Gündem
01 Nis 2013 14:55 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:06

'EŞE KARŞI DİŞİ OLMAK TAKVA...' ÜNLÜ İLAHİYATÇIDAN TARTIŞMA YARATACAK SÖZLER!

İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, muhafazakar çevrenin yaşam ve stil dergisi “Aysha”ya verdiği röpörtajla yeni bir tartışmayı alevlendirdi.

Demircan, “Kadının mahrem hayatında olabildiğince dişi olması onun için bir cihattır. Kadın yatak odasına çekildiği zaman olabildiğince dişi olmalıdır. Bu kadın için bir takvadır” dedi. İşte tepkiler...

Prof. Dr. M. Saim Yeprem (Din İşleri Yüksek Kurulu emekli üyesi): “Takva kelimesi, Allah’ın emirlerine, iradesine karşı saygı içinde olmak, Allah’a karşı onun sevgisini kaybetmemek anlamını içerir. Takva kelimesini genişletirsiniz, Demircan’ın belirttiği hususlar bu kavramın içine girer. İslam’da Cihat kavramı Allah yolunda gayret sarfetmektir. Allah rızasını kazanmak da, Allah yolunda savaşmak da cihattır”

Prof. Dr. İlyas Çelebi (İlahiyat Uzmanı): “Demircan, evlilik kurumunun önemine atıfta bulunuyor. Takva günahlardan sakınmadır. Bir Müslüman dışarıdaki günahlardan kendini koruyorsa bu takvadır. Hocanın söylemi yaygın olan anlayış kalıpların uymadığı için tuhaf karşılanıyor.”

‘Cihat tanımı doğru değil’

Prof. Dr. Beyza Bilgin (İlahiyat Uzmanı): “Evlilik ve cinsellik konusunda ‘şudur’ diyeceğimiz bir şey yok. Birbirlerine zarar vermedikçe cinsel yaşam evli çiftler arasında meşrudur. Ancak cihat tanımlamasını doğru bulmuyorum. İslam’da erkeklerin de bekareti esastır. Eşle yapılan münasebeti takva sayıyorlar. Çiftlerin başkalarına kur yapmaması takvadır. Demircan’ın tanımlamalarına katılmıyorum.”

İŞTE TARTIŞMA YARATAN O RÖPORTAJIN TAMAMI...

Evlilikte cinsellik bir ibadettir
Ali Rıza Demircan, Türkiye’nin en tanınmış ilahiyatçılarından biri. Eserleri sadece Türkiye’de okunmakla kalmadı, dünyanın birçok ülkesinde farklı dillere de çevrildi. Bugüne kadar çok tartışıldı ve gündem yaratan açıklamalarda bulundu. Ali Rıza Demircan ile evinde samimi bir sohbet gerçekleştirdik. İslama, kadına, evliliğe dair sorularımızı yine bilindik tavırlarıyla yanıtladı.

