Gündem
24 Eki 2012 12:04 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:18

ERDOĞAN TARİHE BU ŞEKİLDE GEÇMEK İSTEMEZ!

Basın özgürlüğü raporunda hükümeti eleştiren CPJ'in direktörü Simon: Erdoğan, ifade özgürlüğünü baskı altına alan lider olarak tarihe geçmek isteyemez.

Türkiye, gazetecileri hapse atma konusunda dünya lideri olmayı sürdürdüğü müddetçe, uluslararası itibarına ve bölgesel liderlik iddiasına halel geleceğini anlamış değil. New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) direktörü Joel Simon, Türkiye’yi Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olarak ifade özgürlüğünü sağlama yükümlülüğünün arkasında durmaya çağırıyor. Simon, hem Türkiye hükümetini hem de Başbakan Tayyip Erdoğan’ı büyük ölçüde eleştiren “Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Krizi” başlıklı raporun yayınlanmasından sonra İstanbul’da Taraf’a konuştu. 53 sayfalık rapor sadece reform çağrısında bulunmakla kalmıyor, 76 gazetecinin cezaevine girmesine yol açan resmî tutumda da köklü değişiklik yapılması için çağrıda bulunuyor. Bu rakam, cezaevindeki gazeteci sayısı 43’ü bulan ikinci fail İran’dan daha kötü ve Çin’deki sayının da neredeyse üç katı.

Simon, “Hükümetin, gazetecilere dava açmak için kullanılan dev bir cephaneliği –yaklaşık 40 kanun maddesi– var. O nedenle mesele, şu ya da bu kanunu değiştirmek değil” diyor. “Örneğin CPJ’in incelediği davaların hiçbirinin [resmî kurumların aşağılanmasını suç sayan] meşhur 301’inci maddeyle ilgisi yoktu. Simon, Başbakan’ın basını eleştirmekteki ve hakaret iddiasıyla dava açmaktaki hevesini “tamamıyla yanlış bir emsal oluşturmak” olarak tanımlıyor.

Hükümet bahaneler üretebilir
Rapor, suçu üst düzey siyasilere atma konusunda özür dilemiyor: “Erdoğan açıkça gazetecilerin itibarına saldırıyor, medya organlarını, eleştirel yazılar yazan çalışanlarını uyarmaları ya da işten atmaları için zorluyor ve çok sayıda hakaret davası açıyor. Erdoğan’ın hükümeti ülkenin en büyük medya şirketine karşı bir vergi kaçakçılığı davası yürüttü; şirketin zayıflamasıyla sonuçlanan bu davayla ilgili genel kanaat, siyasi sebeplerle açılmış olduğu. (s.6)”

Kasımda CPJ’in bir takip ekibi, Başbakan ve üst düzey hükümet yetkilileriyle görüşme talep edecek. Simon, “Güçlü bir lider eleştiriye hoşgörü gösterebilmelidir” diyor ve devam ediyor: “Hükümet bahaneler üretebilir, fakat bu suçlamaların ortadan kalkmayacağının farkına varmalılar. Erdoğan, ifade özgürlüğünü baskı altına alan adam olarak tarihe geçmek isteyemez.”

Simon, Türkiye’nin teröre karşı verdiği savaşın, ön duruşma yapılmadan tutuklama gibi ciddi tedbirleri haklı çıkardığı argümanını da reddediyor. Kendi ülkesi olan ABD’nin 11 Eylül saldırıları sonrasında “dengeyi yanlış kurduğu için” büyük bir bedel ödediğini söylüyor.

Şiddet fiili işleyen ya da destekleyenlere karşı düzenlenmiş kanunun gücünü kullanmak başka, samimi görüşlerin ifadesini terörün bir çeşidiyle aynı kefeye koymak başka bir şey. CPJ, 76 tutuklu gazetecinin en az 61’inin doğrudan, yayınlanan yazıları ya da gazetecilik faaliyetleri nedeniyle hapse atıldığı görüşüne vardı. Cezaevindeki gazetecilerin dörtte üçünden fazlasının hâlâ yargılanmayı bekliyor olması da aynı şekilde üzücü.


Öncelik tutuklu gazeteciler
Gazetecilerin artan şekilde tehdit atmosferinde çalışması, toplumun reform kabiliyetine zarar veriyor. Kuzey Afrika’yı inceleyen CPJ ekipleri, örneğin, Arap baharı yaşayan ülkelerin temel adalete çok az saygı gösterdiği görülen bir ülkeyi model olarak alma konusunda tereddüt ettiğini ortaya çıkardı. “Hiçbir şey dünyanın en büyük gazeteci zindancısı olmayı haklı gösteremez” diyor Simon. Medya patronlarının sıklıkla hükümetin baskılarına boyun eğmekle ya da gazeteciliği resmî baskılara karşı savunamamakla suçlandığını kabul ediyor. Fakat Simon, CPJ’in ısrarla hükümetleri suçlama kararını savunuyor. “Gerçekçi olmak gerekirse asıl sorun hapisteki 76 gazeteci. Önce bununla başlayalım. Önceliğimiz bu. Ardından gazeteciler özgürleşecek ve basın reformları gelecek.”