CineRadar
29 Haz 2012 12:35 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:51

ÇERNOBİLDE RADYASYONDAN DAHA TEHLİKELİ ŞEYLER VAR!

Aylardır haber alınamayan altı Amerikalı turistin terkedilmiş Çernobil'de başına gelen korkunç olayların görüntüleri ele geçirildi!

Haziran bitiyor ancak vizyonun hız kestiği söylenemez. Oldukça iyi filmlerle dolu bu haftada herkes için bir seçenek var gibi… Yine de Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor ve güçlü bir dram olan Daha İyi Bir Hayat öne çıkan yapımlar… İstanbul Film Festivalinde ve başka yerlerde kaçıranlar için Faust gösterime giriyor. Seyri sabır isteyen ancak önemli bir sinemacıdan, önemli bir film… Haftanın düş kırıklığı yaratan yapımı ise en başından beri korkuseverler için umut vadeden Çernobil’in Sırları oldu. Dağ fare doğurdu desek yeridir. Çıka çıka, karşımıza silik bir teen slasher çıktı.

İşte denize, plaja gitmek yerine sinema salonunun yolunu tutanlar için haftanın filmleri…

DAHA İYİ BİR HAYAT / Dram / 110 dk



Yönetmen: Cédric Kahn

Oyuncular: Guillaume Canet, Leïla Bekhti, Slimane Khettabi

Cineradar Notu: 8.5

Yann mesleğinde başarılı bir aşçıdır; Nadia ise oığlunu tek başına büyütmeye çalışan bekar bir annedir. Tesadüfen tanışırlar ve yıldırım aşkına tutulurlar. Yann, sevdiği kadın ve oğluyla bir yuva kurmak amacıyla şehirden taşraya taşınıp bir restoran açmaya karar verir.

Kendi işinin başına geçip, sakin bir aile hayatı sürmek isterken, yaşamın onlara getireceği sürprizlerden habersizdirler. İkisi de bu yola çıkarken aşklarına ve hayallerine tutunmuşlardır. Yönetmenliğini Cédric Kahn üstlendiği filmin başrollerini başarılı Fransız oyuncu Guillaume Canet ve Leïla Bekhti üstleniyor.

Bir romantik komediden, yaşam mücadelesine hızlı bir dümen kıran “Daha İyi Bir Hayat”ın kırılma noktası tam da burası işte… Restoranı açmak için bankadan alınan kredi, krediyi ödemek için alınan yeni krediler ve mutlak batış…

Sistemin kölesi olan insanların ölene kadar borçlu ve huzursuz ruhlar olarak dolaşması için idealize edilmiş bir çarkta kahramanlarımızda ister istemez dönmeye başlıyor. Önce legal çarelerden medet umulurken daha sonraları tefecilerin kucağına düşüyorlar. Nadia bunlardan biraz da çocuk ruhlu, delişmen Yann’ı sorumlu tutuyor ve oğlunu ona bırakarak mücadelesini tek başına sürdürmek için Kanada’daki bir iş teklifini kabul ediyor.

Nadia’nın bu kaçışı seyirci tarafından erkek/çocukların oynadığı bir oyundan sıkılan bir kadının dışarı çıkışı olarak yorumlanabilir. Süleyman’ın babası, Yann ve Süleyman… Hep isteyen ama pek bir şey vermeyen erkekler…

Yönetmen Cédric Kahn, Nadia’yı finalde tüm yanlış anlamaları düzeltecek şekilde dahil edene kadar hikayenin dışına çıkardıktan sonra elini rahatlatıp bir tür “Kramer Kramer’e Karşı” çekmeye soyunuyor. Başaramadığını kimse söyleyemez. Yann ve Hüseyin arasında kan bağı olmadan kurulan güçlü ilişki onların hayata tutunmak ve zorluklara direnmek için tek çaresi oluyor. Bir sahnede Süleyman’a marketten ayakkabı çaldığı için kızan ve zorlu bir yaşam dersi veren Yann sonraki bir sahnede çalıştığı restoranın mutfağından çaldıklarını satmak zorunda kalıyor.

