Medya
18 Ağu 2011 05:53 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:41

ENGİN ARDIÇ CENAZEYE ÇAKTI: ''GEREKSİZ KİŞİYDİ!''

Sabah yazarı Engin Ardıç, önceki gün vefat eden Mihri Belli hakkında bakın neler yazdı...

Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, önceki gün hayata veda eden Mihri Belli hakkında sert bir yazı yazdı bugün. Ölüleri nezaketen de olsa hayırla yad etmeye alışkın olan toplumumuzun ezberlerini bozacak bir yazı olmuş Ardıç’ın yazısı.

İşte Engin Ardıç’ın Mihri Belli hakkında "Allah belanı versin" tadında yazdığı o yazı...

Görevinin Türk solunu bölmek ve saptırmak, yozlaştırmak olduğu söylenirdi.
Ben de daha fazla bir şey söylemeyeyim de itle kopukla papaz olmayalım.
Türk soluna en büyük zararı veren adamlardan biri öldü.

Yaşına bile karar veremiyorlar, kimine göre 1915, kimine göre 1916, kimine göre 1918 doğumlu! (Birinin ak dediğine öteki kara der ya... Neyse ki artık bu kadar sudan sebeplerle birbirlerini vurmuyorlar.)

Mihri Belli... Yunan iç savaşında kullandığı kodla "Kapetan Kemal"...
Niçin Kemal? Çünkü Atatürkçü rahmetli.
Hem de Kemalist, hem de Marksist. Nasıl olunuyorsa maşallah desinler.
Türk sosyalizmi uzun süre çile çektikten sonra "legale" çıkmış, yüzde 3 gibi beklenmedik bir oranda oy almış, yürürlükteki seçim yasasının da cilvesiyle ("milli bakiye" yani "ulusal artık" sistemi) 1965 seçimlerinde meclise 15 milletvekili sokmuştu. Senatörü bile vardı!
Türkiye İşçi Partisi, solun umuduydu. İktidara mı gelecekti? Hayır, hiçbir şansı yoktu. Ama mecliste ve toplumda "gerçek muhalefetin" sesi olacaktı. (Hani günümüzde ÖDP’nin ve Ufuk Uras’ın "olamadığı" şey...)

Bu kadarcığından bile korktular. Birkaç koldan saldırıya geçildi.
Çetin Altan gibi sosyalist milletvekilleri meclisin göbeğinde serserilere dövdürüldüler.
İsmet Paşa, olmayan sosyalizm "tehlikesinden" ürküp, hem ortaya "ortanın solu" diye içi boş bir palavra sıktı (Ecevit’i bu amaçla kullandı), hem de Demirel’le anlaşıp milli bakiye sistemini kaldırarak TİP’in bir daha meclise girebilmesini engelledi (öptüm sizi İnönücü solcular!)
Eh, TİP de "Stalincilerin" eline geçti tabii, özgürlükçü sosyalistler (Aybar ve ekibi) tasfiye oldular, bir taşla iki kuş.

Mihri Belli de ortaya "milli demokratik devrim" diye bir balon uçurdu.
Buna göre, öncelik sosyalizm değildi. Önce aydınlar ve işçi sınıfı milli burjuvaziyle el ele verip hem milli hem demokratik bir devrim yapacaklar, sonra, ileride, sosyalistler iktidarı burjuvazinin elinden alacaklardı.

Burjuvazi de eşek olduğu için buna he diyecekti! Kime karşı yapılacaktı bu milli demokratik devrim? Aristokrasiye karşı mı? Türkiye’de öyle bir sınıf yoktu.

Solcu gençliği sokağa döken, onun yanlıştan yanlışa sürüklenmesine yol açan, sonunda da çok kişinin ölmesine sebep olan başlıca üç önder vardır:

Biri, sosyalizmi meclis dışına kovalayan, sokağa iten İsmet İnönü (suçortağı Süleyman Demirel.) İkincisi, askere darbe yaptırmak isteyen ve sosyalistleri bu amaçla kullanan İlhan Selçuk (ve de suçortakları Doğan Avcıoğlu, vesaire vesaire.)

Üçüncüsü, "solu Kemalizm’e ’teori’ alanında sımsıkı kenetleyen" Mihri Belli.
"İlerici cunta" hayalleri... "Asker ve sivil aydınlar öncülüğünde bürokrat sosyalizmi" hayalleri... Türkiye’nin elli yılını yediler bu adamlar, binlerce gencin de başını!...

Tarih de affetmez, biz de affetmeyiz.
Şimdi tarihin ve hayatın defterinden çoktan düşülmüş birçok yaşlı ve gereksiz kişi Belli’ye övgüler düzecektir. Ölümü halkın umurunda olmadığı gibi ardından yakılacak ağıtlara da kimse aldırmayacaktır.

Eşi Sevim Belli, anılarına "boşuna mı çiğnedik biz bu yolları" gibi bir başlık atmıştı.
Yalnızca boşuna çiğnemekle kalmadınız Sevim Hanım, zarar da verdiniz. İşin zarar boyutu olmasaydı "geçen yüzyılın hayatlarını bir vehme kurban etmiş koca bebekleri" der geçerdim...

Engin Ardıç / Sabah