Gündem
03 Tem 2015 14:40 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:42

Erdoğanlı 'Hırsız var' davasında 'Nazi'li beraat kararı!

Mahkemede verilen beraat kararının gerekçesinde Avrupa'daki benzer davalardan örnekler verildi.

İzmir’de üzerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın fotoğrafı ve “Hırsız var” ibaresi bulunan afiş nedeniyle yargılanan iki genç hakkında beraate karar verildi.

Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre: Mahkeme gerekçeli kararında, Avusturya ve Slovakya’da siyasetçiler için “Adi fırsatçılık”, “Ahlak dışılık”, “Şerefsizlik” ve “Nazi” ithamlarını kullandığı için ülkelerinde ceza alan üç gazeteci hakkında AİHM’in verdiği “Bu ifade özgürlüğüdür” kararlarını dayanak gösterdi.

İzmir’in Aliağa ilçesinde, geçen yıl 4 Nisan’da polis tarafından yakalanan Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi Şeref Sinan Erel ve Hikmet Utkun Hız’ın çantasından, üzerlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın resmi bulunan ”Hırsız var” yazılı üç afiş bulunmuştu. Aynı afişlerin ilçede duvarlara da asıldığından hareketle iki genç hakkında “hakaret” iddiasıyla dava açıldı. Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava geçen 10 Haziran’da beraatla bitti.

Mahkemenin gerekçeli kararında, duvarlara asılan afişlerin çantalarından çıkması üzerine iki genç hakkında dava açıldığı belirtilerek, “Kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi gereği beraata karar verildiği kaydedildi. Bu afişlerin iki genç tarafından asıldığı kabul edilse dahi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (ÜİHS) 10. maddesine göre herkesin düşüncesini ifade etme hakkına sahip olduğu ifade edildi. AİHM’in üç kritik kararı da buna dayanak olarak gösterildi. AİHM’in Liegens/Avusturya kararında, 2. Dünya Savaşı’nda SS Tugayı’nda görev yaparken sivilleri katletmekle suçlanan Liberal Parti başkanı ile koalisyon kurulmasının tartışıldığı günlerde gazeteci Liegens’in Başbakan’a yönelik olarak sarf ettiği “En adi fırsatçılık”, “ahlakdışılık” ve “şerefsizlik” ifadelerini düşünce özgürlüğü kapsamında saydığı anlatıldı. Bu davada AİHM’in “Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır” dediği vurgulandı. Keza Oberschlick/Avusturya kararında da; göçmen ailelerine yapılan yardımın yarıya indirilmesini savunan Liberal Demokrat Parti Genel Sekreteri’nin eski Nazi olduğunu hatırlatan gazeteci için de aynı hükmün verildiği belirtildi. AİHM’in bu davada, “Hoş görülebilir eleştiri sınırının bir politikacı söz konusu olduğunda, sade vatandaşa oranla daha geniş olduğu” yönünde görüş belirttiği vurgulandı. Son olarak, Feldek/Slovakya kararına atıfta bulunuldu. Bu davada, Nazi geçmişi bulunan bir siyasetçiye ilişkin “Faşist Geçmişli Bir Bakan Olmadan Daha Güzel Bir Slovakya Fotoğrafı” başlıklı yazısı nedeniyle yargılanan gazeteci için benzer bir hüküm kurulduğu dile getirildi. Bu kararda, “Açıklamalarının tartışılmasında kamu yararı bulunan siyasi bir konuyla ve Slovakya’nın tarihiyle ilgili olduğu ve Slovakya’nın gelecekteki demokratik gelişimini etkileyebileceği, açıklamanın kaynak içermemekle birlikte daha önce basında yer alan bir takım gerçeklere dayandığı, özgür siyasi tartışmanın teşvik edilmesinin demokratik toplumun niteliği olduğunu belirleyip kendisini gerek basının, gerek kamuoyunun yakın denetimine açmış olan politikacıların kendilerine karşı yapılan eleştirilerde diğer bireylere nazaran daha fazla hoşgörü göstermesi gerekiyor” denildiği anlatıldı. Bu üç karar ışığında “Hırsız var” başlıklı afişlerin AİHS’in 10. Maddesi ve bunun uygulamasına yönelik AİHM kararları gözetildiğinde, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı anlatıldı.