Yann’ın karakterinde simgeleşen, daha iyi yaşamak isteyen, düşler kuran ama çaresizleşen ve paranın yokluğuyla yokolan modern insan / seyirci yine onun direnme gücü sayesinde finale yakın güçlü bir katarsis yaşıyor. Cédric Kahn filmini umutsuz bir finale taşımamak konusunda yetenekli manevralar yaparak her şeye rağmen yeni bir başlangıcın mümkün olduğunu müjdeliyor seyirciye…

Daha İyi Bir Hayat İçin, 70’lerin, 80’lerin, 90’ların ümitleri için direnen insan filmlerinin günümüz seyircisi için çekilmiş bir temsilcisi gibi… Seyrettikten sonra hatırlayacağınız bir sürü film var. “A Home of Our Own”, “Alice Doesn’t Live Here Anymore”, “The Pursuit of Happyness” ve başkaları…

Oyunculuklar birinci sınıf ancak buğulu gözlerle bakan Guillaume Canet ve Süleyman’ı canlandıran Slimane Khettabi aralarındaki güçlü kimya yüzünden öne çıkıyorlar.

Dikeni bol bir ormanda yürüdüğümüzü hatırlatan bir film “Daha İyi Bir Hayat”… Büyük mutluluklar için bol paraya ya da sistem tarafından takdir edilmiş başarıya ihtiyacımız yok. Sevdiklerimiz yanımızda olsun yeter… Mutlaka görmelisiniz.

ÇERNOBİL’İN SIRLARI / Korku / 90 dk



Yönetmen: Bradley Parker

Oyuncular: Devin Kelley, Jonathan Sadowski, Ingrid Bolso Berdal

Cineradar Notu: 2.5

Avrupa’da tatile çıkan altı kişilik bir arkadaş grubu, gezilerinde rehberlik etmesi için farklı bir turist rehberi tutarlar. Adam onları, Çernobil nükleer faciasından önce işçilerin ikamet ettiği ama artık terk edilmiş olan Pripyat şehrine götürür. Yıkıntıların arasında gezerken turist kafilesi aslında yalnız olmadıklarını fark edeceklerdir...

Yönetmenliğini Bradley Parker’ın üstlendiği filmin senaristleri arasında televizyon işleriyle tanınan Carey ve Shane Van Dyke kardeşlerin yanı sıra Paranormal Activity serisine imza atan Oren Peli de var. Başroller ise Jesse McCartney, Jonathan Sadowski ve Olivia Dudley yer alıyor...

Bu film yazabilecek çok fazla cümlem yok. Fazlaca tahmin edilebilir ve en ucuz tür filmlerinde bile kullanılmaktan hırpalanmış bir olay gelişimi izletiyor film bizlere… Bu “aynısını daha önce de izlemiştim” duygusu filme o kadar hakim ki, karakterleri görür görmez sona kimin kalacağını dahi kolaylıkla tahmin edebileceksiniz.  Sürekli kaçan, bağıran, çağıran genç oyuncuların performansı böyle bir film için fena sayılmaz ancak buradan yürüyüp gidecek bir isim yok bana göre…

Yani, hepsi bu işte… Fazla meraklı Amerikalılar ve ibret verici sonları! Açıkçası senaristlerinden biri Paranormal Activity ile bütçesiz korku sinemasında devrim yapmış Oren Peli olan bu filmden çok daha fazlasını bekliyor insan… Bu arada, Çernobil’in Sırları buluntu film kurallarını da işine geldiği gibi kullanıyor. Ekipten birinin kamerasından izlemiyoruz her zaman filmi… Ayrıca kamera izlemesinde bir süreklilik yok. El kamerasıyla çekilmiş görüntülerin kurgulanmış halini izletiyor ki bu haliyle bir buluntu film olmaktan çok ekipman olarak el kamerası kullanmış bir film olmaya sürükleniyor.

