Devlet içi “ekipler savaşı” sürerken!.. Bu gencin hesabını kim verecek?..

Medyaradar analisti Atilla Akar, canice öldürülen Moto kurye Emre Akman olayı ekseninde toplumda giderek yaygınlık kazanan kriminalizasyon ve şiddetin yükselişini ele aldı…

Efendim: Türkiye’nin gündemi hayli karıştı. Ayhan Bora Kaplan meselesi, emniyetteki durumlar, Erdoğan – Özel görüşmesi, vb. Şimdi birde “Kobani davası” kararları çıktı başımıza. Herkes bunlara odaklanmış durumda. Bunlar önemsizdir demiyorum. Elbette önemliler, hatta çok. Muhakkak görmezden gelinemez. Olası sonuçları da öyle…

Devlet İçi Hesaplaşmalar Hiç Bitmez!..

Ancak ve maalesef biliyoruz ki, devlet içi kavgalar hiç bitmez. Ekipleşmeler, kanatlaşmalar, birbirleriyle bilek güreştirmeler, hesaplaşmalar hiç sona ermez. Her kurum ya da kurum içi klikler birbirine diş biler. Özellikle de güvenlik ve yargı bürokrasisi içindeki saflaşmalar durumu iyice keskinleştirir. (Nedense aklıma bir zamanların fırtınalar yaratan “MİT Raporu” tartışması geldi.) Bu tabi ki çok yıpratıcı ve yorucu bir durumdur. “Devlet zaafiyeti” ne dahi yol açabilir. Hele bir de yabancı düşmanlar olayı kaşırsa…

Bu sefer de öyle bir durumu andırmakta. Lakin biraz daha sert geçeceğe benzer. Bu arada devlet asıl odaklanması gereken gündemleri bırakıp buralara yönelir. Toplumun gerçek güvenlik sorunları, toplu halde yaşamanın asgari zemini güme gider. Körlemesine şiddet, mafyalaşma, kriminal terör artar. Palyatif çözümler işe yaramaz!..

Kriminal Şahlanışın Saldırganlığı!..

Lakin kimse kusura bakmasın. Bütün bunlar hunharca öldürülen moto kurye genç olayının yanında bana göre solda sıfır kaldı. Baktıkça içim acıyor. Moto kuryelik yapan Emre Akman pırıl pırıl, temiz yüzlü bir genç. (Kız arkadaşıyla, gitar çalan mutlu görüntülerini görünce içim cız etti.) Balıkesir'de, önünü kesen E.Ö. (17) tarafından defalarca bıçaklanarak hunharca, vahşice öldürülüyor. Hayatının baharında gözlerinin ışığı sönüyor. İnsan ne diyeceğini şaşırıyor. İsyan edesi geliyor. Allah anasına, babasına sabır versin diyeceğim ama o da çok zor. Ne demeli ki bilmem? Zaten ne desen boş ve anlamsız!..

Daha da vahimi saldırganı azmettirenin bizzat babası olduğu söyleniyor. Hepsinin suç dosyası kabarıkmış üstelik. Birde “dini nikahlı eski eş meselesi” var anlaşılan. (Bu kadının anlatımına göre daha öncede evleri kurşunlanmış, çevresine saldırmış, şikâyetçi olmuş ama her seferinde “kovuşturmaya yer olmadığı” cevabını almış. ) Magandalık, cahillik, aptallık, vahşilik, kayıtsızlık hepsi üst üste binmiş. Olan kurye gencimize olmuş. Çok yazık!..

Üstelik aynı tarz olayların sayısı ve acımasızlığı giderek artmakta. Toplum adeta “Kriminal bir cangıl”a dönerken siyaset mekanizması gereken refleksi gösterememektedir. Birde bizdekiler yetmezmiş gibi “Mülteci” kisveli, ithal katiller türemiştir. Daha geçen hafta Iraklı öğrencisi tarafından öldürülen öğretmenimiz hatırlansın. (Hadi ondanda vazgeçtim. Çocukları parçalayan sokaktaki köpek saldırılarına bile hükmünü geçirtemeyen, bir avuç şirret cadalozun yaygarasına teslim olmuş bir devlet mekanizması var maalesef!) Hangisini sayayım? Kendi insanını korumayan bir devlet olabilir mi? Yoksa “münferit olaylar” denilip geçiştirilecek mi?..

