Röportaj
13 Tem 2010 13:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:27

'GAZETE YÖNETİCİLERİNE LAFI ALABİLME KAPASİTELERİ KADAR SOKUYORUM'

Yeni Harman'dan Başar Başaran'a konuşan Vatan gazetesinin muzip yazarı Selahattin Duman'dan çarpıcı tespit ve açıklamalar...

YENİ HARMAN – Bugün ise gazeteci denince artık akla editör, muhabir filan değil köşe yazarı geliyor. Genç gazeteciler üzerinden bu duruma nasıl bakıyorsunuz?
DUMAN – Köşe yazarı gazeteci değildir.. Gazeteci haber kovalayan, üreten ve onu kamuya duyuran insandır veya bu anlayışla çalışan organizmanın bir parçasıdır.. Köşe yazarı eğer mutfaktan gelmemişse haber nedir ne değildir bilmez bile.. Kadını moda sektöründen, sahneden alıp köşe yazdırıyorsun.. Adamı üniversiteden kovduklarında köşe yazarı yapıyorsun.. İşsiz bürokratlar hükümet adamlarının ricası (!) ile köşe yazarı oluyor.. Arada bir genel yönetmenler “adam yaratma hevesine kapılıp” kendileri köşeci türetiyor.. Yanlış anlamayın.. Şu yazsın, bu yazmasın diyenlerden değilim.. İsteyen istediği yerde yazsın.. Kendi okurunu bulsun.. Ben sadece bazılarının keyfi olarak köşe sahibi yapılmasını ayıplayanlardanım.. Sektöre musallat edilmesini ayıplayanlardanım.. Elimde yetki olsa yapmazdım.. Köşe yazarıyım diye çıkanları değil, onları çıkaranları eleştirme hakkım var.. Ama bunu köşemde ona buna bulaşarak kullanmıyorum.. Çoğu arkadaşım olan gazete yöneticileri ile yan yana geldiğimde lafı “alabilme kapasiteleri kadar” sokuyorum.. Elimden geleni bu..


YENİ HARMAN – Peki mutfakta olmak sizi geliştirdi mi yoksa engelledi mi?
DUMAN – Mutfak eğitim yeri.. Mutlaka geliştirir.. Seçmeyi, karar vermeyi, nerede duracağını bilmeyi öğretir.. Hata yaptın mı bedeli vardır.. Kimi zaman çok sert ödetir bu bedeli.. Gazetecilikten gelme bir patronumuz toplantı masasına erken gelmişti.. Yine dünya kupası oynanıyordu.. Oradan gönderilen dialara bakıp, yanında oturan spor sayfası yönetmenine “Yavrum bunlar nedir?” diye sordu.. Konuyu kastediyordu.. Çocuk heyecanlandı “Dünya kupasından gelen dialar..” dedi.. Patron hiçbir şey söylemeden yerinden kalktı.. Biraz sonra idare müdür gelip o arkadaşı dışarıya çağırdı.. Kovulmuştu.. Gazete mutfağında oyun bu kadar sert oynanır.. Hepimiz kovulan arkadaşa acıdık ama ders çıkardık.. Patron soru sordu mu salakça cevap vermeyeceksin.. Kuyruğun sonuna gidip “Burası kuyruğun sonu mu?” diye sormayacaksın.. Çünkü gelen cevap “Hayır, kuyruğun başı ama hepimiz ters duruyoruz..” esprisinde olmaz.. Fırçadan kovulmaya kadar bir sürü ihtimal var.. Mutfak cephe gibi bir yer.. Harp Okulu’nu bitirince zırt diye komutan olmuyorsun, savaş göre göre oluyorsun..


YENİ HARMAN – Sizce medyada bu kadar köşe yazarı şart mıdır? Olmasa ne olur?
DUMAN – Bu cevabı bilinen bir şey değil.. Çünkü gerçek anlamda bir rekabet yok, var olma çabaları var.. O ansiklopedi savaşlarının olduğu yıllar gerçek medya rekabeti günleriydi.. Şimdi köşe yazarının fazlası göz çıkarmıyor, azlığı da dert yaratmıyor.. Köşeler gazetelerin vitrin süsüdür.. Müşteri değişmiyorsa vitrini de yenilemek mal sahibinin içinden gelmiyor.. Elbette okurun alıştığı, sevdiği, arkasından gittiği köşe yazarları biraz kıymete biniyor ama diğerleri için aynı şeyi söyleyemem.. Internette olduğu gibi yazısını para karşılığı tıklayarak okutan bir düzen olsa.. Köşe yazarına da o tıklanma oranına göre para verilse olay biraz daha ayrışır.. Ama o günler de gelecek.. Belki de internet gazeteleri “Filanı okuyana sayfadaki diğer iki köşe yazarı da bedava!” kampanyaları yapacak..


YENİ HARMAN – Yandaş medya, candaş medya tartışmalarının üzerinden medyanın bugünkü ayrışmış durumuna baktığınızda ne görüyorsunuz?
DUMAN – Mide bulandırıcı deneyler yaşadık.. Çok sevdiğimiz, inandığımız kimi arkadaşların hiç inanmadıkları fikirler için kalem oynattıklarını, çizdiklerini, konuştuklarını gördük.. Hayat böyle bir şey işte.. Yaşadıkça görüyorsun.. İsim verip kimseyi yargılamam.. Küfür ettiği gazeteye gideni de.. Kendisine küfür edeni alıp başının tacı yapanı da.. Onlara “neye” deyip sorsan, onların da mutlaka bir cevabı vardır..


