İki Lafın Beli
28 Oca 2017 17:44 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:26

Egemen Bağış'tan Medyaradar'a açıklama: Metehan Demir'e FETÖ'cü dedi mi?

Egemen Bağış, röportajcımız Alev Gürsoy Cimin’e açıklama yaptı.

Metehan Demir'in açıklamalarının ardından Egemen Bağış'tan da yeni açıklama geldi. Bağış; röportajcımız Alev Gürsoy'a gönderdiği açıklamada;

"Ben yaptığım açıklamada Metehan Demir ya da herhangi bir şahıs için "FETÖ'cüdür" demedim. "  dedi...

Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi "at izinin, it izine karıştığı bir dönemde" bu tür ifadelerden kaçınmak gerekir.

Sadece bu iftiranın ortaya atıldığı ilk günden itibaren söylediğimi, yani Metehan Demir'in de açıklamalarında vurguladığı gibi bu ses kaydının birkaç telefon görüşmesinden oluşturulan acımasız bir montaj çalışması olduğunun belgelendiğini belirttim.

O dönemde Metehan beyin "adım böyle bir şeyle anıldığı için özür diliyorum" açıklamasını bir zamanlar kendisi  ile de yakın görüşen, kendisiyle seyahat eden ve televizyon programlarına katıldığı fetocular tarafından çarptırıldığını ima ettim. O hainler "Metehan suçu kabul etti ama Bağış  reddetti" gibi bir çarpıtma, yalan ve iftirayla olayı farklı boyutlara taşımaya çalıştılar. Halbuki kurgulanmış ve montajlanmış ses kaydı ile hedefe konan tüm taraflar ve objektif inceleme yapanlar ilk günden itibaren bunun aşağılık bir itibar suikastı olduğunu vurgulamıştı.

Gerek açtığım dava üzerine mahkemenin iki profesör ve bir doçente Tübitak aracılığıyla yaptırttığı analiz, gerekse İngiltere'nin en büyük ses laboratuvarından birinin yaptığı inceleme ile bu kaydın montaj olduğunu defalarca belgelenmiştir.

Fetullahçı terör örgütü ve hain mensupları Türkiye ve dünyada milyonlarca insanı istismar ettikleri, zan altına bıraktıkları gibi, iş, sanat, siyaset, spor ve medya dünyamızdaki bir çok kişiyi de kullanmışlar, istismar etmişler ve onlara yönelik itibar suikastları düzenlemişlerdir.

Bu itibar suikastları ile eşzamanlı yürütülen algı operasyonlarının tarihlerine bakıldığı zaman kimin kiminle ilişkide olduğu, kimin kimi yönlendirdiği net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunu araştırmak da öncelikle Türk yargısının görevidir. Savcılarımızın bu konuda gereken çalışmaları titizlikle ve sabırla sürdürdüğünü görmek ülkemizin geleceği adına umut vericidir.

Egemen BAĞIŞ