İnfial
16 Mayıs 2015 16:49 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:33

Eskinin “Silahşor”ları bugünün “Medya Tetikçileri”ne benzemez!..

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Ertuğrul Özkök ve Ethem Sancak arasındaki “Yakup Cemil” benzetmeli tartışmayı ele aldı.

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Hürriyet köşe yazarı Ertuğrul Özkök ile Star,Güneş ve Akşam gazetelerinin sahibi Ethem Sancak arasındaki “Yakup Cemil” benzetmeli tartışmayı ele aldı.
Günümüzün medya tetikçiliği ile kimi tarihsel kişiliklerin karşılaştırılamayacağını söyleyen Akar, gerçek Yakup Cemil’in bugünün medya tetikçilerine hiç benzemediğini savundu…

Eskinin “Silahşor”ları Bugünün “Medya Tetikçileri”ne benzemez!..

Konuya girmeden hemen belirtmeliyim; bu yazı özellikle ne Ertuğrul Özkök’e ne de Ethem Sancak’a bir cevap olsun diye yazılmadı. Hatta onlarla direkt bir ilgisi bile yok. Bu yazı olsa olsa ikisi arasında süren, “İttihat Terakki’nin Silahşoru” olarak anılan ve -benzetme düzeyinde bile olsa- Yakup Cemil’in de adının karıştırıldığı tartışma “dolayısıyla” yazıldı. Şayet bence o talihsiz benzetme yapılmasaydı bu yazı da olmayacaktı. İlgili şahıslara onların kendi kullandıkları benzetmeleri yakıştırma amacı da taşımıyor. Sözü geçen isimlerle özel bir meselem de yok. Tanımam bile. Dolayısıyla onlar bu yazının nedeni, muhatabı değil “vesilesi” olabilirler ancak. 

Lakin benim asıl derdim o isimler de değil zaten. Ben “tarihsel kişilikler”in bağlamından kopuk, gelişigüzel, keyfi ve üstelik benzetilene de haksızlık olabilecek şekilde yansıtılmasından rahatsızım. Bu manada bir tarihsel kişilik olarak Yakup Cemil’in post-modern yavşaklıklarla dolu günümüz dünyasına -benzetme düzeyinde bile- hiç uymadığını düşünüyorum. Böylece burada manasız ve gereksiz bir “ifade yüklemesi” olduğunu zannediyorum.

Gerçek Yakup Cemil tamamıyla “nevi şahsına münhasır”, deli dolu, asabi ve bir o kadar da mert bir adamdı. Bu yüzden günümüzün şirazesinden çıkmış çatışmalarında adının (İster savunma ister saldırı amaçlı) kullanılamayacağına inanıyorum. O nedenle günümüzün bir olgusu olan ”medya tetikçiliği” hikâyesinin hangi bağlamda ve hangi niyetle olur ise olsun Yakup Cemil’le birlikte anılmasını esefle kınıyorum. Ne diyeyim? Hay Yakup Cemil kadar başınıza taş düşmesin kardeşim!..

Biliyorum; bu ülkede İslamcısı da Kemalist’i de İttihatçıları pek sevmez. O yüzden o gün de bugün de “Günah keçisi” idiler. Kolay “vur abalıya” olurlar. Ben ise bir dolu hata da yapsalar, “çöküş”ü hızlandırsalar bile çözülme ve dağılmayı önlemek için dövüşen ve hazin sonlarına koşan “biçareler” olarak görürüm onları. Tek talihsizlikleri dünyanın zaten altüst olduğu bir zamanda imparatorluğun geçmiş bütün hesabını tek başlarına ödemek zorunda kalışlarıdır. Yıkımın bütün faturası onlara çıkartılmıştır. 

Neyse, burada yeniden İttihat ve Terakki tartışması başlatmaya hiç niyetim yok. Malum zaten tartışma da bu açıdan başlamadı. Özkök, yazdığı “Gazetecinin akılsızı iftira atarken suçüstü yakalanır” başlıklı yazıda “Bir gazete var... Yeni İttihat ve Terakki’nin Yakup Cemil’liğine talip yeni bir patronun gazetesi...” ve “Yakup Cemil gazeteciliği” diyerek Star, Güneş ve Akşam gazetelerinin sahibi Ethem Sancak’ı kastetmekte ve “tetikçi” demeye getirmekteydi.

Bunun üzerine tartışma sataşmalarla dolu olarak adeta “Kim daha Yakup Cemil?” atışmasına dönecek ve Ethem Sancak da sahibi olduğu 24 TV'de Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök için "Okyanusun bir parçası oldular, okyanus ötesinin. O yüzden aynaya bakmaları lazım bana Yakup Cemil diyebilmeleri için" diyecekti.

Dahası "Yakup Cemil'i tarih bilenler bilir. Kullanılan bir piyondur Yakup Cemil. Darbe yaptırıldı ona, sadrazam öldürtüldü. Yakup Cemil böyle bir tetikçidir. Şimdi ben bana Yakup Cemil diyen arkadaşa soruyorum. Milliyet gazetesi nasıl el değiştirdi ve el değiştirirken Abdi İpekçi'nin öldürülmesi ile bir ilişkisi var mıydı? Yine bana cevap versin, Erol Simavi nasıl kaçırtıldı Türkiye'den ve Hürriyet nasıl el değiştirdi? Neyin karşılığında bunlar yapıldı?" diye soracaktı.

