Demirören emekçileri yeni yıla nasıl ücret şokuyla girdi?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

DEMİRÖREN EMEKÇİLERİ YENİ YILA NASIL ÜCRET ŞOKUYLA GİRDİ?

Gazetecilerin yüzde 73’ü mesleğinden elde ettiği gelirle geçinemiyor.
Her kelimesi hüzün dolu bu tespit Keskin Kalem’in değil.
Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği’nin bir raporunun tespitleri.
Dün Çalışan Gazeteciler Günü'ydü ya hani…
Ben gününüzü kutlamayacağım.
Daha güzel günler geçirebilesiniz diye derdinize ses olacağım.

Hani çoğumuz geçinemiyormuşuz ya…
Durun burada bitmedi.
Kalbinize biraz daha hançer saplayayım.
Medya patronları okuyorsa, saplanacak bir kalpleri yok, onları es geçiyorum.

Neyse…
Gazetecilerin yüzde 85’i işsiz kalma korkusu yaşıyor.
Yüzde 47’siyse mesleğin geleceği konusunda karamsar.

Korkunç bir tablo.
Gazeteciler ölmüş, yas tutanları yok.

Sırdaşlar, durumun farkında olarak geçtiğimiz yazıda medya patronlarına seslenmiş ve ‘doğru düzgün zam yapmazsanız çalıştıracak insan bulamayacaksınız’ demiştim.

Medyada hala zam oranları belirlenmedi.
Endişeli bekleyiş sürüyor.
Bu bekleyiş sürerken de, email adresimi verip geçim derdinizi, sıkıntınızı bana yazın demiştim.
Verdiğim sözü tutacağım.
İki emekçiden gelen mesajı isimlerini vermeden olduğu gibi yayınlayacağım.
Takdir sizin.

Birincisi Demirören Medya’da emekçilerin yeni yılda yaşadığı ücret şokunu anlatıyor.
Kulak verelim:

‘Biliyorsunuz. Asgari ücretin üzerinde ücret alan çalışanlar, asgari ücrete kadar olan ücretlerinden gelir vergisinin ve vergi iadesi anlamına gelen asgari geçim indiriminin (AGİ) kaldırılmasıyla birlikte, ücretlerinde 300 liraya kadar iyileşme bekliyordu. Ancak gelir vergisi kesintisi çalışanlara ücret kesintisi olarak geri döndü. Çünkü Demirören Holding, devletin almaktan vazgeçtiği vergileri kendi hesabına yazarken, bu da yetmezmiş gibi AGİ'nin kalkmış olması nedeniyle ücretleri düşürdü.
Oysa daha 29 Aralık günü Hürriyet yazarı Noyan Doğan, durumu bir örnekle şöyle açıklamıştı:
"10 bin lira maaş alan bir çalışanın, asgari ücrete kadar olan geliri vergiden muaf olacağı için 636 liralık bir gelir vergisi muafiyeti söz konusu olacak. Peki, bu durum ücretleri etkileyecek mi? Öncelikle, bugünkü uygulamaya göre evli, eşi çalışmayan, çocuklu çalışanlar asgari ücrete kadar olan ücretlerinden asgari geçim indirimi alıyorlardı; yeni senede alamayacaklar. Bu durumda ücretlerde bir düşüş olacak mı? Olmayacak çünkü gelir vergisi ile damga vergisi kaldırıldığı için asgari ücret üzerinde maaş alanların ücretlerinde bundan kaynaklı bir artış olacak. Bu artış da çalışanın gelirine göre 38 lira ile 300 lira arasında değişen tutarlarda yansıyacak.

30 Ocak günü ise Demirören Medya çalışanlarının yemek masraflarının yatırıldığı Sodexo hesaplarına "yılbaşı hediyesi" olarak 1.050 lira yatırıldı. Yani brüt ücretlerden kesilen para, Sodexo hesaplarına yatmış oldu. Ancak Sodexo hesaplarına bir defalığına yatan bu para sadece market alışverişlerinde kullanılabiliyorken, çalışanların kira ve banka borcu gibi masraflarını kapatmasına yaramıyor.
Asgari ücret ve altında alanların durumu da vahim. En düşük ücretlerin kanuni zorunluluk gereği asgari ücret olan 4.250 liraya kadar çıkarılacağı duyurulurken, aradaki farkın Ocak ayı sonunda ödeneceği kaydedildi. Tabi orada da bir al takke ver külah olayı yaşanmazsa.’