- 80’li yıllarda ‘İslama Göre Cinsel Hayat’ isimli bir kitap yazdınız. O zamanlar kimsenin cinsellikten bahsedemediği yıllardı. Bir anlamda tabuları yıktığınızı düşünüyor musunuz?
1985 yılında ‘İslama Göre Cinsel Hayat’ adlı eserimle kısmi bir devrim yaptığım doğrudur. Bu benim Kur’an’la içli dışlı olmam ve de Rabbimin bana ikram ettiği karakterimden geliyor. Ancak Kurani bilgilerim olmasaydı; diğer insanların konuşamadığı konuları yazar hale gelemezdim.
- 26 yaşında İstanbul’un en önemli camiilerinden birine hatib oldunuz ve o yıllarda da ‘Süleymaniye Minberinden İslam Nizamı’ adlı eseri yazdınız. Bu kitaba uzanan yolda neler oldu?
Benim asıl devrim olarak nitelenebilecek olan eserim bu kitaptır. Hutbelerim için bir hafta çalışır, öylelikle cuma hutbesini hazırlardım. Ali Rıza Demircan Hoca’nın bu ülkede yıktığı tabular yalnız cinsellikle alakalı değildir.
- O dönemde hutbeleriniz oldukça rağbet görüyordu. Kimler geliyordu? Cemaatte bugün tanıdığımız isimler de var mıydı?
Bugün Türkiye’yi yöneten insanların büyük bir bölümü, benim o cuma hutbelerimi dinleyerek İslam’la tanıştı ve bilgilendiler. İstanbul’da yüksek tahsil yapan ve cuma namazı kılan gençler, namaz zamanı Süleymaniye Camii’nde toplanırdı. Ben de konuları onların ihtiyaçlarını dikkate alarak seçerdim.
- Hangi konulardı bunlar?
Hutbelerimde İslam açısından spor, kadın, sosyal adalet ilkeleri gibi konuları ilk kez Türkiye mozaiğine sundum. Bir de o yıllardan beri, benim Türkiye’nin sistemiyle bir kavgam var. Şahıslardan çok, düzenle alakalı bir mücadelem. Çünkü cumhuriyet döneminin ilk yıllarından günümüze kadar, Müslüman bireylerin, bu toplumda temel hak ve özgürlüklerini kullanamadığı inancındayım.
- Türk insanınının hangi özgürlüklerini kullanamadığını düşünüyorsunuz?
Müslüman kesim sadece başörtüsüne odaklanırken, ben hayatı daha bütünlüğü içerisinde ele aldım. Kadınlar konusuna eğilirken, sadece üniversiteye giden kadınları baz almadım. Ülkemizdeki yüzbinlerce kız çocuğumuz neden örtü haklarına sahip değiller? Neden kız çocuklarımızı erkeklerle aynı sınıflarda okutmak mecburiyetinde kalıyoruz? 16 yaşında bir kız çocuğu melek değildir. 16 yaşında bir erkek çocuğu da cinsel duygularını yoğun olarak yaşar. Siz ne hakla bu iki genç insanı, cinsel duygularının tahrik olabileceği, kafalarını cinsel duyguların kuşatabileceği dönemlerinde sürekli beraberlik içersinde tutuyorsunuz? Peki, neden bu ülkenin vergi mükellefi bir vatandaşı olarak benim özgürlüğüm yeterince sağlanmıyor. Neden kız okulları yok? Ben eğitimin karma olarak yapılmasının, sadece İslami olarak değil; aynı zamanda eğitim açısından da sağlıklı olmadığı kanaatindeyim.
- Sizi cinsellik konusunda yazmaya iten sebepler neydi?
1984 yılı sonunda ‘İslama Göre Cinsel Hayat’ yayınlandığında ben dindar kesimin tanıdığı, yazdığı ve yayınladığı, Türkiye’nin değişik camilerinde cuma hutbelerinin okunduğu biriydim. ‘İslama Göre Cinsel Hayat’ beni dindar kesimin tanıdığı biri olmaktan çıkarıp, Türkiye’ye tanıttı. Kurani bilgilerimden aldığım güçle birlikte, Karadenizli ve de Kasımpaşalı olmanın karakterim üzerindeki etkileriyle birleşince, olaylara hep farklı bakar oldum.
