Medya
19 Şub 2021 09:11 Son Güncelleme: 19 Şub 2021 09:24

Gara Operasyonu'ndan MİT'in son anda mı haberi oldu?

İstihbarat kaynaklarına yakın gazeteci Gara operasyonuyla ilgili dikkat çeken iddiaları gündeme getirdi...

Türkiye, terör örgütü PKK’ya karşı Gara’da yürütülen operasyonla birlikte verilen 13 şehidin yasını tutarken diğer yandan da sonuçlarını tartışıyor.

İstihbarat kaynaklarına yakın T24 yazarı Tolga Şardan, bugün yazdığı yazıda Gara operasyonunda yaşananları yazdı.

“Bu satırların yazarı olarak gerek başkentten, gerekse yerel kaynaklardan elde ettiğim bilgileri Büyüteç'ten paylaşmak istiyorum” diye yazan Tolga Şardan, TSK ve MİT ile ilgili dikkat çeken bir iddiayı dile getirdi.

Şardan yazısında, “İddiaya göre, bu kadar yakın çalışılmasına rağmen, MİT'in Gara operasyonundan ‘son anda’ bilgisi oldu” ifadelerini kullandı.

Şardan bu iddianın da Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı'na atandıktan sonra FETÖ'yle bağlantılı ankesör – mahrem imam soruşturmasında adı geçen ilk general olan Serdar Atasoy'un gözaltına alınmasıyla ilgili olabileceğini ileri sürdü.

İşte Tolga Şardan’ın T24’teki o yazısı:

“Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Gara'ya yaptığı operasyonun askeri ve siyasi sonuçlarının kamuoyunda yankılanması devam ediyor.

Bir yanda şehitler ve ailelerin durumu, öte yanda şehitler üzerinden süren iktidar ile muhalefet arasındaki her konuşma veya açıklamayla dozu yükselen siyasi tartışmalar üzüntü veriyor.

Her ne kadar bir haftadır süreç değişik isimlerce kamuoyu önüne getirilse de, bu satırların yazarı olarak gerek başkentten, gerekse yerel kaynaklardan elde ettiğim bilgileri Büyüteç'ten paylaşmak istiyorum.

Öncelikle Gara'nın PKK için önemini hatırlatayım. Türkiye sınırına 35 kilometre mesafedeki kamp bölgesi, PKK yönetiminin Kandil'deki ana karargâhtan sonra en çok kıymet verdiği alan. Oldukça dağlık bölge için bizzat sahada olan isimler, "Gabar Dağları bile Gara'nın yanında yayla kalır!" benzetmesini yapıyor.

Hemen herkesin bildiği gibi Gara Kampı, "İkinci Kandil" olarak tanımlanıyor. Örgütün ana lojistik ve eğitim üssü.

Bu kadar dağlık bölgede eğitimin nasıl yapıldığı sorusunu uzmanlar, teorik eğitimlerin büyük mağaralarda yapıldığını belirterek yanıtlıyor.

PKK'ya katılan hemen herkesin yolu mutlaka buraya düşüyor. Haftanin kampına PKK'lılar Gara'dan gönderiliyor.

Ayrıca, yine örgütün hastanesi burada. Hapishanesi burada.

Zaten TSK'nın operasyon yaptığı mağaranın aynı zamanda PKK'nın hapishanesi olduğunu belirteyim bu arada.

Özetle, PKK için özel ve önemli bir barınma alanı.

ÖNCE ZAP KAMPI, SONRA GARA KAMPI

Gelelim örgüt tarafından alıkonulanların durumuna.

Hatırlanacağı üzere, geçmişte PKK'nın kaçırıp rehine haline getirdiği kişiler, kaçırma olaylarından kısa süre sonra kimi zaman siyasiler, kimi zamanda sivil toplum örgütlerinin girişimleri sonucunda örgütün elinden alınmıştı.

Ancak, 2015 ve 2016'da kaçırılan bir grup kamu görevlisinin süreci bu kez farklı işledi.

PKK, bu dönemde kaçırdığı kişileri her zaman olduğu gibi yine Çukurca'nın karşısında Kuzey Irak topraklarındaki Zap kampına getirdi.

Daha önce de alıkonulanlar mesela Dağlıca'dan kaçırılan askerlerin de, kaçırılan kamu görevlileri gibi hep Zap kampına getirilip barınmaları sağlanmıştı.

