Gündem
03 Ara 2014 10:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:57

Faruk Bildirici'den çok sert dinleme tepkisi: Bu özel hayat katillerinin...

Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici isminin telefon dinleme listesinde yer alması üzerine bir açıklama kaleme aldı.

Türkiye'yi sallayan yeni dinleme skandalı medya dünyasından pek çok ismin dinlendiğini de gözler önüne serdi.

Hürriyet Gazetesi'nin ortaya çıkardığı dinleme listesinde pek çok gazetecinin de ismi var. Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici de o gazetecilerden biri.

Gizli Kulaklar Ülkesi isimli bir kitabı da olan ve gizli dinlemenin Türkiye'deki tarihçesini kaleme alan Bildirici, Hürriyet'in "VİP kulak" ismini verdiği son dinlemelerle ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı.

"Kendi adıma hukuksuz olduğuna inandığım bu dinlemeyi yapanlar hakkında şikayetçi olacağım" diyen Bildirici, yargının ve güvenlik güçlerinin bu konudaki gerçek suçluları ortaya çıkarabileceğine inanmadığının da altını çizdi.

Bildirici açıklamasında, sırada siyasi parti genel başkanları ve muhalif siyasi parti yöneticileriyle ilgili dinleme ve izleme listelerinin de olabileceğini ileri sürdüğü açıklamasında,  bu dinlemelerin kaynağının "polisin içinde yuvalanmış, yasaları demiyorum, hukuku hiçe sayan bir cemaat örgütlenmesi" olabileceğini ancak  bu örgütlenmenin ve bu kadar geniş dinleme faaliyetinin siyasi iktidardan bağımsız ve habersiz yapılabileceğine inanmadığını da ekledi.

İşte Bildirici'nin açıklaması:

"Telefon dinlemeleriyle ilgili "Gizli Kulaklar Ülkesi" kitabımı 1998'de yazmıştım. Türkiye'nin"elektronik gözetim toplumu" haline gelişinin ipuçları o günlerden ortaya çıkmıştı; ben de kitabımda o ipuçlarını gözler önüne sererek özel hayata müdahalelere karşı çıkmıştım.Kitabımda, telefon dinlemeleri daha doğrusu elektronik gözetim konusunda "vatandaş" cephesinden bakan, bireyi koruyan yasal düzenlemeler yapılması gerektiği tezini savunmuştum.

Maalesef bireyin mahremiyetini gözeten yasalar yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri gördüğümüz yaklaşım burada da devam etti; telefon dinlemeleriyle ilgili olarak "devletin güvenliğini esas alan" yasalar çıkarıldı. Devlet vatandaşını ağırlıklı olarak Güneydoğu'da pervasız biçimde "şüphelendiği" herkesi dinledi, izledi.

AKP iktidarı döneminde devletin elindeki hem teknolojik olanaklar çok arttı; hem de polise ve istihbarata çizilen yasal sınırlar epeyce genişledi. Güvenlik güçlerinin elde ettiği bu yeni pozisyonu güçlendiren unsurlardan biri de siyasi iktidarın yaklaşımıydı. Siyasi iktidar, her tür elektronik gözetimin önünü açmakla kalmadı; buradan iktidarına güç devşirmeye girişti.2007'den itibaren itibaren dinleme, izleme, gözlemenin hem kapsamı arttı; hem de hedef kitlesi değişti.

Benim de içlerinde bulunduğum ve yeni ortaya çıkan dinleme listeleri de gösteriyor ki, güvenlik güçleri, dinlemeleri yaparken suç ve suçlu aramamış; siyasi iktidarın kendinden saymadığı ya da muhalif duruşu olan insanlar hedef alınmış. Bunu polisin içinde yuvalanmış, yasaları demiyorum, hukuku hiçe sayan bir cemaat örgütlenmesi gerçekleştirmiş olabilir. Ama bu örgütlenmenin ve bu kadar geniş dinleme faaliyetinin siyasi iktidardan bağımsız ve habersiz yapılabileceğine inanmıyorum. Hükümet çevreleri de gizliden ve de açıktan bu faaliyeti destek verdi; buradan elde edilen bilgileri kullandı.

Şimdi ben artık siyasi parti genel başkanları ve muhalif siyasi parti yöneticileriyle ilgili dinleme ve izleme listelerinin ortaya çıkmamışın bekliyorum. Çünkü hala MİT'in "istihbari dinleme/izleme"adı altında kimleri gözetlediğini bilmiyoruz. Oradaki listelerin daha da geniş olabileceğinden endişeleniyorum. Ayrıca telefonları dinlenenlerin isimleri ortaya çıkmaya başlasa da bilgisayarları ve mail trafiği izlenenlerin listeleri henüz ortada yok. Elektronik gözetlemelerin hedefinin telefonla dinlenenlerden daha da fazla olacağı kuşkusunu taşıyorum.

Siyasi iktidar, hükümet, yargı çevreleri bu konuda samimi bir soruşturma peşindeyseler, elektronik gözetimin tamamını ortaya çıkarmayı amaçlamalı. Aksi halde bu soruşturmalar göstermelik kalır, buzdağının asıl büyük kısmı yine gizli kalır.

Kendi adıma hukuksuz olduğuna inandığım bu dinlemeyi yapanlar hakkında şikayetçi olacağım. Ama hani siyasi cinayetlerde söylenen klasik bir laftır, "Sadece tetikçiler değil onları yönetenlerin, yönlendirenlerin de ortaya çıkarılması lazım". Evet ben de bu dinlemeler için aynı çizgideyim; sadece tetikçiler, dinleme emrini yerine getirenler değil, onlarla birlikte bu tetikçileri yönetenlerin de bulunması gerek. Günümüz yargısının, güvenlik güçlerinin bu konudaki gerçek suçluları ortaya çıkarabileceğine de inanmıyorum. Gerçekten ortaya çıkarılmak isteniyorsa TBMM'deki partilerin temsilcileri, bağımsız uzmanlar ve aydınlardan oluşan "Araştırma Komisyonu" kurulması gerek. Önerim budur. Ben de bu özel hayat katillerinin takipçisi olacağım.