Röportaj
08 Tem 2013 11:35 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:16

GIRGIR, LEMAN, PENGUEN VE UYKUSUZ'UN DENEYİMLİ İSİMLERİ KONUŞTU! MAYIN TARLASINDA POLİTİK MİZAH!

Tazminat davaları, tehditler, sabotajlar... Türkiye'de, sistemi karikatürize etmenin bedeli ağır. Mizah dergilerinin gözü kara çizerleri bile, “Korkuyoruz” diyor. Ama hizaya girmemekte kararlılar.

Tempo’ya özel Başbakan çizimleri eşliğinde; Gırgır, Leman, Penguen ve Uykusuz’un deneyimli isimleri ile politik mizahı konuştuk.
 
PENGUEN / Selçuk Erdem / Penguen Yayın Kurulu / Çizer
“Bağımsızlığı ele alınca korku kalmıyor. Belki biraz safız”


Penguen’in en sevilen isimlerinden Selçuk Erdem, “Türkiye, mizahçılar için verimli memleket” tezine katılmıyor. “Çok fazla değişmeyen sorun var ve bunlar sürekli birbirini tekrar ediyor” diyor. İşi gereği gündemin yakın takipçisi. “Politik biri misiniz?” sorusunu, “Aslında herkes politik, ama bazıları bilinçsiz” diye cevaplıyor: “Gündemdeki ufak tefek oynamalara tepki vermek çok önemli bir politik duruş değil bence. Dünya görüşünüz daha öncelikli.” Bir karikatürist olarak, mevcut hoşgörüsüzlük ikliminden son derece rahatsız. Bu sebeple, Salih Memecan’ın ismini anarak sorduğum, “Mizahın ‘yandaş’ı olur mu?” sorusuna da bir parça çekinceyle cevap veriyor: “Bizler, çok kolay ‘O yazmasın, bu çizmesin’ noktasına varıyoruz sanki. Bu yüzden, artık bir şeyi beğenmediğimi söylemekten bile çekiniyorum. Sakin sakin eleştirirsek daha iyi. Bence Salih Memecan da istediğini çizebilmeli.”

ERDEM’İN ANLATIMIYLA PENGUEN?

GİRİLMEZ ALANLAR: Politik olarak girilmez alanımız yok ama futbol gibi, kimseyi memnun edemeyeceğiniz alanlar var. Bu tür hassasiyetlere ve kimseyi provoke etmemeye dikkat ederiz.
SANSÜR: “Aman yanlış anlaşılmasın” noktamız var. Bazen çok komik bir espri buluruz, fakat yanlış anlaşılmaya açıktır. Espri uğruna, kırıcı olamayız.
KORKU: Basında gözlemliyoruz; bir yerden elini veren, kolunu kaptırıyor. Mizah dergilerinde ise, çok büyük paralar yok: Reklam almıyoruz, ticari ilişkimiz yok ve tek gelirimiz tiraj. Bağımsızlığı ele alınca, her şeyi göze alıyorsun, korkacak bir şey kalmıyor. Bu konuda belki biraz safız.
TAZMİNAT DAVALARI: Mahkeme,Başbakan’ın açtığı davayı reddetti (‘Tayyipler Alemi’ karikatürü). Ama yarın öbür gün biri dava açıp kazansa göçeriz. Bu tip davalar, “Bazı şeyler çizilir, bazıları çizilmez” demek aslında. Birkaç kişinin insafına kalırsak, gün gelir, hiçbir şey çizemeyiz.
TEHDİT: Tehdit alıyoruz. Derginin önceki yerinde çıkan yangının sabotaj kaynaklı olduğu itfaiye raporuyla belgelendi. Tazminat davalarının böyle etkisi olabiliyor. Yaratıcılık alanında bir eseri hedef belirlerseniz, “Yıkalım” diyecek birileri mutlaka çıkıyor. Endişe verici.
DÖNEM BASKISI: Biz bağımsızız, ama beslenebileceğimiz bir entelektüel ortama ihtiyacımız var. Kaynağımız da gazeteler. Bu sesler azalmaya başladığı zaman, biz de sıkışıyoruz.
 MEMURLARA MİZAH DERGİSİ UYARISI: Eskiden insanlar kolunun altında mizah dergisiyle işe gidemezdi, şimdi Facebook’ta paylaşınca olay oluyor. Hizaya girmeyen insanlardan çok korkuyorlar ama biz hizaya girmeyi bilmiyoruz.
SİYASİLERDEN OLUMLU TAVIR: AKP’li Egemen Bağış, kendisini çizdiğimizde, “Penguen’cilere kızamadım. Dalga geçmekle beraber, iyi espri yakalamışlar. Aferin” gibi bir yorum yaptı. Tepeden bakan bir havası var ama olumlu bir adım.
ÇİZMESİ ZEVK VEREN SİYASİ FİGÜR: Hiçbiri.
YANDAŞ MİZAH: “Yandaş mizah” denilen pakette, öncelikle zekâ arıyorum. Çok zekice ve güzel bir karikatür ise, -ki mümkün mü bilmiyorum- olabilir. Bence, açıkça taraf olup karikatür çizebilirsiniz, sakınca yok. Ama kişisel olarak, beğenmiyorum.
TÜRKİYE’DE MUHALEFET: Medyada yazamaz hale gelen isimler var. O entelektüel ortam çok önemli. Muhalefet azaldıkça, bizim içeriğimiz de zayıflar, desteksiz kalırız.

