Konuşması bittikten sonra telefonda konuştuklarını şöyle anlattı: “İstiyorsan 2 günde Finlandiya pasaportunu ayarlayabilirim. Vizesiz pasaport 1000 Euro. Vize ve gerekli mühürler basılmış olmasını istiyorsan 5 bin Euro.” Pasaportun işimi göreceğini söyleyip pazarlığa başladım. Fiyatı 700 Euro’ya kadar indirdi. 500 Euro (1460 TL) verebileceğimi söyledim. Telefonla konuştuğu kişiyi aradı ve söylediklerimi şifreli konuşarak Türkçe aktardı. Telefonu kapattı ve benden sahte olduğunu söylediğim kimlik fotokopisi ile vesikalık fotoğrafımı istedi. Her ikisini de verdim. “İki gün sonra akşam saat 21.00’de buraya gel ve pasaportunu al” dedi. Telefon numarasını istedim ama numarasını vermedi ve numaramı alıp kendisinin arayacağını söyledi.



"DOĞUM YERİM 'HELSİNKİ' OLMUŞTU"

İki gün sonra Aksaray meydana gittim. Biraz erken gitmiştim. Açıkçası görüştüğüm kişinin gelip söylediği gibi pasaport getireceğine ihtimal vermiyordum. Çünkü kısa bir konuşmanın ardından gerçekten Suriyeli olup olmadığımdan emin olmadan bana sahte pasaport hazırlayacağını söylemiş ve sadece telefon numaramı alarak gitmişti. Ben etrafı gözlemlerken ‘adamım’ çıkageldi. Meydanın karşısındaki çay bahçesini işaret edip ‘Oraya gidelim’ dedi. Çay bahçesindeki masaların neredeyse tamamı doluydu. Kimisi nargile içiyor, kimisi tavla oynuyordu. Türkçe konuşan da vardı, Arapça ve Kürtçe konuşan da. Biz çay bahçesindeki kapalı bölüme geçip oturduk. Cebinden çıkardığı zarfı bana uzattı. Zarfı açtım ve içindeki pasaportu çıkardım. Fotoğrafımın olduğu ve benim adıma düzenlenmiş pasaportta doğum yerim ise Helsinki olarak yazılmıştı. Pasaportta dikkatimi çeken bir diğer nokta da veriliş tarihiydi. Pasaportun verilme tarihi olarak 2013 yılı belirtilmişti. Pasaportu bir süre kontrol ettikten sonra 500 Euro parayı verip ayrıldım. Umuda yolculuğun ve birçokları için ölümle biten Avrupa hayalinin ilk aşaması olan sahte pasaport, sadece 500 Euro’ya mal olmuştu.