Gazeteciliğin tanımı revize edilmeli mi?

Gazeteciler ve meslek örgütleri tarafından fazlaca dillendirilmese de bir soruyu tartışmanın artık zamanı geldi… Gazeteciliğin tanımı revize edilmeli mi?

Bu soruyu gündeme taşıyan konu, aslında geçen hafta gazeteci Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’yle Nevşin Mengü arasında yaşanan “doğal reklam” polemiği oldu. Kimi gazeteciler yaşanan polemiğe “medya magazini” olarak yaklaşsa da, konu hiç de öyle sosyal medya atışmalarıyla çözülebilecek türden değildi.

Doğru okumak gerekirse buradaki esas sorun, “medyanın dijitalleşmesiyle birlikte gazeteciliğin tanımının yeniden güncellenip güncellenmeyeceği” konusuydu.

Dilerseniz bu polemiği kısaca özetleyelim…

Nevşin Mengü kişisel Instagram hesabından bir vitamin markasının reklamını yapmış, Faruk Bildirici ise bu durumu “gazetecilerin reklamın öznesi olmasının etik olmayacağı” gerekçesiyle eleştirmişti.

Sosyal medya üzerinden yürüyen tartışmada Nevşin Mengü, Bildirici’ye “Sene 2022 ve bizim gazetecilik yaptığımız, yayıncılık yaptığımız mecralar değişti. Ben kendim bir mecrayım. Bizim patronumuz yok” cümleleriyle yanıt vermişti.

Konuya ilişkin gerek medyada, gerekse de sosyal medyada farklı görüşler dile getirildi. Mengü’yü eleştirenler olduğu gibi, Bildirici’nin onu eleştirmesini yersiz bulanlar da oldu.

Öncelikle bu polemikten yola çıkarak şu soruları sormak gerekiyor…

-Paylaşımını kişisel sosyal medya hesabından yapmış bile olsa, bir gazetecinin, mesleğinin güvenilirliğini bir ürünün pazarlanmasında kullanması meslek etiğine uygun mudur?

-Eğer yapılan şey etik değilse, günümüzde diğer adıyla “patronsuz medya” tabir edilen dijital yayıncılıkta faaliyet gösteren gazeteciler hangi gelir modelleriyle ayakta kalmalıdır?

-Eğer bu etik bir davranış ise, sosyal medyayı ürün pazarlamada zemin olarak kullanan gazetecileri, gazeteci yerine “influencer” kimliğiyle konumlandırmak mı daha doğrudur?

-Eğer bu gazeteciler bundan böyle de benzer yöntemlerle gelir etmeye devam edeceklerse, “gazeteci kimdir?” ve “influencer kimdir?” gibi tanımların yeniden yapılması gerekmez mi?

-Faaliyetleri ve sınırları yasalarla belirlenen gazeteciler için meslek örgütleri varsa ve basın kartı taşıyabiliyorlarsa, influencerlar için de benzer prosedürler uygulanmalı mıdır?

-Konvansiyonel medyada çalışan bir gazeteci, aynı zamanda dijital medyada kendi iş modelini yaratıp gelir elde ediyorsa, “gazeteci” olarak mı, yoksa “influencer” olarak mı değerlendirilecek? Yaptıklarının etik olup olmadığına kim karar verecek?

Soruları daha da çoğaltmak mümkün…

Ancak bu soruların yanıtları verildiği taktirde, gazetecilik mesleğine ilişkin bazı gri alanlar da netleşmiş olacak.

Zira gazetecilik mesleği, günümüzde halen 1952 yılında yayımlanan 5953 sayılı “Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun” kapsamında icra ediliyor. Yani, merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in o meşhur “Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz” sözündeki gibi, geçmişin demode kanunlarıyla bugünün gazeteciliğinin kuralları belirleniyor.

Oysa aradan geçen 70 yıllık süreçte konvansiyonel medya, günümüzde büyük ölçüde dijital medyaya evrildi. Meslek pratikleri ve para kazanma modelleri farklılaştı… Gazeteci refleksiyle hareket eden, ancak gazetecilik mesleğinden çok daha farklı bir çalışma tarzı olan Influencer, Instagrammer, YouTuber, TikToker, sosyal medya fenomeni gibi meslekler hayatımıza girdi.

Bu meslekleri icra edenlerden bazıları gazeteci gibi davranmaya, bazı gazeteciler de influencer gibi davranmaya başladılar. Durum böyle olunca gazetecilik mesleğine ilişkin gri alanlar giderek arttı.

Şüphesiz yaşanan bu kavram karmaşasının en önemli sebepleri arasında yıllardır bir türlü Meclis’ten geçemeyen ‘İnternet Gazeteciliği Kanunu’nun da önemli bir payı var.

Bunun üzerine, mesleki çerçeveyi keskin çizgilerle belirlemek yerine, sadece kullanıcıların özgürlük alanını kısıtlamaya yönelik yaptırımlar getiren yeni Sosyal Medya Düzenlemesini de koyduğumuzda, olası bir “mesleki kaos” neredeyse kaçınılmaz oluyor.  

Peki, sorunu teşhis ettik ama çözümü ne?

Tek cümleyle ifade etmek gerekirse çözüm şu…

Gazetecilik, internet medyası, sosyal medya otoriteleri, meslek örgütleri ve kamunun bu alandaki ilgilileri bir araya gelerek konvansiyonel ve dijital medya ile ilgili mesleklerin sınırlarını çizmeliler. Aksi taktirde sap ile samanın birbirinden ayrılamaz hale geldiği bir hayli zor zamanlar yaşayacağız.