Medya
16 Ara 2012 09:28 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:30

ERTUĞRUL ÖZKÖK TÜRKİYE'NİN EN KISKANILAN YAZARLARINI AÇIKLADI

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Türkiye'nin en kıskanılan yazarlarının listesini çıkardı; İşte o liste

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, "Türkiye’nin en kıskanılan yazarları" başlıklı yazısında hangi yazarları çok kıskandığını itiraf etti..

İşte Özkök'ün kıskandığı yazarlar ve gerekçeleri :

Arkadaş harbiden konuşalım.

Onlarda bu hava; bizlerde de bu duygu var.
Adını ben değil Feriha koysun.
Sen “Gıpta etmek”, o desin “Kıskanmak”, hadi ben de diyeyim ki; “Gıcık olmak..”
Onlara içten içe hayranız.
Veya içten içe fena halde gıcığız.
Dıştan dışa överiz veya dıştan dışa döveriz.
Ama onlar kıskanılan insanlar.
İşte liste.

YILMAZ ÖZDİL

KİM ULAN BU ADAM VE NEREDEN ÇIKTI
Evet, “Kim ulan bu adam?”
Kim ve nereden çıktı?
Daha dün bir gazetenin mutfağında, kimsenin bilmediği, tanımadığı bir tip değil miydi?
Hoop birden adam oldu.
Nereye gitsem o… Kime sorsam o.
Türk basınında değil, dünya basınında en fazla Facebook’ta ‘like’ alan o.
Twitter’da günün adamı hep o…
Tatile çıkma yazısı yazıyor, binlerce like ve tweet…
Evet arkadaş onu kıskanmayacağım da Ahmet Emin Yalman’ı mı kıskanacağım?
Hasetlik listemde, açık ara, banko nambır van o…

AHMET HAKAN
ÖTEKİ BAĞDAN GELDİ, BU  BAĞDAKİLERİ DE KOVDU
Edirne’den Kars’a kadar, her kesimden, her çeşitten yazarın üzerinde birleşebileceği bir kıskanılacak adam arıyorsanız işte o.
Bu ülkenin en güzide meydanına bir ‘meçhul kıskançlık anıtı’ dikilecek olsa, işte size kıskanılmanın cismani karakteri.
Diyorum ya, her mahallenin harbi bir kıskanma nedeni var.
Öteki mahalledeki diyor ki:
“Adam dün bizim mahallenin kralıydı. Başka muhite taşındı. Ertesi gün o mahallenin de kralı.”
Ya bu mahalle? O da şöyle diyor:
“Adam daha dün başka bir bağdan geldi; bugün bizim bağdakileri sepetledi.”
Öteki mahalledeki arkadaş; bak sana daha kötü haberi de vereyim.
Âlem buysa kral o… Yani o adam buraya geldi diye sanma ki sen kurtuldun.
Adam iki mahallenin de kralı.
Ve amacı üzüm yemek…
Şarap içmek de var mı dersen; bak onu kendisine sor.

AYŞE ARMAN
YÜCE ALLAHIM NE ZAMAN KURTULACAĞIZ BU KADINDAN
Hemen söyleyeyim.
Kurtulamayacaksınız…
Onda bu çalışma arzusu varken;
Onda bu zekâ varken;
Onda bu yaratıcılık varken;
Onda bu cesaret, bu cüret varken…
Bir de onda Allah vergisi bu güzellik varken;
Kurtulamayacaksın arkadaş.
Ya okuma kurtul;
Ya taklit et kurtul…
Yani ya sev ya terk et…

CÜNEYT ÖZDEMİR
ROD STEWART’IN ŞARKISI VAR YA İŞTE TAM O GİBİ
Ne diyor Rod Stewart?
“Some guys have all the luck…”
Türkçesini de yazayım: “Bazı herifler her bakımdan şanslıdır.”
Yakışıklı, sağlıklı, başarılı, parası var, zeki, çekici…
Şu... Bu… Bunlar...
Birand’ın yanında çalışmış başarmış,
Tek başına yapmış başarmış;
Ülkeyi terk edip Londra’dan program yapmış yine başarmış;
Dijital âlemi erkenden keşfetmiş yine başarmış…
Ben kıskanmayım da kim kıskansın?
Ahmet Hakan izinliyken, meçhul kıskançlık anıtının nöbetçi heykeli…
Ten points…
Bin kunduz…

