“Entrikalar Savaşı” başlamıştır!.. “Sızıntılar” artacak mı?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, “Değişim Gerçeği” adlı Youtube kanalından yayınlanan ve "İşte yüzyılın ihaneti... Kılıçdaroğlu'na tarihi ihanet" başlığıyla servis edilen videonun sürece yansımalarını ele aldı…

Hayırdır inşallah!.. Gene bir dümen dönüyor anlaşılan. Kim döndürüyor, nasıl döndürüyor, niye döndürüyor ayrı tartışma konusu. Artık hangi odaklardır, derin dizaynırlar mıdır, parti içinden mi dışından çevreler mi? (Gerçi bazı emareler var gibi!) Cinler mi periler mi bilinmez. Hangisi olur ise olsun, gidişat siyasette komplocu yöntemlerin giderek öne çıkmakta olduğunu, rakibi yıpratmak, elemek için her tür entrika çevirmenin mubah sayıldığını göstermektedir. “Kumpasçılık” adeta normalleşiyordu. Makyavel’in ruhu şad olsun!

Niye Hiç Şaşırmıyoruz Acaba?

Şu CHP yöneticileri beni şaşırtmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bundan birkaç gün önceki önceki yazımda Kaftancıoğlu-İmamoğlu atışmasından dolayı “Önümüzdeki süreçte daha başka karşılıklı suçlama ve isnatlara hazırlıklı olun!..” demiştim. Sağ olsunlar onlarda beni mahcup etmemek için dozu daha arttırarak üstün gayret gösteriyorlar doğrusu!

Bunun nedeni ise herkesin malumu olduğu üzere, İmamoğlu ve CHP ileri gelenlerinden bir grubun zoom üzerinden yaptıkları toplantının bir bölümünün sızdırılmasıydı. Değişim Gerçeği” adlı Youtube kanalından yayınlanan toplantı "İşte yüzyılın ihaneti... Kılıçdaroğlu'na tarihi ihanet" başlığıyla servis edilecekti. Tabii buna önlem alamamaları ya da jetonlarının geç düşmesi İmamoğlu çevresi için bir zafiyet belirtisidir o başka. Artık oturup kendileri değerlendirsinler.

Buradan anlaşıldığı kadarıyla toplantının katılımcıları CHP’deki kimi görevden almalar ve mümkünse “Olağanüstü Kurultay” çağrısı yapmaya hazırlanmak, vb gibi konuları konuşuyorlardı.  Bu durum Kılıçdaroğlu taraftarlarınca bir tür “darbe toplantısı”, “Kılıçdaroğlu’nu devirme girişimi” gibi algılanmış, İmamoğlu cephesi de bunun parti içi meselelerin ele alındığı gayet sıradan ve “normal bir istişare” toplantısı olduğunu söylemekteydi.

Bir Sende mi Brütüs Vakası!..

Bu olaydaki en dikkat çekici husus ise toplantının katılımcılarının Kılıçdaroğlu’nun en yakın çalışma arkadaşları olmalarıydı. (Sende mi Brütüs!) Anlaşılan Ekrem İmamoğlu bir şekilde onları devşirmişti. Bu video aynı zamanda “İmamoğlu’nun ekibi yok” kanaatini silip atıyor gibi görünüyordu. Savaşın “kurmayları” hazırdı!  

Hiç şüphesiz bu gibi olaylar siyasette ne ilk ne de son. Bilhassa teknolojinin ilerlemesine paralel “mahremiyet” diye bir şey kalmadı adeta. Daha önce Deniz Baykal’a yapılan “kaset skandalı”, son seçimlerde Muharrem İnce’ye yapılan hareket  (Ancak onların içeriği farklıydı) ve şimdi de bu. Buna en son nedense kimsenin tepki vermediği Kılıçdaroğlu’nun ses kaydının yayınlanması da dahildir. (Biliyorum saçma ama aklıma biraz muzipçe bir soru geliyor: Son video olayı, bu ses kaydının misillemesi olabilir mi acaba?) Çelmelemeler tam gaz ilerliyor!

Herkes Kârda herkes Zararda!..