Üzerinden biraz zaman geçmiş ama bir diğer emekçi dostumun da mesajını yine ismini vermeden olduğu gibi takdirinize sunuyorum:

'Öncelikle Demirören medya 3 aylık zam farklarıyla ilgili yazınızdan dolayı tüm arkadaşlarım adına teşekkür ederim. Yazınız bizi çok umutlandırdı ve sevindirdi taki maaşlar yatana kadar ne yazık ki hakımız tabir yerinde ise gasp edilmeye devam ediliyor. Hakkımız olmadan bizi savunmaya devam etmenizi istiyoruz. Şimdiden TEŞEKKÜRLER.’

Asıl ben size teşekkür ediyorum.
Mesajlarınız bana umut ve hakkınızı daha çok savunma arzusu veriyor sırdaşlar.
Şu yaşlı tekleyen kalbim sayenizde umutla atıyor.
Bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Ne derdiniz varsa lütfen bana yazın.
Mobbingci yönetici mi, tacizci meslektaş mı, yenilen hak mı…
Sesiniz olmak boynumun borcu…
Mail adresim: keskinkalem@medyaradar.com

ALTAYLI’NIN DÖVDÜĞÜ SERAP ÇİL TEK BAŞINA NASIL MÜCADELE EDİYOR?

Sırdaşlar, bu aralar ünlü bir gazeteciye uyku haram.
Eminim geceleri yatağında bir sağa bir sola dönüyor.
Öfkeli mi öfkeli bu aralar.
Hatta "Tepem atarsa yazı yazmayı keseceğim" falan diyor.

Fatih Altaylı’dan başkası değil bu.
Uykuları kaçıyor çünkü 10 yıldır üzerini FETÖ yardımıyla örttüğü…
Tam 10 yıldır yayın yasağıyla, denetimli serbestlikle örtbas ettiği büyük bir skandalda artık perde kapanıyor.
Dile kolay tam 10 yıl.

Daha önce birkaç kez yazdım.
Altaylı’nın eski sevgilisi ve Habertürk moda yazarı olan Serap Çil’i golf sopasıyla dövme olayını.
Keskin kulaklarıma gelenlere göre, son duruşma bu ay sonunda görülecek.
Bir aksilik olmazsa karar çıkması bekleniyor.
Altaylı o kadar panik ki malum, bendenize mesaj gönderdi ‘yazma bu konuyu’ dedi.
Ben de cevabımı hepinizin şahitliğinde vermiştim.

Yine yazmak ihtiyacı duydum çünkü,
Çil, konuşabilmek, sesini duyurabilmek için bir yandan yayın yasağının kaldırılması için mücadele veriyor.
Diğer yandan da Altaylı tarafının türlü hinlikleriyle uğraşıyor.

Top yüce adaletin sahasında, daha fazla detaya girmeyeceğim.
Ancak anlı şanlı, mesleğinde ünlü nice isimlerin, Altaylı’nın kumpasının parçası olduğunu duyduğunuzda eminim çok şaşıracaksınız.

Ben eminim, bu dava, bu vaka ülke gündemini sarsacak.

Ülkenin tüm nimetlerinden faydalanan…
Yıllarca medyada hüküm süren…
Ekran, köşe işgal eden…
Şimdi de günahlarından arınmak için muhalif ayağına yatan…
Bu beyaz, ırkçı, kadın, emekçi, mütedeyyin düşmanı medya eskilerinin o maskelerinin ardında nasıl canavarlar sakladığına şahitlik edeceksiniz.
Hepsinin çöküşünü izleyeceğiz.

Daha önce defalarca kadın örgütlerine de seslendim.
Yine sesleniyorum, bu davayı yakından takip edin.
Serap Çil Hanım’a da buradan söz veriyorum, adalet kararını verip zincirlerinden kurtulduğunda, başına gelenleri buradan yazacağım.

