Medya
29 Eyl 2021 10:59 Son Güncelleme: 29 Eyl 2021 11:06

Emin Çölaşan’dan dikkat çeken Bahçeli yazısı! ‘Biz şimdi mumla arıyoruz...’

Sözcü yazarı Emin Çölaşan, MHP lideri Devlet Bahçeli ile ilgili bugünkü köşesinde çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin eski söylemlerine yer verdiği bir yazı kaleme alan Emin Çölaşan, "Bir parti liderinin, önemli bir siyasetçinin o günden bu yana nasıl değiştiğini, nasıl 180 derece çark ettiğini göreceksiniz" ifadelerini kullandı.

Emin Çölaşan’ın ‘Bir zamanlar Devlet Bahçeli vardı’ başlıklı yazısı şöyle:

Sevgili okurlarım, aynen bugün olduğu gibi Türkiye yakın geçmişte de büyük yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla çalkalanıyordu.

Bunun en somut örneği 2013 yılında savcılar ve polisler tarafından gerçekleştirilen 17-25 Aralık operasyonlarıdır.

Üç bakanın, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan'ın İranlı iş bitirici  Rıza Sarraf'tan çok büyük rüşvetler aldıkları belgelenmişti.

Gerekli işlemler yapıldı, son aşama olarak konu Meclis'e intikal etti.

Komisyonlardaki AKP'li çoğunluk bu bakanları güzelce akladı!

Ama esas karar Meclis Genel Kurulu'nda yapılacak oylama ile verilecekti. Bu şahıslar ya dördüncü bakan Erdoğan Bayraktar'la birlikte deterjanla yıkanıp aklanacak, ya da hesap vermeleri için Yüce Divan'a sevk edilecekti.

★★★

Genel Kurul oylaması 20 Ekim 2015 günü yapılacaktı.

Devlet Bey o sırada henüz AKP'nin küçük ortağı değildi. Gerektiği zaman iktidarın bazı uygulamalarına karşı çıkıyor, en sert bir biçimde eleştirmeyi biliyordu.

Yani şimdiki gibi olmaktan çok uzaktı!

O gün partisinin grup toplantısı yapıldı…

Ve Devlet Bey kürsüye çıktı, bunların Yüce Divan'da hesap vermesini istedi!..

Şimdi size o konuşmasını özetliyorum.

Lütfen çok dikkatle okuyun…

Bir parti liderinin, önemli bir siyasetçinin o günden bu yana nasıl değiştiğini, nasıl 180 derece çark ettiğini göreceksiniz.

★★★

“Rüşvet ve yolsuzluk faili eski bakanlar, 17-25 Aralık'ta Erdoğan'ın müdahalesi, havuz medyasının ahlaksız saldırısı ve saptırmasıyla Meclis Soruşturma Komisyonundan yakayı kurtarmışlardır.

Millet iradesine tecavüz niyetiyle korsan bildiriler yayımlanmış, Sarayın dayatması, çirkefliği ve provokasyonu TBMM'nin saygınlığını yaralamıştır.

Erdoğan'ın arkasına saklanan güruh demokrasiyi karalamış ve kara çalmıştır. Erdoğan'dan güç devşiren, feyizlenen ve Erdoğan'a dayanan vesayet mihrakları aziz milletimizin vekillerini oyuncağa çevirmişlerdir.

İnanıyorum ki, onurundan ve haysiyetinden bir şey kaybetmemiş AKP'li milletvekili arkadaşlarım bundan oldukça rahatsızdır.

Şayet AKP'nin vicdanı kelepçeli olmayan vekilleri de devreye girerse, bu dört eski bakan soluğu Yüce Divan'da alacaktır. Bundan hiç kuşkum yoktur.

Gazi Meclis' in 95 yıllık tarihi içerisinde, ara dönemler de dahil  hiç bu kadar rezilce bir olay yaşanmamıştır.

Demokrasiye kastetmek demek olan bu teşebbüsün net olarak kimler tarafından organize edildiği, hazırlanan metnin kimler tarafından kaleme alınıp neyin amaçlandığı bağımsız yargı tarafından mutlaka açığa çıkarılmalıdır.