Örgüt yönetimi zaman içinde daha önce olduğu gibi rehineler üzerinden hükümet ile irtibat kurulmasını uzunca bir süre bekledi.

Fakat hükümet bu kez daha önce olduğu gibi rehinelerin geri alınması için herhangi bir temas kurulması girişiminde bulunmadı.

Rehineler bu nedenle dört yıla yakın süreyi Zap kampı bölgesindeki Çemço alanı ile Tirvaniş Köyü kırsalında geçirdi.

Bu süre içinde TSK'nın sürekli hava operasyonlarının Zap kampındaki güvenlik koşullarını elverişsiz hale dönüştürmesi üzerine örgüt yönetimi alıkonulanların Gara kampına taşınması kararını aldı.

Zap kampındaki Türk vatandaşları iki yıl önce ikili – üçlü gruplar halinde Gara'ya getirildi. Ve geçen hafta TSK'nın operasyonun hedefi olan örgüt hapishanesine alındı.

SİYAN TEPESİ'NDEKİ ÖRGÜT CEZAEVİ

Ve operasyon süreciyle ilgili elde ettiğim bilgiler ise şöyle:

PKK'nın elinde 5 – 6 yıldır alıkoyduğu rehinelerin kurtarılmaya çalışıldığı süreç geçen yılın sonuna doğru başladı.

Sınır ötesinde bir süredir yerel kaynaklarla temas halinde olan MİT, rehinelerin Gara'daki hapishanede tutulduğu bilgisine ulaştı.

Bu arada MİT bu bilgiyi bölgede konuşlu bulunan Peşmerge Özel Kuvvetleri olan Zerevani Güçleri üzerinden doğrulattı.

Aynı zamanda Barzani yönetimiyle devam eden görüşmeler sonrasında peşmerge Gara'ya giden yolları yaklaşık iki ay öncesinde kesti. Böylelikle Gara bölgesine giriş – çıkışların yapılmasının önüne geçildi.

Yılın sonlarına doğru 5 kişilik PKK'lı grubu Habur'a gelerek güvenlik birimlerine teslim oldu. Aralık'ın son haftasında yaşanan bu gelişmede teslim olanlardan ikisinin Gara alanında faaliyet gösterdiği anlaşıldı.

Şırnak'ta ifade veren iki PKK'lı, Gara'da iki yıldan fazla süredir alıkonulan Türk vatandaşlarının Siyan Tepesi'ndeki örgüt hapishanesinde tutulduğunu anlatırken, hapishane olarak kullanılan büyük mağaranın detaylarını verdi.

Tespitlerin yapılmasıyla birlikte hapishane olarak kullanılan mağaraya operasyon yapılması için çalışma başlatıldı.

TSK ve MİT'in birlikte yürüttüğü operasyonun 10 Şubat sabaha karşı havadan başlatılması sonrasında Gara alanında belirlenen hedefler vuruldu. Vurulan hedefler arasında Meyraki mevkiindeki PKK'nın telsiz merkezi de bulunuyor.

Hava operasyonunda vurulmayan tek yer ise hapishanenin bulunduğu Siyan Tepesi'ydi.

Aynı zamanda Özel Kuvvetler'den görevlendirilen iki tim bölgeye bırakıldı.

Hapishane çevresinde başlayan çatışmada üç şehit verildi. Mağaradan ateş açan PKK'lılardan Doğan Geçgel ve bir arkadaşı teslim oldu.

Çatışmanın başlamasıyla birlikte mağarada alıkonulan rehineler örgüt yönetiminden gelen talimatla tek tek başlarından tabanca ile vurularak katledildi.

Sonrası zaten malum.

Devletin, Hulusi Akar'ın ağzından yaptığı resmi açıklamalar yanında örgüt kanallarından yayılan gayri resmi bilgiler.

YANITLARI MERAK EDİLEN SORULAR

Benim farklı kaynaklardan edindiğim süreç hakkındaki bilgiler bu şekilde.

Gara harekâtını araştırırken, ilginç bir bilgiye daha ulaştım. Belki bir iddia demek daha doğru olabilir.

Bir üst paragrafta, Gara kampına yapılması planlanan operasyonla ilgili MİT ve TSK'nın beraber çalıştığını aktarmıştım.