Garip gibi gelebilir ama bu videonun her iki taraf açısından da –şimdilik-  “İşlerine gelir” ya da “gelmez” yanları var. Videonun yayınlanması Kılıçdaroğlu cenahı açısından “bakın gördünüz mü arkamızdan iş çeviriyorlar” görüntüsünü pekiştirmiş, İmamoğlu cephesinden ise “bakın bizim normal toplantımızı bile nasıl lanse ediyorlar” ve “biz varız” demelerini sağlamıştır. Başka artılar ve eksilerde muhasebeye eklenebilir. Biliyorum: tuhaf bir durum ama olay –şimdilik- bu. Netleşene kadar da mahiyetini koruyacak gibi. 

İhale kime kalacak?

Tam bu noktada ihale kime kalacak acaba? Herkesin kendine göre “haklı”  argümanları var ve gene herkes birbirinden şüpheleniyor. Dahası hepside  görmek istediği “sebepler”ine inanıyor. “ O yüzden yaptı”, “bu yüzden yaptı”lar gırla gidiyor. Ben ise tam tersine “Sebeplerden sonuçlara” değil, “Sonuçlardan sebeplere” metoduna inanırım. Ve o sonuçların bir, iki günde netleşmeyeceğini (Belki de hiç!) düşünürüm. Eğer taraflardan biri baskın çıkar, kendi “algısı”nı dominant olarak dayatır ve (Şu veya bu yönde) bir “fail” (?) bulunur veya ilan edilir ve herkes de buna kanaat getirirse o zaman bu sızdırmadan “kim kârlı çıktıysa o yaptı ya da yaptırmıştır” diyebilirim. Sezilerim var ama biraz beklemem gerek.

Neyse, bana göre şu an için dört ihtimal var. Bunların ihtimal dereceleri veya sıralamaları farklı olabilir ama kabaca şöyle tasnifleyebilirim:

  1. Kılıçdaroğlu değil ama çevresinden birileri yahut ona destek atan bir “lobi” yapmıştır. Böylelikle İmamoğlu ve çevresi bir tür “darbeci” gibi resmedilmiştir.
  2. İmamoğlu değil ama çevresinden birileri yahut ona destek atan bir “lobi” yapmıştır. Böylelikle Kılıçdaroğlu ve çevresi “etik dışı” ve “tuzakçı” davrananlar, kendileri de “mağdur” gibi gösterilmiştir.
  3. CHP kendi içinde çatlamıştır. İşler çığırından çıkmıştır. Yerini körlemesine bir “birbirine zarar verme anlayışı” almıştır. Bu videoyu sızdırmaya karar veren kişiler ne yapacaklarını şaşırmışlardır. Kalan üç gram akıllarını da sorumsuzca bu gibi boş işlere harcamaktadırlar. Şuursuzluk had safhadadır.
  4. Hiçbiri değildir. Başka hesapları olan, üçüncü bir seçenek peşinde koşan ya da siyaseten ikisini de yıpratmak suretiyle, zorda bırakma peşinde bir “derin dizaynır” gücün müdahalesidir. Zaten seçim yenilgisiyle morali bozulan CHP’li kitleler gözünde parti iyice yıpratılmaya çalışılmıştır. (Gerçi partinin yıpratılmaya ihtiyacı yok. Kendileri gayet güzel başarıyorlar!) “Bunlar birbiriyle kavgalı” imajı iyice sabitlenmek istenmiş olabilir. Zayıf görünse de bir ihtimaldir.

 

Öyle veya böyle bu tarz “sızıntı”, genelde Türk siyasetini ve demokrasisini özelde ise –son örnekte de görüldüğü üzere- CHP’yi zorda bırakmaktadır. Siyaset üzerine entrikacı bir “ipotek” koymakta ve “bugün bana yarın sana” olmaktadır. (Entrika pimini çektiğinizde kimin elinde patlayacağı hiç belli olmaz!) Etik değildir. Bu eğilime –kim yaparsa yapsın- hiçbir şekilde prim verilmemelidir. Ancak bütün bunlar pek hayra alamet değil. Ne yazık ki, bu hamur daha çok su götüreceğe benziyor!..

20.07. 2023

NOT: CHP İstanbul Milletvekili Engin Altay tv100'de Kübra Par'a özel yaptığı açıklamada "Buna ihanet ve darbe demek izansızlıktır. Sızdıranların kim olduğunu biliyorum ama şimdi isim vermem. Günah almak istemem." demiş. Madem biliyorsun konuş kardeşim. Ortalık yangın yeri. Sen hala “öyle mi böyle mi” diyorsun. Ortada şaibe bırakmayın.  Ah şu politikacılar!..