YENİ HARMAN – Mizah dergileri ve internet siteleri ile aranız nasıl? Ekşi Sözlük ile ilgili Fatih Altaylı’nın bir tepkisi sonucu ciddi tartışmalar oldu. Siz Ekşi Sözlüğe nasıl bakıyorsunuz? Sözlükte sizi çok seviyorlar, okuyor musunuz?
DUMAN – Mizah dergileri ile aram çok iyidir.. Gırgır’ın Fırt’ın çıktığı binada Günaydın’da çalıştım.. Oğuz Aral, Tekin Aral ağabey arkadaş statüsünde yakınlarımdı.. Bugünün ustalarından çoğunu çıraklık günlerinden tanırım.. Birkaç mizah dergisini hâlâ düzenli olarak alırım.. Ekşi Sözlük internet alanında bir yaratıcılık örneği.. Zekice tasarlanmış bir site.. Benim de ilgi alanımda ama kendime merakım olmadığından “benim için acaba bugün ne demişler” diye her gün bakmıyorum.. Ekşi Sözlük ile ilgili Fatih Altaylı arasındaki meseleyi de atlamışım, aslını tam bilmiyorum.. Bildiğim kulaktan dolma.. Internet büyüyen, büyüdükçe öğrenen bir sektör.. Başıboşluk tespiti doğru.. Ancak zamanla onlar da öğrenecek “oto-kontrol mekanizmasına” okurdan çok kendileri ihtiyaç duyacak.. Kısmak, dava etmek yerine dostça iletişim kurup yanlışları tartışmak daha yararlı.. Birkaç kez benim başıma da bazı sitelerden dolayı böyle şeyler geldi.. Aradım, konuştum.. Çoğu genç, akıllı, duyarlı çocuklar.. Haklı olduğum yerde hakkımı teslim ettiler.. Bence doğrusu bu.. Öbürü “yasakçılara” cesaret veriyor.. Ben de yazıya yeni başladığım yıllarda kimleri kırıp dökmedim ki.. Şimdiki aklımla birini kırmanın iyi bir şey olmadığını biliyorum, zaman öğretiyor.. İleri gitmekten dikkatle kaçınıyorum..


YENİ HARMAN – TV tartışmalarına gazeteci yetiştirilemeyen bir durum var. Her an onlarcası televizyonda oluyor. Bu durumlarda sizi göremiyoruz. Neden çıkmıyorsunuz? Sizi çağırmıyorlar mı?
DUMAN – Ben yazıya başladığım ilk yılda iki veya üç programa çıktım.. Sonra bunun zaman kaybı olduğunu düşünüp davetleri kabul etmemeye başladım.. Yıllardır benim ekrana ısrarla çıkmadığımı bilirler.. Yine de ayda üç beş davet alırım, birileri şansını dener.. Vaktiyle televizyon yapmam için önüme rakam hanesi boş çekler kondu, yine de kabul etmedim.. Haaa! Bir etkinlikten önce veya sonra habercilere yakalanıyorum.. Ayak üstü üç beş şey söylüyorum.. Habercileri severim.. Onlara torpil geçerim.. Tekmeleyip “Çekme kardeşim çekme..” diye tepinecek halim yok ya! Televizyonda tartışmaya çıkan gazeteciler bundan ya gizli bir zevk alıyor veya başka türlü hesapları var.. Köşesinde yazdığını bir de şifahen söylemek için bu kadar gayret göstermelerini anlamıyorum.. Çoğunun olayların gerisinden geldiğini bizzat biliyorum.. Biri bir tartışma başlatıyor.. Haydaa! Ne kadar ekran maydanozu varsa iş başında.. Kendi uydurduğum bir ata sözü ile tarif edeyim görüntüyü.. “Taşla yumurta kavga etmiş, tavuğun götünü şahit yazmışlar..” durumuna düşürüyorlar kendilerini..
Ayrıca ekran önene çıkmanın riskleri de var.. Vaktiyle meslekteki ağabeylerimizden biri patrondan, televizyondaki bir oturuma çıkmak için izin istemişti.. Gazetecilikten gelme patron “Bak yavrum..” diye karşılık vermişti.. “Burada dokuz kişiyiz, hepimiz senin aptal olduğunu biliyoruz.. Çıkacaksın televizyona milyonlarca kişi öğrenecek, ne gereği var.. Otur oturduğun yerde..” Sözünü ettiğim risk bu.. Okur ya aptal olduğumu anlarsa..


YENİ HARMAN – Size para veremesek bile Yeni Harman’da yazar mısınız? Çok genç ve müthiş akıllı okurlarımız var. Onlara yazacak olmak sizi heyecanlandırır mı?
DUMAN – İş mi teklif ediyorsun bana? Öyle ise tekniğin yanlış.. “Para veremeyiz..” diyorsun.. Veya benim salaklığıma olan güvenin tam.. Şaka bir yana yazma işi düzene bağlandı mı sıkıntılar basıyor üzerime.. Hâlâ okunacak yüzlerce kitabım var.. Eski yazı çalışmalarım var.. Tarihi didikleme işlemi ve yazmamı bekleyen projelerim var.. Zaman kendime bile yetmiyor.. Yeni Harman için yine de özel bir şeyler yapmak isterim.. Çok da hoşuma gider ama yaz bitene kadar izin vermeniz şartıyla..

ETİKETLER
#selahattin duman