Gündem
03 Eki 2012 21:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:13

ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN KOMİSYONA ANDIÇ İTİRAFI; DOLDURUŞA GELDİM!

Darbeleri araştırma komisyonuna bir sunum yapmayarak sadece üyelerin sorularını cevaplandıran Ertuğrul Özkök, 28 Şubat sürecini anlattı...

Hürriyet Gazetesi'nin eski Genel Yayın Yönetmeni olan Gazeteci-Yazar Ertuğrul Özkök, TBMM bünyesindeki darbeleri araştırma komisyonuna bir sunum yapmayarak üyelerin sorularını cevaplandırdı.

SIRRI SÜREYYA'DAN ÖZKÖK'E İLGİNÇ SORU

Özkök, komisyonun incelediği dönemin olağanüstü bir dönem olduğunu ve 20 yıllık genel yayın yönetmenliği döneminde olağanüstü bir çok dönemi yaşadığını söyledi. Komisyonun BDP’li üyesi Sırrı Süreyya Önder’in Ertuğrul Özkök’ün döneme ilişkin açıklamasında ‘olağanüstü’ kelimesine atıfta bulunarak, döneme bakıldığında kendilerince hiçbir olağanüstülüğün bulunmadığını ve diğer dönemlere göre ne farklılığı olduğunu sordu. Soru üzerine Ertuğrul Özkök, gazetecilik için olağanüstü bir dönem olduğunu söyledi. Döneme ilişkin ‘olağanüstü’ cümlesini kullanırken, bir anlam ifadesi katarak kullanmadığını söyleyen Özkök, birçok dönemin kendisi açışından olağanüstü olduğunu ve siyasi bir anlamda olağanüstü kelimesini kullanmadığını belirtti.

“HİÇ BİR ASKERDEN MANŞET İÇİN TALİMAT ALMADIM”

28 Şubat sürecinde hiçbir askerden manşet ve haber yapılması konusunda talimat almadığını söyleyen Özkök "hiç bir askerden manşet için talimat almadım" dedi.

“28 Şubat sürecinde Genelkurmay Başkanı ile bir kez görüştüm. O da bir brifingdi. Benimle birlikte 70-80 gazetecide oradaydı. Son katıldığım brifingden sonra Genelkurmay Başkanı Çevik Bir’in odasına gittik. Çevik Bir’in odasında biraz sohbet ettik. Bunun dışında o dönemde bir görüşmem olduğun hatırlamıyorum. Sadece o dönemde Çevik Bir ile bir telefon görüşmesi yaptık. O telefon görüşmesi de Fethullah Gülen ile ilgiliydi. Fethullah Gülen’in elinde bulunduğu iddia edilen okullar ile ilgili bir dosyayla ilgiliydi. O sırada Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Alaaddin Kaya bey bana telefon etti. Bana, 'biz o okulları gerekirse devretmeye hazırız' dedi. Ben de bunu yazdım yazım olarak. Yanılmıyorsam Çevik Bir beni aradı bu konuyla ilgili olarak. Çevik Bir’le yaptığım telefon görüşmesinde, yapılan şeylerin haksızlık olduğunu kendisine anlattım. Ondan sonra yanılmıyorsam Aladdin Kaya beyle Çevik Bir buluştu. Bunun dışında askerlerle ilişkim olduğunu ben hatırlamıyorum. Arada birkaç tane hatırlamadığım olur ama hatırlamamı gerektirecek haber mahiyetli bir şey olsaydı ben hatırlarım diye düşünüyorum. Gazetecilik başka bir meslek, siyaset başta bir meslek. Haber peşinden koşuyoruz. Haber yaptıktan sonra o manşet bizim elimizden çıkıyor. Onun değerlendirmesi bize ait olmuyor. Biz manşeti attıktan sonra o manşete bakıyorum, oluşturduğu etki bazen benim anlamımla zıt oluyor”

“SİNCAN’DA TANKLAR BİZ HABERİ ATLADIĞIMIZ İÇİN TEKRAR YÜRÜDÜĞÜ YALAN”