KAPAK ÇALIŞMASI
İlk olarak, derginin editör ve çizerlerinin hazırladığı gündem esprilerine bakılıyor. ‘Öğreten abi’ tavrından kaçınıyor ve mizahi vurguya öncelik veriyorlar. Kapak için “İşte budur” noktasına gelene kadar, 9-10 saat kafa patlattıkları oluyor.

LEMAN / TUNCAY AKGÜN / İmtiyaz Sahibi ve Genel Yönetmen / Çizer
“Sansür edileni alır çakarız”

Leman’ın tecrübeli ismi Tuncay Akgün, işlerini, “Kanın içinde mizah yapmak” diye özetliyor. Gündem maddelerini bir taraftan ‘çok sıkıcı’ bulurken, diğer yandan Türkiye’deki tarihsel dönüşüm hızına dikkat çekiyor. Politikaya doğal ilgisi sebebiyle gündemi didik didik ediyor. Ana akım medya ile yetinmiyor; İslami ve Kürt medyasını, blog’ları tarıyor. Memlekette en çok sinirini bozan konulardan biri, tabansızlık. “Dün, Kürt meselesinde muhataplarına en ağır lafları edenler, bugün o meselenin en büyük savunucuları oluyor. Yarın yine değişecekler. Çünkü entelektüel namus yok” diyor. Leman’ın, aykırı içeriğiyle 1990’larda estirdiği rüzgârı soruyorum. “O dönem inanılmazdı” diye cevaplıyor, “Birini ‘lale’ ilan ettiğimizde, o kişi üniversitenin kapısından giremezdi. Şimdi, internet sayesinde yaygınlaşmakla birlikte, aynı etkiyi yaratabildiğini düşünmüyorum.”

