Röportaj
01 Eki 2012 11:07 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:12

FUTBOLDAN ANLAMAK İÇİN KADINLIK ORGANI GEREKMİYOR!

“Kadınlar futboldan anlar mı” çıkışıyla ofsaytta yakalanan Ümit Özat'a, Simge Fıstıkoğlu'ndan jeneriklik gol geldi.

Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir futbol programında teknik direktör Ümit Özat’la “Kadınlar futboldan anlar mı” tartışması yaşayan Simge Fıstıkoğlu, Özat’ın stüdyoyu terk etmesiyle en çok konuşulan isimlerden oldu. Fıstıkoğlu’nu buldum ve “kadın ve futbol”a dair her şeyi sordum...

Futboldan anlamak için beyin yeter!

O gece ne oldu?
Ben Habertürk’te 2006’dan 2011’e kadar her pazar futbol programı yaptım. Çok da seviyorum futbol konuşmayı. İlk kez böyle bir şey başıma geliyor. Beni rahatsız eden üsluptu sonuçta. Tartışmanın fitili ‘ben kadın taraftarın görüşünü ciddiye almam’ cümlesiyle başladı. Neden almazsınız? Bunu da söyleyen bir teknik direktör. Yarın öbür gün bir takım çalıştırsa ve o takımın maçlarına ceza sebebiyle sadece kadın taraftarlar gelse ne yapacak?

Öncesinde bir gerilim olmuş muydu? Yorumu mu beğenmedi hoca sadece?
Kadın taraftarların ve benim yorumumu beğenmedi Ümit Özat. İkinci cümlede ‘Seninle futbol konuşmam’ dedi. Yüzüme de bakmadan konuştuğu için anlamadım. Benimle mi diye sordum ‘Evet seninle’ dedi! Sonra da onunla futbol konuşacak kişinin onun kadar futbol bilgisi olması gerektiğini söyledi. O zaman Ümit Özat’la şimdiki futbolcular da futbol konuşamaz! Düz mantık... Genç futbolcunun da onun kadar tecrübesi yok! Ayrıca böyle bir kıyaslama da yok hayatta. ‘Beni eleştirmek için benim kadar futbol oynamanız gerekir’... Niye? Öyle bir kaide mi var? Üstelik o stüdyoda bulunan tek futbolcu Ümit Özat, o zaman hiçbiriyle konuşmaması lazım! ‘Kadınla konuşmam, futbol oynamayanla konuşmam’ cümlesi çıkıp da ben de devam ettirince, neden diye iş başka bir noktaya döndü. Sen bana futbol bilgini anlat, antrenman bilgini anlat...

Ben sorayım var mı antrenman bilgin?
(gülüyoruz) Bence ne sen sormuş ol, ne ben söylemiş...
İzleyince hocanın çok gerildiğini anlaşılıyor. Acaba başka bir tavır mı bekliyordu?
Muhtemelen. ‘Haklısınız, benim sizin gibi bir kariyerim yok’ deyip susmamı bekliyordu. Beklentisi neydi çözemem. Sonrasında maç sonu röportajları izledik, Aykut Kocaman’ın yorumlarını izledik. O esnada hiç konuşma olmadı aramızda. Zaten yayına döndükten sonra ‘Ben izleyicilerden özür diliyorum, söylediklerim yanlış anlaşıldı’ dedi ve gitti.

Biz o platformda eşit durumdaydık

Aslında eleştiriye karşı, futbol camiasında sık karşılaştığımız bir reaksiyon bu; ‘Beni eleştirebilmen için önce o sahaya bir inmen lazım’...
Bu konuyu elbette düşündüm ama hiç bir noktasında hak vermedim. Ben TV’de iş yapıyorum. Haftanın ortalama 4 günü ekrandayım. Bir izleyici hiçbir televizyonculuk bilgisi olmadan beni izlediği anda eleştiriyor mu? Evet. Ben ona dönüp bir şey diyor muyum? Demiyorum. Bazı mesleklerde görüş bildirmek için uzmanlık gerekir. Mesela deprem ya da sağlık konuları vs.dünyada artık bu kadar sınırlar kalkmışken böyle bir ayrım yapılamaz.

Hocanın da hayatı kendisine yapılan eleştirilere cevap vermekle geçti. Acaba o akşam için mi öyleydi?
Genel fikrinin bu olduğunu düşündüm çünkü ‘Ben eşimle bile futbol konuşmuyorum’ dedi. Kendi tercihidir. Ben kendisine bir röportaj talebinde bulunsam, ‘Prensip olarak kadınlarla futbol konuşmam’ derse saygı duyarım. Fakat biz o platformda, yan yana eşit sıfatla bulunuyoruz.