“Etimesgut’tan tanklar, Yenikent’teki tatbikat alanına giriyor. Burada tanklar geçerken fotoğrafları çekilmiş. Bizim, sonradan anlatıldığı gibi Genelkurmay Başkanlığı’nı arayıp 'tankları biz çekemedik, tekrar tankları yürütür müsünüz' yönünde isteğimiz asılsızdır. Orada zaten iki tank Kudüs Gecesi’nin yapıldığı yerde tatbikat bitene kadar bırakılmış, bizim fotoğraflarımız onlara aittir”

"ANDIÇTA DOLDURUŞA GELDİM"

Geçmişinde utandığı hususların da bulunduğunu belirten Özkök, bazı gazetecilerin işine son verilmesine neden olan Andıç haberinin bunlardan birisi olduğunu vurgulayarak, “Dolduruşa geldik. Kendi arkadaşları olduğu için bunları vermiyor diyorlardı. Ama verdik. Onun benim vicdanımda bıraktığı yarayı, acıyı hiçbir şey vermedi. Ama bu uygulamalar halen yürüyor” şeklinde konuştu.

"NAZLI ILICAK BU ANDIÇTIR DİYE YAZDI 30 KERE ÖZÜR DİLEDİM"

Komisyon üyelerinin, Andıç belgesi gibi manşet haberlere konu olan bilgilerin kendilerine nasıl geldiğine ilişkin soruları üzerine Özkök, “Bugün bunlar nasıl geliyorsa bazı gazetecilere, öyle geliyordu. Nereden geldiği belli. Nazlı Ilıcak çıkardı yazdı, 'bu Andıç'tır' dedi ve ben de 30 kez özür diledim” dedi.

Özkök, bugün de “ Ergenekon ” davasıyla ilgili bazı gazetelerde Andıç benzeri yayınlar yapıldığını ve birbiriyle ilgisi olmayan isimlerin aynı çetenin üyesi gibi gösterilmek istendiğini ileri sürdü.

Özkök, “28 Şubat'ta işini kaybeden gazeteci oldu ama içeriye giren gazeteci olmadı. Bugün içeride gazeteciler var. Bu dönemin değerlendirmesi de ileride yapılacak” diye konuştu.

ARTIK SORUMLULUK TAŞIMAK İSTEMİYORUM

Artık yorulduğunu ve sorumluluk almak istemediğini ifade eden Özkök, “Hayatımı yaşıyorum, geziyorum. Allah bana bu imkanları verdi. Artık sorumluluk taşımak istemiyorum” dedi.

Darbelerin arkasında ABD 'nin olduğuna ilişkin iddiaları komplo teorisi olarak değerlendirdiğini belirten Özkök, ancak karısının bile bu düşüncede olduğunu ve bu sebeple kendisiyle kavga dahi ettiğini anlattı.

Özkök, bir üst düzey askerle sohbet sırasında, gazeteci Emin Çölaşan'ın “Darbe yapacak mısınız?” sorusuna, söz konusu askerin “Ne diyorsunuz Emin bey, böyle soru mu olur?” diyerek tepki gösterdiğini de ifade etti. Danıştay saldırısıyla ilgili yazdığı yazının çok tartışıldığını, ancak devam eden yargılama sonucunda aksi sonuç çıkarsa yanıldığını kamuoyuna açıklayacağını belirten Özkök, “Yargılama sonucu başka şekilde çıkarsa elbette çıkar özür dilerim” şeklinde konuştu.


FATİH ÇEKİRGE: O DÖNEMDE BİR FİTNENİN İÇİNDE OLMADIM

28 Şubat döneminde Sabah gazetesinin Ankara Temsilcisi olan gazeteci Fatih Çekirge de komisyona bilgi verdi. Çekirge, “O dönemde kesinlikle bir fitnenin içinde olmadım. Gazetecilik yaptık, haber peşinde koşturduk. Aslında her şey herkesin gözleri önünde oluyordu” dedi. Milli Güvenlik Akademisi'nden ders alıp almadığına ilişkin soruya da Çekirge, şu cevabı verdi:

“Milli Güvenlik Akademisi'nden ders alan gazeteciler olduğunu biliyorum ama ben almadım. İsim vermek, gammazlamak olacağından bize yakışmaz.”
Çekirge, maddi durumuna ilişkin soruya “İki çocuğunu okutabilecek seviyede” karşılığını verdi.