Siyasetçilerin Dertleri ile Toplumun Dertleri farklı!..

Dikkat ediyor musunuz hiç?.. Toplumun gündemi ile siyasilerin gündemi çok farklı. Onların tek dertleri konumlarını korumak, küplerini doldurmak ve beceriksizliklerinin üstünü örtmek. Ve bu makas her geçen gün daha çok açılıyor. Sadece ekonomiyi kastetmiyorum. Hemen her alanda. Habire seçimler oluyor. Sonuç ne? Sıfır? Hangi dişe dokunur sorun çözüldü? Toplum almış başını bir yerlere gidiyor. Kimsenin kılını kıpırdattığı yok. Her şeyden bu kadar mı “bihaber” siniz?..

Oysa toplumun geldiği, getirildiği nokta ortada. İnsan malzememiz elimizden kayıp gidiyor. Magandalık, lümpenlik, kriminal davranışlar mebzul miktarda. Adeta sıradan ve olağan davranışlar haline geldi. Gayrı medeni davranışlar hangi ara başat hale geldi? İnsanın canı, malı, namusu ne zaman bu kadar kolay çiğnenir oldu? Bu cesareti nereden alıyorlar? Tedbirler mi, cezalar mı yetersiz yoksa başka bir şey mi var? Biz bu kadar hayvanatı hangi ara yetiştirdik, büyüttük ve ortalığa saldık kardeşim? Bu öküzler ağıllarından ne zaman çıktılar?..

Ben “Devlet” i Arıyorum!..

Kim ne derse benim muhatabım “devlet” tir. Partiler umurumda değil. Devlet içindeki şu ya da bu kurum veya bu “ekip” de değil. Benim gözümde hepsi bütündür. Toplum gene içinden çıkan yetersiz, ehliyetsiz ve perspektifsiz kadrolarca yalnız bırakılmıştır. Bir tür “Ne halleri varsa görsünler” durumudur bu. Ancak bize halen “Biz sizin için varız” pozu atmaktadırlar. Siz birbirinizle kapışırken toplumun ne hale geldiğini biliyor musunuz? Eğer birkaç baldırı çıplak devleti bu derece zora sokabiliyorsa o devlet, “devletim” diye ortalarda hiç dolaşmasın!..

Anlı şanlı siyasilerimiz, bürokratlarımız bu gidişata niye “dur” demediler? Bilhassa son 20 – 25 senede adım adım gelişen ve katlanarak büyüyen olayları bu kadar azdıran ne? Elbette “Biz mi git çocuğu bıçakla dedik” denilebilir. Hayır ama ortaya çıkan toplum ve insan profili sizin eseriniz. Hatta her şeyi Amerika ile kıyaslayan kimi aklı evveller çıkıp bize “Amerika’da günde şu kadar suç işleniyor bizde şu kadar, iyiyiz” bile diyebilir. Ne diyeyim? Allah akıl fikir versin!..

Devlet sadece yol, su, elektrik, köprü, vb yapmaz. (Ki, artık onları da yapmıyor özelleştirdi!) Devlet aynı zamanda insan yapar, toplum yapar. Yön verir. Tabii onun için ne yapacağını, nasıl yapacağını bilen bir devlet gerekir. Arada bulasın. Nerede?..

Devletin Bekası mı, Toplumun Bekası mı?..