- Modernizm ve İslam bir araya gelebilir mi?
Önce, modern kelimesinden ne anlıyoruz ona bakalım. Yaradanın emirlerinin ve yasaklarının geçerli kılınmadığı, insanın nefsini ilahlaştırdığı yapı mı? Yoksa modern toplumdan anlaşılan, insan aklının ürünü olan teknolojik alet ve edevatların insan hayatına girmesi mi? Eğer bu ikinci şık ile modernliği ele alacak olursak; elbette ki akıl, yeryüzü, bilimsel konulara temel olan madde, Allah’ın ikramıdır. İnsan aklının maddeler üzerinde üretim yapabilmesi de Yaradanın ikramıdır. Tabii ki cep telefonlarını kullanacağız. Herbirimizin arabası yok mu? Bilakis insanlığın gereği bu anlamda modernleşmeyi amaç edinmektir. Çünkü hayatın kolaylaştırılması, Allah’ın yarattığı nimetlerden yararlanılmak istenmesi en tabi hakkımızdır. Bu anlamda dün de bugün de olması gereken modernliğe yönelmektir. Ama siz diğer modernizmden bahsediyorsanız; O modernizm inkarcı bir hayat tarzıdır. Dünyayı da ahiret hayatını da mahveder.
- İslamı çağdaş hayatımıza uygulayabilir miyiz?
İslam dininin ana kaynağı Kur’an’dır. Asında tek kaynağı Kur’an’dır. Çünkü aziz peygamberimizin, özü Kur’an’da olmayan, hiçbir sözü, davranışı ve onayı yoktur. İlmihal kitaplarımızda gördüğümüz İslam’ın bir bölümü; Kur’an’a ve aziz peygamberimize dayanıyor. Ama bir bölümü tarihi dönemlerde yapılan içtihadlardan oluşuyor.
- Bazı emirlerin tarihselliğinden söz edilebilir mi? 
Tarihi içtihadlar, yaşadığımız hayata taşınamaz. O bölümleri çıkardığınız zaman hayat daha bir kolaylaşır. Tarihi dönemdeki içtihadlara bakın; kadınlar camiye bile gidemez. Şimdi ‘genç kadınları camiye gidemez’ olarak algılayan ve algılatan bu içtihadlar İslam mıdır? Değildir! Çünkü aziz peygamberimiz döneminde kadınlar, beş vakit namazda camidelerdi. Aslında bizim ihtiyacımız olan İslamı değerlendirirken; Kur’an’dan ve aziz peygamberimizden hareket etmektir. Tarihi dönemlerde yapılan, özellikle kadın ve erkeğin sosyal hayat konularındaki içtihadların bazılarını, bir kenara bırakmak ya da onları yeniden kontrol ettikten sonra hayatımıza bir yol gösterici olarak algılamak gerekir. Böyle yaparsak İslamı çağdaş hayatımıza getirmiş oluruz.
- Peki günümüzde dindar bir kadın olmanın kıstasları nedir?
Dindar insan olmanın kriteri; İslami emir ve yasaklara bağlılıktır. Bunun erkeği, kadını, genci, ihtiyarı olmaz. Bir kere Müslüman kadının kafasında yapacağı ilk devrim; ev merkezli bir toplumsal hayatı benimsemektir. Kadının birinci derecede ideali ‘eş ve ana olmak’ olmalıdır. Tecrübelerim de bana şunu kanıtlıyor: Bir kadının bu topluma kazandıracağı en büyük hizmet; siyasi, ekonomik ve kültürel olarak, bu topluma ciddi kaliteli üç dört tane evlat yetiştirmektir.
- Modern hayat kadına sosyal hayatta görünür kılmayı buyuruyor. Şartlar da kadını buna itiyor. Müslüman kadın bu çelişkiden nasıl kurtulacak?
Modern kadın kendisiyle savaşıyor. ‘İslama Göre Cinsel Hayat’ın yazarı olarak altını çizmeliyim ki; modern kadın doğurmak istemiyor! İslam kadını, doğurgan olmayı hedeflemesi gereken kadındır. Şimdi toplumsal merkezli ev hayatı edinen, doğurmayı düşünmeyen kadın kendi doğası ile çatışıyor.
- Müslüman kadın çalışmasın mı peki?