HINCAL ULUÇ
AGGGGHHH HÂLÂ MI O ALLAHAŞKINA HÂLÂ MI O
Evet hâlâ o…
Fularıyla, kahkasıyla, vurdumduymazlığıyla, her konuya roka olmasıyla..
Hayata bakışıyla, cesaretiyle…
Ama gazeteciliğe kendi hayatı kadar renkli bakışıyla…
Evet arkadaş, çatlasan da patlasan da hala o.
Allah gecinden versin, yarın da öbür gün de hâlâ o..
Diyorum ya, onda, gazeteciliğin  “Ağır ol da molla desinler” tarzına bu  meydan okuma kabiliyeti ve cesareti oldukça;
O, o olmaya devam edecek.
Ve medya denilen bu kubbede o kahkaha hep baki kalacak.

FATİH ALTAYLI
ADAM BANA ŞEBEK DEDİ BEN “BONOBOYUM” DEDİM
Bak harbiden söyleyeyim.
Geçen yıl televizyonda canlı yayında bana “Şebek” dedi.
Ben de, araya “H” harfi ekleyerek, yani  “Shebek” diyerek cevap vermek yerine, “Hayır ben bonoboyum” diyerek karşı çıktım.
Bir yana yazmadım ama bir yana  “Attım…”
Adam yakışıklı, kendinden bahsettiriyor. Karısı güzel. Genel yayın yönetmeni.
Deli cesareti var.
Seveni az, söveni çok.
Ama hep oralarda duruyor.
Sevmek mecburi değil; nefret etmek serbest…
Ama kıskanmak mecburi…

ORAY EĞİN
YAZMADAN BİLE KISKANILAN ADAM OLMAK İŞTE BUDUR
Bir köşe yazarı yazı yazmıyorken de kıskanılır mı…
Bu dönem bize öğretti.
Oluyormuş işte…
Varken kıskanılıyordu. Gıcık olunuyordu.
Mahallenin haylaz çocuğuydu.
Memleketi terk etti; kurtulamadı.
Yazı yazdırmadılar;
Yine kurtulamadı.
Şimdi Columbia’da “Ara dönem gazetecilik stajı” yapıyor.
Bir gün dönecek, anlayacağız ki;
Kıskanma konusunda yokluğunu hiç fark etmemişiz.
Üstelik bir de kilo vermiş…
Önceden kilolu olduğu için teselli bulanların tesellisi de kalmayacak…
Hadi şöyle diyelim.
Güzellik geçicidir, ama kıskançlık baki…

CANDAŞ TOLGA IŞIK
ADAM GENÇ, ADAM YAKIŞIKLI, TAM YANİ  
Adam yakışıklı. Adam genç.
Aslına bakarsan bu meziyetlerle iyi yazması bile gerekmiyor.
Ama adam iyi de yazıyor. Allahın sevgili kulu, Allahın “Yürü ya kulum” dediği türden kulu.
Bir de Türkiye’nin en çok satan gazetesinde yazıyor.
Ara sıra yol kazası yapıyor, düşüyor kalkıyor, “Düşmez kalkmaz bir Allah” deyip yoluna devam ediyor.
Yıkıl ulan karşımdan…
Zaten bütün gençlerden nefret ediyorum, pazar pazar dilimi kana bulatma…

İSMAİL KÜÇÜKKAYA
İŞTE SİZE SIRADIŞI BİR KISKANILMA VAKASI
Sıradışı bir kıskançlık abidesi.
Kıskanılan kadın veya adam;
İnişli çıkışlı olur.
Onun ne inişi var ne çıkışı…
Peter o’Toole gibi hep aynı yüz ifadesi.
Kıskanılan kadın veya adam, her gün akla gelir; her gün kendini hatırlatır.
O desen, o da yok Küçükkaya’da…
Öyleyse ne?
‘Cool’ duruş kontenjanından listemize giriyor.
Kıskanılma yarışında bir maraton koşucusu.
Herkes 100 metreciye bakarken o 42 kilometre koşuyor.
Kıskanılma kriterlerinde ‘istikrar’ı o temsil ediyor.

Ertuğrul Özkök'ün yazısının tamamı için tıklayın