AKGÜN’ÜN ANLATIMIYLA LEMAN

 GİRİLMEZ ALANLAR: Pedagojiye, inançlara, insanları kırmamaya özen gösteririz. Ama politik olarak girilmez alanımız yok. Ne var, ne yok, herkese dalarız. İktidarın altında kümelenen ve iktidardan fazla etkili olan kurumlara bile…
SANSÜR: “Sansür” demeyeyim, ama yapıyoruz. Açıkçası, alıkoyamıyoruz kendimizi.
KORKU: Biz de herkes gibi korkuyoruz. Şiddetin ve tehditlerin çok yoğun olduğu dönemleri; faili meçhulleri, yargısız infazları yaşadık. Ama şu an korkmak için daha çok neden var.
TAZMİNAT DAVALARI: O kadar çok var ki. Sadece ben onlarca davada yargılandım, hapse giren arkadaşlarımız oldu.
TEHDİT: Her zaman birileri tehdit eder, telefon açar, mail gönderir, ürkütücü şeyler yazar, zayıf yerlerinizden yakalar.
DÖNEM BASKISI: Baskının çeşitleri olduğu gibi, bu konuda süreklilik de var. Şimdiki, daha görünmeyen, daha belirsiz, ama daha tehditkâr. Sayıca en çok gazetecinin hapiste olduğu dönemlerden birini yaşıyoruz. Her şey yerini kaybetmiş durumda. İlkesizlik, tabansızlık ve çok büyük bir tahribat var. Tahammülsüzlük var. Bunu boğma yöntemleri artık çok daha spesifik, daha güçlü ve pervasız. En küçük sese tahammül yok.
MEMURLARA MİZAH DERGİSİ UYARISI: O kadar ağır bir tehdit ki, bunu dünyanın hiçbir yerinde izah edemezsiniz. “Sistematik bir düzenek var” paranoyası besleniyor.
SİYASİLERDEN OLUMLU TAVIR: Leman’ı takip eden pek çok CHP milletvekili var, bazen mesaj gönderirler. AKP’li Bülent Arınç da, Başbakan’a “Leman’ı ziyaret edelim” demişti.
ÇİZMESİ ZEVK VEREN SİYASİ FİGÜR: Şu an için beni eğlendiren bir profil yok. Erdoğan’ın taşkınlık halinde bir asabiyeti var. Erdal İnönü eğlenceliydi, çizgi roman karakteri gibi.
YANDAŞ MİZAH: Daha önce gördüğümüz bir şey değildi. Bu da oldu. Hayat bize bunu da gösterdi. Yandaşlık ve mizah hiçbir şekilde yan yana gelemez. İç acıtıyor.
TÜRKİYE’DE MUHALEFET: Göremiyorum, çünkü yok. Entelijansiya çökmüş durumda; sözü değerli kimse yok. Gerçek akil adam yok, varsa bile olması gerektiğinden az. Medyada entelektüel seviye çok düşük. Geriye kalıyor kendi yağıyla kavrulan mizah dergileri.

KAPAK ÇALIŞMASI
 Kapağın belirlenmesinde tek kriter komiklik değil, olayın gücü de önemli. Kolektif bir çalışmayla belirlenen espri, kimin daha iyi çizeceği düşünülürse, ona havale ediliyor. Bu süreçte, Akgün’ün deyimiyle; “Leman ekibi, birbirlerine karşı gladyatörler gibi sert.” Hatta, aralarına yeni katılan çizerler için “Önce atomlarına ayrılır, toplanırsa devam eder” diyor.

GIRGIR / Mehmet İlhan / Genel Yayın Yönetmeni / Çizer
“Yandaş mizah, mizahın ta kendisidir”


Siyasi malzemeyi her hafta neredeyse kamyonla alıyoruz bu ülkede. Toptancı ile çalışır gibi bir halimiz var” diyor Gırgır’ın Yayın Yönetmeni Mehmet İlhan. Siyasetçiler de ekmeklerine yağ sürüyor: “Bazılarına çok takar, çok güleriz. İdris Naim Şahin böyle bir figürdü. Mizahın kralını yapıyordu ama farkında değildi.” Şahin gibi örneklerle mizah ve siyaset tesadüfen yan yana gelebilse de, Türkiye’de mizahı bilinçli kullanabilen bir siyasetçi görmüyor etrafta. “Bunu yapabilseler, iktidara koşarlar ya da iktidardan inmezler” deyip ekliyor: “Gerçi, Başbakan’ın muhalefete yönelik ‘İki koyun bile güdemezler’ sözünün halk tarafından cayır cayır alkışlandığı bir ülkede, mizahı kullanabilen siyasetçinin mi, yoksa mizahın ta kendisi olanın mı geçer akçe olduğuna henüz karar veremedim.”