★★★

TBMM böyle bir vesayet ağırlığı altında kalmayacaktır. Türk Milleti'nin egemenlik haklarını hazmedemeyen, Türkiye'nin demokratik kazanımlarına hücum eden, ihanet ve melanetin deliklerinde kurşun asker olarak beslenen bu insanımsı yaratıklara hak ettikleri ders kesinlikle verilmelidir.

Millet iradesine sahip çıkmak, şerefle işi bitmiş olanlar dışında, hepimizin şeref ve fazilet meselesidir.

★★★

Ak Partili milletvekilleri bugün hayati bir sınav verecekler. Dört eski bakanla ilgili Soruşturma Komisyonu raporu bugün Genel Kurul'da görüşülecek.

Şayet, AKP'nin vicdanı kelepçeli olmayan vekilleri devreye girerse, bu dört eski bakan soluğu Yüce Divan'da alacaktır. Bundan kuşkum yoktur.

AKP milletvekilleri tarih ve millet önünde hayati bir sınav verecekler.

Ya akaracı makaracı edepsizler aldıkları milyon dolarlarca rüşvetin hesabını vermekten şimdilik kurtulacaklar ve adalet bir kez daha katledilecek, ya da mahkemenin önüne çıkmaktan başka seçenekleri kalmayacaktır.

İranlı kaçakçının (Rıza Sarraf'ın) 700 bin liralık saatle aklını aldığı, piyanoyu bile rüşvet olarak almaktan gocunmayan, devletin tüm imkanlarını kişisel çıkarları için kullanan eski bakan (Zafer Çağlayan) ya layığını bulacak, ya da rüşvet ve yolsuzluğa tüm AKP grubu ortak olacaktır.

★★★

İranlı karanlık simanın önüne yatarak İçişlerini Bakanlığını rüşvet ve hırsızlık şantiyesine çeviren, oğlunun yatak odalarından haram para nehri akan eski bakan (Muammer Güler) ya adaletin huzurunda hesap verecek, ya da AKP'liler topluca 17-25 Aralık depreminin altında ezilecektir. Artık orta yol kalmamıştır.

★★★

Bugün TBMM, hırsızlıkla hukuk arasında seçim yapacaktır. Soygun şebekesiyle soyulan millet arasında tercih yapacaktır.

Eğer eski bakanlar kendilerine güveniyor, yaptıklarından emin iseler, korkacakları ve çekinecekleri bir şey yoktur. İranlının rüşvet ağına düştükleri yalansa, 17-25 Aralık darbeyse, yine telaşlanacakları bir şey olmayacaktır.

Nasıl olsa her şey ellerindedir. Yüce Divan aklanma, temizlenme, iddialardan ve suçlamalardan arınma yeridir.

(Başbakan) Davutoğlu, milyar dolarlarca rüşvet ve yolsuzluk iddialarını ciddiye almalı, himayesi ve hezeyanı (feryatları) altında kaldığı Erdoğan'a karşı dik durmalı, direnç göstermelidir.

★★★

Davutoğlu eski bakanlarla ilgili bu kadar vahim ve örtülemez suçlama varken, işin kolayına kaçıp 17-25 Aralık'ı darbeye bağlamamalı, Yüce Divan'a güvenmediğini belirten Erdoğan borazanlarına itibar etmemelidir.

Sayın Başbakan, bırakalım hukuk konuşsun, bırakalım yargı çalışsın. Bekleyelim,  tarafsız ve bağımsız hakimler son sözü söylesin.

AKP'li milletvekili arkadaşlarım, siyasi mücadelenizin bir kaçakçının eliyle haram biberonuyla beslenen eski bakanlar tarafından hiç edilmesine gönlünüz razı mıdır?

Allah'tan korkan, kuldan utanan TBMM'nin muhterem üyeleri, bakanlık sorumluluğuna ihanet eden bu soygunculara daha ne kadar katlanacaksınız?

★★★

Bugün dürüstlük kazanamazsa Gazi Meclis kaybedecektir.

Adaletin yüzü ağarmazsa herkesin, hepimizin vicdanı sızlayacaktır.