Krizi iyi yönetebilen biriyim, soğukkanlıyım

Sen de bir yerde orada ev sahibisin. Hiç geri adım atmamışsın değil mi?
Ben geri adım atmam. Ben bugüne kadar çok program yaptım. Aynı fikirde olmadığım onlarca konuğum oldu. Hiçbirinde iş buraya gelmedi. Üslup diyorum ya... Anlaşmazlık olabilir. Ama bunu devam ettirip sadece ev sahibi olmam gerekçesiyle bana yönelik bir üsluba da sessiz kalamam. Karakterime aykırı.

Ümit Hoca sonrasında yaptığı açıklamalarda ‘reyting’ için yapıldı diyor. Öyle bir kaygınız var mı?
Ben ilk defa seninle konuşuyorum, kendisi sayısız röportaj verdi. O zaman kim neyin peşinde oturup bakalım...

Program esnasında ne hissettin?
Ben krizi iyi yönetebilen biriyim. Stres yönetimim iyidir. Soğukkanlıyımdır. Öncelik Ümit Özat’la yaptığım tartışma değildir, orada bulunmam gerekliliğidir. Ben çekip gidemem çünkü yayıncıyım. Ayrıca niçin çekip gideyim? Bir insanla oturup medeni bir biçimde tartışabilirim.

Futbol camiası sessiz kaldı

Programdan sonra reaksiyonlar nasıldı? Bülent Hoca çok üzüldü. Yayından sonra bana ‘Üzülme, bunları kafana takma, sen çok iyisin, çok beğeniyorum yorumlarını, onun kusuruna bakma’ dedi defalarca. Özellikle basından yüzde yüz destek aldım. Tanımadığım kişiler bile aradı, mesaj attı. Rahşan Gülşan yazmış. Pek çok internet sitesi kadınların isyanı şeklinde vermiş haberi, buna da çok sevindim. Spor yazarları maille, mesajla destek verdi. Hiçbirini silmiyorum çünkü çok kıymetli. ‘Kendini doğru ifade ettin, bravo’ dediler.

Peki futbol camiasından?
Çok az aldım ama dolaylı olarak konuşulduğunu biliyorum. Üslubum sebebiyle takdir edildiğimi biliyorum. Ama kimse sesini çıkarmadı. Yarın öbür gün beraber çalışabilirler niye karşı karşıya gelsinler ki ‘bir kadın yorumcu’ sebebiyle?

Yıllardır aynı cümleyle karşılaşıyoruz... Kadınlar futboldan anlar mı ne dersin?
Ben kadınlar futbol izlemeyi tercih etmez cümlesine de karşı çıkarım. Böyle bir genelleme yapılamaz. Hele anlamaz lafına tüm benliğimle karşı çıkarım. Çünkü bir şeyi anlamak için gerekli organ beyindir, kadınlık organı değil. Dolayısıyla kadınlar ilgilenmiyor olabilir ama yine de genelleme yapılamaz. Sen, ben ve o kadar kadın taraftar, örneğiyiz. Dersiniz ki kadınlar ilgilenmiyor, sevmiyor, izlemiyor, bunu anlarım ama ‘kadınlar anlamaz’ diyorlar, ben de bunu anlamıyorum.

Bir TV yöneticisi ekranını bir kişiye sadece güzel olduğu için teslim eder mi, mümkün mü?
Bir kere orada büyük bir kurum var; geliriyle prestijiyle, izleyicisiyle. O kadar kolay mı bu iş? O zaman bütün TV’lerde sadece güzellik kraliçeleri olması lazım. Futbolu nasıl büyütmemek gerekiyorsa ‘Sadece erkekler anlar’ diye televizyonculuğu da bu kadar küçültmeyelim. Başlangıçta güzellik avantaj olabilir ama Johan Cruyff’un bir lafı vardır: her avantajın bir dezavantajı vardır, diye. Hiçbirşey olmasa güzel olduğunuz için orada olmadığınızı kanıtlamanız gerekir. Messi’yi getirip bir stüdyoya koyalım. “3-2-1 yayındasın” desinler bakalım.. Konuşabilirse alkışlayacağım.. Yayın götürmek, bir meslektir.

Berfu Haşıoğlu/Vatan