Medya
19 Kas 2013 09:26 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:45

Fethullah Gülen için 28 Şubat bin yıl mı sürecek?

Zaman yazarı Bülent Korucu, Fethullah Gülen'den 28 Şubat'ın intikamının alındığını öne sürdü.

Gülen için şubat bin yıl mı sürecek?
 
28 Şubat’ın en önemli mağdurlarından biri hiç şüphesiz Fethullah Gülen. Tarihin en büyük medyatik linç kampanyalarından birine muhatap olmuş, idamla yargılanması talep edilmişti.
 
Şimdi bu mağduriyet farklı bir boyutta tekrar yaşatılıyor. Varlıklarını Gülen karşıtlığı üzerine bina eden bir grup, onun 28 Şubat’a destek verdiğini iddia ediyor. Hafızası zayıf bir toplum olduğumuz için inanacak kimse bulmakta zorlanmıyorlar. İddiaya mesnet teşkil eden birkaç noktayı irdeleyelim.
 
Gülen’in Başbakan Necmettin Erbakan ve hükümetin süreci yönetmesiyle ilgili eleştirileri hatırlatılıyor. Hükümeti ve Başbakan’ı sadece Gülen değil, pek çok isim aynı minvalde eleştirdi. Hatta en makul ve alttan alan eleştiriler Gülen’inkilerdi. Hz. Ebubekir ve Ömer bin Abdülaziz örneklerini hatırlatarak şöyle diyordu Gülen: “Büyüyen bir Türkiye, dünya ile entegrasyona giden bir Türkiye, çok problemi olan Türkiye, iktisadi, siyasi, kültürel ve dünya ile münasebetleri açısından kocaman, büyük dev bir Türkiye ve gelecekte dev olmaya müsait bir Türkiye. Bunu idare edememiş olabilirler. Bu açıdan da tamamen yetersiz dememeye çalıştım. Fakat öyle de olsa Türkiye’nin bahis mevzuu olduğu bir yerde milletimizin geleceği bahis mevzuu olan bir yerde, bizim şahsi onurumuz, şahsi gururumuz hatta siyasetten beklediklerimiz bahis mevzuu olamaz. Aslında, iyi bir seçim kanunu, umum Türk toplumunun benimseyeceği bir intihap hususiyeti ve keyfiyeti ve -belki benim haddimi aşan bir husus, maksadı da aşmışlık sayılabilir- erken bir seçime gidilmesi çare olabilir.” Gülen, ‘seçime gidin’ demek için kırk dereden su getiriyor.
 
Seçimi çıkış yolu olarak gören başka isimler de vardı. Mesela Ali Bayramoğlu, Korkut Özal’ın şunları söylediğini yazıyor: “Koşulları uygulamak zorunda kalırsa Erbakan ve RP biter. Direnmek de pek kolay görünmüyor. Yapılması gereken DYP ve RP’nin birlikte seçim kararı vermesidir.” (4 Mart 1997, Yeni Yüzyıl Gazetesi) ANAP listesinden seçilmesine rağmen Refahyol Hükümeti’ne destek veren BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun eleştirileri daha sert. Hükümete süre verip sonunda desteğini çeken BBP lideri, “Demokratikleşmede geri adım atıldı; güçlüler, iktidar çoğunluğu ile aklandı. YAŞ kararlarına tavır konulmadı. Çekiç Güç’ü Keşif Güç haline getiren kararlar alındı. İsrail’le bir dizi anlaşma imzalandı. Başörtüsü meselesi çözülmedi. Kriz İzleme Kurulu kurularak Kabine’nin iradesi devredildi.” diyordu.
 
Ahmet Taşgetiren de benzer eleştiriler kaleme almıştı: “Başbakan sakil kaçacağını bile bile neden Genelkurmay Başkanı’yla görüşmesini atom bombası patlatmaya benzetti? Neden protokole aykırı şekilde Başbakanlık’ın kapısında karşıladı? Neden kendisini TSK mensuplarına, tüm toplum kesimlerince garipsenen ve adalet hislerini ayağa kaldıran bir zam vermek zorunda hissetti? Ve neden sık sık orduyla problemimiz yok mesajı verme ihtiyacı hissetmektedir? Bunlar Başbakanlık statüsü içinde garipsenen hususlardır.”
 
Yenişafak Ankara Temsilcisi Mustafa Karaalioğlu, erken seçim kozunun kullanılmak yerine oyalama taktiğinin tercih edildiğini belirtiyor. Oy vermese bile RP iktidarında İHL’lerin kapatılmasının faturası olacağını kaydettiği yazıya ilginç bir anekdot ekliyor. “Nitekim bu endişe ile apar topar Meclis’e koşan İstanbul Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, Erbakan’a şu sözleri söylemekten çekinmiyor: ‘Hocam bu karar çıkarsa 30 yıllık geçmişinizi inkâr etmiş olursunuz!’ Kendisi de İHL’li olan başkana ‘hayırdır, ayar yapmaya mı geldiniz’ diye sordum. Şakayla karşılık verdi: “Evet bir balans ayarı lazım.”

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN