Gündem
08 Ağu 2011 06:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:39

ERMAN YERDELEN IŞIK ÜNİVERSİTESİ MÜTEVELLİ HEYETİ ÜYESİ OLDU!

Doğuş Yayın Grubu yönetim kurulu başkanı Erman Yerdelen, FMV ışık Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi oldu.

Doğuş Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erman YERDELEN, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi oldu. Kendisi de FMV Nişantaşı Işık Lisesi mezunu olan YERDELEN, 125 yıllık Feyziye Mektepleri Vakfı’nda yönetim kadrosuna katıldığı gün Işık Üniversitesi ile ilgili hayallerini anlattı…

Bugüne kadar hep yöneticilik yaptınız ancak 125 yıllık bir eğitim kurumunun Mütevelli Heyetinde ilk kez bulunuyorsunuz. Türkiye’deki eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Daha önceden eğitim kurumlarında görev yapmadım. Tabii çok zor bir soru bu. Türkiye’deki eğitim sisteminin içinde özellikle çeşitli yıllarda yaşamış bir kişi olarak söylüyorum; Türk eğitim sisteminin çok aksaklığı olduğunu düşünüyorum. Bunu söylememin nedenlerinden bir tanesi de iki tane kızım olması. Onların eğitimleriyle kendimden daha fazla ilgilenmek durumunda kaldım. Şimdi ikisi de eğitimlerini bitirdi. Biri İstanbul Üniversitesi’ni bitirdi sonra İngiltere’de master yaptı. Öbürü Amerika’da okumaya başladı sonra Işık Üniversitesi’ni bitirdi. O da Işıklı... O yüzden yakın zamanda gördüm; yurtdışında ne oluyor burada neler oluyor biliyorum. Ben kendim de liseden sonra bir süre Almanya’da okudum. Sonra da İstanbul Üniversitesi’nden mezun oldum. Türkiye’de eğitimde almamız gereken çok mesafe var. İki gündür şunu dinliyorum: İstanbul’daki üniversitelerden bir tanesi araştırma yapmış. Çocukların yüzde 60’ı yurtdışında eğitim görmek ve yaşamak istiyormuş. Bu tabii ki çok cazip bir şey değil benim için. Duymak istediğim bir şey değil, olmasa daha iyi. Bunun nedenleri olmalı. Bu nedenlere eğilmek durumundayız. O bakımdan ben eğitimi bir bütün olarak görüyorum. Sadece çeşitli yıllarda ve çeşitli kademelerde öğretilen ve öğrenilen şeyler değil, tüm yaşam açısından bakıyorum buna. Türkiye’de yurt sorunu var. Öğrencinin yaşam sorunu var. Bunlar eğitimle alakalı sorunlar. Eğitimin daha ileri düzeye gelebilmesi için ne yapmamız lazımsa Türkiye olarak buna eğilmemiz lazım. Şunu da kabul etmemiz lazım, Türkiye’de eğitim geçmiş yıllara oranla çok önemli aşamalar kat etti. Son 15 yıl içinde önemli mesafe aldık. Türkiye’de üniversite devlet eliyle kurulur ve yönetilirdi. Bir süre Türkiye’de özel yüksekokulların kurulmasına izin verildi. Sonra maalesef bir siyasi iktidar bunları kapattı. O gün o yüksekokullar kapatılmasaydı bugün Türkiye’nin geldiği eğitim sistemi çok farklı olurdu. Demek ki siyasi mantığın dışında bir yüksek eğitim düşünmemiz de yarar var. Derinden inanıyorum buna.  Bugün devlet üniversitelerinin yanında Türkiye’nin her yerine yayılmış vakıf üniversiteleri var ki bunlar eğitim düzeyini gerçekten etkileyen kurumlar... Bunları zaten araştırmalarıyla, yenilikleriyle, kampuslarındaki olanaklarıyla görüyoruz... Öğrenciler daha özenli eğitim alabiliyorlar. Ama yetmez daha da ileri gitmemiz lazım.
DEVLET YA DA VAKIF FARK ETMEZ KİM KURARSA KURSUN
ÜNİVERSİTE SAYISININ ARTMASINI OLUMLU BULUYORUM
Son dönemde ülkemizdeki üniversite sayısı hızla artmakta. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Vakıf üniversitelerinin artışını çok olumlu karşılıyorum. Devlet üniversiteleri de açılıyor aynı zamanda. Onları da olumlu karşılıyorum. Üniversiteyi kim kurarsa kursun olumlu karşılıyorum. Özellikle bunların özel vakıflar tarafından kurulmasını ve işletilmesini daha da olumlu karşılıyorum. Çünkü ben devletçi değilim. Ben devletin sadece çok sınırlı alanlarda faaliyet göstermesinden yanayım. Eğitim için de aynı şeyi düşünüyorum. Yurtdışına baktığımızda yani batı modellerinde aslında en başarılı üniversiteler vakıf üniversiteleridir.
İnsan tabiatında daima daha iyiye ve daha mükemmele doğru gitmek gibi bir şey var. Ya da onları talep etmek gibi bir şey var veya orada yaşadığında daha mutlu olmak gibi bir şey var. Vakıf üniversitelerindeki imkanlar oralara tamamen aktarıldı, vakfı kuranlardan oralara bir takım fonlar da aktarıldı. Devletten ayırdığı bütçelerin üzerinden bütçeler ayırmak mümkün oluyor. Burada daha mükemmeliyetleri yakalayabiliriz. Hem bilimsel araştırmalar açısından, hem kadrolar açısından, hem de mekanların işletilmesi açısından. Bu da bizi ileri götürür. Mutlu bir üniversite öğrencisi, mutlu bir bilim adamı bizim ülkemizin en zengin tarafı olabilir. Bunu da ancak bu kurumların iyi ve en mükemmel şekilde olmasıyla sağlayabiliriz.
İYİ BİR ÜNİVERSİTE GÜLER YÜZLÜ VE TEMİZ OLMALI
Sizce iyi bir üniversite nasıl olmalı?
Güler yüzlü bir üniversite olmalı. Ben çeşitli yerlerde eğitim aldım. Uzun yıllarımı aldı eğitimim... Farklı şehirlerde okudum. İstanbul Üniversitesi’nde de yurtdışında da okudum. Bir üniversitenin koridoru, yönetimi, bahçesi öğrenciye “Gel!” diyebilmeli. Bir öğrenciyi “Bugün de ders var” gibi bir duyguya götürmemeli. Sınıfa girdikten sonra sınıfın temizliğinden itibaren başlayan unsurlar var. Bunlar ya o öğrenciyi oraya bağlıyor ya da itiyor. Öğretim üyelerinin güler yüzlü olması, bir takım dengesizliklerden uzak olması lazım... Bunları kim yapacak peki? Üniversiteyi yönetenler yapacak. Onların da bu konulara dikkat etmesi durumunda mutlu bir gençlik yaratabiliriz. Elini yıkadığınız yerin temizliği dahi çok önemli. Batıda bir üniversiteye gidiyorsunuz, pırıl pırıl parlıyor. Onun için tüm bunların yapabildiği üniversite yaratmak mümkün. Türkiye’de de şuanda var ama daha da ileriye götürmek lazım.
SADECE IŞIKLI OLDUĞUMDAN DEĞİL,
BÖYLE BİR BİLİM YUVASI OLDUĞU İÇİN ÖVÜNÜYORUM
125 yıllık Feyziye Mektepleri Vakfı’nın bir kolu olan Işık Üniversitesi’ni dışarıdan bakarak nasıl değerlendirirsiniz?
Dışarıdan bakarak değerlendirmem zor ama Işık Üniversitesi kuruluşu itibariyle de çok güzel kuruldu. Bir takım gereksiz dallar var, oralara girmeden, çok temel dallarda, çok güzel bölümler ile kuruldu. Burada özellikle kurucu rektörümüz ve şimdiki Mütevelli Heyeti Başkanımız Prof. Dr. Sıddık Yarman’ın çok büyük emeği var. Okulun temeli sağlam... Şile kampusunun açılması çok önemli bir adım oldu. İleri düzeyde bir yapıya kavuştu. Işık üniversitesi Türkiye’nin seçkin üniversitelerinden biri ve daha da ileriye doğru gidecek. Çünkü altyapısında övünebilecek bir mazi ve övünülebilecek yetiştirdiği bir insan ordusu var. Onun için ben övünüyorum. Sadece Işıklı olduğum için değil. Türkiye’nin böyle bir bilim kuruluşuna sahip olması nedeniyle övünüyorum.
ÇALIŞMAYIP EVDE KİTAP BİLE OKUSANIZ
IŞIKTAN MEZUN OLMAK AYRICALIK
Öğrenci olsaydınız Işık Üniversitesi’nde okumak ister miydiniz? Öğrenciler neden Işık’ı tercih etsin?
Bir akrabam var. Çocuğu şuanda iyi bir özel lisede okuyor. Ama onlar çocuklarını Işık Lisesi’ne aldırabilmek için uğraşıyor, “Işık daha iyi” diyorlar. Demek ki Işık Lisesi deyince dışarıda ‘iyi’ bir imaj var. Üniversiteye gelince, üniversite zaten seçilmiş dallarda eğitim veriyor. Işık Üniversitesi’nden mezun olmak bir ayrıcalık... Diğer sıradan bir kurumdan mezun olduğunuzdan farklı oluyor. İyi bir eğitim alıyorsunuz. İyi eğitimi de aldığınız zaman diyelim ki çalışmadınız, evde oturup kitap okusanız dahi o temelden aldığınız eğitimin yararı var. Bunu ancak iyi üniversitelerde başarabilirsiniz, Işık da bunlardan biri.
ŞİMDİKİ ÖĞRENCİLER ÇOK ŞANSLI
TELEFONLA BİLE BİLGİYE ULAŞIYORLAR
Sizin zamanınızda öğrenci olmak ile şimdiki zamanda öğrenci olmak arasında nasıl bir fark var?
Benim kızım da Işık Üniversitesi’nin işletme bölümünden mezun oldu. Onu Işık Üniversitesi’ne kaydettirirken Işıklı olduğum için tercih etmedim. Baktım ki üniversitenin özgün karakterleri var… Şu anda öğrenci olamadığım için bilemiyorum ama mukayese edemeyecek kadar büyük farklar vardır diye düşünüyorum. Biz Işık’ta okurken şartlarımız bu kadar elverişli değildi. Bugünkü gibi eğitim kurumları o zaman yoktu. Bizim aldığımız eğitim bugünkülerin aldığı eğitimden çok geri. Bugünkü elektronik ve bilgi işlem yoluyla edinilen bilgilere bizim o zaman ulaşabilmemiz mümkün değildi. Bugün eğitimi alma olanağı çok genişledi. O zamanlar o kadar değildi. Kütüphaneye gideceksin de kitap karıştıracaksın. Bir kaç öğrenci dışında tüm öğrencilerin bunları yapması zordu. Şimdi elimizdeki telefonla bile en zor bilgilere kolayca ulaşabiliyoruz.
Zaman zaman üniversitelere medya hakkında konuşmalar yapmaya gidiyoruz. Oralardaki sıraları, kantinleri, kürsüleri görüyorum; çok farklı. Biz de o kadar imkan yoktu.
GENÇLERDEN HİÇ ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM
ONLARDAN ÜMİDİ KESEMEYİZ
Üniversite öğrencisi nasıl olmalı? Yeni genç nesil hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce gençlerde Işık var mı?
Benim şimdi yaptığım iş hep gençlerle. Doğuş Yayın Grubu’nun ortalama yaşı benim çok altımda. Şimdi gençlerde Işık olmasa burayı yönetmem, istifa ederdim. Gençlerde ümit görüyorum. İki tane torunum var. Şimdiden çok fazla bilgi sahibi oldular. Ellerinde ipad ile birçok bilgiye erişimleri mümkün. 11 yaşında olmasına rağmen benim 16 yaşımda öğrenebildiğim bilgileri bugünden öğrenebiliyor.
Herkes bugünkü gençliğin daha asi ve daha disiplinsiz olduğunu düşünüyor. Ben gençlerden herkes kadar şikayetçi değilim. Türkiye’de okuma yazma oranı kaçtı, bugün kaç, bakmak lazım… Türkiye bugün daha iyi bir yerde, daha da iyi bir yere gidiyor. Gençliğin bazı konularda fikir bazında çatışmaları olabiliyor. Onları hoş karşılamak lazım ki doğru yolu kendileri bulabilsinler.
Toplumda gençliğin yerini doğru tayin etmemiz lazım. Bugünkü ülkeyi yönetenler kimlerse onlar ve biz de dahil gençliğin yerini doğru tayin etmemiz lazım. “Sen çocuksun, senin aklın ermiyor” dememek lazım. Hiç sevmediğim bir şey bu. “Siz gençsiniz, durun” diye ayrımcılık yapmamak lazım. Bu zaman zaman toplumda oluyor. Gençlikten ümidi kesemeyiz. Bu gençliğin dünkü gençlikten daha ileride olduğunu düşünüyorum. Bugün bakıyorsunuz Uluslararası Matematik Olimpiyatları’nda Türk çocukları dereceler alıyor, spor da aynı şekilde. Çok güzel bir gelişme söyleyeceğim: gençlerimiz bugün ülkenin birçok yerinde çok güzel orkestralar kuruyorlar. Saz heyetleri kuruyorlar. Müzik, dans yarışmalarına katılıyorlar. Gençliğin dinamizmi içinde güzel bir deşarj var. Teşvik etmemiz lazım.
HAYALİM IŞIK ÜNİVERSİTESİNİ YURT DIŞINA TAŞIMAK
Işık Üniversitesi için düşündüğünüz projeleriniz var mı?
Hayallerim tabii ki var. Prof. Dr. Sıddık Yarman’ın hayali Işık Üniversitesi’ni kurabilmekti. Bunu da gerçekleştirdi. Benim hayalim ise mümkün olursa Işık Üniversitesi’ni yurtdışında açabilmek. Işık Üniversitesi’nden yurtdışında da yararlanılsa... Aslında hayal etmezseniz, başaramazsınız. Ben her yaptığım işte, önce hep hayal etmişimdir. Bugüne kadar her hayal ettiğim işi aşağı yukarı başardım.
Ben bunu gerçekleşebilecek bir konu olarak görüyorum. Burada da kaliteli bir İngilizce ile eğitim veriliyor, orada da çok kaliteli bir eğitim verebiliriz. Işık’ı Işık yapan belli düşünceler var. Bunları oralarda da yayabiliriz.
HEM DÜNYADA HEM TÜRKİYE’DE
AYNI KALİTEYLE GENİŞLEMELİYİZ
İlk etapta nereyi düşünüyorsunuz?
Öyle bir şey söylemek istemiyorum. O biraz bağlayıcı olur. Eğitimde bugün Amerika’nın dışına çıktığınızda, Avrupa yükseköğretimde çok geri kalmış. Birkaç yerdeki üniversiteler hariç Avrupa’da çok iyi değil. Bu demek oluyor ki daha iyi bir eğitim kurumunu oraya getirirseniz demek ki talep gelecek. Başarıya susamak lazım. Başarıyı hayal etmezseniz olmaz. Başardığınız zaman ne olacak? Bir yere kupa koyacaksınız ve onu seyredeceksiniz. Bu milyarlara bedel. Tabii ki Işık Üniversitesi’ni Türkiye’nin farklı bölgelerine yaymakta da yarar var. Bazı yerlerde bu kadar kaliteli eğitim var mı yok mu diye kafamda soru işareti var. Bu kadar kaliteli eğitimi oralara da taşımak lazım. Yani genişlemek. Ama sağlıklı genişlemek. Aynı kaliteyi koruyarak taşımak lazım. 
Ben bir üniversitenin her dalda eğitim yapması gerektiğine inanmıyorum. Bir üniversite spesifik olarak bazı dallara konsantre olmalı. Bunlar yapılabilir. Hem yurda ve dünyaya açılmış bir üniversite olmalıyız diye düşünüyorum.
Amerika’da adam tıp fakültesi kuruyor. Geliyor burada online olarak kendi markasını satıyor. Oradan buraya ameliyat yapıyor. Hangi fakültelerde bu yapabilir diye açılımlar düşünmek önemli.
Exchange yani değişim programlarından faydalanmak önemli. Ben uzun yıllar AIESEC’te çalıştım. Uluslararası Staj Değişim Programı’nda Milli Komite Üyeliği yaptım. Orada da çok uğraştık bu işlerle. Buradan gidecek stajyer sayısını çok ciddi bir sayıya çekmiştik. Öğretim kadrosunun değişimleri önemli.
Işık Üniversitesi’nin kurucu rektörü ve şimdiki Mütevelli Heyeti Başkanımız Prof. Dr. Sıddık Yarman, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli bilim adamlarındandır. Ben Sıddık Hoca’nın Japonya’da üniversitede ders verirken yanına gittim, neler yaptığını gördüm. Japonların Sıddık Hocaya olan saygılarını bizzat yaşadım. Bir Türk bilim adamı oraya gidip bu saygınlığı yakalayabiliyorsa onun önünde sadece ayağa kalkıp ceket iliklenir. Tüylerim diken diken oldu. İşte bizim üniversitemiz böyle değerli bilim adamlarıyla donanmış.
ÇOK HAYLAZDIM, OKUMAYI SONRADAN SEVDİM
Siz nasıl bir öğrenciydiniz?
Kötü. Ben hayatımın hiç bir döneminde iyi bir öğrenci olamadım. Zaten yüksekokulu da babam “Okumazsa askere gider” dediğinden askere gitmeyeyim diye yedek subay olmak için okudum. Okumayı sevmezdim. Zor bela geçerdim. Biraz da haylaz bir öğrenciydim. Okumanın önemini üniversiteyi bitirdikten sonra anladım. Daha sonra master bile yaptım.
DERS ÇALIŞMAKLA İŞTE ÇALIŞMAK
ARASINDA FARK VAR
Sizi de örnek alarak, genelde okul, sınıf birincileri değil de orta düzeyde öğrenciler hayatta daha mı başarılı oluyorlar?
Ben yedek subay olduktan sonra master’a karar verdim. Çok geç yaşta Marmara Üniversitesi’nde master yaptım. Gencecik çocuklarla derse girdim, tez hazırladım. Hala bir şeyler okurum araştırırım yani hiçbir şeyi ezbere yapmam. Sınıf birincileri ise hep teoriye takılır kalırdı. Ben babamın da etkisiyle atak bir insan oldum. Babam mühendisti ve yapısında müteşebbislik vardı. Ben Nişantaşı’nda büyüdüm. Doğduğum bölgenin dinamizmi etkiledi. Yurtdışına gittim geldim. Biraz daha atak bir yapım vardı. Bu yapı sayesinde teoriye fazla saplanmadan iş yaparım. Bir de insanları iyi dinlerim. Ben insanları yönettiğim için makineye takılmam ve onları dinlerim. Bunları da yapınca bir yere varıyorsunuz. Ders çalışmakla işte çalışmak arasında fark var. Dersi odada çalışıyorsunuz, işte ise bir ortamda çalışıyorsunuz.
HER TÜRLÜ DETAYA DALARSANIZ
ÜST YÖNETİCİ OLARAK BOĞULURSUNUZ
Aile şirketiniz var, apayrı işler... THY’de yöneticilik yapmışsınız. Nasıl bu kadar işi yapabiliyorsunuz?
Ben yaptığım işin geneline bakarım. Bu genel işi yaparken bu işi kiminle yapacağım ona bakarım. Bu işi yapan arkadaşlarımı ben nasıl maksimum düzeyde memnun edebilirim. Onlara maksimum düzeyde ne sağlarsam onlar maksimum düzeyde verimli çalışır diye düşünürüm. THY’de teknik işler yapan adam belli, ona bakarım. Ama bir şey aksarsa gidip sorarım. Bir sorun yoksa sormam. Çünkü o işini yapıyor. İşini yapan insanlara özgürlük vermelisiniz, destek olmalısınız. Bunları yaptığınız zaman, iş yürür. Her türlü detaya dalarsanız üst yönetici olarak boğulursunuz. İnsanların yaptıkları işlere her gün tek tek müdahale edilerek başarılı olunamaz. Eğer bu gün buraya kadar gelebildiysem insana değer verdiğim için ve insana güvendiğim için bilgili, becerikli insanlarla çalışmak için gayret ettiğim için oldu. Bir de dinamik, canlı insan ararım. Bu insanları bulduğunuz zaman zaten işi götürürsünüz. Aile şirketi 1953’te kurulmuş bir şirket. Artık çocuklarım ve damatlarım bakıyor. 
Işık’la ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?
Ben de öyle pek duyulmamış anı yok. Benim yaptığımı herkes bilir. Haylaz bir öğrenciydim. Bir takım organize işler yapardım. Önümde oturan arkadaşıma muziplik yapardım. Hoca bakardı, ben dönerdim. Arkadaşım gülerdi. Hoca arkadaşımı sınıftan atardı. Şimdi düşününce üzülüyorum, “Yapmamam lazımdı” diyorum.
TATİL, BOŞA GEÇEN ZAMAN DEMEK DEĞİLDİR
İyi bir yönetici olmak için nelere önem vermek gerekiyor, bunun için çalışmaya üniversite döneminde mi başlamak gerekiyor?
İş yaşamında başarılı olmak için üniversite yıllarında da çalışmak kaçınılmazdır diyemem. Ama birçok öğrenci var ki okurken kurdukları küçük işlerden fabrikalara kadar götürebiliyorlar. Bunlar tesadüf tabii. Bence okurken o konsantrasyonu bozmamak lazım. Ben okurken her gün babamın yanında çalışıyordum. Çalışma derken, iş ortamını gözlemliyordum. Yazları da babamla iş için dolaşıyordum. Faydası oldu tabii. Ama çocuklarıma bunu yaptırmadım. Sadece okumaya konsantre olmalarını istedim.
Eğer öğrencinin imkanı varsa, derslere de iyi konsantre olabiliyorsa ders zamanı ders, tatil zamanı tatil yapmasında fayda var. Tatilden kast ettiğimiz şey ne? Tatil, okullar tatil olduktan sonra tatile çıkıp sonra açıldığında tekrar başlamak değildir. Mümkünse bu arada bir yerde staj yapmak çalışmak gerekir. Ya da bir alanda kursa gitmek... Ben boş geçen zamanı sevmem. Tatil demek, boşa geçen zaman demek değildir.
Eğitim zamanı başka bir şeyi konsantre olmamak ve tatil zamanı hem tatil yapıp hem de yeni bir şeye konsantre olmak lazım.