Buna izin veremeyiz, buna tepkisiz kalamayız, kalmamalıyız.

Milli mücadelemizin ana karargahı olan bu aziz Meclis, hırsıza, uğursuza, rüşvetçiye, din, diyanet ve millet düşmanlarına kol kanat gererse bunun vebalini telafi etmek, emin olunuz ki, çok zor olacaktır.

★★★

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur.

Madem şeffaflıkla ilgili program hazırladınız, gelin o halde ilk meyvesini bugün toplayalım, ilk sonucunu bugün görelim.

Şeffaf bir iktidar adaletten kaçmaz, yolsuzluğun altında kalmaz.

Sayın Davutoğlu hadi buyurun, hodri meydan. Madem ki yolsuzlukla mücadele ve şeffaflaşma konusunda 12 yılda olağanüstü mesafeler kat ettiğinizi söylüyorsunuz, işte önünüzde altın değerinde bir fırsat sizi beklemektedir.

Gereğini yapmalısınız, topu taca atmamalısınız. Başbakan, şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda hem ulusal bazda hem de evrensel standartlarda bir çerçeve oluşturduklarını, bütün uluslararası sözleşmelere de taraf olduklarını açıklamaktadır. Gerçekten böyleyse bunun ispatı bugün yapılmalıdır.

★★★

Sayın Başbakan, siyaset kurumunun hesap verebilme makamı olduğunu söylüyorsunuz. Doğrudur, hakkınız vardır. O halde, bugün baştan ayağa hesap veriniz, hesap sorunuz, hesabı muhataplarına acı da olsa çıkarınız.

Devletin memuru olan savcılar yolsuzluğu ihbar etmişlerdir de ne olmuştur? Devletin memuru polisler hırsız kovanını karıştırmışlardır da ne sonuç çıkmıştır?

Başbakan Davutoğlu'nun aklı başında mıdır?

Ortada 17-25 Aralık iddiaları dağ gibi dururken, Davutoğlu neyin ihbarından, hangi muhbirden medet ummaktadır? Sayın Davutoğlu, ille de ısrar ediyor ve yolsuzlukla ilgili ihbar istiyorsan ilkini biz yapalım.

Yeter ki sen kendini paralama, üstünü başını yırtma. Önce, dün Başkanlığı altında toplanmak zorunda kaldığın Recep Tayyip Erdoğan, sonra da çevrende dolaşan rüşvet yuvalarına dönüp bakmalısın.

Gücün yetiyorsa gözün kesiyorsa ciğerin varsa bunlarla ilgili gereğini yaparsın…”

★★★

Böylesine sert ve doğrulara değinen bir konuşma idi…

Sevgili okurlarım, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları bombasının patlaması sonrasında olay büyüdü, dört bakan istifa etmek zorunda kaldı.

İçlerinden sadece Erdoğan Bayraktar mertçe konuştu, “Geçmişte ne yaptıysam Başbakan Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla yaptım… Benimle ilgili açıklanan bütün her şey, kasetler dahil doğrudur. Ama beni şimdi hırsızlarla aynı çuvala attılar” dedi.

Bayraktar rüşvet yememişti, kamuoyu vicdanında aklandı.

Ancak belgeler öylesine sağlamdı ki, öteki üç eski bakan hiç konuşamadı.

Aradan yıllar geçti, bugün de konuşmaları mümkün olmuyor.

★★★

Biz ise şimdi o eski günlerin Devlet Bahçeli'sini mumla arıyoruz.

O gün oyları yetersizdi, eski bakanları Yüce Divan'a gönderemedi.

Ama o artık suskun!..

AKP döneminin hepimizin gözleri önünde gerçekleşen büyük yolsuzlukları konusunda ağzını bıçak açmıyor.

Büyük ortağına destek olmak için yolsuzlukları, milletin nasıl soyulduğunu ve hiçbir olumsuzluğu görmek istemiyor.

★★★

17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk belgeleri ve sonrasında yaşananlar, Türk siyasi tarihine düşmüş olan kara bir lekedir.

Yapanların yanına ne yazık ki kâr kalmıştır.

Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine!”

Yazının tamamı için tıklayın!