İddiaya göre, bu kadar yakın çalışılmasına rağmen, MİT'in Gara operasyonundan "son anda" bilgisi oldu.

Bu iddiaya bağlı olarak başka bir iddia ise, harekâtın Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı'na atandıktan sonra FETÖ'yle bağlantılı ankesör – mahrem imam soruşturmasında adı geçen ilk general olan Serdar Atasoy'un gözaltına alınmasının kamuoyunda yarattığı olumsuz tablo.

Hatırlanacağı üzere, Atasoy'un gözaltına alınmasıyla birlikte hükümete yakın medya kuruluşları bile "Atasoy'un kim tarafından korunduğunun ortaya çıkarılması" konusunda haberler yayımlamıştı.

Kimi kaynaklarım, Gara operasyonu ile Atasoy'un yakalanması arasındaki sürecin tesadüf olmadığı görüşünde.

Bir kaynağım bu konuda; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in harekât sonrasında yaptığı açıklamalarda "mağara ile ilgili uzun süredir çalışma yapıldığı" değerlendirmesine dikkat çekerken, "o kadar detay bilgi varken, bölgenin ve mağaraya girişin zor olacağı bilinmesine karşın bu süreçte acil operasyon yapılmasının gerekçesinin ne olabileceği" sorusunun yanıtının önemli olduğunu vurgulaması önemliydi.

Gelinen bu noktada; TSK, üzerinde çalışılmış bir harekât gerçekleştirdi. Bu operasyonun amacı bölgeye adım atmaktan daha önemlisi PKK'nın alıkoyduğu 13 kişiyi örgütün elinden kurtarmaktı.

Olmadı maalesef. PKK, yıllardır elinde tuttuğu silahsız insanları hiç acımadan katletti.

Yaşananları gördükten sonra TSK'nın asli amacını gerçekleştirdiğini söylemek de hayli zor.

Bir başarısızlık hâli oluştu.

YAKIN ZAMANDA GÖRÜLECEK SONUÇLAR

1993'te Elazığ – Bingöl karayolunda durdurdukları otobüsteki silahsız 33 eri şehit eden PKK, iki ay geçmeden bu kez Başbağlar'da 33 köylüyü öldürüp köyü ateşe verdi.

Silahsız insanlara karşı yapılan bu iki katliam devletin gözünü açtı. O döneme kadar "savunma konsepti"ni uygulayan güvenlik kuvvetleri, iki katliamla birlikte terörle mücadele model değişikliğine gitti. Devlet, yavaş yavaş "alan hâkimiyeti konsepti"ne geçmeye başlamıştı. Nitekim geçti de. Yıllardır bu model uygulanıyor.

Ardından 1996'da Lice kırsalında arazideki askeri birliğe baskın yapan PKK, 28 askeri başlarına tek kurşun sıkarak şehit etmiş ve silahlarını alıp kaçmıştı. Bu saldırının ardından TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü beraberce Türkiye'nin en önemli terörle mücadele harekâtlarından Atmaca Harekâtı'nı yürütmüştü.

Bu harekât, baskın sonrası emekliliği gündeme gelen dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Hilmi Özkök'ün yıllar sonra Genelkurmay Başkanı koltuğuna oturmasının önünü açmıştı.

Yakın zamana kadar PKK, hem kırsalda, hem de şehir merkezlerinde sivilleri ve devlet kurumlarını hedef alan katliamlar yaptı. Pek çok yurttaşımız ile devlet görevlisini şehit verdi bu topraklar. Binlerce insanımız da bu katliamlardan yaralı olarak yaşama tutunmaya çalıştı, çalışıyor.

Örgüt, en son geçen hafta 13 yurttaşımızı TSK'nın harekâtını gerekçe gösterip başlarına sıktığı tek kurşunla şehit ettiği eyleme imza attı.

PKK'nın en önemli kamplarından Gara'ya - Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin haritalarında Gare adıyla bilinen bölgeye - TSK'nın 10 Şubat'ta gerçekleştirdiği harekâtı, gerek Türkiye'nin terörle mücadelesinde, gerekse iç siyasette çok önemli bir köşe taşı olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Askeri, bürokratik ve siyasi yansıması mutlaka olacaktır.”