İLHAN’IN ANLATIMIYLA GIRGIR

GİRİLMEZ ALANLAR: Yok. Meseleleri, kaba ve provokatif değil, bakış açımıza herkesin eşlik edeceği bir maharetle ele almaya çalışıyoruz. Cennet-cehennem karikatürlerini düşünün; espriyi öyle şirin yaparsınız ki, en mütedeyyin vatandaş bile güler.
SANSÜR: Zekânızla sıfırdan ürettiğiniz bir şeyi, aynı zekâyla sansürleyemezsiniz. Kafayı yemediyseniz, espriniz zaten makuldür. Nadiren saçmalar, onu da çözeriz.
KORKU: “Korkumuz yok” desek, buna kimse inanmaz. Ama işimiz bu ve olması gerektiği gibi yapmak zorundayız. Çoğu zaman, “Çizmeyelim” dediğimiz en sağlam espridir ve onu kullanamadığımız noktada, derginin nalbur dükkânından farkı kalmaz.
TAZMİNAT DAVALARI: Baş etme yöntemimiz; hakaret etmeden mizah yapmaya çalışmak. Şu ana kadar başarılıyız gibi; süren iki dava dışında bir vukuatımız yok.
TEHDİT: Bir kere tehdit edildim. Ama buna gazeteciler gibi alışkın olmadığım için ne yapacağımı bilemedim, tehdit edeni mahalleye çağırdım. Gelmedi.
DÖNEM BASKISI: 28 Şubat ile ilgili askeri eleştiren birçok kapak yaptım. O dönem bunu yapabilen pek az çizer vardı. Fakat o gün bile bugünkü gibi baskı hissetmedim, işimden olabileceğimi düşünmedim. Birçok gazeteci yazdıkları yüzünden işini kaybederken, “Sıra ne zaman mizahçılara gelecek?” diye düşünmüyor değilim.
MEMURLARA MİZAH DERGİSİ UYARISI: Biz, yeterince kadrolaşıldığını zannediyorduk, demek ki gözden kaçanlar olmuş.
SİYASİLERDEN OLUMLU TAVIR: Kemal Kılıçdaroğlu, “En beğendiğim mizah dergisi Gırgır” demiş. Tabii, biz bu işi siyasilerin övgüsü için yapmıyoruz. Kim iktidara gelirse gelsin, bu işi bildiğimiz gibi yapmaya da devam edeceğiz.
ÇİZMESİ ZEVK VEREN SİYASİ FİGÜR: Çizmesi en eğlenceli siyasi, tabii ki Başbakan. Çizerlerin çoğu onu gözü kapalı çizer.
YANDAŞ MİZAH: Yandaş mizah olur. Mutlu bir ülke ve dünya hayal eden insanların yandaşı değil miyiz biz? Şu olmaz ama; bir partinin yandaşı olamaz mizahçı, olursa mizahçı olmaz, mizahın ta kendisi olur, çünkü bu abuk bir durumdur.
TÜRKİYE’DE MUHALEFET: “Türkiye’de iyi muhalefet yok” sözüne katılmıyorum. YouTube’a girdiğinizde Muharrem İnce’den Sırrı Süreyya Önder’e yarım milyondan fazla kişinin seyrettiği videolar görebilirsiniz. Sorun, Türkiye’de muhalefetin iyi yapılıp yapılamaması değil, muhalefetin sesinin sosyal medya dışında kendini duyuramaması.

KAPAK ÇALIŞMASI
 Her hafta 20-25 espri bularak toplanıyorlar. Komik mi, iğneliyor mu, kolay anlaşılır mı gibi kriterlere bakıyorlar. Haksız hukuksuz toplu işten çıkarmalar, işçi ölümleri, işkence, insan hakları ihlallerini ıskalamamaya çalışıyorlar.

UYKUSUZ / Ersin Karabulut / Çizer
“Başbakanı çizmek yorucu ve yıpratıcı”


Uykusuz’un hayranı bol çizerlerinden Ersin Karabulut, memlekette olup bitenler yüzünden şaşırma refleksini kaybettiğini söylüyor: “Türkiye’den beklemediğim hiçbir şey yok. Herkes, her şeyi söyleyebilir ve yapabilir gibi geliyor.” Kendisi artık pek fazla şaşırmıyor ama medyanın terazisi sık sık şaşıyor: “Ana haber bülteni başlıyor; mesela üç üniversitede olaylar çıkmış. Meclis’te önerge dolandırıcılığı yapılmış. Ve sanki hiç sorun yokmuş gibi, ilk haber maç. İnsan utanır. Milleti kandırıyorlar.” Uykusuz’da, bu dengeyi tutturmaya, ana akım medyada yer bulmayan konuları da yazıp çizmeye özen gösteriyorlar. Tabii, siyasi iktidar da es geçilmiyor. “Tayyip Erdoğan pop bir figür. Kendisini her işe o kadar çok dâhil ediyor ki, bahsetmemek mümkün değil” diyor. Siyasilerin mizah gücünü ise “fena” buluyor. Hem de çok…

KARABULUT’UN ANLATIMIYLA UYKUSUZ?

