Gündem
28 Ağu 2020 14:16 Son Güncelleme: 28 Ağu 2020 17:08

FETÖ'nün siyasi ayağı sorusuna yanıt verdi! AKP'li Ünal'dan dikkat çeken açıklama

AKP'li Mahir Ünal, “FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?” sorusuna dikkat çeken yanıt verdi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, Haber Global TV’de Jülide Ateş’in sunduğu “40” isimli programa katıldı. Mahir Ünal’ın “FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?” sorusuna verdiği yanıt ise dikkat çekti.

AKP’Lİ MAHİR ÜNAL: FETÖ SİYASETE SIZMAYI HİÇBİR ZAMAN DÜŞÜNMEDİ

“FETÖ’cü dediğimiz insanlar, 2008’de 2009’da 1995’te 1990’da öğretmen olarak ya da doktor olarak ya da hakim, savcı, asker, emniyet mensubu olarak bunlar hayatın içerisinde bizimle beraber yaşayan insanlardı” diyen AKP’li Mahir Ünal, “Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, emniyete sızdılar, yargıya sızdılar; siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler” ifadelerini kullandı.

FETÖ için, “Ak Parti’yle kurdukları ilişkide de bunlar son derece açık oldular. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki süreçte, Ak Parti’nin vesayetler ve darbelerle mücadelesinde Ak Parti bütün demokrasi yanlısı, darbe karşıtı sivil toplum örgütlerini yanına aldığında bunlar da geldiler Ak Parti’nin yanında kümelendiler” şeklinde konuşan AKP’li Ünal’ın “FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?” sorusuna verdiği yanıtın tamamı şöyle:

“Mahir Ünal: İsmet Özel der ki ‘her şen ben yaşarken oldu bunu bilsin insanlar.’  Aslında her şey biz yaşarken oldu… Yani FETÖ de 15 Temmuz darbesi de 17-25 Aralık süreci de 7 Şubat MİT krizi de bunların hepsi biz yaşarken oldu. FETÖ’cü dediğimiz insanlar, 2008’de 2009’da 1995’te 1990’da öğretmen olarak ya da doktor olarak ya da hakim, savcı, asker, emniyet mensubu olarak bunlar hayatın içerisinde bizimle beraber yaşayan insanlardı… Bu dini grup görünümlü, sivil toplum örgütü görünümlü yapı, bir gün devleti ele geçirmek istediğinde bunların aslında bir dini grup olmadığını, bunların bir sivil toplum kuruluşu olmadığını gördük. Bu yapı siyasetle kurduğu ilişkide, FETÖ ele başısının ifadesiyle siyaseti aşağıların aşağısı olarak görüyor. Hatta iktidarı aşağıların aşağısı olarak görüyor. Siyaseti ve siyasetçiyi kendi ifadeleri ile, anlaşılan konuşulan bir yapı olarak görüyor ve değerlendiriyor. Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, emniyete sızdılar, yargıya sızdılar; siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, siyasetle kurdukları ilişkide de geçmişte baktığınızda da Turgut Özal’la da, Süleyman Demirel’le de Mesut Yılmaz’la da, Tansu Çiller’le de Bülent Ecevit’le de kurdukları ilişkide de son derece açık oldular, Ak Parti’yle kurdukları ilişkide de bunlar son derece açık oldular. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki süreçte, Ak Parti’nin vesayetler ve darbelerle mücadelesinde Ak Parti bütün demokrasi yanlısı, darbe karşıtı sivil toplum örgütlerini yanına aldığında bunlar da geldiler Ak Parti’nin yanında kümelendiler. 2013’den sonra Ak Parti bütün kongre, bütün yerel seçim, genel seçim aday belirlemelerinde  ince eledi, sık dokudu. Burada diğer siyasi partilerin özellikle CHP’nin 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra kullandığı söylem, dil ve ortak hareket biçiminin kendi içlerinde bir değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum…"

Programın devamında AKP Genel Başkanı Mahir Ünal “FETÖ ile geçmişte işbirliği yaptınız mı?” şeklindeki soruya ise, 2012 yılında FETÖ’nün kapatılan yayın organı Bugün TV’ye yaptığı açıklamalar üzerinden yanıt verdi.