Özkök’e yönelik "Bunların cevabını versin. Devşirdiği adamlar kim? Yakup Cemil'lik odur, Yakup Cemil'lik adam devşirmedir. Çünkü Yakup Cemil bir devşirmeydi, tıpkı Ertuğrul'un kendisi gibi. Onun için Ertuğrul'a söylenecek şeyler bunlar. Ben yakın zamana kadar bir değer veriyordum Ertuğrul'a ama tarih bilmezliğini ve cahilliğini gördükten sonra da muhatap bile almayı düşünmüyorum" diye konuşacaktı.

Evet, tartışmanın seyri kabaca bu minvalde oldu. Ancak burada soruların, itirazların, verilen örneklerin haklı ya da haksız olduğunu da tartışmayacağım. Onlar kendi bilecekleri iş. Birbirlerine istediklerini diyebilirler. Belki ki kendi aralarındaki hesaplaşmada karşılıklı kullanılan argümanlar bunlar. Üstelik arkası geleceğe de benziyor. Ben ise Yakup Cemil benzetmesinin buraya hiç “oturmadığını” düşünüyorum.

Dolayısıyla tartışmanızı kim üzerinden, hangi benzetmeye atfen sürdürürseniz sürdürün. Duruma uyduğu sürece istediğiniz kişi veya kişileri örnek göstermekte de özgürsünüz. Lakin belli ki ikiniz içinde olumsuz ve kötü bir örnek (Biri “tetikçi”, diğeri “darbeci” diye takmış) olan Yakup Cemil bir başka açıdan bakıldığında mert, haysiyetli ve gözü kara bir adamdı.

Son dönemde her cenahtan bollaşan “medya tetikçileri” gibi yavşak ya da satılık değildi. Hesaplaşmalarını medya üzerinden de yürütmedi. Bu fazla öfkeli adamın yöntemlerini beğenir veya beğenmezdiniz ama o öncelikle bir “delikanlı” idi. Binbir türlü ayak oyunları, arkadan hançerlemelerle de işi olmadı. Günümüzün medya tetikçilerinde ondaki haysiyetin onda biri yok. Onların kalem ve iftira ile vurduğu insan sayısı Yakup Cemil’in kurşunla vurduğunu yüze, bine katlar. Günümüzde “medya tetikçiliği” yapanlar her kimseler Yakup Cemil’in tırnağı bile olamazlar!

Onu “tetikçi” yahut “darbeci” bulabilirsiniz. (Ki, aslında bu da çok kestirme bir tanım olur) Daha doğrusu biraz fevri ve asabi bir kişilikti. Siyasetin tam göbeğinde olmakla birlikte belli ki kafası siyasetin inceliklerine ve ayak oyunlarına basmıyordu. Fakat onu bir “efsane” haline getiren başka özellikleri de vardı. O yüzden kimse kendisini veya başkalarını Yakup Cemil ile kıyaslamasın. Bir tarihsel kişiliği kendinize “düşman” bulabilirsiniz. Ancak ona bugünün kavramlarıyla garip paralellikler kurup uygunsuz vasıflar yükleyemezsiniz.

Kısaca, dünün silahşorları bugünün “medya tetikçileri”ne benzemez. Bu gibi kişiler size göre çok yanlış işler yapmış olabilirler. Ancak unutmayın ki o günün bu insanları bambaşka bir algı ve duygu dünyasına sahiptiler. Bugünün algı ve hissiyatıyla yargılanamazlar. İllâ birbirinizle kapışacaksanız bambaşka isimler ya da benzetmeler bulun. Onlar mangal gibi bir yürek sahibi iken bugünün insanı gibi kıçı başı ayrı oynayan, sürekli denge gözetmekten kişiliği kaymış tipler değildi. Ne yaptılarsa bedelini ödemeye hazırdılar ve ödediler de.

Dolayısıyla üç kuruşluk çıkar, beş kuruşluk mevkiler uğruna insanı manen vuracak, bugünün zelil “medya tetikçi”leriyle kıyaslanamazlar. Günümüzün çirkefe varan medya oyunlarında, zaten herkesi birbirinin “tetikçisi” yapmaya zorlayan süreçlerde, sinsiliklerde Yakup Cemil onlardan yüz bin kere daha “delikanlı” kalır.

Sanıldığının aksine o biraz “delice”de olsa vatanına bağlı bir insandı. Ne yaptıysa o duyguyla yaptı. O kimsenin değil öncelikle Teşkilat-ı Mahsusa’nın bir fedaisiydi. Bence bugünkü manada kimsenin “tetikçisi” de olmadı. Daha çok taşkınlığının, dizginlenemezliğinin sonuçlarını yaşadı. Belki çapını aşan işlere kalkıştı, olayların içinde yer aldı. O bir anlamda İttihat ve Terakki içindeki güç savaşlarının kurbanı oldu. Günahlarının vebali boynuna elbette!

Kısaca bugün “medya tetikçiliği” ve “tetikçileri”ni çağrıştıran ne varsa Yakup Cemil insani olarak onların tam tersi vasıflara sahipti. Bilinsin ki; malum medya tetikçilerinin hiçbiri kişilik olarak Yakup Cemil’in eline su dökemezdi!

Bugün “Yakup Cemil” deyip duranlar, Yakup Cemil’in hayatını bir okusunlar önce. Baksınlar bakalım; bugünün medya tetikçileriyle kıyaslanabilecek en ufak dahi bir “iz” bulabilecekler mi önce?

O yüzden tarihteki bazı isimleri zikrederken adlarını dikkatle anmak lâzım…

NOT: Bu olayın daha iyi anlaşılabilmesi için “medya tetikçisi kimdir?” başlıklı ayrı bir yazı yazmak gerekecektir belki de. Kim bilir, kısmetse o da başka bir yazıya…

16.05.2015.

atillaakar@gmail.com