Gazetecilerin tartışılması mesleki algıyı etkiliyor mu?

Gündemde konuşulması gereken birçok önemli konu varken, tartışmaların büyük bir bölümünün odağında gazeteciler var.

Sosyal medyada son dönemde bazı gazetecilerin isimleri üzerinden yürüyen bir tartışma söz konusu... Yaşadığımız siyasi iklimin etkisiyle “iktidar yandaşı” ve “muhalif” olarak iki farklı cephede konumlandırılan gazeteciler, yaptıkları haberler ya da yazdıkları yazılar nedeniyle tartışılmıyor. Gazeteciler artık, “düşüncelerini savundukları siyasi kişilikler ya da savunuculuğunu yaptıkları siyasi düşünceler” üzerinden tartışılıyor.

Bir başka deyişle gazeteciler, savundukları siyasi lider ya da siyasi düşüncenin medyadaki izdüşümü haline dönüşmüş, ya da dönüştürülmüşler. Aslında bir nevi “avatar” haline gelmişler. Zira isimleri zikredildiğinde akla hemen bir siyasi görüş ya da lider geliyor.

Örneğin; Abdülkadir Selvi, Hande Fırat, Cem Küçük. Mahmut Övür denilince AKP, Barış Yarkadaş, Can Ataklı, İsmail Saymaz ve Özlem Gürses delince de CHP akla geliyor.

“Her devrin gazetecisi” denildiğinde ise akla gelenler Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök gibi isimler oluyor.  

Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün…

Peki, geçmişte böyle gazeteciler yok muydu?

Elbette vardı…

Ancak sosyal medyanın etkileşim gücü, günümüzde gazetecilerin kimlikleri ve duruşları üzerinden yürüyen tartışmanın daha da büyümesini sağladı. Geçmişte “izleyici” ve “okur” düzeyinde olan insanlar, sosyal medya ile birlikte kendi medyalarının da sahibi oldular. Daha dün okur mektubu köşesinden onlara sesini duyurmaya çalışanlar, bugün köşe yazısını okudukları ya da tartışma programında izledikleri gazetecilerle ilgili olarak sosyal medyadan fikir beyan etmeye başladılar. Dolayısıyla, gazeteciler de zaman içinde birer sembol haline dönüşerek tartışmaların odağına yerleştiler.

Çoğunlukla sosyal medyada yazılıp çizilenler sayesinde gazeteciler hakkındaki algı son yıllarda önemli ölçüde değişti. Bu algının değişmesinde elbette gazetecilik faaliyetini yürütürken iktidara ve muhalefete karşı durdukları mesafe ile sosyal medya kullanıcılarının onlara biçtiği rolün önemli payı var.

Bu durum bir yandan “tarafsız gazeteci” tanımının anlamının değer kaybetmesine yol açarken, diğer yandan da gazetecileri herhangi bir tarafı seçmeye zorladı.

Sosyal medyada epeydir dikkatimi çekiyor…

Gündemde konuşulması gereken birçok önemli konu varken, tartışmaların büyük bir bölümünün odağında gazeteciler var.

Öznesi gazeteciler olan tartışmaların en önemlisini de geçtiğimiz günlerde Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz mitingini takip eden gazeteciler konusunda yaşadık.

Otobüsteki isimlerden Akif Beki, Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök, İsmail Saymaz ve Özlem Gürses’le ilgili farklı siyasi görüşlere ve farklı kesimlere ait insanların ağzından çok sayıda yorum okudum. Okuduğum yorumlarda sayılan isimlerin hepsine yönelik eleştiriler olmakla birlikte, Nagehan Alçı ve Ertuğrul Özkök’e yönelik olanların fazlalığı dikkati çekiyordu. 

Fotoğrafa şu açıdan baktığınızda aslında bir sorun yok gibi…

“Sonuçta siyasi bir kişilik olan Ekrem İmamoğlu Karadeniz’e gitmiş ve miting yapmış.”

Lakin otobüsüne bindirdiği gazetecilerin bazılarının fikirleri ve durduğu yer, İmamoğlu’nun bağlı olduğu partinin fikirleriyle örtüşmüyor.

Oysa eskiden böyle miydi?

Kendi adıma söyleyecek olursam, siyaseten fikirlerimi benimsemediğim halde geçmişte çok sayıda siyasi parti liderinin ve siyasetçinin mitingini takip etmiş bir gazeteciyim. Üstelik farklı dünya görüşüne sahip pek çok gazeteci ile birlikte…

Daha önce de belirttiğim gibi, günümüzde bu tür tartışmaların daha görünür olmasının esas sebepleri arasında sosyal medya bulunuyor. 

Sosyal medyada tartışma konusu olan gazeteciler elbette İmamoğlu’nun otobüsüne binenlerden ibaret değil…

Yaptığım küçük bir sosyal medya gezintisinde; Cüneyt Özdemir, Hande Fırat, Rasim Ozan Kütahyalı, Abdülkadir Selvi, Can Ataklı, Cem Küçük, Sedef Kabaş, Şaban Sevinç, Barış Yarkadaş gibi daha pek çok gazetecinin çeşitli nedenlerle sosyal medyada sıkça eleştirildiğini tanık oldum.

Hatta öyle ki; radyocu Adem Metan’ın, Youtuber İbrahim Haskoloğlu’nun, eski siyasetçi ve Youtuber Memduh Bayraktaroğlu’nun ve pek çok sokak röportajcılarının “gazeteci” olarak konumlandırıldığını ve bir takım sebeplerden dolayı eleştirildiğini tespit ettim.

Gelelim sosyal medyada gazeteciler hakkında neler söylendiğine ya da nasıl hakaretler edildiğine…

“Gazeteci mi, provokatör mü?”, “Sözde gazeteci”, “Menfaati için her güç odağına sırtını yaslamayı meslek edinmiş gazeteci kılığına girmiş bir tetikçi”, “Gazeteci dediğiniz bu tetikçiler”, “Bir insan bu kadar gaflete yanıldığı için düşemez. Görevli bu...”, “Ajdar’ın gazeteci hali”, “Üç-beş gazeteci kılıklı aklı evvel”, “Gazeteci karakterine kamufle olmuş şahıs” gibi kelimeler, gazeteciler ya da gazeteci sıfatı yakıştırılanlar için kullanılan cümlelerden tespit edebildiğim bazıları…

İnanın bunları okurken bir gazeteci olarak utandım.

Sözün özü şu…

Gazetecilerin kamuoyunda bu denli yoğun tartışma konusu haline gelmelerinin elbette sebepleri var…

Bunlardan en önemlisi, bir takım çıkarlar uğruna bir siyasi lidere ya da ideolojiye fütursuzca angaje olmaları…

Diğeri de, zaman içinde angaje oldukları siyasi partinin ya da liderinin kamuoyundaki sembolü haline dönüşmeleri…

O gazeteciler sembolleşirken, kendilerine karşı olanların acımasız eleştirileri, sembolize ettikleri siyasi lidere yönelmiş gibi görünse de, esasen gazetecilik mesleğine oluyor. Sayelerinde, geçmişi yıllara dayanan koskoca bir gazetecilik mesleği yerle yeksan oluyor.