Medya
23 Eyl 2011 08:28 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:50

''DİZİLERDE NEDEN TÜRBANLI YOK?'' AHMET HAKAN BU SORUYA NASIL CEVAP VERDİ?

Tuna Kiremitçi ve Esra Elönü'nün ateşlediği "türbanlı dizi oyuncusu" polemiğine Ahmet Hakan da ilginç yorumlar getirdi...

MEDYARADAR - Son günlerin popüler polemiği "dizilerde neden türbanlı yok" sorusu üzerinden yürütülüyor. Tuna Kiremitçi’nin türbanlı yazar Esra Elönü’ye sorduğu bu soru ve Elönü’nün verdiği "reytingimiz yok abi" cevabı üzerine iyice alevlenmişti polemik.

Konuya müdahil olan birçok yazarın yanısıra önce Ertuğrul Özkök, ardından da Ahmet Hakan görüş bildirdiler.

İşte Ahmet Hakan’ın türbanlı dizi oyuncusu yazısı...

Tuna Kiremitçi’nin “Neden yerli dizilerde türbanlı kadınlar yok” sorusuna türbanlı yazar Esra Elönü “Reytingimiz yok abi” diye cevap vermiş.

Esra hangi noktadan hareket ederek bu cevabı verdi bilmiyorum ama benim hareket noktama göre “çok şahane” bir cevap vermiş.
Türbanlı kadınların hakikaten de reytingi yoktur.
Neden mi? Anlatayım:
 
Yerli diziler ışıltılı hayatlar, alengirli ilişkiler, pırıltılı öyküler anlatılır.
Çünkü insanlar hangi hayatı yaşıyor olurlarsa olsunlar, ışıltılı bir hayatın seyrine dalmak isterler.
Mesela Arap sokaklarının bizim yerli dizilere gösterdiği olağanüstü ilgi ve meraka bakalım:
Gayet mazbut, gayet muhafazakâr bir hayat yaşayan bu insanlar, neden Samanyolu Televizyonu’nun hazırladığı “fazilet öykülerine” değil de, hiç de mazbut olmayan “Gümüş” gibi, “Aşk-ı Memnu” gibi dizilerin peşinden koşuyorlar?
Neden yaşamadıkları bir hayatın seyrine dalmak istiyorlar?
Bırakalım Arap sokaklarını...
Muhafazakâr bir partinin ülkenin yarısının oyunu aldığı bir ülkede, neden ortalığı kasıp kavuran diziler hep “muhafazakâr olmayan mahalle”de geçiyor?
Nedeni basit aslında:
Işıltılı hayatlar çeker bizi...
Hep bir pırıltının peşinden koşarız...
Hep alengirli işlere merak sararız... Hal böyle olunca...
Türbanlı kadının tabii ki reytingi olmaz.
Çünkü...
“Türbanlı kadının öyküsü”, hiç de ışıltılı, hiç de pırıltılı, hiç de alengirli olmayan bir mahallenin öyküsüdür.
Oradan malzeme çıkmaz ve seyirci ısrarla ve inatla “malzeme” istemektedir.
 
İşte şimdi tam da Ertuğrul Özkök’ün dünkü yazısında sorduğu soruları gündeme getirmenin sırası geldi.
Ertuğrul Özkök “Dizilerde tecavüze uğrayan, öpüşen, aldatan türbanlı kadın görmeye hazır mısınız?” diye sordu dünkü yazısında.
Eğer Ertuğrul Özkök, bu soruları 10 yıl önce sorsaydı verecek hazır kalıp bir cevabımız vardı.
“Siz türbanlı görmek istemiyorsunuz. Bir türbanlı kadının pozitif ya da negatif bir şekilde olsa bile görünür olmasını arzu etmiyorsunuz” der ve işi bitirirdik.
Ancak...
10 yıllık muhafazakâr iktidarın ardından...
Yani türbanlı kadınların gayet alengirli kıyafetlerle kamu alanında arzı endam etmesinin, “cipe binen türbanlı” imajının iyiden iyiye oturmasının, “Muhafazakâr kesim burjuvalaşıyor” övünmelerinin alıp başını gitmesinin, muhafazakârların şeker alır gibi Çamlıca’da villa almasının ardından...
Hatta devlet katlarında “türban” imgesinin bir “ayrıcalık” doğurmaya başladığı şu günlerde...
Artık o cevap işlemez.
Çünkü “türban” artık, renksiz, cazibesiz, ışıltısız bir hayatın başat unsuru olmaktan çıktı.
Kısacası Ertuğrul Özkök o soruları sormakta sonuna kadar haklıdır.
Ve o sorulara muhakkak tatmin edici bir yanıt verilmelidir.

Ahmet Hakan/Hürriyet