Medya
28 Mar 2011 09:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:10

ERDAL ŞAFAK GÖREVDEN AYRILDIĞINDA BİLANÇO HANESİNDE HANGİ SÖZÜ GÖRMEK İSTİYOR?

Sabah Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, birkaç yıl sonra görevden ayrıldığında bilançosunda yazmasını istediği vizyonunu yazdı.

Vizyon

Vizyon kavramını dilimize ve - başta siyaset olmak üzere- hayatımıza merhum 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal soktu.
Ama kavram yarım aktarıldı. "Vizyon"u içselleştirdik ama "Vizyon" a sahip, "Vizyon" taşıyan için dilimizde karşılık yok.
Ona da Batı dillerinde "Vizyoner" (Fransızcası: "Visionnaire", İngilizcesi: "Visionary") deniyor.
Vizyoner, "Hayal gören" demek.
Ama vizyoner aynı zamanda "Büyük düşünen" demek.
Çünkü ancak büyük düşünenler hayal görebilir.
Çünkü ancak hayal görenler büyük düşünebilir.
Benim de SABAH için bir vizyonum var. İki boyutlu: Bir yandan yerelde gücümüzü artırırken, öte yandan küreselleşmek.
Yerelde gücümüzü artırmak için Türkiye’nin en kılcal damarlarına kadar nüfuz etmeyi hedefliyorum.
En ücra mezralara bile girmeyi. SABAH’ı 74 milyon Türk’ün günlük yaşamının sadece ayrılmaz değil, aynı zamanda vazgeçilmez bir parçası konumuna getirmeyi.
Bölge ekleriyle, bölge sayfalarıyla...
Hatta -umarım- uzak olmayan bir gelecekte bölge gazeteleriyle...
Küreselleşme ile de SABAH’ı, daha doğrusu Turkuvaz Medya Grubu’nu "Küresel bir aktör" yapmayı kastediyorum.
Zira Turkuvaz Medya Grubu’nun bir parçasını oluşturduğu Çalık Holding birçok sektörde "Küresel aktör". Enerjide, inşaatta, tekstilde... Neden medyada da küresel aktör olmasın ki?
Bunun yolu, önce dünyamızın her kıtasında, her büyük başkentinde var olmaktan geçiyor: Sadece geleneksel adresler olan Washington, New York, Londra, Paris, Berlin, Brüksel, Roma, vs’de değil; onların da ötesinde Rio de Janeiro’da, Santiago’da, Karakas’ta, Lagos’ta, Kahire’de, Tunus’ta, Cezayir’de, Rabat’ta, Nairobi’de, Johannesburg’da, Tokyo’da, Pekin’de, Bangkok’ta, Yeni Delhi’de, Sydney’de, Seul’de...
Ama onlardan önce yakın coğrafyamızın tümünde: Moskova’da, Sofya’da, Atina’da, Bükreş’te, Saraybosna’da, Bakü’de, Tiflis’te, Tahran’da, Bağdat’ta, Şam’da, Aşkabad’da, Astana’da, Karaçi’de, Riyad’da, Doha’da...
O diyarların, o ülkelerin nabızlarının SABAH’ta atmasını sağladıktan sonra sıra o ülkelerde, o diyarlarda SABAH’ın nabzını attırmaya gelmeli:
Ortadoğu’ya özel SABAH edisyonu...
Magrip’e özel SABAH edisyonu...
Afrika’ya özel birkaç SABAH edisyonu...
Rusya’ya özel SABAH...
Balkanlar’a özel SABAH...
Kafkaslar’a özel SABAH...
Orta Asya’ya özel SABAH...
Uzakdoğu’ya özel SABAH...
Amerika’ya özel SABAH...
Avrupa’ya özel SABAH...
Neden New York’taki, Tokyo’daki, Pekin’deki, Moskova’daki, Brüksel’deki, Paris’teki, Londra’daki gazete bayilerinde ulusal ve uluslararası gazetelerin tomarları arasında SABAH’ın o dilde, orada hazırlanıp basılmış edisyonları da olmasın ki?
Merhum Özal’la başladık, onunla bitirelim: Bir tarihte, "Gün gelecek, Türkiye’de 2.5 gazete kalacak" demişti.
Ne kadar gerçekleşti, gerçekleşmedi, cevabını siz verin.
Ama gün gelecek, dünyada da 2.5, bilemediniz 3.5 küresel medya grubu kalacak.
Neden onların biri SABAH olmasın?
Çünkü ben birkaç yıl sonra bu göreve veda ettiğimde, bilançomda "SABAH’ın tirajını şuradan şuraya getirdi", "Haberciliğin kalitesini şu kadar artırdı", "Reklam pastasındaki payın şu dilimden şu dilime yükselmesine katkı sağladı" gibi geleneksel kriterlerin yanı sıra, "SABAH’ı küresel aktör yapmak için şu şu hamleleri başlattı" hanesinin de yer almasını istiyorum.
Vizyonerliğime verin.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle

Erdal Şafak/Sabah