Herkes Maşallah “Devletin bekası” nı çok düşünüyor. (Aslında tek düşündükleri kendi bekaları!) Toplumun bekasını düşünen yok. Devletin bekasını düşünen önce toplumun, milletin bekasını düşünür. Devletin bekası toplumun bekasından geçer. Onun yerini artık partilerin bekası almış. Ortaya eli yüzü düzgün, davranışları ölçülü bir toplum yaratmadan hiçbir şeyi koruyamazsınız. Sadece iktidarınızı korursunuz ya da koruduğunuzu sanırsınız. Hızla çürüyen, psikopata bağlamış bir toplumla devleti de koruyamazsınız?

Birbirinizi alt etmek için harcadığınız enerjinin binde birini topluma çeki düzen vermek için kullansanız ne olur? Birbirinize komplo kurmak için harcadığınız zamanın yüzde birinde “biz şu işi nasıl çözeriz” e kafa patlatsanız daha ehven değil mi? Kendi şatafatınıza, har vurup harman savurmanıza, israfa harcadığınız paraları bu işler için harcasanız nasıl olur acaba?..

Kültürü Laylaylom Festivali Düzenlemek mi Zannediyor sunuz?..

Birbirinize artistlik yapadurun. Biriniz diğerinizi tasfiyeye çalışın. Tek yaptığınız bu. Bir kez olsun, işinizi düzgün yapın kardeşim. Dişimi kıracağım. Zerre kadar umurumda değilsiniz. Devlet babanızın malı mı, sizin hakimiyet alanınız mı? Yiyin birbirinizi!..

Kimsenin eli yüzü düzgün bir toplum, insan, eğitim projesi, perspektifi yok. (Kapatın okulları gitsin. İnsan yetiştirmeyen okulu ben ne yapayım!) Biri eğitimden dini eğitimi öteki hedonist, laylaylomcu eğitimi anlıyor. Aile kurumu desen zaten dökülüyor. Adalet desen belli ki cemaatlerin tasarrufuna girmiş. Ortada bir “kültür politikası” da yok. Kültürü festival düzenlemek mi zannediyor sunuz?..

Hepimiz Kriminal Tehdit Altındayız!..

Bugün artık yasalara uygun yaşamaya çalışan, başkalarının haklarına saygı duyan bizler artık tehdit altındayız. Yolda yürürken, çalışırken hatta evimizde bile bir psikopatın, bir manyak caninin, en hafifinden bir magandanın her an saldırısına uğrayabiliriz. Toplumda bir “Orman yasası” hüküm sürmeye başlıyor. Kriminalize olma hali ayyukta. Onların üzerine kim ve nasıl gidecek? Bizim sizin gibi korumalarımız, konvoylarımız, belimizde silahımız, güvenlikli sitelerde evlerimiz yok…

O yüzden kendi payıma ben, devlette toplumun gerçek sorunlarına kafa yoran, harekete geçen, siyasiler, bürokrat kadrolar ve anlayışlar görmek istiyorum. Toplumu “Saldım çayıra, mevlam kayıra” kaosundan çıkartacak dirayet arıyorum. Bunun ekonomik, sosyal, kültürel, eğitimsel, vb önlemlerini alan ve insanı, kuşakları ruhen yeniden inşa edebilecek inisiyatifler arıyorum. Gerisi hikâye!

Saçma Kapışmalara Harcanacak Vakit Yok!..

Aynı nedenle Türkiye’nin saçma tartışma ve kavgalara harcayacak bir gram enerjisi ve vakti yoktur. Devlete güveni sarsmayın. Devleti, toplumu, kendinizi de yormayın, oyalamayın. Asli meselelere odaklanın. Konunun şakaya gelir yanı yok!..

Hayatımızı anti-sosyal manyakların olmayan insafına emanet olmaktan kurtaracak bir zihniyet ve irade özlüyorum. En ağrıma gidende bu psikopatlarla, canilerle, uyumsuzlarla, toplum düşmanı saygısızlarla, maganda serserilerle “eşit” kabul edilmemizdir!..

18. 05. 2024

NOT: Lütfen 5 Şubat 2024 tarihli “Kriminal Safari’ye hoş geldiniz! Şiddet sarmalında deliriyoruz mu?” başlıklı yazımı beraberinde okuyunuz…