Stalker’ı özlettiren terkedilmiş, çürümüş, virane mekanlar dışında Çernobil’in bizim merak edeceğimiz bir sırrı yok. Eskiden büyük filmmiş gibi yapan ve gişe çalan B filmleri vardı. Şimdi onların yerine bu buluntu film sömürülerini izliyoruz. Çernobil’in Sırları, çoktan tüketilmiş fikirlerle, numaralarla dolu sıradan bir tür sineması örneği…

BUZ DEVRİ 4: KITALAR AYRILIYOR / Animasyon / 94 dk



Yönetmen: Steve Martino, Mike Thurmeier

Orijinal seslendirme: Ray Romano, Denis Leary, John Leguizamo

Cineradar Notu: 7

Buz Devri 4 : Kıtalar Ayrılıyor (Ice Age: Continental Drift); Manny, Diego ve Sid’in, kendilerini diğerlerinden ayıran afetten sonra sürüklendikleri bir kıtada başlarına gelenleri beyazperdeye taşıyor. Bir buzdağından derme çatma bir gemi yapan kahramanlarımızın maceralarla dolu epik deniz seferi böyle başlıyor. Manny ve arkadaşlarını bu yeni dünyada egzotik deniz canavarları ve acımasız korsanlar da bekliyor. Tarih öncesi sincap Scrat ise bildiğiniz gibi, lanetli palamudu onu nereye sürüklerse oraya gidiyor!

Bir Animasyona işi bozmadan 4. Devam bölümünü çekmem epey maharet isteyen bir iş ancak ekip yine başarmış. Yeni macera da diğerleri gibi aile, dostluk, sadakat ve yardımlaşma notalarına basarak yürüyor. Animasyonun teknik kalitesi üst düzeyde… Alınan mesafeyi ilk film ve Kıtalar Ayrılıyor’u arka arkaya izlediğinizde anlayabiliyorsunuz. Sid diğer filmlerdeki kadar ön planda değil ancak gözüktüğü sahnelerde hep rol çalıyor.

Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor, hem çocuğunuz hem de sizin için harika bir haftasonu ödülü… Tadını çıkarın.

FAUST / Dram / 134 dk



Yönetmen: Alexandr Sokurov

Oyuncular: Johannes Zeiler, Anton Adasinskiy, Isolda Dychauk

Usta Rus yönetmen Alexandre Sokurov’un imzasını taşıyan yapım, "dünyanın sırrına haiz olmak için" şeytana ruhunu satan insanoğlunun hikayesinin anlatıldığı Alman klasiği Faust’un yeni bir uyarlaması. Filmin dünya prömiyerini 68. Venedik Film Festivali’nde yaptıktan sonra Altın Aslan’a da uzandı. Senaryosu da Sokurov’a ait olan filmin başrollerinde Hanna Schygulla, Isolda Dychauk ve Georg Friedrich var.

Faust, 31. İstanbul Film Festivali’nde Yıllara Meydan Okuyanlar bölümünde ülkemiz seyircisiyle de buluşmuştu.

YA AŞK OLMASAYDI / Komedi, Romantik / 94 dk



Yönetmen: Vicente Villanueva

Oyuncular: Adriana Ugarte, Hugo Silva, Álex Barahona

Merce, erkeklerle yaşadığı ilişkilerde sürekli paranoya yapan bu yüzden de ciddi hiçbir beraberlik kuramayan bir kadındır. Özel bir yeteneği sayesinde, müşterilerinin duygularını çözümleyebildiği bir çeşit masörlük yapmaktadır. Diğer yandan kız kardeşi Loreto televizyon dünyasında iyi kanallardan birinde bir program yapmak istemektedir fakat şansına hep 2., 3. sınıf tv kanallarından spikerlik teklifleri gelir.

İki kız kardeş bir gün bir falcıya giderler ve falcı kadın Merce’nin hayatına yakın bir erkeğin gireceğini ama aşk mevzusunun tamamen kendisine bağlı olduğunu söyler. Falcıdan çıktıktan sonra aynı gün yaşayacakları bir tesadüf iki kız kardeşi de çok şaşırtacaktır.

Ya Aşk Olmasaydı? adıyla vizyona girecek olan "The opposite of love" adlı filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Vicente Villanueva üstleniyor. İspanya yapımı romantik komedinin oyuncu kadrosunda ise Hugo Silva, Adriana Ugarte, Alex Barahona ve Rubén Sanz gibi isimler yer alıyor...

 Murat Tolga Şen