HALK TV’YE ŞAŞIRANLAR, GELİN KESKİN SİZE ANLATSIN

Tarih 11 Aralık 2020…
Yazımın başlığı:
Doğan görünümlü Şahin. Halk TV gerçekten CHP’nin mi?

Kabataş yalancısı olarak bilinen Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca’nın Halk TV ekranında boy göstermesinden sonra, şaşıranlara, bu nasıl olur diyenlere, tek bir önerim var:
Açın işte o yazıyı okuyun.
Keskin Kalem size bir yıl önce bugünleri anlatmış.

O yazıyı Enver Aysever’in Halk TV’den ayrıldıktan sonra attığı bir tweet üzerine yazmıştım.
Neydi o tweet:
‘Kimi muhalif medyanın görevi muhalefeti ıslah etmek oldu. Sizi Gül’e, Babacan’a, Davutoğlu’na hazırlıyorlar. Tıpış tıpış.’

Aysever o tweeti sildi.
Ancak benim yazdıklarım duruyor.

O zamanlar demiştim ki Halk TV derindeeen derinden Davutoğlu-Gül eksenine girdi.

‘Çok değil birkaç sene önce Davutoğlu’nun Suriye politikası Halk TV ekranında kılıçla doğranırken, ne oldu da Ahmet Davutoğlu’nun kendisi, A takımı (Deva Partisi lideri Ali Babacan için de aynı şey geçerli ama biz işin Davutoğlu kısmına odaklanıyoruz) her akşam CHP’lilerle ekranda buluşur oldu. Cevabı basit: Yeni patron Cafer Mahiroğlu.
Deniz Baykal’ın sahibi olduğu kanal bu yılın başında İngiltere’de yaşayan Sivaslı işadamı Mahiroğlu’na satıldı.
Yeni binaya geçildi, altyapı yatırımı yapıldı, yeni elemanlar alındı…
E yeni bir yayın politikası da bunların yanına eklendi…
Mahiroğlu kanal yönetimine yaptığı tercihle zaten işin rengini belli etmişti.
Yayın yönetmenliği görevine Davutoğlu’nun en yakınındaki isimlerden biri olan Osman Sert’e yakınlığıyla bilinen Suat Toktaş getirildi.
Habertürk’ten ayrıldıktan sonra bir süre ABD’ye giden ordan da Haber Global’i kuran Toktaş Halk TV'ye kendi ekibini yerleştirdi.
Fırtına ondan sonra koptu.
Halk TV’de sert ayrılık rüzgarları esmeye başladı.’

O rüzgarlar o gün bugündür esiyor…
Pek çok isim kanalla yollarını ayırdı.
Yerine liberal tandanslı, daha önce Halk TV’nin yolundan geçmeyen, kanala burun kıvıran, Doğan medya eskileri doluştu.

Aydın Doğan’la çalışırken ellerini iki yana açıp ‘Erdoğan bizi uçağına davet etse’ diye dua eden ne kadar taklacı gazeteci varsa, hepsi boşa düşünce muhalif kesildi.
Burnundan kıl aldırmayan bu tayfa, Halk TV ekranını işgal etti.
Herkes değişti bir tek Davutoğlu’nun has adamı olan Suat Toktaş değişmedi.
Kadrosunu sık sık kendi içinde tasfiye ederek yoluna devam etti.

Açıktan pek dillendirilmedi.
Ama CHP koridorlarında bile, yahu bu Halk TV kimin tv’si diye konuşulur oldu.
Bu rahatsızlık zaman zaman kanalın sahibi Cafer Mahiroğlu’na da iletildi.
Ancak tüm bu çekişmeye rağmen, Toktaş koltuğunu korudu.
Yetmedi, CHP’lilikle uzaktan yakından alakası olmayan isimleri işe almayı sürdürdü.

Keskin kulaklarıma gelenlere göre bu rahatsızlık artık had safhadaymış.
Nihal Bengisu Karaca’nın ekrana çıkması da, bardağı taşıran son damla olmuş.
Bakalım Halk TV’nin Davutoğlu-Gül yandaşlığını artık açıktan yapıyor olması,
nelere neden olacak…

Hep birlikte göreceğiz.