Gündem
11 Kas 2013 16:41 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:45

ERBAKAN'IN MÜSTEŞARI TRT'YE NEDEN SOKULMADI?

A Haber'de yayınlanan programda 28 Şubat darbesi öncesinde Refahyol hükümetinin kuruluş öyküsü masaya yatırıldı.

A Haber'de yayınlanan televizyoncu Can Okanar'ın sunduğu 'Anlatılmamış Öyküler' programında 28 Şubat darbesi öncesinde Refahyol hükümetinin kuruluş öyküsü masaya yatırıldı.

DAĞDAŞ: SİLAHLI KUVVETLER’İN REFAHYOL’UN KURULMASINA İTİRAZI OLMADIĞI SİNYALİNİ MEHMET AĞAR’DAN ALDIM

Dönemin koalisyonunda Refah Partisi'nde Devlet Bakanı olarak görev alan Gürcan Dağdaş, Refah Partisi'nin seçimi kazandıktan sonra, iktidar olmaması için kampanya başlatıldığını, hatta seçimlerden sonraki ilk gün ana akım medyada atılan bir manşetin "Bu Meclis'ten hükümet çıkmaz" olduğunu belirterek, o Meclis'ten 4 hükümet modelinin çıkartıldığını hatırlattı. Refah Partisi'nin Doğruyol Partisi ile hükümet kurma müzakerelerinin başlatıldığında kendisinin Doğruyol Partisi geçmişi nedeniyle Erbakan tarafından zemin yoklaması için görevlendirildiğini anlatan Dağdaş " bu hükümetin kurulma ihtimalinin yüksek olduğu sözleriyle karşılaştım, Türkiye bugün derinleşmiş olan cepheleşmenin sinyallerini veriyordu 95 seçimi propaganda döneminde. Toplumda bir derinleşmemiş ama bir karşıtlık hissiyatının belirgin hale geldiği dönemdi. Sayın Erbakan Doğruyol Partisi ile Refah Partisi'nin el sıkışmasının toplumdaki cepheleşmenin önemli ölçüde huzura dönüştüren iklime dönüşmesi ve karşıtlaşmanın önlenmesi, Türkiye'nin bagajında taşıdığı dışlayıcı üsluptan kurtulmasının yolu olduğunu düşünüyordu" dedi. Dağdaş, zemin yoklaması sırasında Doğruyol Partisi Milletvekili Ağar ile bir görüşmesini de şu sözlerle aktardı "Ben Sayın Ağar ile Sayın Yalım Erez ile konuştuğumda önce tepki vermediler ancak Anayol'un Anayasa Mahkemesi'yle sıkıntısı çıkmadan önce Sayın Ağar, şaka mı yaptınız, şaka ise bu şakayı bizimle devam ettir diye bana takıldı ve ben anladım ki böyle bir hükümet modeline Doğruyol Partisi sıcak bakıyor. Sadece Doğruyol Partisi'nin sıcak baktığına dair bir sinyal alma noktasında olmadığımı da fark ettim. Sayın Ağar ilişkileri münasebetiyle dönemin Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesiyle de hukuku olan bir insandı. Ben Ağar'ın üzerinden sadece DYP'nin nabzını değil, Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesinin de böyle bir hükümet modeline katı bir itirazın olmadığına dair sinyal aldım"

Aslında silahlı kuvvetlerin yönetime el koyma niyeti vardı, gerekçe olarak Refah Partisi'nin koalisyon olarak dahi olsa iktidara gelmesini istiyordu mu demek istiyorsunuz sorusuna ise Dağdaş "Dönem itibariyle benim silahlı kuvvetlerden bazı isimlerle münasebetimiz oldu. "Nasıl Paşa oldu, bunu nasıl Paşa yapmışlar" sorusu zaman zaman aklıma geliyordu, bu kişisel eksiklikten gelen bir soru değildi muhatabımla ilgili, sosyolojik açıdan, küresel ölçekte Türkiye'yi yeryüzünü kavrayamamış insanlar nedeniyle bu soru vardı önümde. Fiili darbe planlama arzusuyla hareket ettiklerini söyleyemem bu hükümetin kurulmasına itiraz etmemeleri ile ancak nasıl Paşa oldu bunlar diyebileceğim bir komutan figürü vardı önümüzde. Ben Sayın Ağar'ın sözlerini Sayın Erbakan'a aktardım, bunun üzerine müzakereler başladı" değerlendirmesini yaptı. Dağdaş, Refahyol hükümetinin kurulacağına dair belirgin sinyallerin hissedildiği dönemde Anavatan Partisi Genel Başkanı ve Meclis Başkanı Mustafa Kalemli'nin silahlı kuvvetler zemininde hükümetin kuruluşunu engellemek için mesai verdiklerini iddia etti.

BAŞBAKAN ERBAKAN'IN MÜSTEŞARI  TRT NİZAMİYESİ’NE NEDEN SOKULMADI?

Gazeteci yazar Avni Özgürel ise programda 28 Şubat darbesinin sinyallerinin gelişini, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın yanında şahit olduğu çarpıcı bir  anekdot eşliğinde şu sözlerle aktardı:

"Refahyol hükümeti kurulduktan kısa bir süre sonra 12 Eylül'ün yıl dönümüydü. O yıl dönümünde TRT'de bir program yapıldı 12 Eylül'ün yıl dönümüne ilişkin. 12 Eylül darbesinin hangi sebeplerle yapıldığını anlatırken dönemin Başbakanı Erbakan'ın o dönemki Konya mitingi görüntüleri vardı. Program "aynı tablo bugün yaşansa TSK aynı darbeyi yine yapacaktır" diye sonlandı ve o sunucu çıktı dedi ki "program halkımızdan gelen genel istek üzerine yarın tekrar yayınlanacak" dedi. Program ne zaman halkça seyredilip bu dilekler iletildi, programın tekrarına ne zaman karar verildi bilemiyorum. Rahmetli Erbakan'ın yanındaydım o sırada nasıl öfke içinde seyrettiğini biliyorum. O öfkeden sonra derhal bir görevliyi müsteşar yardımcısını TRT Genel Müdürlüğü'ne gönderiyordu. Ben de röportaj için yanında bekliyordum. Dedim ki " Efendim, göndermeyin kimseyi". Nedenmiş dedi, gördün mü seyrettin mi dedi, dedim ki göndermeyin, müsteşarınız, sizin adınıza giden kişi TRT Nizamiyesi içinden giremeyecektir dedim, Öğrenmiştim onu çünkü, Erbakan'ın seyrederkenki görüntüsünü görünce odadan özel kalem kısmına çıktım, gazeteden gelen telefondan öğrendim, bir gerginlik yaşandığını. Erbakan bana inanmadı. Bir Başbakan'ın gönderdiği müsteşar nasıl TRT binasına giremez. Gönderdi, girilemedi içeriye, almadılar içeriye. Genel Müdür yok dediler. Bu Türkiye'de o vesayet düzeninin ve müdahalede kararlılığın Milli İrade’nin içe sindirilememişliğinin açık göstergesi.