Gündem
21 Nis 2015 13:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:29

Gazeteci ağlatan akreditasyona tepki!

Gazetecilik meslek örgütleri, Cihan Haber Ajansı ekibinin engellenmesine tepki gösterdi.

Cihan Haber Ajansı ekibi, İstanbul'daki bir otelde Avea'nın 'Günışığı Projesi'nin tanıtıldığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın katıldığı programdan atıldı.

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Merkez Yönetim Kurulu ve ÇGD Ankara Şube Yönetim Kurulu yazılı açıklama yaparak, gazetecilerin engellenmesine tepki gösterdi.

ÇGD Genel Merkez Yönetim Kurulu ve ÇGD Ankara Şube Yönetim Kurulu'ndan konuyla ilgili olarak şu açıklama yapıldı:

"ÇGD: ‘Kaçak Saray’a şirin gözükmek isteyen Avea’yı kınıyor ve özür dilemeye çağırıyoruz ‘Kaçak Saray’ların demirlerle çevrili bahçeleri değil halkın meydanlarıdır son hesap yeri  

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü, son yıllarda görülmemiş sansür ve baskı uygulamalarıyla kuşatılmak, kimliksizleştirilmek ve yok edilmek istenmektedir.

Çetelesini tutmakta bile zorlanmaya başladığımız bu baskı uygulamalarına daha dün yeni bir tanesi eklendi. Ancak bu sansür şekli diğerlerinden bir adım daha ileri aşamada yaşandı ve doğrudan iktidarın maaşa bağladığı polis ve özel güvenlik birimlerince değil vatandaşın cebinden çıkan paralarla var olan bir cep telefonu operatörü tarafından iktidar erkine şirin gözükmek için yapıldı.

Avea Günışığı Projesi’nin tanıtıldığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katıldığı programı takip etmek isteyen CİHAN Haber Ajansı ekibi, programın yapıldığı salona alınmadı. Sarı basın kartı sahibi gazetecilerin içeri girişleri, Avea görevlileri ve programın gerçekleştirildiği Otel görevlilerince, Türkiye’de sansür ve baskıya en rahat kılıf yapılan ‘akreditasyon’ uygulaması gerekçe gösterilerek engellendi. Gazeteciler yaka paça dışarı çıkartılırken, gazeteciliğin ‘halkın doğru haber alma hakkı’ üzerine var olduğundan bihaber, daha doğrusu bu hakka kör Avea görevlilerince meslektaşlarımız ‘şov’ yapmakla suçlandı. ‘

Kaçak Saray’larda, başta Başbakanlık ve bakanlıklar olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında yıllardır sol ve sosyalist, genel olarak da muhalif basına yönelik karşılaştığımız sansür uygulamaları, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın cenazesindeki yasağın ardından özel işletme statüsündeki otel ve kurumlarda da uygulanır hale gelmiş oldu.

AKP iktidarının varlığını dayadığı ‘sansür’ uygulamalarına karşı artık şaşkınlık yaşamıyoruz ancak bu uygulamalara karşı basın emekçilerinin mücadelesinin hem mesleğimizin hem de özgür bir toplumun direnme hakkı olduğunu yineliyoruz. Avea’yı da takındığı tutum nedeniyle kınıyor, en hafif deyimle ‘kraldan çok kralcılık’ yapmalarının kendilerine bir fayda sağlamayacağını hatırlatarak, yetkililerini, zaman geçmeden ‘halkın haber alma hakkı’ çerçevesinde görev yapan meslektaşlarımızdan ve mesleğimizden ‘özür’ dilemeye çağırıyoruz. Halkın cebinden çıkan paralarla milyon dolarlık bütçeler kuran bu anlayıştaki şirketlere, son hesap yerinin ‘Kaçak sarayların demirlerle çevrili bahçeleri değil halkın meydanları’ olduğunu da anımsatıyoruz."  

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Nazmi Bilgin de, Cihan haber ekibine yapılan saldırıyı kınadı. 

Bilgin, "Son zamanlarda akreditasyon adı altında basına uygulanan sansürün en bariz örneği bu olayda yaşanmıştır" dedi. Bilgin, konuyla ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yaptı:   

"Cihan haber ekibinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katıldığı bir programdan yaka paça dışarıya çıkarılması basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir. Ve bir demokrasi ayıbıdır. Basın kartı gazetecilerin profesyonel kimliğini belgeler. Basın Kartları Komisyonu gibi önemli bir kuruluşun onayı ile devlet tarafından verilir. Bu kartı taşıyan her gazetecinin haber niteliği taşıyan tüm haberleri takip etmesi doğaldır. Aksi takdirde devlet kendi verdiği kartla çelişkiye düşmüş olur.

Son zamanlarda akreditasyon adı altında basına uygulanan sansürün en bariz örneği bu olayda yaşanmıştır. Basının bir kısmını ötekileştirerek bir ülkede demokrasinin varlığını savunmak mümkün değildir. Bunu yapanlar basın tarihinin karanlık sayfalarında yerlerini alacaklardır.

Olayın bir başka vahim tarafı da toplantıya katılan gazetecilerin sessiz kalmasıdır. Bir basın örgütünün başkanı olarak bundan büyük üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Gazeteciler böyle bir olayda dayanışma içinde olmayacaklar da ne zaman olacaklar? Bu basını yandaşlaştırma özentisinin ortaya çıkardığı üzücü bir durumdur. Olayı tümüyle kınıyoruz."