Bizim kadınlarımız da batı mantığıyla, İslam dışı mantıkla bakıyor hayata. Allah yarattığı her bir varlığın rızkını da takdir buyurmuştur. Eğer birilerine rızkı ulaşmıyorsa, toplumda sosyal adaletsizlik var demektir. O zaman toplumdaki bu sosyal adaletsizliklerle de mücadele etmemiz lazım. O zaman kadınlarımız; hep böyle marka giysilerle temayüz etme yarışına gireceklerine, bu toplumun sosyal adalet alanındaki eksikliklerini tamamlayacak sosyal atılımların içine girmeleri lazım.
- Erkeğin ailedeki görevi nedir? Aileyi korumak ve çocuk eğitimi sadece kadının görevi midir ?
Ailenin parasal nafaka yönünden ağırlığı İslami ölçülere göre erkeğin üzerindedir. Evlilik ahdinin gereklerini yerine getirmek erkeğin görevidir. Kadınla ve kadının ailesiyle iyi ilişkiler kurmak; Nisa suresinin 19. ayetinde de de görüleceği gibi erkeğe yüklenmiş görevdir. Kadınını ruhsal ve cinsel yönden alakasız bırakmaması, dıştan gelebilecek tehlikelere karşı korumak da erkeğin görevidir. Kadının da görevi; birinci derecede İslam’ın emirleri ve yasakları içerisinde, evlilik akdinin görevlerini yerine getirmek, doğurmak, emzirmek, büyütmek, zinadan korunmak, vücudunu teşhirden sakınmak, kocasının ve kendisinin malını israf etmemektir.
- Hocam, evlilik İslama göre nasıl manalandırılır? 
Bir insanın normal şartlar altında evlenmesi İslami bir görevdir, yani farzdır. Evlilik peygamberlerin sünnetidir. Bir insanın cinsel iktidarsızlığı yoksa; erkek, alacağı kadına mehir verebilecek ve ailenin nafakasını sağlayabilecek durumdaysa evlilik ona farzdır.
- Farz olmasının sebepleri nedir?
Çünkü İslam’ın bütünü evlilik hayatı üzerine oturmuştur. Annelere babalara saygı, torunlarla alakalanmak, miras meselesi, hepsi evliliği ifade ediyor. Yani evliliksiz bir İslam hayatı tasavvur olunamaz.
- Başbakanımızın üç çocuk söylemini destekliyor musunuz?
Sayın Başbakanımız üç çocuk demesi, devlet adamının söylemesi gerekendir. Batı bugün çöküyor çünkü aileyi çökerttiler. Neden üç diyor Başbakan? Bir aile üç çocuk hedeflemezse o toplumun nüfusu korunamaz ki! Toplumda kısır olanlar, erken yaşta ölenler, sakat olanlar veya aile kuramayacak olanlar var. Bir tane ilave olacak ki mevcudu koruyalım.
- Kadın ve erkek birlikteliğine Kur’an nasıl bakar?
Kur’an-ı Kerim’de kadına verilen isim zevcedir. Erkeğe verilen isim de zevcdir. Bunun anlamı şudur; erkekle kadın bir araya geldiği zaman bir bütün oluşturabilirler. Eşi olmayan her kadın ve her erkek eksiktir. Allah (cc) bunları tamamlayan bir bütün olarak yarattı. Bizim için evlilik kültürel bir tercih değil, bir ibadettir. Nasıl ki camiiler mabettir; aile hayatı da İslam’da mabettir. Eşlerin birbirlerine karşı görevi; kadının doğurması, hamileliği, emzirmesi, büyütmesi, çocuklarının ruhsal problemleriyle ilgilenmesi ibadettir. Erkeğin ailenin nafakasını temin etmesi ibadettir. O yüzden bizim için kutsaldır.
 - ‘Cinsellik ibadettir’ sözünüz çokça tartışılıyor. Bu sözle neyi kast ettiniz?