 GİRİLMEZ ALANLAR: Türkiye duygusal ülke. Sen şaka yaptığını düşünürsün, okur gücenir. İnanç, etnik köken konuları hassas.
SANSÜR: İnsanların hassas bölgelerini az buçuk kestiriyorsanız, esprinizi ya da öykünüzü törpüleme ihtiyacı duyabilirsiniz.
KORKU: “Korkmuyoruz” diyene pek inanmıyorum. Başbakan’ın bir cümlesiyle yılların gazetecisi işinden oluveriyor. Tutuklu gazeteci sayısı 12 Eylül dönemindekinin iki katı civarında. Nasıl korkmayacaksın ki? Ama mizah dergileri talimat almaz. Şu ana kadar, korku duyup vazgeçtiğimiz bir konu olmadı.
TAZMİNAT DAVALARI: Uykusuz’a böyle bir dava açılmadı ama tabii sinir bozucu. Demirel, Özal ne biçim çizildi bu ülkede. Bugün karşımızda çok daha asık suratlı ve ciddi bir duruş var. Gülmeyi ve gülünmeyi zayıflık sanan bir anlayış.
TEHDİT: Aklımda kalan olay yok.
DÖNEM BASKISI: Kendimi en çok baskı altında hissettiğim dönem herhalde bugün. Sanırım yarın daha çok hissederim.
MEMURLARA MİZAH DERGİSİ UYARISI: O kapaklar kimseye hakaret etmemiştir. Kaldı ki uyarı alan insanlar, kapağı yazıp çizen kişiler değil. Bir görüşü beğenmek suç mudur? Bir espriye gülmek suç mudur? Çok acayip.
SİYASETÇİDEN OLUMLU TAVIR: Zeki Sezer, DSP genel başkanlığı döneminde mizahçılarla buluşmak istemişti. Nazik bir davetti ama herhangi bir partinin toplantısında bulunmak istememiştik. Kılıçdaroğlu ile de aynı sebepten görüşmedik. AKP’den ise, Kürşat Tüzmen kendisini Başbakan ile çizdiğimiz bir Uykusuz kapağını odasına asmıştı. “Acaba espriyi anlamadı mı?” diye şüphelenmiştik. Bu olgunluğa aşina değiliz.
ÇİZMESİ ZEVK VEREN SİYASİ FİGÜR: Hiçbiri. Başbakan’ı çizmek çok yorucu ve bıktırıcı, çünkü ben ifadeleri çizerken, yüzümü de onun gibi yapıyorum. Sürekli öfkeli bir ifade… Kılıçdaroğlu’nun da elektriksiz bir görüntüsü var, insanın çizesi gelmiyor.
YANDAŞ MİZAH: Ülke pek de muhteşem bir yere gitmezken, “Kıskananlar çatlasın, hükümetimiz ne de güzel otoyollar yapıyor, her şey şahane vallahi” tadında karikatürler çizerseniz inandırıcı olmazsınız.
TÜRKİYE’DE MUHALEFET: İyi muhalefet edenler var ama tek tek sessizleşiyorlar. Belki biz de daha az ses çıkarıyoruz. Meslektaşları susturulurken, kafasını önüne eğip, hükümetin icraatlarını anlatan gazeteciler yıllar sonra ne hissedecek, merak ediyorum. Siyasette de, hükümetin pasları inanılmaz güzel, ama muhalefet gol atamıyor. Bu kadar yeteneksizi görülmemiştir. İnsan, danışıklı dövüşten şüpheleniyor.

KAPAK ÇALIŞMASI
 Her hafta, önemli buldukları gündem maddeleriyle toplanıyorlar. Medyanın fazlaca üzerinde durduğu konular elenebiliyor. Espri belirlendikten sonra eskiz çiziliyor ve kimin çizgisine yakışacağı düşünülürse, iş o çizere veriliyor. Kötü şartlarda çalışan işçiler ve gözaltına alınan öğrenciler, hassas noktalar.

BU BİR TEMPO DERGİSİ HABERİDİR

Yazı: Özlem Soğukdere
 
ozlem@doganburda.com
Fotoğraf: Altan Aykan