Mahir Ünal o konuşmasında FETÖ lideri Fethullah Gülen ve okulları/dersaneneler için, “bir kanaat önderi, bir fikir işçisinin, bir muhabbet fedaisinin gayreti ile çabası ile ortaya çıkmış, bütün dünyaya yayılmış, her ülkede de son derece faydalı, orada adeta kamu diplomasisi yapan, Türkiye’yi tanıtan okulların geleceğine dair bir inisiyatifte bulunmak başka bir şey. Kamuoyunda şöyle bir algı oluşmamalı; sanki birileri o okulları dershaneleri ele geçirmek istiyor da hayır ele geçirmenize gerek yok gibi algı yanlış olur. Buradan AKP ile camia karşı karşıya geliyor acaba buradan bir çatışma çıkar mı gibi yaklaşımlar, art niyetli yaklaşımlardır” demişti.

Mahir Ünal’ın “FETÖ ile geçmişte işbirliği yaptınız mı?” sorusuna verdiği yanıtın tamamı ise şöyle:

“Mahir Ünal: Asla! Hemen söyleyeyim Bugün Tv’ye yaptığım açıklama 2012, dersanelerin kapatılması olarak grup başkan vekili olarak ben çalışmaya başlamışım eğitim komisyonunu toplamışım ve Bugün Tv’nin muhabiri de peşimde geziyor, çünkü bizim yaptığımız çalışma ile ilgili bilgi almak istiyor ve dersaneler üzerinden de bir çatışma zeminine doğru gidiyoruz, olayları kendi şartları içinde konuşmadığınız zaman çok büyük haksızlık yapmış oluruz… O yıllarda bunlar bir sivil toplum örgütü görünümünde, bunların dersaneleri var, bunların okulları var ve biz dersaneleri kapatmaya karar vermişiz. Cumhurbaşkanımız o günkü Başbakanımız; beni aradı. Daha öncesinden 2005’den Hüseyin Çelik’in Bakanlığı döneminden zaten dersaneleri kapatmak için çalışmaları başlatmışız, 2012 yılında dersaneleri kapatma kararı almışız ve çalışmaya başlamışız. Benim ağzımdan söz almak istiyorlar. Benim tek demecimdir o, ben sorun çıkmasın diye diyorum ki onlara ‘yurtdışında bu işleri yapıyorsunuz, dersaneleri niye bu kadar önemsiyorsunuz, zaten yurtdışında muhabbet fedailiği yapıyorsunuz, kanaat önderliği yapıyorsunuz; bu dersaneleri bu kadar önemsemeyin’ diyorum ama maalesef kırpılmış, o hale gelmiş.

Kanal 24’te de aynı şeyleri söyledim. Orduya dindarları almayacağız diyerek, orduya imam hatiplileri almayacağız diyerek başörtülü insanların çocuklarını orduya almayacağız diyerek, maalesef bu insanların orduya sızmasının kapısı açıldı. Biz bunları dindar zannediyorduk. Biz orduya dindarların alınmadığını düşünüp, bunların YAŞ kararlarıyla atılmasına üzülürdük. Onlar o zaman FETÖ’cü olarak bildiğimiz insanlar değildi ki. Bunların FETÖ’cü olarak ne zaman maskesi düştü; 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra. Devlet tarafından bunların bir terör örgütü olduğu tescillendikten sonra, Milli Güvenlik Kurulu raporuna girdikten sonra, devlet bunlara terör örgütü dedikten sonra, kimin ne yaptığına bakmak gerekir. Biz geriye dönerek Bülent Ecevit’ten Mesut Yılmaz’a Süleyman Demirel’e kadar o zaman herkesi bu çerçeveye almamız gerekiyor.”