Cinsellik ibadettir sözü eksik aktarıldı da ondan. İbadet nedir? İbadet Allah’ın herbir emrine itaat etmektir. Bir insanın zinadan korunması ibadettir, çünkü yasağı koyan Yüce Allah’tır. İnsan namaz kıl emrine itaat ederek ibadet ettiği gibi, zinadan korunarak da ibadet eder. Bütün günahlardan kaçınmak ibadettir. Mesela bir kadının, evinin dışına çıkarken ben şu ölçüler içersinde giyinirsem, bu Rabbimin rızasına daha uygun olur diyerek giyinmesi ibadettir. Bu şekilde toplumsal aktivite içinde bulunurken, ibadet halindedir. Bir insanın alkollü ortamda, alkollü içkilerden korunması da ibadettir. Bunun gibi aile hayatında kişinin zinadan korunması, bütün cinsel aktivitelerini eşi ile sağlaması, Rabbimizin Müminun suresinin 5. ayetine göre zaten ana ibadetlerden birini oluşturur.
- Bugün kadınlar çokça sosyal hayatın içinde ve ev dışındalar. Burada kadının giyim kuşam ve süslenme kriterleri ne olmalı?
Vallahi bir kadının kocasına karşı süslenmesinin sınırı yoktur. Cinselliği yansıtacak, kocasını kadınlığına bağlaya-cak gibi akla ne geliyorsa yapmalıdır. Özellikle kadının mahrem hayatında olabildiğince dişi olması, onun için bir cihattır. Çünkü kocası bu toplumda cinsel albenisi olan kadınları görüyor. Müslüman erkek karısını o çizgiler içerisinde görmek istiyor, hakkıdır da. Dolayısıyla kadın, aile hayatında kocasına karşı, yatak odasına çekildiği zaman olabildiğince dişi olmalıdır. Bu kadın için bir takvadır. Bakın takvanın anlamını da değiştirdik. Takva sadece namaz kıl-mak değildir, eşine karşı da dişi olmaktır. Tabii haramlara girmeden. Dolayısıyla orada bir sınır yok.
- Peki ya dışarı çıkarken?
Dışa karşı ise yüzü ve elleri dışında, giysileri örtücü, organlarını belirginleştirecek derecede dar olmamalıdır. Vücudun tabi rengini yansıtacak derecede de şeffaf olmamalı. Aşırılığa varmayacak şekilde, toplumun vasat ölçüleri içerisinde, parasal gücüne göre giyinebilir. Özetlersek, toplumsal hayat içinde kadın kendisini dişi olarak değil, İslami kişiliği ile ortaya koymalıdır. Bunu daha bir Kuranileştirelim; hem fiziksel yapınız İslami ölçülere uygun olmalı, hem de yüreğinizde bir takva olmalı. Yani önce yüreğinizde giyinmelisiniz, sonra bedeninizi örtmelisiniz.
- Kadının makyaj yapması ya da takı kullanması konusunda ne düşünüyorsunuz? 
Bu yansıtılmamalı derim. Bilezikleri yansıtmak haram mıdır diye sorarsanız; haramdır diyemem.
- Modaya uymak?
Müslüman kadınlar kendi stilistlerini devreye sokarak, İslami çizgiden sapmadan, onların daha işlevsel giysiler edinmelerini sağlayacak ise böylesi bir moda geliştirebilirler.
- Bir zamanlar ‘Ateş Hattı’ programlarındaki tavrınız agresif bulunuyordu. Öyle misiniz?
Aynen, katılıyorum. Ondan sonra tartışma programlarına çıkmama kararı aldım. Hatta rahmetli Mehmet Ali Birand’a bile şart koydum tartışmam diye. İslami doğruları tartışmam, sadece tebliğ ederim. Onun için son yıllarda yaptığım programlarımda beni agresif olarak niteleyemezsiniz. Oldukça rahatım, sevecen olmak istiyorum ama dertli bir adamım. İnandığımı bir kişiye de bin kişiye anlatırken de heyecan duyuyorum. Çünkü konuşurken, yazarken ibadet ettiğim inancındayım.
- Hocam üzerinizde çalıştığınız bir kitap var mı?
Bir kadın doğurganlık dönemininde çocuk sahibi olabilir. Ama ne zaman doğuracağı belli olmaz. Yazar da böyledir. Son iki kitabım; ‘Kur’an ve Sünnet Işığında Cariyeler ve Sömürülen Cinsellikleri’ ve ‘Kur’an ve Sünnet Işığında Cennet Hayatı’ var.